Cuma Mayıs 10, 2024

Seçim sonuçları: şantajlara rağmen halk sistemin bekçilerine sırt çevirdi*

 

Siyaset temsilcilerinin yeniden biçimlenmesi nasıl olursa olsun, 25 Ocak seçimlerinde ortaya çıkan olgu şudur: Jean-Claude Juncker'in (AB Komisyonu başkanı çn.) ülkemizde ki temsilcileri, bütün çabalarına rağmen halkımız tarafından seçilmeyerek, köşeye sıkışmasalar bile ağır bir yenilgi yaşamışlardır.

Yerli ve özellikle de yabancı iktidar çevrelerinin, basının topyekün baskı ve şantajlarına rağmen Venizelos (PASOK başkanı), Kuvelis (Demokratik Sol Parti başkanı), Karacaferis (sağ parti LAOS başkanı) ve Papandreu rezil olmaktan kurtulamadılar. Yeni Demokrasi ve başkanı Samaras ise, SYRİZA karşısında kutup olmayı başarmış olsa dahi halkın tepkisi karşısında siyaseten yara almaktan ve krize girmekten kendini kurtaramadı.

SRYİZA, halkın “bütün bunlar gitsin” (sistem partileri çn.) talebinin ve öfkesinin bir ifadesi oldu. Bu gerçeği gerek SRYİZA gerekse çelişki ve çıkmazlarını yönetmeye çalışan sistem farkındadır. Kapitalizmi tek yol kabul eden reformist solun küçük burjuva partisi SYRİZA'nın kalıba dökülmesi hiçte zor değildir. Tartışmasız olarak yıllardır kendini kanıtlayan AB'nin kapitalistlerin ve emperyalistlerin merkezi oluşuna karşı SYRİZA, “YKP Yurtiçi” iken dahi o zaman Avrupa Ortak Pazarışimdi de AB'nin halkların birliği olmasını savunuyordu. SYRİZA'nın yerli sermayenin, AB'nin ve NATO'nun taleplerine bu kadar hızlı uyum sağlayacağını kendileri dahi beklemiyorlardı. Aleksis Çipras'ın seçimin ertesinde yaptığı ilk açıklamada olduğu gibi, Almanların kabul edilemez taleplerine karşı durmak ve boyun eğmemek adına Merkel ve Dragi çelişkisi üzerinden Holand'a dümen kırıyorlar. Ancak öfkelerini dile getirmek ve daha iyi yaşamak için SYRİZA'ya oy verenler, uzun yıllardır AB sermayesi tarafından kendilerine dayatılanlarla yıkıcı bir çatışma içerisindedir. SRYİZA ilk göz alıcı adımlarına karşın, içinde bulunduğu koşullar ve olgular içerisinde, bağımlı ve sömürü sisteminin içinde bulunduğu çıkmaz ve çelişkiler üzerinden saldırılarını yönetebilmek için daha şimdiden "müzakere yemeklerine" başlamıştır.

SRYİZA, sistemin genelleşmiş ve derinleşmiş krizine ve kendisinin bilinen köklerine karşın, sistemin temel partisi olabilir. Önceki sürecin unsuru olan güçlere sırt çevrilmesinin olumlu yanına karşın halkın öfkesinin ifadesi olan ezici seçim zaferi, maalesef halk güçlerinin zaferi olmamıştır.

Seçim sonuçlarının alacağı biçim

Gelişmelerin alacağı yeni biçimin ve seçim sonuçlarıyla ortaya çıkan yeni karmaşık durumun anlaşılması için bunu yaratan nedenlere bakmak gerekir.Çelişki ve çıkmazlarla boğuşan geleneksel politik sistemin yıkılışının başından, 2010-12 yıllarından başlarsak eğer; bu yıllarda emperyalist memorandum önlemleriyle başlayan topyekün ve ağır saldırı halkın bilinen direnişlerini yarattığını görürüz. Sol bırakın bu direnişlerin güçlendirilmesini, tam tersine seçimlere endeksi yaklaşım sergilemiş ve ardından ise bunları açıkça küçümsemiştir. Burada daha önceden defalarca değindiğimiz için tekrara girmeyeceğiz. 2012 yılında ardarda yapılan Mayıs ve Haziran seçimleri politik temsilcilerin yıkımını ortaya koymuştu. Sistem, emperyalistlerin yoğun baskısı altında Samaras-Venizelos ile yol almaya karar verdi. Uygulanan politikalar sonucu ağır yaralar alan orta sınıflara, yanılsama ve küçük burjuva aceleciliği ile kolayca eski günlere dönülebileceğini ifade eden ve meydanlara fırlayan SYRİZA'ya sistem hala güven duymuyordu.

