Cumartesi Mayıs 4, 2024

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir. Bu nedenle de bugün -05.05.2010- genel greve giderek, pasifist sarı sendika ağalarının "uslu durun” çığırtkanlıklarını adeta yırtarcasına, Yunanistan sokaklarını direniş arenasına çevirdiler. Öncekileri saymazsak, Avrupa burjuvazisinin dayattığı kemer sıkma pakatine karşı direnişin büyüklerinden ilki ve bu direnişlerin ardı arakası kesilmeyeceğe benziyor. Yaşlı Kıtanın felsefeci torunları, tarihten öğrendiklerini, bugüne ve geleceğe uygulayacaklardır. Avrupanın en çok kitap okuyanlar arasinda sayilan bu halk, emperyalist tekelci burjuvazinin içine girdiği krizi, kendine boyunduruk olarak takmak isteyen Yunan burjuvazisinin oyununa gelmeyerek, her geçen gün direnişi büyüterek adım adım ilerleyecek ve gerekeni yapacaktır. Tekelci burjuvazi "krizi atlattık” diye fetava verse de, kriz daha da derinleşerek devam ediyor. 2008 krizini kısmen geçici önlemlerle geriletmelerine karşın, ana neden ortadan kalkmadığı için, kriz bugün daha derin bir şekilde kitleleri etkilemeye devamedecktir. AB ülkeleri bütçe açıklarını daha geri ülkelere yıkmaya çalışmalarına karşın, bu da onlar için bir çözüm değil, geçici önlemlerin ötesine gitmeyerek, daha sert bir şekilde geri dönecektir. Yunanistan’da olduğu gibi. Avrupa burjuvazisi, yeni "iflasları” önleyebilmek için yıl sonuna doğru daha çok sıcak para gerekecek. Bu da, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürünün ve hak gasplarının artması analmına geliyor. Yunanistan’ı "iflas”tan kurtaran AB’li emepryalist tekeller ve İMF, kendi borçlarını geri almak için daha büyük bir borç batağının içine attılar Yunanistan’ı. Yani, çözüm olarak, borçları alabilmek için yeniden borçlandırılıyor. Ne pahasına? İşçi ve emekçilerin yaşam koşullarını en dibe itme pahasına. İşsizliği ve sömürüyü artırma pahasına! AB burjuvazisi birbirleriyle büyük dalaşmalar pahasına, Yunanistan’ı "iflas”tan kurtarmak için 110 milyar euro vermeyi kabul ettiler. Karşılığında ise, Yunan burjuvazisinden "halkın kemerlerini son iliğine kadar sıkın ve direnişlere papuç bırkamayın, sert önlemler alın” diye şart koşmayı da unutmadılar. Oysa bu "borç” Yunanistan burjuva devletinin borcu, kendi bütçesinin 8 katı ve şimdi buna 110 milyar euro daha eklendi. İşte, tekelci burjuvazinin bir ülkeyi "iflas”tan kurtarma planı! Bu, bir ülkeyi "kurtarma” değil, olsa olsa daha büyük bir bataklığın içine atma anlamına geliyor. Yani, işçi ve emekçiler üzerindeki sömürüyü daha da artırma anlamına geliyor. Yunan işçi sınıfı ve emekçileri, burjuvaziye meydan okumaya devam ediyor. Emperyalist Avrupa Birliği’nin sahibi emperyalist tekellere karşı, dişe diş direniyorlar. Onların karşılarında Yunan burjuva hükümetinin kolluk kuvvetleri olsa da, işçi ve emekçiler biliyor ki, bu mücadele aynı zamanda emperyalist AB bloğuna karşı veriliyor. Çünkü, Yunan burjuvazisi kendi borçlarını halkın üzerine yıkıyor. İşçi ve emekçilerin tekellere en ufak bir borçları olmadığı gibi, alacaklarının ise haddi hesabı yoktur. Avrupa sallanıyor ve yakın bir süreçte daha sert bir şekilde sallanmaya devam edecektir. Yunan işçi sınıfı ve emekçileri Avrupalı sınıf kardeşlerini de motive edeceklerdir. Sırada İspanya, Porterkiz ve diğerleri var. Alman, Fransız ve İngiliz tekelci burjuvazisi boşuna ellerini oğuşturmasınlar, yakın bir süreçte onlarında sokakları direniş manzaraları ile süslenecektir. Özellikle Almanya’da tekelci burjuvazi ile özdeşleşmiş olan sarı sendika ağaları, Alman işçi sınıfını daha fazla pasifize edemeyecekleri günler yaklaşmaktadır Dünya genelinde işçi ve emekçilerin direnişleri her geçen gün artarak yükselme eğilimi gösteriyor. Atina’da Syntagma meydanında yükselen mücadele yumrukları, Türkiye’de Tekel işçilerinin mücadelesinin ardından 1 Mayıs’ta Taksim’de yükselen mücadele yumrukları ile aynı güzergahı, sosyalizmi işaret ediyor. Prometheus’un torunları söndürülmeye çalışılan ezilenlerin ateşini yeniden harlıyor. YUSUF KÖSE | 06.05.2010 |

110204

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar