Cumartesi Mayıs 18, 2024

Proletarya Köylünün Barbarlığı

Ah okuyucu ah...

Biz eski üretim ilişkilerine dayalı proletarya köylülerin zamanı tükendi.

Hiç birimizin cebinde yaramıza mehlem olacak ilaç yok. Vicdanlarına sığınmaktan başka.

Neyse bu işin felsefi yönü.

Keşkem karşımızda işin felsefi yönü olsaydı.

Stenbaldan girer markstan çıkar işin vicdansızlık yönünü şah mat eder bizde çıkardık kerametine değil mi ?

Lakin dediğim gibi karşımızda işin işin felsefi yönü yok.

Karşımızda üretim ilişkisi değişse de eski üretim ilişkilerinin ortaya çıkardığı  kurarlar çerçevesinde hareket eden insanlar var.

Bu yüzden de hangi birimiz bu tür insanları suçlayabilir değil mi ?

İşte okuyucu bu yüzden de bende bu insanları suçlayamıyorum.

Siluetleri değişse de bir şey değişmiyor.

Ne yalan söyleyem okuyucu en çokta İstanbul' da yoğunlaşmış emperyalist kapitalizmim proletaryasının karakteristlik özelliği böyle.

Ben  işimi yaptıktan sonra kimse bana bir şey söyleyemez edasında.

Edasının arkadaşlarıyla, üretim ilişkisiyle çatıştığı - çatışmadığı  tek anda yaşadığı üretim ilişkisinin edasının beklentilerini karşıladığı - karşılayamadığı anda.

Bu her  üç edayla da: memnuniyetsizlik / memnuniyet / memnuniyetle: memnuniyeti, memnuniyetsizliği muhbircilik - le bir türlü de ben tanışamadım.

Of la of...

Nerede... şu emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylü karşısında her şeyden usanmış, alsam da satsam da beş kuruş etmez deyip, çatışması üretim ilişkilerinden çıkıp, sisteme yönelmiş  feodal sömürgeciliği hale üstünde atamamış kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylüler üstadım.

Vallahide billahi de özledim böyle üretime dayalı proletarya köylüleri.

Zaten hangi birimizde toplumsallaşmayı, dayanışmayı... böyle üretime dayalı toplumlarda öğrenmedik ki değil mi ?

Kaçımız yüzmeyi, dağlarda bir araya gelerek birbirimizle iletişim kurmayı, yumulmaçlar da varoşlarda kaybolmaları.... böyle üretime dayalı toplumların üretimi esnasındaki kaçamaklar da öğrenmedik ki değil mi ?

Ama şimdi....

Karşımızda emperyalist kapitalizmin üretim ilişkisine dayalı proletarya köylüler var

Ve hangi birimizde, ben bende beklenen her şeyi söylediğiniz gibi yaptım, yapmayanları da uyardım diyen insanların her gün çoğalarak karşımıza çıktığına şahit olmuyor değil mi?

İsyan bitiyor...  anlatılan hikayeler tek düzleşiyor, en önemlisi de kaçamakları gerçekleştirebilmek için ortaya çıkan yaratıcı fikirler, önderleşmeler tükeniyor.

Emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı karakteristlik özellik: İp gibi gerisine dizilmemizi bekliyor.

Bu da pratikte  de gözleniyor.

Ufacık bir misalle:

Seçimlerde  yeni çıkmış, halkın umutlarını diri tuttuğu iktidara karşın muhalefetin, muhalefetliği devlete karşı dönüşmemesi, iktidara yönelik kalabilmesi için harekete geçen sarı sendikalar birbiri ardına toplantılar düzenleyip, bürolarını kapatıp, gençleri peşleri sıra bir oyana bir bu yana sürüklüyor.

Propagandanın zamanlığında, zamansızlığından....   başka şeylerden de vaz geçiyorum.

İyi kötü.... sarı mavi...  olsa da bir yerlere gelmiş sorumlular, emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylünün tüm karakteristik özelliğini özetleyen, bensiz her şey daru duman edesında.

Hiç kimsede çıkıp da: Elbetteki her aktife önemlidir. 

Önderleşenlerin, kadrolaşanların...  hepside bu sıralardan geçmelidir. Sıralarını da savmasını bilmelidir.

Böyle aktifelere gençler katılmalı böyle aktifeler de gençler konuşmayı, insanlarla tanışmayı, seçmeyi, önderleşmeyi öğrenmeli. 

Üretimi tükenmiş toplumların gençlerinin kaçamaklarla elde ettiği kazanımların emperyalist kapitalist toplumlara yansıması da böyledir.