2012-2014 yıllarında işçi hareketinin zayıflığı ve komünistlerin halk direnişlerini oluşturmada ki zaafiyetleri harekette durgunluğa neden oldu. Seçim aldatmacaları, halkın sürekli olarak mücadelesine olan inancının zayıflamasına neden oluyor, buna karşı Samaras-Venizelos hükümeti uygulamaya devam ettikleri politikalarla, halkın kazanım ve haklarını tırpanlamaya ve bununla beraber öfkesinin birikmesine neden olmasına karşın, kitlenin mücadelede birleşmesi sağlanamadı. Harekette ki durgunluk SYRİZA'ya uygun zemin sunduğu gibi, sistemin sola yönelik ideolojik savaşı, halkın ve gençliğin yaşamları ve hakları için mücadele perspektifine yönelik saldırılar içinde en uygun zemini hazırlıyordu. Grevlerin yasaklanması, üniversitelerde ki baskıcı uygulamalar, faşist uygulamalarda ki artış kendini fazlasıyla gösteriyordu.

YKP ve ANDARSİA (Anti Kapitalist Sol Kooalisyon) dışında SRYİZAile yaratılan seçim beklentisi ve seçimler üzerinden var olma anlayışı, yoksulluk ve işsizlik içinde boğulan halkın biriken öfkesini mücadeleye kanalize edecek bir destek bulamamıştır.

Kitlesel ve militan Romanos (açlık grevi yapan anarşist tutsak çn.) ile dayanışma eylemlerinin başarıya ulaşması, sistemin düşmanı olan halktan ve özellikle de gençlikten korkusunun bitmediğinin göstermiştir. Bu durum, sadece halkın silahlarının elinden alınmasıyla değil aynı zamanda emperyalizm ve sermayenin saldırıları karşısında cüretkar bir solun olmayışına da bağlıdır.

Seçim öncesi süreç

Özet olarak ifade ettiğimiz gibi bir tarafta solda yaşanan sağ sapma, diğer tarafta ise SRYİZA'nın sistemin güvenebileceği güce sahip olmasıyla bilinen gelişmeler sonucunda, çok kısa süresi olan ve kış ortasında, 25 Ocak erken seçimlerine gidildi. Tabii, sistemin politik sorunlarının çözülmesi ve de solun tek mücadele alanı olması bakımından seçimler çok daha öncesinden başlamıştı. Aralık ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin erkene alınması ve üç turda da seçilmemesi ile sistem; seçim ve sol hükümet aldatmacalarını beslemiş ve halkın tehditlerle korkutulması sağlanmıştır.

Halktan uzak bir biçimde ve yılbaşı kutlamaları sürecinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin üç hafta sürmesiyle bir nevi seçimlerin startı verilmiş; yoğun bir antikomünist halk karşıtı propaganda ile baskının yoğunlaştırılması karşısında sol aday listelerini hazırlamaktan başka bir şey yapılmamıştır. Her ne kadar bu defa konan hedeflerde farklılaşma olsa da; Junker, Merkel, Soible vb. emperyalistlerin temsilcileri topyekün olarak 2012 Mayıs-Haziran aylarında yaşanan sahnenin benzerini hayata geçirmeye çalıştılar. Samaras'ın faşist yüzü Meriç'te inşaa edilen (göçmenlere karşı) sette ifade ettikleri ve faşist Georgiadi ve Voridi (Yeni Demokrasi milletvekilleri) üzerinden faşist anlayışlarla resmedilmekteydi. Uşak medya papağanlar gibi, her gün "Financial Times" "Blomberg", "Bild" ve "Spiegel" yayınlarında, batı emperyalizminin hangi kadrosu yararlı ne söylemişti, diye sürekli arayış içine giriyorlardı.

