Çarşamba Mayıs 22, 2024

Özgürlük Yürüyüşü

 

Hangi halktan, dinden veya mezhepten olursak olalım hiçbirimiz bilindik hırsızlar şebekesinin  çöreklendiği bu sömürü düzenini ve Tayyip diktatörlüğünü hak etmiyoruz. Bu diktatörlüğe  artık bir dakika bile tahammülümüz kalmamıştır. Onlar tarafından yönetilmek ayıplı bir durumdur, bu utançtan bir an önce kurtulmak gerekiyor.

            Sopası asırlardır mazlumların tepesinde kükreyip duran bu düzen ve onun başındaki zorbalar tüm insani haklarımızı elimizden aldılar. Hepimizi bir lokma ekmeğe köle ettiler. İşimiz bozulacak, çoluk çocuk aç kalacak diye dehşet içindeyiz. Yaşamayı unuttuk, dünya geçiminden başka bir şey düşünemez olduk. Bunda pek haksız da sayılmayız, çünkü kanımızı sülük gibi emen bu düzende hiç kimsenin yarını güvencede değil.

            Çölleştik

            İşte bu gelecek kaygısı yüzünden bazılarımız korkup köşesine çekildi. Bu zorbaların  tankla topla korudukları bu korkunç düzen bizi öyle bencilleştirdi ki, kendimizden ve çocuklarımızdan başka hiç kimse, hiçbir şey umurumuzda değil. Kalplerimiz çölleşti adeta.

            Din kardeşliği yalanı

            Dedelerimiz onların din kardeşliği yalanına aldanmayıp asırlardır sürüp gelen bu zulme karşı çıkabilselerdi biz şimdi mutlu, özgür ve barış dolu bir hayat sürmüş olacaktık. O zaman devlet biz mazlumların devleti olacak ve onu baştan aşağı biz yönetecektik. Ülkenin zenginlikleri bir avuç hortumcunun değil hepimizin olacaktı.

            Şimdi artık gördük ki, onların din kardeşliği ve milliyetçilik palavraları bizim için esaret, onlar içinse keyif, zevk, şatafat ve zenginliktir.

            Bu düzenden ve önceki iktidarların devamı olan bu gerici Tayyip diktatörlüğünden kurtulmadıkça gerçek özgürlük ve insanca yaşamak bizim için sadece bir hayal olarak kalacaktır. Şunu hiç aklımızdan çıkarmayacağız: Bu düzen bizim varlığımız ve desteğimizle ayakta duruyor. Kan vermeyi kestiğimizde bu canavar bir gün bile yaşayamayacaktır.

            Halka dilenci muamelesi yapılıyor

            İş alanları kurmayan ve üç kuruşluk yardımlarla halka dilenci muamelesi yapan Tayyip diktatörlüğünün alternatifi bildik düzen partileri değil, ilerici ve yurtsever çevrelerden oluşacak Devrimci Halk Koalisyonudur.

            Ancak Devrimci bir Halk Koalisyonu bu diktatörlüğe son verip bizi gerçek özgürlüğe ve esenliğe kavuşturabilir. Yoksa Meclis partileri bizi seçim oyunları ve meclisteki artistik didişmelerle daha uzun yıllar meşgul etmeye ve boynumuzdaki esaret zincirini beslemeye devam edecekler. Onların sevdası halk değildir. Halkın acılarını, hayallerini ve gelecek ümitlerini sömürerek siyasette semirmeye ve bu düzende kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar.  

            Mazlumların hak ve adalet bayrağını yükseltmeliyiz

            İster Kürt, ister Türk emekçisi olalım, ister Arap, ister Çerkes, Laz, Ermeni, Rum,  Süryani, E'zidi, Türk ya da Kürt Alevi'si olalım, kul olmaktan kurtulmak bizim elimizde olan bir şeydir. El ele verirsek cennet bir hayat kurabiliriz. Sizin gibi biz de bu düzene ve zorbalara kul olmayı reddediyoruz. Ezilenlerin hak ve adalet bayrağını yükselterek bu gidişata artık DUR demeliyiz. Harcı bizim alın terimizle karılan bu diktatörlük kalesinden bir tuğla çekersek kale diye bir şey kalmayacak ortada. Her birimiz yaşadığımız kentte, mahallede ve sokakta imkânlarımız ölçüsünde bir şeyler yapmalıyız.

            Meselâ  ben ve birkaç arkadaşım -kamuoyundan moral  destek alabilirsek- KÜRT MESELESİNİN SİVİL ÇÖZÜMÜ, DİĞER MAZLUM HALKLARIN ULUSAL HAKLARININ TESLİMİ, HERKES İÇİN İNSANCA YAŞAMA HAKKI VE GENEL SİYASİ AF talebiyle Kars'tan Diyarbakır'a, oradan da Brüksel'e kadar sürecek altı aylık bir Özgürlük Yürüyüşü başlatmak istiyoruz. Yol boyunca mola vereceğimiz her yerde çadır kurarak bu diktatörlüğü iç ve dış kamuoyuna şikâyet edip meşru taleplerimizi dile getireceğiz. Yürüyüş sonunda da Brüksel'de Birleşmiş Milletler' in önünde kuracağımız çadırda ÖZGÜRLÜK NÖBETİ tutacağız.                                                      

            Milletin derdi bizim de derdimiz

            Düşüncelerine başvurduğumuz bazı dostlar,"Milletin derdi size mi kalmış? Boş verin, hayatın keyfini sürün,"diyorlar bize. Ancak vicdanımız karşı çıkıyor bu seslere. Halk bunca acı çekerken, çocukları ve gençleri sefil bir gelecek beklerken biz nasıl keyif süreriz, nasıl mutlu oluruz? 

            Şimdi can alıcı soru şudur: Başlatmak istediğimiz bu Özgürlük Yürüyüşü sizce anlamlı mıdır, yoksa saçma mıdır? Saçmaysa peki ne yapmalı? Bu kan emici düzen ve diktatörler bizi daha ne kadar ezip sömürsünler? Bize yaptıkları gibi çocuklarımızın hayatını da mı karartsınlar?

            İsteyen katılabilir

            Telefon numarası ve mail adresi aşağıdadır. Lütfen düşünce ve önerilerinizi bize bildirin. Buna şiddetle ihtiyacımız var. Çünkü sizden alacağımız moral desteğe göre kararımızı kesinleştireceğiz. Ayrıca isteyen Özgürlük Yürüyüşüne katılabilir. Cesaretimizi kıracak tek şey, "Şov yapıyorlar,"diye dedikodu edecek kişilerin basit suçlamalarıdır. Sizin manevi varlığınızı yanımızda hissedersek bu yolculuk ne kadar meşakkatli olursa olsun her türlü güçlüğün üstesinden geliriz. 3 Mayıs 2014

alinakmahmut@hotmail.com

0546 518 86 86

 

 

94577

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

Sayfalar