Pazar Nisan 28, 2024

“Sınıfsız toplum kurulana kadar kültür devrimleri gereklidir”

Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) 1966 yılında sosyalist Çin’de ÇKP MK içindeki kapitalist yolculara karşı Mao Zedung’un bizzat önderlik ettiği büyük bir devrimdi. Sosyalizmi kurmuş ve bu yolda ilerleyen bir ülkede, Çin’de, Liu Şao-Çi’nin başını çektiği parti içindeki yeni burjuvaziye karşı, Mao’nun Ağustos 1966 tarihinde “Karargahı Bombalayın” şiarıyla başlayan o büyük devrim, revizyonistlerin parti içinde alaşağı edilmesiyle başarıya ulaşmıştı.

Büyük Proleter Kültür Devrimi, sosyalizmde sınıf mücadelesinin bitmediği, aksine kimin kazanacağının henüz belli olmadığı şartlarda, MLM’ye yaptığı büyük katkıyla proletarya diktatörlüğünü daha da zenginleştirerek tarihte hak ettiği yeri almış oldu. Büyük Proleter Kültür Devrimi, parti içindeki yeni burjuvazi üzerinde proletarya diktatörlüğünün yeniden tesisi idi. Bu sadece ideolojik bir baskılanma değil, askeri, iktisadi ve kültürel tüm alanlarda geliştirilen bir devrimdi. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin en büyük özelliği kapitalist yolculara karşı kitlelerin seferber edilmesiydi. Kitleler, tıpkı devrim öncesi gibi, harekete geçirilerek, iktidarı gasp eden revizyonistlere karşı ayaklanarak, kaybedilmek üzere olan sosyalist iktidarı revizyonistlerin elinden çekilip almıştı. Kitleler, proletarya diktatörlüğüne sahip çıkarak, yeni burjuvaziyi yenerek zafer kazanmışlardı.  Mao, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nde kitlelerin o muazzam tarihsel önemini şöyle özetliyordu. “Bu defaki Büyük Proleter Kültür Devrimi, proletarya diktatörlüğünü sağlamlaştırmak, kapitalizmin restorasyonunu önlemek ve sosyalizmi kurmak için tamamen zaruri ve fevkalade”.

Mao Zedung bunu, 1966 yılında fark etmemişti. BPKD’den çok önce de sosyalizm şartlarında sınıf mücadelesinin acımasızca sürdüğü ve komünistlerin sürekli uyanık olmalarını şu sözlerle dile getiriyordu; “Günümüzde devrimin  görevi henüz tamamlanmamıştır; henüz, en sonunda kimin kimi alaşağı edeceği kesinlikle belli değildir. Sovyetler Birliği’nde Kruşçev iktidarda değil midir? Burjuvazi iktidarda değil midir? Bizde siyasi iktidarın burjuvazinin elinde olduğu durumlar vardır; onların adamlarının bulunduğu üretim tugayları, fabrikalar ve sein komiteleri olduğu gibi, bölge ve eyalet komiteleri de var. (…) Sınıf mücadelesi hemen sizin yanı başınızda değil midir? Karşı devrim diye bir şey olmazsa, o zaman niye hala devrimlere ihtiyacımız olsun” diyerek sosyalizmde geriye dönüşlere dikkat çekiyordu.

Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin MLM olan bu katkısı, sadece devrimi gerçekleştiren ülkeler için geçerli değildir.  BPKD, devrim öncesinde MLM bir partide partiyi ele geçiren revizyonistlere karşı da yapılan, yapılması gerekli bir “devrim” niteliğindedir. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin biz MLM’lere bıraktığı en büyük derslerden biri de budur. Partide çoğunluk olan ya da kendisini çoğunluk yerine koyup, kitlelelere o şekilde gösteren revizyonistlere karşı, parti tabanını başvurularak, yani suyun kaynağına inilerek revizyonistleri alaşağı etme harekatıdır. 

Revizyonistler, parti içinde hiçbir zaman demokrasiyi tanımazlar. Tüzük onların lehine işliyorsa vardır.  Kendi azınlık kararları herkesin uyması gereken kararlardır. Onlar için partililer, kendileri gibiyse bir anlamı vardır. Parti kitlesi revizyonistler için sadece söylenenleri yapanlardır. Kendi düşünce ve önerilerini söylemeyi, itiraz etmeyi, eleştirmeyi parti kitlesi için bir lüks gördüğü için, partiye musallat olmuş revizyonistler, parti kitlesini bir şey bilmeyen, sadece söylenenleri yapmakla mükellef gördüğü için küçümsenmekte ve hiçe saymaktadır.