Zaten böyle olamayacak olsa emperyalist kapitalizmin yarattığı diktatörlere, vicdan göstermemeye... boyun eğmiş eğerekte gelmiş insanların dönüşümleri de asla mümkün olmazdı denilip, bensiz her şey daru duman edalar mahkum edilmiyor.

Ardından da...  

Mülkiyetçi ilişkilerin örgütlenmesinin görüntüsü devlet, devletinde mülkiyetçi ilişkilerin örgütlenmesinin görüntüsü olduğunu görmemizi istemeyen denizcilere söyledikleri şarkılarla denizcileri gerçeklerde koparıp denizlerin ortasında bir hayal aleminde kaybolmasını sağlayan deniz kızları, devletle mülkiyetin örgütlenmesinin iki farklı şeylermiş gibi karşımıza çıkarması gibi parti halktır, halkta parti  kavramını hiçleştirip halkla partiyi,  partiyle halkı ayırıp muhatap sensindir dedirttiriyor.

Muhatap halk, halkta parti olmadıktan sonra, doğru eleştiri nerede gelirse gelsin doğrudur, kavramı tartışılır hale geliyor.

Tüm bunlarla birlikte emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylüler eski üretime dayalı proletarya köylüler karşısında istediği üstünlüğü elde ediyor.

Barbarca.

Yol, yöntem olmadığından.

Ne yazık ki emperyalizm kapitalizmi yok edebilecek olanda emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylüler.

Su akıyor yolunu buluyor.

Eski üretim ilişkilerine dayalı ve yahut da zihniyetlerini yaşayan biz insanların akıbetlerine kalanda vicdanlarına sığınmaktan başka bir şey değil.

 

44953

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ergün Aslan

HDK AVRUPA KURULMASINA DAİR YAKLAŞIMIMIZ

ATiK Konseyi Avrupada demokratik – devrimci örgüt ve kurumların birlikte mücadele yürütme konusunda yeni birlik platformu tartışmalarına ilişkin olarak HDK-A ( Halkların Demokratik Kongresi-Avrupa) örgütlenmesi önerisini tartışarak görüşünü açıkladı.

Yapılan açıklamaya göre, ATiK Demokratik Güçbirliği platformlarının ( DGB ) devam ettirilmesini daha uygun olduğuna karar vererek, HDK-A platformu tartışmalarına eleştirel yaklaşımını da açıkladı.
Yapılan değerlendirme ve açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ankara saldırısını “YPG Yapmıştır”-Dursun Ali Küçük

*TC nihayet senaryoyu yumurtladı…

Özür ve yüzlesme

Ermeni Soykırımı'nın 100.yılı anma etkinliklerinde,geride bıraktığımız 2015 yılında Türkiye'den beklenilen Özür açıklaması yine gelmedi.Acaba bir yüz yıl daha mı beklenecek ?Bu duruma şaşırmadık.İnsan veya toplumun kendi geçmişi ile yüzleşip özür dilemesi,hiç bir zaman onu değersiz kılmaz,küçük düşürmez,aksine yüceltir.Uluslararası alanda ise saygın konuma getirir.Bunun çeşitli örnekleri mevcuttur.Aksi hallerde ise Katil devlet,veya Barbarlar olarak anılmaktan kendilerini kurtaramazlar.

Faşizmin daha karanlık günlerini yaşamak istemiyorsak, KÜRT ulusunun direnişine destek ver

Yıllardır emperyalist gerici savaşları ve amaçlarını yazdık, dilimizin döndüğünce söyledik. Emperyalistler arası savaş koşulları hızla Ortadoğu'da yayılıyor. Bugün bu gerici emperyalist savaşa karşı tavır almak, bölgemizde ve dünyada gelişen savaş kışkırtıcılığına karşı tavır almak insanlık görevidir. Başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere, bütün emperyalist devletler yaşadıkları ekonomik sermaye krizini, Ortadoğu’da, Baltıklarda ve Ukrayna'da derin emperyalist savaş krizine dönüştürülmüş durumda. Savaşı, yalnızca tankla, topla, nükleer silahla yürütülen bir yol olarak anlamamalıyız.

"Mevzuatı Koyun Bir Kenara, Zihniyeti Devreye Sokun"

Erdoğan'a kim "Reis" ismini yakıştırıp takmışsa tam isabet tutturmuş. Kutlamak gerekir bu isim uzmanını! Adam Türkiye Cumhuriyeti'nin cumhurbaşkanı değil de, tıpkı bir sokak kabadayısı. Ülkeyi gayrı resmi kanunlarla yöneten, kendi koyduğu yasaları dahi hiçe sayan, korsan kanunlara ölesiye sevdalı, "astığım astık, kestiğim kestik! Kimse bana karışamaz!" heytleri çeken; anlı şanlı, aynı zamanda her tarafına insan kanı bulaşmış ‘Reis’ Recep... 

