Pazar Mayıs 26, 2024

Odatv İLE VURULMAK

 

Ve Kürdün kirik kaburgasi Mehmet metiner’le Irfan Dündarin kirlettigi havayi solumak

Odatv makalelerimi yayımladığı için müdavim Türk okurlarının çok sert hücumlarına uğruyor. "Bu bölücü PKK' lıya yer vermek Odatv' ye mi kaldı? Böyle devam ederse Odatv ile ilişkimizi gözden geçiririz,"diye tehdit ediyorlar.

Bazı Kürtler de bana saldırıyor Odatv'de makalelerim yayımlandığı için.

Bu iki taraflı hücum uzun zamandır yoğun olarak sürüyor. Ancak ne Odatv benim yazılarıma kapılarını kapattı, ne de ben yazılarımı Odatv'ye göndermekten vazgeçtim.

Aslında bu konuda yazı yazmayı da düşünmüyordum. Ancak İran'da idam riski altında bulunan Saman Nasim hakkında yazdığım yazıya gelen bir yorum beni bu konuda birkaç şey söylemek zorunda bıraktı.

Makaleyi Odatv'de okuyan M. Kemal Demir adlı kişi, "Kürtlere küfür eden bir sitede Kürtlere laf atarak mı siyaset yapılır? Kusura bakma ama Mehmet Metiner'in bile altındasın,"diye bir yorum yazmış.

Mehmet Metiner adlı işbirlikçi bir paçavraya benzetilmek eleştiri değil, ağır bir küfürdür. Çünkü Mehmet Metiner avcı keklik cinsindendir, bu düzenin (AKP'nin) tetikçisi, çanak yalayıcısı, besleme bir kişiliktir. Bense İdeolojik olarak bu düzenle tam bir kapışma halindeyim. Düzenin göz kamaştıran nimet bahçelerine gönlümün kapılarını kapatarak bir onur kavgası yürütüyorum. Ve hem yazdıklarım, hem de pratiğimle geride düzgün bir hayat hikâyesi bırakmak istiyorum.

İstesem pekâlâ milletvekili olabilirdim; şimdi beni Odatv ile vurmak isteyenler de o zaman hayranlıkla gözlerimin içine bakar, avuçlarının içi çatlarcasına alkışlarlardı. Milletvekili olurdum olmasına ama, ben, artık ben olmayacaktım. Kendimi halkı kandırmış gibi hissedecek ve kendimden hep utanacaktım. Geçmişte belki tarih bilincinin zayıflığı, belki de zaafları nedeniyle, nice olmaz hayallerle gittiği Meclis'in halka değil sadece hanedanlara ve militaristlere hizmet ettiğini görüp hayal kırıklığına uğramış biri olarak, halkla kedi fare oyunu oynanmasına artık alet olamazdım.

Geçelim bunu… Dikkatimi çeken bir tuhaflık var: Beni Odatv ile vurmak isteyenlerin hepsi Odatv okuyor. Hem de günde birkaç kez tıklayarak! Çoğu da bunu itiraf ediyor. Odatv onlara serbest, bana ise yasak! Ne adalet değil mi?

Uzun zamandır bana karşı bir yıpratma kampanyasının sürdürüldüğünü biliyorum. Umurumda da değil. Düşününce, bu linçin biraz da doğal ve mecburi olduğunu görüyorum. Çünkü bu linç kampanyası ve yazılarıma uygulanan kör ambargo olmasa, Kürtlüğün ballı kaymaklı sofrasından beslenenlerin huzurunu kaçırmış olacağım. Pislikleri halının altına süpürmüyor, "Kral çıplak,"diyorum. Ve arı kovanına çomak sokarak kimilerinin rahatını kaçırıyorum.

Toparlarsak… Odatv'de yazıyor diye beni karalayanlar sadece Odatv' ye yazmadığımı çok iyi biliyorlar. Yazılarım maskelerini düşürdüğü için telaşlanıp yalana sığınmak zorunda kalıyorlar. 

Oluşturduğum bir medya havuzu var, yazılarımı internetten o havuza atıyorum. İsteyenler yayımlıyor, istemeyenler de bir tuş darbesiyle siliyorlar. Bu nedenle Odatv'de çıkan yazılarım başka pek çok sitede daha yayımlanıyor.

Odatv'nin de içinde olduğu o havuzda, yandaş Kürt ve Türk medya kuruluşları da var. Uyguladıkları utançlı ambargo bir gün gecikmiş itiraf ve özeleştiri konusu olur diye yazılarımı onlara da gönderiyorum.

Kaldı ki Odatv'ye özel olarak da yazabilirdim. Kemalist ve Kürt düşmanı diye eleştirilen Odatv, benim, 'Yayımlamazlar,'diye düşündüğüm çok sert yazılarımı dahi gözü kara bir cesaretle yayımladı. Bunu beni çok sevdikleri veya düşüncelerime katıldıkları için değil - okurlarının sert tepkilerine rağmen- düşünce özgürlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarından, ilkeli ve tutarlı duruşlarından dolayı yapıyorlar. Demokrat olmak işte böyle bir şeydir.

Örneğin içinde defalarca Kürdistan adı geçen birçok yazımı yayımladılar. Örnek mi istersiniz? İşte ÖZGÜRLÜK İÇİN REFERANDUM ÇAĞRISI başlıklı yazı, işte Türkiye ve Kürdistan federasyonlarını işleyen EMEKÇİ HALK CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ ANAYASASI, İşte BEN MEHMUD AVDO'YUM yazısı ve internetten bakılabilecek daha birçok yazı… Acaba hangi güdümlü Kürt ve Türk medyası dillerinden düşürmedikleri o düşünce özgürlüğü adına, kendilerine aykırı gelen bir yazıyı Odatv gibi yayımlama tutarlılığını sergileyebilir? Buna bir tek örnek verebilirler mi?