Bu devrim deyiminden çıkan en büyük derslerden biri de, Büyük Proleter Kültür Devrimi sonrası Şanghay’daki 17 no’lu fabrikanın parti komitesiyle yapılan bir röportajda partili işçilere BPKD sırasında “Parti birliğini bozmaktan korkmadınız mı?” sorusuna verilen cevaptır. İşçiler bu soruya gayet açık ve net olarak, “Hayır. Mao, bize, parti içinde anlaşmazlıktan korkmamamızı öğretti. Liu Şao-Çi ise, tam tersine, ‘parti içinde barış’ öğütleri veriyordu; elbette oportünizmden başka bir şey değildi bu. Mao, bu ‘iç barış’ anlayışına karşı mücadeleyi çok önceleri başlatmıştı” diyerek, kitlelerin sürü olmadıklarını açıkça ortaya koymuşlardı.

Keza, aynı parti komitesine “Demokratik merkeziyetçilik anlayışına bağlı bir Partide, yönetime karşı bir isyan nasıl olabilir? İsyan ile Parti disiplini birbirleriyle çelişmiyor mu?’” soruna yine “Hayır. Kayıtsız şartsız boyun eğmeyi, Parti önderlerine kölece itaati ve tartışmasız disiplini öğütleyen Liu Şao-Çi idi. Kitlelerin fikirlerine hiç kulak asılmıyordu. (…) Liu, şöyle demişti ‘kitleler geridir’, Mao ise, şöyle diyor: ‘gerçek kahraman kitlelerdir’ ‘”diyordu.

(Bir Partizan)

 

45987

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

UYU EY „YİǦİT“ HALK ;Hasan Hayri Aslan

UYU EY YIGIT HALK

UYRUKEN ÖLÜM ACI VERMEZ İNSANA
UYU SEN!...

Atlar ve katırlar kişniyerek tepişiyorlar… Zavallı, yoksul çaresiz halklar ayaklar altında. Onları peygamber belleyen katiller gariban erlerden birinin kellesini kesiyor kameralar önünde. Katiller karanlık yüzlü, kara sakallı pis birer mahluk, öteki kellesiz gariban cesedin başında kurt işareti yapıyor, ağzı kulaklarında. Kurtların, çakalların, yılanların işgali altında memleket!

Durum iyidir !Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

15 Temmuz akşamı faşist klikler arasında iktidara hâkim olma kavgası yeni bir boyut kazandı. Hâkim sınıflar arasında süregelen çelişkinin özü uzlaşmaz bir çelişkidir. Bu uluslar arası emperyalist devletlerin sermaye egemenlik savaşının bir parçasıdır. Faşist klikler arası darbe girişimleri, çatışmalar, öldürmeler, idamlar vb. yeni bir şey değildir. Bu yüzyıllık TC tarihine bakıldığında çokça görülür. Tarih, Ermenilere, Kürtlere, Araplara, Alevilere vb. yapılan soykırımla, katliam ve akıl almaz işkence, zulümle doludur. İttihat ve Terakki’den günümüze bu böyle oldu.

Darbe'nin imitasyon ve fason hali...

Bu ya bir tiyatrodur ki ben öyle düşünüyorum;  ya da sinemanın gala gecesinden yalnızca bir sahnedir ki, düşünmek bile istemiyorum!

Soralım!

Kendi öz savunmamızı güçlendirmeliyiz!! Mahircan

Darbenin her türlüsüne karşı olduğumuz açık. Yıllardır yaşadığımız hukuksuzluğa, sivil darbe örgütlenmelerine, faşizme, gericiliğe, radikal İslamcı katliamcı zihniyete karşı olduğumuz gibi..

Bu tiyatrodan kim yarar sağladıysa, kotaranı da odur.

