Pazartesi Mayıs 20, 2024

Seçim sonuçları: şantajlara rağmen halk sistemin bekçilerine sırt çevirdi*

 

Siyaset temsilcilerinin yeniden biçimlenmesi nasıl olursa olsun, 25 Ocak seçimlerinde ortaya çıkan olgu şudur: Jean-Claude Juncker'in (AB Komisyonu başkanı çn.) ülkemizde ki temsilcileri, bütün çabalarına rağmen halkımız tarafından seçilmeyerek, köşeye sıkışmasalar bile ağır bir yenilgi yaşamışlardır.

Yerli ve özellikle de yabancı iktidar çevrelerinin, basının topyekün baskı ve şantajlarına rağmen Venizelos (PASOK başkanı), Kuvelis (Demokratik Sol Parti başkanı), Karacaferis (sağ parti LAOS başkanı) ve Papandreu rezil olmaktan kurtulamadılar. Yeni Demokrasi ve başkanı Samaras ise, SYRİZA karşısında kutup olmayı başarmış olsa dahi halkın tepkisi karşısında siyaseten yara almaktan ve krize girmekten kendini kurtaramadı.

SRYİZA, halkın “bütün bunlar gitsin” (sistem partileri çn.) talebinin ve öfkesinin bir ifadesi oldu. Bu gerçeği gerek SRYİZA gerekse çelişki ve çıkmazlarını yönetmeye çalışan sistem farkındadır. Kapitalizmi tek yol kabul eden reformist solun küçük burjuva partisi SYRİZA'nın kalıba dökülmesi hiçte zor değildir. Tartışmasız olarak yıllardır kendini kanıtlayan AB'nin kapitalistlerin ve emperyalistlerin merkezi oluşuna karşı SYRİZA, “YKP Yurtiçi” iken dahi o zaman Avrupa Ortak Pazarışimdi de AB'nin halkların birliği olmasını savunuyordu. SYRİZA'nın yerli sermayenin, AB'nin ve NATO'nun taleplerine bu kadar hızlı uyum sağlayacağını kendileri dahi beklemiyorlardı. Aleksis Çipras'ın seçimin ertesinde yaptığı ilk açıklamada olduğu gibi, Almanların kabul edilemez taleplerine karşı durmak ve boyun eğmemek adına Merkel ve Dragi çelişkisi üzerinden Holand'a dümen kırıyorlar. Ancak öfkelerini dile getirmek ve daha iyi yaşamak için SYRİZA'ya oy verenler, uzun yıllardır AB sermayesi tarafından kendilerine dayatılanlarla yıkıcı bir çatışma içerisindedir. SRYİZA ilk göz alıcı adımlarına karşın, içinde bulunduğu koşullar ve olgular içerisinde, bağımlı ve sömürü sisteminin içinde bulunduğu çıkmaz ve çelişkiler üzerinden saldırılarını yönetebilmek için daha şimdiden "müzakere yemeklerine" başlamıştır.

SRYİZA, sistemin genelleşmiş ve derinleşmiş krizine ve kendisinin bilinen köklerine karşın, sistemin temel partisi olabilir. Önceki sürecin unsuru olan güçlere sırt çevrilmesinin olumlu yanına karşın halkın öfkesinin ifadesi olan ezici seçim zaferi, maalesef halk güçlerinin zaferi olmamıştır.

Seçim sonuçlarının alacağı biçim

Gelişmelerin alacağı yeni biçimin ve seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan yeni karmaşık durumun anlaşılması için bunu yaratan nedenlere bakmak gerekir.Çelişki ve çıkmazlarla boğuşan geleneksel politik sistemin yıkılışının başından, 2010-12 yıllarından başlarsak eğer; bu yıllarda emperyalist memorandum önlemleriyle başlayan topyekün ve ağır saldırı halkın bilinen direnişlerini yarattığını görürüz. Sol bırakın bu direnişlerin güçlendirilmesini, tam tersine seçimlere endeksi yaklaşım sergilemiş ve ardından ise bunları açıkça küçümsemiştir. Burada daha önceden defalarca değindiğimiz için tekrara girmeyeceğiz. 2012 yılında ardarda yapılan Mayıs ve Haziran seçimleri politik temsilcilerin yıkımını ortaya koymuştu. Sistem, emperyalistlerin yoğun baskısı altında Samaras-Venizelos ile yol almaya karar verdi. Uygulanan politikalar sonucu ağır yaralar alan orta sınıflara, yanılsama ve küçük burjuva aceleciliği ile kolayca eski günlere dönülebileceğini ifade eden ve meydanlara fırlayan SYRİZA'ya sistem hala güven duymuyordu.