Daha geçenlerde, SİZ HİÇ TABUTA KONULDUNUZ MU, başlıklı bir makale yazdım. Makale Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birer zindana dönüşen cezaevlerini anlatıyordu. Normal şartlarda bu makalenin -bildik çizgileri nedeniyle- yazılı ve görsel Kürt medyasında geniş bir yer alması düşünülür, değil mi? Ama öyle olmadı. Ambargo giyotini yazıyı katledip çöpe attı. Peki ya PJAK'lı olmakla suçlanıp idama mahkûm edilen Kürt genci Saman Nasim için yaptığım o sınırda nöbet çağrısı! Yandaş Kürt medyasının şu komik haline bakın ki, Kürt düşmanı olmakla suçlanan Odatv bu çağrıyı günlerce ekranda tutarken, onlar bu genç adam sanki hırsızlık suçundan idam cezası almış gibi yazıya tek satır yer vermediler! Buna lütfen siz vicdan sahipleri bir ad koyun!

İşte güdümlü Kürt ve Türk medyasının çöpe attığı bu yazılara Odatv ve bazı Kürt siteler yer verdi. Yoksa suya yazılmış olacaklardı.  

Hayatın defalarca doğruladığı bir gözlemimle yazıyı bitireyim: Hiç kimseye kötülüğüm dokunmazken, bana düşüncelerim nedeniyle kin besleyip, nefret ve öfkeyle saldıranlar nedense hep devlet bağlantılı çıktılar. Abdullah Öcalan'ın davalarını takip eden Asrın Hukuk Bürosu'nda beş yıl

boyunca MİT'e servis yapan ajan İrfan Dündar bunlardan sadece biridir. Tutuklandığımız dosyaya giren bir telefon konuşmasında bana ettiği küfürlerin bini bir para...

Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile başlatılan avukatlar operasyonunda MİT ajanı olduğu ortaya çıkmasa İrfan Dündar bugün milletvekili veya büyük bir kentte belediye başkanı olacaktı. Bu bir Kürt trajedisi mi, yoksa komedya mı, siz karar verin!    

Güneşi balçıkla sıvamak nasıl beyhude bir çaba ise, beni Odatv ile vurmak isteyenlerin çabaları da boşunadır. Önemli olan benim ne yazdığım ve tarihe nasıl not düştüğümdür. Bilgi ve proje dağarcıklarında bir şey varsa dedikoduyu bırakıp düşüncelerimi tartışsınlar.

Önemli Not  : Google'da, Özgürlük İçin Referandum Çağrısı başlıklı makalem ile http://site.emekcicumhuriyetlerbirligi.org/ sitesine bakmadıysanız hemen şimdi tıklayın. Aklınıza yatarsa bana 0546 518 86 86 nolu telefonumdan veya alinakmahmut@hotmail.com mail adresimden lütfen ulaşın. Referanduma imza veren birçok arkadaşım da hâlâ bana mail atmadılar.

Sen içindeki enerjiyi harekete geçirip insanlığa sahip çıkmazsan, bu hanedanlar ve timsahlar düzeni mutluluğumuzu çalmaya devam edecek. Sizinle ortak geleceğimiz konuşmak istiyorum.   


82548

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Emperyalist Saldırıya da, Savaşa da Hayır!

Bu ülkenin Başbakanı önceleri ismi “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” olan ve daha sonra hedefi, kapsamı, amacı genişletilerek adı “Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi(1)” olarak değiştirilen emperyalist paylaşımcı projenin Eşbaşkanlarından birisidir ve dolayısıyla da ABD emperyalizminin en başta gelen işbirlikçilerindendir. 

Yaşadığımız bu son süreçte bu projenin bir aşaması gerçekleştirilmek isteniyor.

Nasıl mı? Suriye’ye savaş ilan edilerek.

Gerekçe? O da hazır. “Kimyasal silah kullanıldı” 

Ermeni Sorunu’nun Doğuşu ve Osmanlı Bankası Baskını

 

19.yüz yılın sonunda 500 yıldır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu artık son evresine gelmiş yok olmakla karşı karşıya bulunuyordu. Avrupa'da kapitalizmin gelişmesi, ulusal uyanışlar, bağımsızlık hareketleri,1789 Fransız devriminin yankıları, Balkanlarda ulusal kopuşlar Anadolu'da yaşayan Ermeni ve Rum toplumlarında da oluşmaya başlamıştır.

Osmanlı, iktidarı altında yaşayan Ermenilere, azınlıklara ibadet özgürlüğü, mülklerinin güvence altına alınması, reformlar, yasa önünde, vergi alanında eşitlik vaat ediyordu.

Türki entergasyon dinamikleri ve anadilde egitim

TC’nin Lozan sonrası Kürdistan’a ilişkin programı askeri işgal,asimilasyon ve entegrasyon temelli olmuştur.  Kürdistanlılar askeri işgale ve asimilasyona karşı ciddi isyanlar geliştirmiş,mücadeleler vermiş ve bedel ödemişlerdir.Kuzey Kürdistan’da askeri işgale karşı belli gerilla alanları haricinde herhangi bir kazanım elde edilememiş,ancak asimilasyona karşı yürütülen mücadele hedefine tam ulaşamasa da belli sonuçlar üretmiştir. 

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Sayfalar