Egemen sınıfların kanlı-kaos senaryoları ve hesaplaşmaları

15 Temmuz gecesi darbesinin egemen sınıflar arası çatışmanın bir ürünüydü. Özellikle AKP-Gülen cemati arasındaki çıkar dalaşında yenik düşen Gülen cematinin son çırpınışları olarak ortaya çıktığı analaşılıyor. İki faşist-dinci kliğin çatışmasından “demokrasi”nin doğması ya da işçi ve emekçilerin lehine sonuçlanması söz konusu olamazdı.

TKP/ML Merkez Komitesi;“Faşist kliklerin dalaşına değil, halk savaşına taraf ol!”

Türk egemen sınıflarının yaşadığı siyasal kriz derinleşerek devam ediyor. Faşist diktatörlük içindeki klik çatışması 15-16 Temmuz 2016’da ordu içinde örgütlenmiş bir cuntanın askeri darbe girişimiyle yeni bir evreye geçmiştir. Türk egemen sınıflarının tarihinde pek tanık olunmadık bir darbe girişimi olmuştur. Darbe girişiminin başladığı saatten (15 Temmuz saat 21.30), örgütlenme biçimine ve kısa sürede yelkenleri indirmesine kadar fiyasko niteliğinde bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu darbe girişimi TC tarihi açısından bir ilktir.

Partizan “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye!”

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı bir açıklama yayınlayan Partizan “Bugün “Allah’ın bir lütfu olarak” ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi “darbe-darbe karşıtlığı” üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir.

Parti inşası; ve sürekliligi saglanmış önderlik ;Halil Ahmet

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Her birimiz bunun farkındayız kulaklar sağır gözler kör uykuda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yoktur.

Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Parti ve önderliğin inşası,doğru bir siyasal hattın MLM temelde sürekliğinin sağlanması her geçen gün daha da hissedilir bir durum olarak kendini dayatmaktadır.

Parti ve önderliğin inşası sürekliliği sağlanmış önderlik olgusu ve bunun la berabar doğru temelde çizginin sürekliliği nin sağlanması dediğimiz olgudan ne anlamalıyız

ÇÖZÜLME, PARÇALANMA VE KUTUPLAŞMA GÜZERGÂHINDA[*]

“Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı,İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.”[1]

III. Büyük Bunalım’ın yerküresinde, Sykes-Picot’un miadını doldurduğu Ortadoğu’da, nihayet coğrafyamızda devasa bir dissolution (çözülme) fragmantasyon (parçalanma) ve polarizasyon (kutuplaşma) yaşanıyor.

Bunu hâlâ görmeyen, bilmeyen, kavramayan varsa ne yazık.

Çünkü gelecek(imiz) “Fortis imaginatio generat casum/ Zengin hayalgücü, olacakları (önceden) tahmin eder,” kaydı düşülmesi gereken söz konusu gerçeğin biçimleneceği güzergâhtaki çatışmalarla karara bağlanacak.

Gündem'e, düne ve bugüne dair…[1]

“halkımın damlayan kanını gördüm ve ateş gibi tutuşuyordu her damla!”[2]

Bu benim Gündem’e ilk gelişim değil. Yıllar önce, “kirli savaş” döneminde daha çok -orada yaşadığım için- Ankara’da, ama aynı zamanda İstanbul’daki merkez ile Diyarbakır büroda gözüpek genç gazetecilerle yanyana olmanın onurunu yaşamıştım. O zamanlar, gazeteyi yanılmıyorsam Gültan yönetiyordu… Yurdusev haber müdürüydü. Hüseyin dış haberlerde, Ali ve Emine Kültür-Sanat servisindeydiler… Koordinatör yanılmıyorsam Sanlı’ydı…

Neden suriyeli savaş mağdurları istenmez

Dünyamız küresel  emperyalist  semayenin yaşadığı ekonomik kriz sonucu büyük sarsıntılar yaşıyor. Ortadoğu’da başta Amerikan  emperyalizmi olmak üzere,empryalist haydutlar kendi çıkarları,sömürü ve rahatları için insan kanına doymuyor. Daha fazlasını istiyor,kan , katliam kâr, kâr, kâr …Onları kendi çıkar ve menfaatleri ilgilendiriyor. Biz bunları yüzyılın tarihinde çokca yaşadık. Alman emperyalizmi birinci emperyalist savaşta Ermeni soykırımını  İttihat-Terraki paşalarıyla birlikte  gerçekleştirmedimi?

Sayfalar