Cumartesi Mayıs 25, 2024

Partizan: “Erkek egemenliğine karşı mücadelemiz sürecek”

Geçtiğimiz günlerde Yeni Demokrat Kadın tarafından “En yakınımızdaki kadın düşmanı ise öfkemizin her daim hedefidir!” başlıklı yazı yayınlanarak; uzun yıllardır Partizan Dergisi çevresinde devrimci mücadele yürütme iddiasında olan Selçuk Bulut’un kadın düşmanlığı teşhir edilmesinin ardından Partizan da konuya ilişkin açıklama yaptı. Açıklamayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

“Kadının ve LGBT bireylerin ekonomik, toplumsal, siyasi ve cinsel kimliklerinin erkek egemenliği aracılığıyla baskı altına alındığı günden bu yana kadın kimliği yaşamın her alanında saldırıya uğramış, kadının özgürleşmesi egemenlerin vazgeçilmez bu baskı aygıtı aracılığıyla her daim boğulmak, sindirilmek istenmiştir.

Erkek egemen sistem, kadını ve farklı cinsel yönelimlere sahip bireyleri erkek egemenliğinin iktidar zırhıyla kuşatarak yaşamı ezilenin ezileni kadınlara çekilmez hale getirirken haddi hesabı olmayan şiddet, seri katliamlar ve acılar bilançosu oluşturmaktadır. 

Erkek egemen düzenin iktidar olma hırsıyla kirlettiği erkeğin toplumsal muhalefet içerisinde ve devrimci saflarda arınması ve temizlenmesi, beyninin altındaki erkekliğin kazınması ancak ve ancak kadın özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi ve kazanımlara yol açmasıyla mümkün olacaktır. Kirletilmiş, iğdiş edilmiş toplumun içerisinden devrimci saflara katılım gösteren erkeğin, toplumdaki egemenliğinin tüm avantajlarını devrimci saflarda yaşamak istemesi, bu ayrıcalıklı konumunu terk etmeye istekli davranmaması anlaşılır olduğu kadar güçlü bir zemine de işaret etmektedir. Bu kirletilme halinin saflarımıza yansımasının bulunduğunu, bir arınma ve temizlenmeden müzdarip olduğumuzu söylememek erkek egemenliğinin perdelenmesine, kadının özgürleşmesi mücadelesinin gölgede bırakılmasına neden olacaktır. 

Yüzleşerek, hesaplaşarak, hesap sorarak saflarımızda ve toplumda kendini yeniden her defasında üreten erkek egemenliğine ve bakış açısına karşı mücadele etmek, geriletmek zorundayız. Devrimci saflara bir kere adım attıktan ve bir kere “devrimci” olduktan sonra toz kondurulamaz bir bahtiyarlıkla yaşam yolculuğunu sürdürenler maskeledikleri kadın düşmanı kişilikleriyle en yakınımızda ve ataerkinin en iğrenç halleriyle tecrit ve teşhir edilmeyi, hesap sorulmayı hak etmektedirler.

Selçuk Bulut kadın düşmanı ve düşkündür!

Uzun sayılabilecek bir zamandır örgütlülüğümüzün içinde yer alan İstanbul ve Dersim’de çalışmalarımızın çeşitli düzeyde parçası olan Selçuk Bulut isimli unsur, zaaf ve alışkanlıklarını kadın düşmanı kişiliğiyle düşkün ve çürümüş bir aşamaya taşımış, örgütümüzce önce tecrit edilmiş, açıklamalarımıza paralel devrimci, demokrat ve yurtsever zeminde taktığı maskeyle barınma ve kendini var etme “olanağını” yitirmiştir.

Kadın mücadelesinin hedefi durumundaki bu unsurun tecrit ve teşhir edilmesi öncelikliyken tavrımızın kadının ekonomik, cinsel, sosyal ve siyasal sömürüsüne karşı mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olduğunun anlaşılması kavranması gerekir.

Bu nedenle bir süredir kurumumuzla ilişkisini sonlandırdığımız Selçuk Bulut isimli unsuru hiçbir şekilde saflarımızda barındırmayacak ve temsil ettiği erkek egemen zihniyeti karşı mücadelemizi aktif bir şekilde sürdüreceğiz. Kamuoyuna duyurumuzdur.

Partizan

 

84166

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Sayfalar