Cuma Mayıs 3, 2024

Rojava’dan bir Partizan: “Yıldızlara gömülen, bilincimize kazınan halk ordusu savaşçıları ölümsüzdür!”

Emeğin, özgürlüğün, halkın düşmanları bir keza daha gerillaya saldırarak onları teslim alıp diz çökerteceğini düşündü. Bir kez daha barbar ve katliamcı yüzünü gösteren faşist TC ordusu, mazlumların özgürlük diyarına Dersim’e, direniş kalesi Aliboğazı’na son zamanların en kapsamlı, en kıyıcı operasyonunu gerçekleştirdi. En modern silahları ve en üstün tekniği kullanarak gerillayı yaşam ve direniş alanlarından koparmak istedi. Ancak hesapları tutmadı, umduklarını bulamadılar. Egemenlerin imha ve yok etme hesaplarını gerillaların kahramanca direnişi bozdu. Faşist TC devletinin orantısız gücü, silah ve teknik üstünlüğü gerillanın direniş ve kararlılığını alt edemedi. Bir kez daha savaşın kaderini ve geleceğini belirleyenin devrimci irade, kararlılık ve örgütlülük olduğunu gösterdi. Bir kez daha kazanan ve tarih yazanların direnenler olduğunu gösterdi.

Ülkemizi sömürü ve zulmün en utanç topraklarına çevirmek isteyen, bütün direniş ve muhalefet noktalarını zorbalıkla bastırmak, susturmak, kanla yok etmek isteyen faşist TC devleti, fena halde yanılmaktadır. Unutmaktadır ki; ne halkımız ne de onun silahlı militan öncüleri ne geçmişte ne de günümüzde asla zulme boyun eğdi. Gerillanın direniş ve isyan pratiği, halkımızın tarihsel dokusundan ve de halk ordusunun savaş ve direniş geleneğinden gelmektedir. Zulmün karanlığı ne kadar koyu olursa olsun, direniş ve karşı koyuş o kadar aydınlık dolu, görkemli ve parlak olacaktır. Faşizmin soğuk, üşüyen kışı yerini mutlaka bahara ve güneşe bırakacaktır. Çünkü gerilla özgürlüktür. Gerilla, ezilen halkın savunma ve direniş umududur. Gerilla, emekçi halkın ve ezilenlerin onurudur. Direnci ve varlık nedenidir. Onun en değerli ve nitelikli özgürlük gücüdür. Gerilla mazlum emekçi halkın vazgeçilmez güvencesidir. Kararlılık ve savaşma gücüdür. Sınıflar mücadelesi ve toplumların gelişim tarihi sayısız pratiği ve gerçekliği kanıtlamış ve ispatlamıştır ki “Halkın silahlı kuvvetleri yoksa hiçbir şeyi yoktur”. Silahlara sarılmadan ve onun yasaları ışığında yürünmeden ve yol göstericiliğinde savaşılmadan zulmün ve köleliğin karşısında durulamaz. Sömürü ve yağma merkezleri parçalanamaz ve zulmün duvarları yıkılamaz. Gerillanın varlığı ve savaşımı halkın var olmasını ve özgürlüğü eline almasının vazgeçilmez temel nedenidir. Halkın ve özgürlüğün gerçekliğine, ihtiyacına yanıt veren, onun kurtuluş özlemine çözüm olan bir politika temelinde savaşılarak yürünürse özgürlük ve kurtuluş her zamandan daha fazla yakınlaşır. Özgürlük ve kurtuluş elle tutulur somut bir kazanım haline gelir.

Faşist TC devletinin Aliboğazı operasyonu salt askeri boyutuyla sınırlanmış bir saldırı değildi. Bu saldırının dünden ve daha öncekilerinden daha kapsamlı daha boyutlu olmasının ciddi bir politik karakteri ve özelliği vardı. Gerillaya kumanda ve öncülük eden proletarya partisinin varlığına ve gelişim yönelimine vurulmak istenen bir darbeydi bu. Operasyonun proletarya partisini darbelemek isteyen politik bir yanı olduğunu görmek gerekir. Bu anlamda daha önceki yıllarda yapılan operasyonlardan farklı olarak öne çıkan politik bir yönü olduğunu görmek gerekir. Bu saldırı bir yandan gerillanın askeri gücünü imha ve yok etmeyi amaçlarken diğer yönüyle de onun politik öncüsünü tasfiye etme amacı taşımaktaydı. Düşman, politik karakterli askeri bir kuvvet olan gerilla güçlerini imha ve yok etmeyi başaramıyorsa, zayıflatmak, demoralize etmek ister. Politik-askeri görevlerini yerine getiremeyecek düzeyde darlaştırmaya çalışır.