AB’NİN GÖÇMEN POLİTİKASI VE İŞİD’LE “SAVAŞI”

AB burjuvazisi telaş içinde. “Göçmen akışını durdurun!” diye feryat figan bağırıyor. Karar üstüne karar alıyor. “Böyle akın akın gelirlerse AB’miz yıkılır”, “toplumsal yapımız dejenere olur” diye yakınıyorlar. Kavimler göçünü ve Roma’nın yıkılışını hatırlıyorlar.

Ellerine kim geçerse yapışıyorlar. Bu konuda en büyük kurtarıcı olarak faşist Türk devletini görüyorlar. “Ne istersen iste, yeter ki göçmenleri bize gönderme” diye kırmızı halı üstünde ağırlıyorlar. Kürt katliamına yeşil ışık yakmalarının karşılığında, altın varaklı kanlı sultan koltuklarında ağırlanıyorlar. 

Kürtlere Kadın, çocuk, yaslı ayrımı dahi yapmadan topyekün saldıran katil devlet …

Türkiye Cumhuriyeti Devleti topraklarını ilhak ettiği ve zulmettiği Kürtlere nasıl da saldırıyor?.. Nasıl da katmerli baskı ve tahakküm uyguluyor?.. Uyguladığı zorbalığı nasıl da en üst boyutlara tırmandırıyor?.. Tüm bunların sonucu devlet sokağa çıkma yasağı ilan ederek, topuyla, tankıyla, her türlü silahla Kürtlerin evlerini, barklarını yakıyor, yıkıyor, yağmalıyor…  Binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan Kürtler böylesi kanlı bir tehcire zorlanıyor… 

Kentsel dönüşüm

Kentsel dönüşüm, kentin tarihince oluşan denetim dışı alanların düzenlenmesi ve yaşayan insanları bu düzenlenmeye göre biçimlendirme ereğidir. Kentin, sistemin ve geleceğinin planlanmasının bir adımı olarak sunulan bu yaklaşım; egemenlerin ideolojik, politik, ekonomik ve idari ihtiyaçlarının karşılanmasını hedefler. Bu hedefin gerçekleşmesi için öncelikli olarak bunun bir ihtiyaç haline gelmesi yada ihtiyaç olduğunun ön kabulünü koşul lamasıdır. Bu ön koşullar dizisi olmadan süreç başlatılamamaktadır.

Hendek Birliği

Kürt halkı yenilsin yenilmesin, iyi direndi ve iyi direniyor. Kitleler şehirlerde kendilerini savunmak istediklerinde, zorunlu olarak barikata ve hendeğe baş vururlar. Bazı aydınların hendeklere karşı çıkmasının, hendeklerin kapatılmasını talep etmesinin hiçbir anlamı yoktur. Kürtler hendeklerde sadece kendi ulusal hakları için değil,

Türkiye'nin demokratikleşmesi için de direniyorlar. Devrimciliğin ve demokratlığın bugünkü mihenk taşı hendeklerdir. Hendeğin hangi tarafında duruyorsun? Hendeği kazanların tarafında mı, kapatmak isteyenlerin tarafında mı? 

Katliam bir devlet geleneği ise isyan da bir halk geleneğidir

7 Haziran seçimlerine HDP'nin parti olarak gireceğini açıklaması ile başlayan katliamlar bugün AKP'nin iktidarını koruma yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. 7 Haziran'dan önce çıktığı her meydanda yapacağı katliamların propagandasını yapan, dört bir yana tehditler savuran AKP hükümeti bugünlerde tehditlerini hayata geçirmiştir.

Katliam bir devlet geleneğidir

FAŞİZME KARŞI BİRLİK OLUP MÜCADELE ETMENİN KAÇINILMAZLIĞI

Yalan, demagoji ve artan ölçüde devlet terörü ve korku, faşizmin en temel özellikleri arasındadır. Halkı, bu taktiklerle korkutur, sindirir ve ezer. Ve bununla beraber, “vatan haini” demagojisiyle, ilerici olan kesimlere karşı geri yığınları peşinden sürüklemeyi başarabilir. Ve böylece, geniş bir kitle desteğini de arkasına alarak, sermayenin çıkarları doğrultusunda ülkenin aydınlık yüzüne karşı savaş açar. Bugün ülkemizde fazlasıyla yaşanan da budur.

Sayfalar