SRYİZA Cumhurbaşkanının seçilmemesi durumunda uyumlu davranması için yerli ve yabancı basın merkezleri tarafından her gün bombardımana tutuluyordu. Emperyalist merkezler tarafından yapılan müdahaleler ve estirilen terör, Yeni Demokrasi ve medyanın anti-komünist saldırılarıyla yoğunlaşırken ve bunlar halkı öfkelendirmesine rağmen, sol gene tavırsız kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde başarısız olunmasıyla beraber emperyalistler aksaklıklara müdahale çabalarını yoğunlaştırmalarına karşın bir yandan da SYRİZA'ya karşı yumuşamaya da başladılar. Sonunda ise Almanya ve Merkel'in tutumu dışında -ki biraz olsun yumuşama göstermiştir- yaklaşımlar değişmeye başlamış, Çipras'a methiyeler düzülmeye, değişimin ihtiyaç olduğundan, borçta kesintiye gidilmesi vb.'lerinden bahsedilmeye başlanmıştır.

Bütün bunlar, Dragi'nin açıklamalarından sonra, Çipras'ın kendisinin de ifade ettiği gibi "müzakerelerin" nerede ve hangi koşullarda başladığını açık etmektedir. Çünkü, evet tekrarlıyoruz; borç meselesinde müzakere yapılacak çünkü yaşamsal değil. Bu pragmatist Çipras'a söylendiği için veya sistemin adamı olan ekonomi bakanı Varufakis'in kendisine açıklandığı için olacak!

Dragi'nin önlem paketleri Avrupa'da ortaya çıkan rüzgarı haklı çıkarmadığı ve kemer sıkma politikalarının durdurulmasını kapsamadığı gibi Yunanistan'ı hiç kapsamamaktadır. Yerli sistemin eski veya yeni politik aktörleri sınırlı güç olanakları içinde müzakere etmekte ve konumlarını sağlamlaştıramadan adını memorandum koyamadıkları yeni anlaşmaların altına imza atmak zorunda kalmaktadırlar.

Devam eden halk öfkesi ve kazanılan siyasal deneyim

Gerek seçim öncesi gerekse seçim sonrası süreçte gelişen halk faktörünü sona bıraktık. Kastımız, halkın gerçeklik üzerinden yükselen öfkesi ve kazandığı politik deneyimdir. Daha önce ifade ettiğimiz nedenlerden dolayı halkımız sistemin güçlerine karşı sürekli ve sonuç alıcı mücadele yürütememiştir. Ki 2010-2012 yıllarında da mücadele etmeye devam etmiştir. Güç dengelerinde ki olumsuzluklara ve solun da yardımlarına rağmen sınıf mücadelesi bir an olsun durmadı. Bunun tersi ise sistemin ağır ve sürekli saldırılarının halkın yaşamında ki etkisi daha da dramatik hal alıyordu. Birinci şoktan sonra halkın artık korkmamaya başladığını söyleyebiliriz. Gerçekte kendisini bekleyen tehlikelerden korkan halkımız ne Georgiadi'den(sağcı YD milletvekili) ne de Vultepsi'den (Samaras hükümeti sözcüsü) korktu. Ne de topyekün uygulanan barbarlık artık halkımızın önemli bir bölümünü korkutabiliyor. Bu durum seçim sonuçlarıyla kendini gösterdi ve daha birçok kez farklı biçimlerde ortaya koymaya devam edecek. Psikolojik açıdan baktığımızda, halkın yaşadığı çaresizlik içinde acil çözümlere hemen sarılacağını söyleyebiliriz.

SYRİZA'yı seçen önemli bir kesim, SYRİZA dışında kalan solu seçen ve boykot eden halkımız, uzun süre SYRİZA çözümüne bağımlı kalmayacaktır. Bahsini ettiğimiz ve etmeye de devam edeceğimiz hareketin zafiyetlerine karşın, mevcut koşullarda da hareket kendini ifade etmeyi sürdürecektir. Bu zafiyetler, -kimilerimiz zorlu bir mücadele yürütsek de  sandıkta aşılacak düzeyde değildir. Sistemin doğası gereği halkın direnişleri ve taleplerinin yeniden ortaya çıkması çok da gecikmeyecektir. Çalışanların dünyası

sokaklara çıkmasın diye kendisine sunulan kırıntı ve hayallerle yetinmeyecektir. Kendi yaşamını ve geleceğini sürekli tehdit eden, farklı kılıflarla sunulan çözümlere, bağımlı ve sömürü sistemine karşı iş, barış ve demokrasi için mücadele etmeye devam edecektir. Sokaklarda halkla ve gençlikle olan randevularımız için hazırlanalım ve ileriye adım adımlar atmak için zorunlu çözümleri harekete sunalım. 

* Makale 31-1-2015 tarihli YKP (ML) Merkezi Yayın Organı olan Proletarya Bayrağı'nda yayınlanmıştır.

 

63923

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Sayfalar