Dağa ve çilekeş halkın özgürlük istemine ve özlemine dayanan onun kurtuluş ihtiyacına yanıt olma tutkusunu taşıyan gerilla ise asla yenilmez. Gerilla halktır, kararlılıktır. Devrimci irade ve yaratıcılıktır. Ateş ve topraktır. Güneş ve yıldızdır. Yaşamın dört mevsimidir. Mazlum emekçi halkımızın bitmek bilmez özgürlük düşü ve direniş türküsüdür. Gerilla, doğru bir askeri-politik çizgi izledikçe asla yenilmez. Savunma içinde aktif saldırı pratiğiyle silahlı kuvvetlerini arazinin en sarp, en derin noktalarına mevzilendirip, düşman saldırısına en iyi saldırı pratiğini ve eylemini gerçekleştirecek şekilde konumlandırırsa başarı ve gelişmesine hizmet eden bir yönelim içine girer. Şehitlerin bir önceki direnişlerden daha fazla olması karşı devrimin saldırı boyutu ve zamana yayılan süresinden kaynaklıdır. Şehitler pahasına direnen, düşman darbe vuran, moral-motivasyon üstünlüğü elinde tutan her zaman olduğu gibi gerilla olmuştur.  

 

Ateşi her yana yayma zamanıdır!

Aliboğazı direniş hamlesidir. Demokratik halk devriminin örülen direniş dokusudur. Bugün, bu büyük özgürleşme yürüyüşünü her yere yayma, gerilla savaşını büyütüp çoğaltma zamanıdır. Gerillanın kurtuluş savaşımını işçilerin sömürüden kurtulma savaşıyla birleştirme zamanıdır. Gerilla savaşını Kürt ulusunun özgürleşme ve kurtuluş mücadelesiyle, kadınların-LGBTİ’lerin kölelik zincirlerinden kurtulma mücadelesiyle, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının, emekçilerin inanç ve yaşamlarını özgürleştirme mücadelesiyle birleştirme zamanıdır. Düşüncenin-yaşamın gerilla dili ve rengiyle yaratılma zamanıdır. Gerilla savaşının yasalarına hizmet eden, onu büyüten şekilde düşünme, yürüme, örgütlenme zamanıdır. Bugün dünden ve her zamandan daha fazla daha bilinçli ve örgütlü bir şekilde dağın özgürlük ateşini, silah elde devrim haykırışını, şehirlere onun en yoksul en emekçi varoşlarına yoksul mahallerine ulaştırma zamanıdır. Bugün her zamandan daha fazla demokratik halk devriminin savaşçı ve militan kişiliğini, ideolojinin-militan kimliğini kuşanarak zorlukları yenme, engelleri aşma zamanıdır.

Bugün dünden daha fazla gerillaya onun gelişim yasalarına uygun bir şekilde yürümeyen, ona hizmet edip büyütmeyen her anlayışı-pratiği-yürüyüş ve duruşu red etme, bilinçle parçalayıp bir kenara atma zamanıdır. Düşünme-bilgilenme-müdahale etme-tartışma-tutum alma-tavır belirleme-değiştirme-örgütleme-eyleme geçme ve yönetme sadece ve sadece gerçekliğin devrimci yasalarına ve onun gelişim ilkelerine uygun olmak zorunda olduğunu görme ve anlama zamanıdır. Kendiliğindenciliğe-statükoculuğa-bürokratizme-kendini utanç verici bir şekilde bıkmadan aynı tarzda tekrar eden-sınırlı yerde-sınırlı zamanda sınırlı sayıda insanlarla geliştirici-örgütleyici-dönüştürücü olmayan benzer pratiklerle yürüyen ve yürütülen her şeye gerillanın direnç-bilinç ve kararlılığıyla karşı koyma zamanıdır. 

