Özgürlük Yürüyüşü
Hangi halktan, dinden veya mezhepten olursak olalım hiçbirimiz bilindik hırsızlar şebekesinin çöreklendiği bu sömürü düzenini ve Tayyip diktatörlüğünü hak etmiyoruz. Bu diktatörlüğe artık bir dakika bile tahammülümüz kalmamıştır. Onlar tarafından yönetilmek ayıplı bir durumdur, bu utançtan bir an önce kurtulmak gerekiyor.
Sopası asırlardır mazlumların tepesinde kükreyip duran bu düzen ve onun başındaki zorbalar tüm insani haklarımızı elimizden aldılar. Hepimizi bir lokma ekmeğe köle ettiler. İşimiz bozulacak, çoluk çocuk aç kalacak diye dehşet içindeyiz. Yaşamayı unuttuk, dünya geçiminden başka bir şey düşünemez olduk. Bunda pek haksız da sayılmayız, çünkü kanımızı sülük gibi emen bu düzende hiç kimsenin yarını güvencede değil.
Çölleştik
İşte bu gelecek kaygısı yüzünden bazılarımız korkup köşesine çekildi. Bu zorbaların tankla topla korudukları bu korkunç düzen bizi öyle bencilleştirdi ki, kendimizden ve çocuklarımızdan başka hiç kimse, hiçbir şey umurumuzda değil. Kalplerimiz çölleşti adeta.
Din kardeşliği yalanı
Dedelerimiz onların din kardeşliği yalanına aldanmayıp asırlardır sürüp gelen bu zulme karşı çıkabilselerdi biz şimdi mutlu, özgür ve barış dolu bir hayat sürmüş olacaktık. O zaman devlet biz mazlumların devleti olacak ve onu baştan aşağı biz yönetecektik. Ülkenin zenginlikleri bir avuç hortumcunun değil hepimizin olacaktı.
Şimdi artık gördük ki, onların din kardeşliği ve milliyetçilik palavraları bizim için esaret, onlar içinse keyif, zevk, şatafat ve zenginliktir.
Bu düzenden ve önceki iktidarların devamı olan bu gerici Tayyip diktatörlüğünden kurtulmadıkça gerçek özgürlük ve insanca yaşamak bizim için sadece bir hayal olarak kalacaktır. Şunu hiç aklımızdan çıkarmayacağız: Bu düzen bizim varlığımız ve desteğimizle ayakta duruyor. Kan vermeyi kestiğimizde bu canavar bir gün bile yaşayamayacaktır.
Halka dilenci muamelesi yapılıyor
İş alanları kurmayan ve üç kuruşluk yardımlarla halka dilenci muamelesi yapan Tayyip diktatörlüğünün alternatifi bildik düzen partileri değil, ilerici ve yurtsever çevrelerden oluşacak Devrimci Halk Koalisyonudur.
Ancak Devrimci bir Halk Koalisyonu bu diktatörlüğe son verip bizi gerçek özgürlüğe ve esenliğe kavuşturabilir. Yoksa Meclis partileri bizi seçim oyunları ve meclisteki artistik didişmelerle daha uzun yıllar meşgul etmeye ve boynumuzdaki esaret zincirini beslemeye devam edecekler. Onların sevdası halk değildir. Halkın acılarını, hayallerini ve gelecek ümitlerini sömürerek siyasette semirmeye ve bu düzende kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar.
Mazlumların hak ve adalet bayrağını yükseltmeliyiz
İster Kürt, ister Türk emekçisi olalım, ister Arap, ister Çerkes, Laz, Ermeni, Rum, Süryani, E'zidi, Türk ya da Kürt Alevi'si olalım, kul olmaktan kurtulmak bizim elimizde olan bir şeydir. El ele verirsek cennet bir hayat kurabiliriz. Sizin gibi biz de bu düzene ve zorbalara kul olmayı reddediyoruz. Ezilenlerin hak ve adalet bayrağını yükselterek bu gidişata artık DUR demeliyiz. Harcı bizim alın terimizle karılan bu diktatörlük kalesinden bir tuğla çekersek kale diye bir şey kalmayacak ortada. Her birimiz yaşadığımız kentte, mahallede ve sokakta imkânlarımız ölçüsünde bir şeyler yapmalıyız.
Meselâ ben ve birkaç arkadaşım -kamuoyundan moral destek alabilirsek- KÜRT MESELESİNİN SİVİL ÇÖZÜMÜ, DİĞER MAZLUM HALKLARIN ULUSAL HAKLARININ TESLİMİ, HERKES İÇİN İNSANCA YAŞAMA HAKKI VE GENEL SİYASİ AF talebiyle Kars'tan Diyarbakır'a, oradan da Brüksel'e kadar sürecek altı aylık bir Özgürlük Yürüyüşü başlatmak istiyoruz. Yol boyunca mola vereceğimiz her yerde çadır kurarak bu diktatörlüğü iç ve dış kamuoyuna şikâyet edip meşru taleplerimizi dile getireceğiz. Yürüyüş sonunda da Brüksel'de Birleşmiş Milletler' in önünde kuracağımız çadırda ÖZGÜRLÜK NÖBETİ tutacağız.
Milletin derdi bizim de derdimiz
Düşüncelerine başvurduğumuz bazı dostlar,"Milletin derdi size mi kalmış? Boş verin, hayatın keyfini sürün,"diyorlar bize. Ancak vicdanımız karşı çıkıyor bu seslere. Halk bunca acı çekerken, çocukları ve gençleri sefil bir gelecek beklerken biz nasıl keyif süreriz, nasıl mutlu oluruz?
Şimdi can alıcı soru şudur: Başlatmak istediğimiz bu Özgürlük Yürüyüşü sizce anlamlı mıdır, yoksa saçma mıdır? Saçmaysa peki ne yapmalı? Bu kan emici düzen ve diktatörler bizi daha ne kadar ezip sömürsünler? Bize yaptıkları gibi çocuklarımızın hayatını da mı karartsınlar?
İsteyen katılabilir
Telefon numarası ve mail adresi aşağıdadır. Lütfen düşünce ve önerilerinizi bize bildirin. Buna şiddetle ihtiyacımız var. Çünkü sizden alacağımız moral desteğe göre kararımızı kesinleştireceğiz. Ayrıca isteyen Özgürlük Yürüyüşüne katılabilir. Cesaretimizi kıracak tek şey, "Şov yapıyorlar,"diye dedikodu edecek kişilerin basit suçlamalarıdır. Sizin manevi varlığınızı yanımızda hissedersek bu yolculuk ne kadar meşakkatli olursa olsun her türlü güçlüğün üstesinden geliriz. 3 Mayıs 2014
alinakmahmut@hotmail.com
0546 518 86 86
Mahmut Alınak
Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.
alinakmahmut@hotmail.com
Son Haberler
Sayfalar
Bu oyunu zor bozar
Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle, “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.
On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2
“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.
Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu
Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm
(Ozan Emekçi)
Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.
İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.
T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]
“Acı veriyorsa geçmiş;
geçmemiş demektir.”[2]
“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.
Kolay mı?
BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]
“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,
acıma çılgınlığı vermiş,
İnsan artık dayanamaz gibiyse,
üstelik
Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı
Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;
Ve acıdan dili tutulunca insanın,
bir Tanrı
Çektiğimi anlatayım diye
bana dil vermiş.”[2]
KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.
KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER
Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...
İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]
“Biri kurbağa öper,
biri yüzyıllarca uyur,
biri 7 cüceyle yaşar,
biri kuleye kapatılır.
Bir masal prensesi olsan bile
kadınlık zor.”[1]
1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike
ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]
“Tarih, gelecek için
kavga verip, yitirmiş bile olsa,
insanlık için vuruşanları
hiç unutmaz.”[2]
Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…