Pazar Nisan 28, 2024

Sınıf Bilinçli Proletarya Hareketi Bir Emektarı Olan Serdar Can' Kaybetti!

Her ölüm çok erkendir denilebilir. Serdar yoldaş için de öyledir. Daha verim verecek çağda, daha yapılacak çok işleri vardı ama bir kalp krizi onu beklenmedik şekilde aramızdan aldı. 

Serdar Can, 1961 doğumlu, daha 56 yaşında  genç sayılabilecek bir yaşta onu yitirdik. Serdar yoldaş, Kulp ilçesi Araşka köyünden olup 1920'lerde Amed'e göç etmiş kalabalık bir ailenin oğludur.

Nenesi Ermeni soykırımında tesadüfen hayatta kalanlardan, dedesi Kürt olan aileden gelmektedir. Her iki ulusun soykırımının acılarıyla büyüdü. Bunun da etkisiyle genç yaşta siyasetle tanıştı. Siyasi mücadelede eski TKP-İGD ve sonra kısa süre Kıvılcım'cıların Vatan Partisi ile ilişkisi olduktan sonra 1979'da Proletarya hareketinin görüşlerini benimsedi. Sıkıyönetimin ağır koşulları altında siyasi faaliyetlerini sürdürdü. 1979  ortalarında Siverek çatışmalarından sonra 1980 darbesi gelince kırsal alanda gerilla faaliyetine katıldı. 24 Ocak 1981'de Amed /Hazro ilçesine bağlı Kırmataş (İhsan Parçacı'nın)  köyünde yapılan bir ihbar sonucu devlet güçleriyle çatışma da Hüseyin Aslan ve İhsan Parçacı katledilmiş, Serdar da yaralı esir düşmüştü.

Serdar, yaralı olmasına rağmen aylarca ağır işkencelerden geçirilip tutuklanarak “Diyarbakır E tipi cezaevi”ne götürüldü.

Tutuklandı ama herkesin bildiği gibi "Diyarbakır" hapishanesi yıllarca siyasi şubedeki işkenceleri aratır durumda oldu. Hapishanenin yıllar süren sistemli ağır işkence, baskı ve teslim alma saldırılarına karşı direnen direnişçilerle birlikte oldu. Hapishane devrimci tavırlarını,  mahkemelerde meydan okuyucu tavırlarını sürdürenlerden oldu. Açlık grevleri, sürgünler yıldırmadı. İdamla yargılandı. Hapisteyken Parti Üyeliği kabul edilmişti. 1991 şartlı tahliyesiyle çıktı. Hapishaneden çıkınca mücadelesine  kaldığı yerden devam etmekte tereddüt etmedi.  Partisinin 1991  4. Konferansının Alt Konferansında yoldaşları onu delege olarak seçmişlerdir. Yoldaşları onu  4.Konferansta  MK'ne seçmiştir. Askeri komisyon da görev vermişlerdir. O dönem Ortadoğuda olan kampa görevli olarak göndermişlerdir. Bir süre sonra geri çekilmiştir. Ama partisine zarar verici, güvensizlik geliştirici yol ve yöntemlere başvurmadığı gibi, bu yönlü yanlışlara eşlik etiği duyulmamıştır.  O partisinin görüşlerinden ve çeperinden uzaklaşmamıştır.  Son dönemin parti yıkıcısı tasfiyeci darbecilerine karşı partisini sahiplenme çabasını veren  yoldaşlardan olmuştur.  Parti çevresinde bir aydın olarak, devrimin bir emektarı olarak son nefesine kadar devrimci kalmasını bilmiştir. Onu hiç bir zaman unutmayacağız.

Başta eşi, Zöhre olmak üzere aile çevresi ve yoldaşlarının acısını paylaşıyor, aramızdan ayrılan yoldaşların bizlere bıraktığı emaneti onurla taşıyarak onları kavgamızda  yaşatacağımıza söz veriyoruz.

Emek kahramanı, Amed zindanı direnişçisi Serdar Can ölümsüzdür. Onu mücadelemizde yaşatacağız! 

Mücadele Arkadaşları 

42204

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

Sayfalar