Gerillanın her direniş ve savaş mermisi aynı zamanda kendiliğindenciliğe, statükoculuğa bürokrat-burjuva çalışma tarzını parçalama isteği ve kararlılığı taşıdığını görmek gerekir. Söze-söyleme değil gerçeğin gözüne bakarak, hakikatin dilini, savaşın dilini, pratiğini duruş ve yürüyüşünü kuşanma zamanıdır. Yoksa Aliboğazı direnişi, kahramanlığı ve devrimciliği eksik ve yanlış kavranır. Aliboğazı direnişi Mehmet Demirdağ yoldaşların savaşı süreklileştirme-geliştirme pratiğinden süzülüp gelen, Sefagül-Nurşen yoldaşlarla cisimleşme iradesi ve kararlığıyla devam eden Sefkan-Ünal-Yurdal-Sinan-Murat yoldaşlarla sürdürme cesareti ortaya koyan bir savaş ve direniş geleneğidir. "Biz savaş meydanlarında, halkın içinde ateş ortasında gerilla sofrasındayız" diyenlerin geleneğidir. Herkes ama herkes Aliboğazı’na bakarak duruş ve yürüyüşünü düzenlemek, tavır almak, örgütlenmek ve buna uygun yürümek gibi ciddi bir sorumluluk ve görev bilinciyle karşı karşıyadır. Ya savaşacağız, ya savaşacağız. Başka bir yolu, yönelimi, tutumu ve yaşamı tanımıyoruz. Halka-yoldaşlara-savaşa yabancı ve uzak olan her şeyi lanetleyerek, red ediyoruz. Şehit düşen yoldaşlarımızın direniş ve kararlılığı bizlere bunu emrediyor. Emirleri kabulümüzdür.

Halkımızın onurlu evlatları Ersin Erel, Hasan Karakoç, Murat Mut, Samet Tosun, Alican Bulut ve henüz kimlikleri netleştirilemeyen 3 yoldaş silah elde kahramanca savaşarak direnişin en ileri örneğini, devrime ve halka bağlılığın koşulsuz duruşunu gösterdiler. Halk savaşçılarının nasıl yaşayıp, nasıl savaşmaları gerektiğini öğrettiler. Şehitlerimizin yaşam ve direnişleri sonsuzluğa uzanan özgürlük yürüyüşümüzün militan görevleridir. Bu görev davetleri kabulümüzdür.

Söz ve onur olsun ki; gurur ve sabırla sizleri anıp mücadelenizi sürdüreceğiz. Söz ve onur olsun ki sizlerin savaşımını Dersim’den-Rojava’ya gelişen bir yay gibi uzanarak çizip büyüteceğiz. TC’ye onun Rojava kolu olan DAEŞ faşistlerine karşı savaşın ve direnişin dilini sizlerle aynı kodlarla konuşacağız. 

Kahramanca savaşarak destansı bir direniş sergileyen halk savaşçıları ölümsüzdür!

Aliboğazı’nın yoldaşları ölümsüzdür!

Gülüşlerini dağa resmedenler ölümsüzdür!

 

Rojava’dan bir Partizan

46750

Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek

Saat sabaha doğru yol alıyor, köpekler havlıyor dışarıda, hoparlörden Mehmet koçun sesi geliyor, elimde Sefagül Arslan’ın kitapları, gerillanın kaleminden kelimeler ısıtıyor soğuk odayı. Düşüncelere dalıyorum. İlkel komünal toplumda ava çıkıyorum. Analarımla topluyorum yiyecekleri. Mağaradan mağaraya koşuyorum. Aç kurtlar günümüzün korkusu, beterinden geçiyorum. sana yaklaştıkça azalıyor korkularım. Daha da azalacak korkularımız zaman denen tünelde, dün bugün ve yarın denen tarihsel ilerleyişinde. 

Alamut Kartal Yuvasıdır

Bundan yaklaşık bin yıl önce Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Bunlar duvarların arkasında, memleketin kötülüğünü isteyerek karışıklık çıkarrnaya çalışırlar.” (Aktaran, Faik Bulut. Hasan Sabbah Gerçeği)  demişti. Bu sözlerin muhatabı, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun baskısı altında açlık ve yoksulluk içinde yaşayanlara eşitlik-adil bir toplum için umut olan, ezilenler üzerinde gerçekleşen sınıf ve inanç baskısı karşısında başkaldıran, Nizari İsmailliğinin kurucusu Hasan Sabbah’dı.

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru

CHP’nin Alevilerin temsilcisi olduğu iddiası, cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen aldatmacıdır. Alevilerin CHP ile ilişkisi sorgulanması ve tarihsel gerçeklerin sosyolojik olarak irdelenmesini gerektiriyor.

Gerici sistemlerin Sünni baskı politikalarına karşı sürekli olarak dışlanmış ve baskılanmışları temsil eden Alevilerin, cumhuriyete yaklaşımı baskılanmış toplum psikoloji ile olmuştur. Gerici baskılardan bunalan Alevilerin, kendilerine taktiksel olarak yaklaşan cumhuriyet yönetiminin riyakarlığını anlayabildiğini söylemek çok mümkün değildir.

Adı aşk olsun

Faruk Eskioğlu, bu kitapta yurtdışında yaşayan göçmenlerin memleket ve sıla özlemlerini tarihsel olaylarla harmanlayarak okuyucuya sunmuş. Faruk Eskioğlu, yazarlık yetisiyle gazetecilik gözlemlerini bütünleştirmiş, dişiyle tırnağıyla uğraşarak bulunduğu yerden hayata seslenmiş gazeteci bir dostumuzdur. Kendi deyimiyle bu kitap: ”Gurbetçilik, sürgünlük, kişinin dişiyle tırnağıyla, etiyle ayakta kalma savaşıdır.” Belki de bu tanımlama hayatın yeniden üretilmesi için uğraşan insanların dur-durak bilmeden bulundukları yerlerde çalışarak var-olma savaşını bizlere anlatmış.

Esas İşçi mi Köylü mü ?

Ya... bunlar insanı zoraki öncü ederler ya.. öncü.

Zindan(lar)in Türkçesi[1]

“Hapse düşmemiş bir insan,devletin ne olduğunu bilemez.”[2]

Çiğdem Diren Sarısülük;Sevgide Yoldaş olabilmek

Tüm Yoldaş kalabilenlere !

Sevgiyi, sensizlikte yaşamak öylesine zor ki güzel yürekli dost. Zamanı mıydı bu zamansız yolculuğun? Tüm güzellikleri onurluca yaşamayı, en güzel şeyleri hiç ummadığımız zamanlarda yapardın, yaparken de kıskandırırdın bizi.

Ya bu sefer ne demeli...

Hrant Dink’in Katline 2015 Perspektifinden Bakmak

 Başlıklı Yuvarlak Masa Toplantısı (18 Ocak 2014, Alba Oteli, Ankara) 

12.05 Moderatör Sibel Özbudun’un Hoşgeldiniz Konuşması. 

İnsanı faşist kılan nedir? Ergün Aslan

 İnsanı faşist kılan siyasi düşünceleri değil sergilediği üretim ilişkileridir.
Ya.. niye kullanmadığımız bilgilerimiz körelmek zorunda ya..
Haftanın son dört günü neydi?
Ne güzelde ara sıra olsa da göçmen işçi mi yoksa  yerel işçi mi daha köylü olduğunu karıştırıyor olsam da kolektifliğin sözcülüğünü, tabanlığını kaptırmayan her göçmenle kolektiflikteki  göçmenlerin yol açtığı gettolaşmayı değil de kolektifliğe hiç uğramayan yerel halkın kolektifte yol açtığı gettolaşmanın yarattığı sorunları tartışıyorduk.Ama şimdi...

Zemherinin Kızıl Gülü‏

Bugün 24 Ocak 2011..

Boğazımda düğümlenmiş hüzünler..

İçimde tarifi zor  duygular..

Ve dilimde 18 Mayıs 1973′te Diyarbakır işkencehanesinde ser verip sır vermeme geleneğinin önderi olarak ölümsüzleşen İbrahim Kaypakkaya’nın "Devrim için her zaman ölecekler bulunur" adlı şiirinin sözleri..

"…gider,

  …gider, nice koç yiğitler gider

Senin de içinde  bir oğlun varsa çok değildir,

Ey mavi gök! 

Ermeni Meselesi hallolunmuştur Talat Pasa 29 Agustos 1915

Ermeni Soykırımı , İttihat ve Terakki Partisi hükümeti idaresinde ama tüm devlet kurumları ile gerçekleşmiş bir olaydır.Hükümet ve devlet uyum içerisinde artık Ermeni'lerin varlığını or tadan kaldırdıktan sonra Ermeni sorunu'' hallolunmuştur ''  diyerek '' kurtulduklarını '' zannetmişlerdir.Aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen Ermeni sorunu güncelliğini olduğu gibi korumaktadır. 100.yıl yaklaşırken Türkiye, yeniden dünya gündeminde tartışılır ülke konumu ile dikkatleri üzerinde toplayacaktır.

Sayfalar