2012-2014 yıllarında işçi hareketinin zayıflığı ve komünistlerin halk direnişlerini oluşturmada ki zaafiyetleri harekette durgunluğa neden oldu. Seçim aldatmacaları, halkın sürekli olarak mücadelesine olan inancının zayıflamasına neden oluyor, buna karşı Samaras-Venizelos hükümeti uygulamaya devam ettikleri politikalarla, halkın kazanım ve haklarını tırpanlamaya ve bununla beraber öfkesinin birikmesine neden olmasına karşın, kitlenin mücadelede birleşmesi sağlanamadı. Harekette ki durgunluk SYRİZA'ya uygun zemin sunduğu gibi, sistemin sola yönelik ideolojik savaşı, halkın ve gençliğin yaşamları ve hakları için mücadele perspektifine yönelik saldırılar içinde en uygun zemini hazırlıyordu. Grevlerin yasaklanması, üniversitelerde ki baskıcı uygulamalar, faşist uygulamalarda ki artış kendini fazlasıyla gösteriyordu.

YKP ve ANDARSİA (Anti Kapitalist Sol Kooalisyon) dışında SRYİZAile yaratılan seçim beklentisi ve seçimler üzerinden var olma anlayışı, yoksulluk ve işsizlik içinde boğulan halkın biriken öfkesini mücadeleye kanalize edecek bir destek bulamamıştır.

Kitlesel ve militan Romanos (açlık grevi yapan anarşist tutsak çn.) ile dayanışma eylemlerinin başarıya ulaşması, sistemin düşmanı olan halktan ve özellikle de gençlikten korkusunun bitmediğinin göstermiştir. Bu durum, sadece halkın silahlarının elinden alınmasıyla değil aynı zamanda emperyalizm ve sermayenin saldırıları karşısında cüretkar bir solun olmayışına da bağlıdır.

Seçim öncesi süreç

Özet olarak ifade ettiğimiz gibi bir tarafta solda yaşanan sağ sapma, diğer tarafta ise SRYİZA'nın sistemin güvenebileceği güce sahip olmasıyla bilinen gelişmeler sonucunda, çok kısa süresi olan ve kış ortasında, 25 Ocak erken seçimlerine gidildi. Tabii, sistemin politik sorunlarının çözülmesi ve de solun tek mücadele alanı olması bakımından seçimler çok daha öncesinden başlamıştı. Aralık ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin erkene alınması ve üç turda da seçilmemesi ile sistem; seçim ve sol hükümet aldatmacalarını beslemiş ve halkın tehditlerle korkutulması sağlanmıştır.

Halktan uzak bir biçimde ve yılbaşı kutlamaları sürecinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üç hafta sürmesiyle bir nevi seçimlerin startı verilmiş; yoğun bir antikomünist halk karşıtı propaganda ile baskının yoğunlaştırılması karşısında sol aday listelerini hazırlamaktan başka bir şey yapılmamıştır. Her ne kadar bu defa konan hedeflerde farklılaşma olsa da; Junker, Merkel, Soible vb. emperyalistlerin temsilcileri topyekün olarak 2012 Mayıs-Haziran aylarında yaşanan sahnenin benzerini hayata geçirmeye çalıştılar. Samaras'ın faşist yüzü Meriç'te inşaa edilen (göçmenlere karşı) sette ifade ettikleri ve faşist Georgiadi ve Voridi (Yeni Demokrasi milletvekilleri) üzerinden faşist anlayışlarla resmedilmekteydi. Uşak medya papağanlar gibi, her gün "Financial Times" "Blomberg", "Bild" ve "Spiegel" yayınlarında, batı emperyalizminin hangi kadrosu yararlı ne söylemişti, diye sürekli arayış içine giriyorlardı.

