Perşembe Mayıs 23, 2024

Partizan: ATİK ve Yeni Kadın’ın mücadelesini sahipleniyoruz

"Bir yandan Ortadoğu’daki savaşın bizzat besleyicisi olduğu ayan beyan ortadayken bir yandan demokrasi havariliği yapan kapitalizm; kendi sınırları içinde yaşayan göçmenlerin hak arama mücadelesine yıllardır yaptığı gibi saldırmaya devam ediyor. Avrupa'da antiemperyalist, antikapitalist mücadele yürüten ve 7 Haziran Genel Seçimlerde HDP'ye desteğini açıklayan Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK)'e; Almanya ve İsviçre'de operasyon gerçekleştirildi. Komando tipi polislerin yer aldığı ve terörize edilerek gerçekleştirilen baskınlarda 8 ATİK ve Yeni Kadın üyesi gözaltına alındı ve TKP/ML üyeliği iddiasıyla 129 a /b maddelerine binaen çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı.

Kurulduğu tarihten bu yana, başta T. Kürdistanı olmak üzere Türkiye’den Avrupa’ya yerleşmiş göçmenlerin örgütlendiği ATİK ve Yeni Kadın’a yönelik yapılan bu saldırı gerçekleri tekrar ortaya koyuyor. Kadınların, toplumsal cinsiyete karşı mücadele ettiği Yeni Kadın’a ve keza işçilerin, kadınların, başta Kürtler olmak üzere tüm ezilen ulus ve milliyetten halkın örgütlenerek Avrupa’nın en büyük muhalif gücü haline getirdiği ATİK’e yönelik bu saldırılar gösteriyor ki, emperyalizm ve kapitalizm, kendisine tehdit olarak algıladığı muhalefet söz konusu olunca “özgürlükçülük” naralarının altındaki faşizm ortaya çıkıyor.

Ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte toplumda ortaya çıkan muhalefet ve örgütlenme isteğinden korkan egemenler, bu nedenledir ki halkın örgütlenme alanlarına saldırıyor, saldırmaya da devam edecektir. Özellikle genel seçimlerin yaklaştığı bu günlerde bu operasyonların aynı zamanda HDP’yi yıpratmak amaçlı yapıldığını, dolayısıyla devam edebileceğini görmek de zor değil. Ayrıca katliamcı TC’nin bu saldırıya ortak olduğunu da biliyoruz, “iç güvenlik paketleri”ni boşuna hazırlamadığını da. Ancak bu da böyle biline ki; onlar saldırdıkça bizler Ortadoğu’da, Avrupa’da ve Türkiye’de zulmün ve haksızlığın her zaman karşısında olduk, olmaya devam edeceğiz.

Bu saldırıların altında yıldırma/korkutma ve tasfiye etme amacının yattığı da aşikâr olmakla birlikte tekrar pahasına yineliyoruz; her zaman egemenlerin karşısında, ATİK ve Yeni Kadın ile omuz omuza olacağız. Bizler, gücünü ezilenlerden alan meşru demokratik kitle örgütleriyiz; saldırılardan korkmuyoruz, susmuyoruz, asla boyun eğmiyoruz.

Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizleri yıldıramaz

Yaşasın örgütlü mücadelemiz

Partizan

 

53418

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Sayfalar