Cumartesi Haziran 1, 2024

Siz toplumsal muhalefetin yükselmesini bekleyin / ERGÜN ASLAN

Biz proletaryalar enternasyonalizmimizi vermeyenin varlığını sorgularız varlığını.

Ama gıdık.

Ama yanak.

Ama...

Demek öyle.

Demek böyle.

Demek  her şey...

Marks'ın, devrime engel olmaya başlayana kadar dünya proletaryalarının çeşitliliğini enternasyonalizmde  bir araya getirmeye çalıştığını görmezlikten gelmemize kadarmış

En büyük ihanetler en güzel proletarya şarkıları arkasına gizlenilerek gerçekleştirilmiş ihanetlerdir.

Kıymetlimizzz...

Yüksek yüksek menfaatlerimizzz....

Acaba  biz proletaryaların yüksek yüksek menfaatleri şarkısı arkasına gizlenilerek ele geçirilmiş kaç parti (kaç devrim) vardır

Bir mi desek, iki mi desek, üç mü desek...

Ve işin en acısı da bu şarkılara inanan partileri kaybetmiş olmamız da değil.

İşin en acısı da kaybettiğimiz partilerin bu şarkılara inanmaları.

Peki kaybettiğimiz tüm partiler bu şarkılara  inanacak kadar saf, cahil, bilgisiz, sarışın mıydı?

Daha doğrusu sosyalizmin hiç mi ilkesi yoktu ki bu sarışınlara bir şeyler öğreteydi de bu sarışınlarda kendilerini kandırmaya çalışanlara, bu söylediklerinizin hiçbiri  sosyalizmin ilkeleriyle uymuyor, deyi vereydi.

Doğruyu söylemek gerekirse, yoktu.

Daha doğruyu söylemek gerekirse hiç kimsenin böyle bir ilkesi yoktu.

Ve hiç kimse de böyle bir ilkesinin olmasını istemedi.

Marks bile.

Hatta marks...

İşi daha ileri götürerek  komünizme ilerleyen ülkelerin eşitçe ilerlemeyeceklerini kabul etmekle....

sadece....

sosyalizmin ilkeleriyle  sorgulayamadığımız....

proletaryaların yüksek yüksek menfaatlerinin yanına...

sorgulayamadığımız proletaryaların devrimlerinin de olabileceğini değil...

sosyalizmin tesiri altında kalmış kapitalist devrimlerinde olabileceğini eklemiş oldu.

Ve böylece sosyalizmin ilkeleriyle sorgulayamadığımız ilkesizliklerde bir iken iki, ikiyken beş oldu.

Sorgulayamacağımız ilkesi de ilkemiz oldu.

Sorgulayamacağımız ilkesiyle kendilerini güvence altına alan ilkesizlikler de sadece partileri elegeçirmekle kalmadı.

Ortaya çıkmışlarken de:

İlk önceleri..

kendilerini yok edebilecek kapitalizmin evrelerini...

daha sonra da....

varlığını hiç kabul etmedikleri...

kendilerini  bir var eden bir  yok, eden kapitalizmin zaman döngülerini yok etmeye giriştiler.

Ve bu uğurda kapitalizmin her evresinde ve her döngüsünde kendilerini yaşatabilecek ideolojiler yarattılar.

Ve yarattıkları ideolojiler de...

son kerte de ....

sadece....

kendilerini var eden...

kendilerini de içimize sindirten...

Marks'ı değil..

Marks'ın  toplumların komünizme ilerlerken eşit ilerlemeyeceği ve farklı devrimlerinde olabileceği anlayışını yok etmeye giriştiler

Ve sonuçta karşımıza... gıdığımızı, yanağımızı... aman...  enternasyonalizmimizi,  her kapitalist evrede ve her kapitalist döngüde, şartlara ve koşullara bakmadan vermek istemeyen... dünya yüzerinde de kendi ideolojik anlayışından başka hiç bir ideolojik anlayışın olabileceğini kabul etmeyen tekçi, tipçi siyasi partiler, devrimler, eternasyonalist anlayışlar ortaya çıktı.

Ama biz proletaryalara tüm bunlar sökmez.

Biz proletaryalar hakkımız olan...

Enternasyonalizmimizi...

Söke söke alırız...

Kahrolsun enternasyonalizmimizi vermeyenler.

Kahrolsun tekçi, tipçi anlayışlar

Yaşasın hakkımız, yaşasın enternasyonalizmimiz.

1945

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Ergün Aslan

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

Sayfalar