SRYİZA Cumhurbaşkanının seçilmemesi durumunda uyumlu davranması için yerli ve yabancı basın merkezleri tarafından her gün bombardımana tutuluyordu. Emperyalist merkezler tarafından yapılan müdahaleler ve estirilen terör, Yeni Demokrasi ve medyanın anti-komünist saldırılarıyla yoğunlaşırken ve bunlar halkı öfkelendirmesine rağmen, sol gene tavırsız kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarısız olunmasıyla beraber emperyalistler aksaklıklara müdahale çabalarını yoğunlaştırmalarına karşın bir yandan da SYRİZA'ya karşı yumuşamaya da başladılar. Sonunda ise Almanya ve Merkel'in tutumu dışında -ki biraz olsun yumuşama göstermiştir- yaklaşımlar değişmeye başlamış, Çipras'a methiyeler düzülmeye, değişimin ihtiyaç olduğundan, borçta kesintiye gidilmesi vb.'lerinden bahsedilmeye başlanmıştır.

Bütün bunlar, Dragi'nin açıklamalarından sonra, Çipras'ın kendisinin de ifade ettiği gibi "müzakerelerin" nerede ve hangi koşullarda başladığını açık etmektedir. Çünkü, evet tekrarlıyoruz; borç meselesinde müzakere yapılacak çünkü yaşamsal değil. Bu pragmatist Çipras'a söylendiği için veya sistemin adamı olan ekonomi bakanı Varufakis'in kendisine açıklandığı için olacak!

Dragi'nin önlem paketleri Avrupa'da ortaya çıkan rüzgarı haklı çıkarmadığı ve kemer sıkma politikalarının durdurulmasını kapsamadığı gibi Yunanistan'ı hiç kapsamamaktadır. Yerli sistemin eski veya yeni politik aktörleri sınırlı güç olanakları içinde müzakere etmekte ve konumlarını sağlamlaştıramadan adını memorandum koyamadıkları yeni anlaşmaların altına imza atmak zorunda kalmaktadırlar.

Devam eden halk öfkesi ve kazanılan siyasal deneyim

Gerek seçim öncesi gerekse seçim sonrası süreçte gelişen halk faktörünü sona bıraktık. Kastımız, halkın gerçeklik üzerinden yükselen öfkesi ve kazandığı politik deneyimdir. Daha önce ifade ettiğimiz nedenlerden dolayı halkımız sistemin güçlerine karşı sürekli ve sonuç alıcı mücadele yürütememiştir. Ki 2010-2012 yıllarında da mücadele etmeye devam etmiştir. Güç dengelerinde ki olumsuzluklara ve solun da yardımlarına rağmen sınıf mücadelesi bir an olsun durmadı. Bunun tersi ise sistemin ağır ve sürekli saldırılarının halkın yaşamında ki etkisi daha da dramatik hal alıyordu. Birinci şoktan sonra halkın artık korkmamaya başladığını söyleyebiliriz. Gerçekte kendisini bekleyen tehlikelerden korkan halkımız ne Georgiadi'den(sağcı YD milletvekili) ne de Vultepsi'den (Samaras hükümeti sözcüsü) korktu. Ne de topyekün uygulanan barbarlık artık halkımızın önemli bir bölümünü korkutabiliyor. Bu durum seçim sonuçlarıyla kendini gösterdi ve daha birçok kez farklı biçimlerde ortaya koymaya devam edecek. Psikolojik açıdan baktığımızda, halkın yaşadığı çaresizlik içinde acil çözümlere hemen sarılacağını söyleyebiliriz.

SYRİZA'yı seçen önemli bir kesim, SYRİZA dışında kalan solu seçen ve boykot eden halkımız, uzun süre SYRİZA çözümüne bağımlı kalmayacaktır. Bahsini ettiğimiz ve etmeye de devam edeceğimiz hareketin zafiyetlerine karşın, mevcut koşullarda da hareket kendini ifade etmeyi sürdürecektir. Bu zafiyetler, -kimilerimiz zorlu bir mücadele yürütsek de  sandıkta aşılacak düzeyde değildir. Sistemin doğası gereği halkın direnişleri ve taleplerinin yeniden ortaya çıkması çok da gecikmeyecektir. Çalışanların dünyası

sokaklara çıkmasın diye kendisine sunulan kırıntı ve hayallerle yetinmeyecektir. Kendi yaşamını ve geleceğini sürekli tehdit eden, farklı kılıflarla sunulan çözümlere, bağımlı ve sömürü sistemine karşı iş, barış ve demokrasi için mücadele etmeye devam edecektir. Sokaklarda halkla ve gençlikle olan randevularımız için hazırlanalım ve ileriye adım adımlar atmak için zorunlu çözümleri harekete sunalım. 

* Makale 31-1-2015 tarihli YKP (ML) Merkezi Yayın Organı olan Proletarya Bayrağı'nda yayınlanmıştır.

 

63978

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar