Pazartesi Mayıs 20, 2024

Sürüngen gökte kartal olmaz! (2)

30 yıllık Ermeni mücadele tarihinde Kafkaslar'da, Batı-Doğu Ermenistan'da ve Ortadoğu'da Ermeni toplumu içerisinde en güçlü, çoğunluğu elinde bulunduran, temsil eden EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu) Taşnak Partisi, aynı zamanda kendi içerisinde siyasal çatışmaların yaşandığı uzun bir dönemeçtir. Bu dönemecin önemli figürlerinden birir olan Antranik Paşa yeni bir yüzyılın başında Osmanlı'ya karşı mücadele içerisinde bir HINÇAK Parti taraftarlığından, Taşnak Partisi'nin bir savaşçısı, aynı zamanda Halkın Fedaisi konumuna getiren onun partiler üstü konumu olmuştur. “Benim partim Ermeni halkıdır” diyerek kendi duruşunu belirlemiştir. Onu efsane durumuna getiren, kendini halkı ve mücadelesi için feda etmiş olmasıdır.

1917 Ekim Devrimi'nin erken gelmesi, Ermenilerin bundan sonraki politikalarının belirlenmesi için Batı Ermenileri Konseyi inşa edildi. Antranik Paşa, Bulgaristan ulusal kurtuluş mücadelesine destek olduktan sonra Varna üstünden Kafkasya'ya geldi. Halk, Antranik Paşa'nın gelişini coşkuyla karşıladı. Ermeniler Antranik Paşa'nın grubunda savaşmak için isimlerini yazdırmaya başladılar. Halk artık umudunu Antranik'e bağlamıştı. Tiflis'te halk Osmanlı soykırımından kurtarılması için Antranik'in oluşturduğu Gönüllüler Birlikleri'nde savaşmak için toparlandılar.

Rus ordusunun geri çekilmesi ve dağılması ile oluşan kaosta Kerenski Hükümeti, Rus ordusunun Kafkasya'dan çekilmesi halinde Osmanlı'nın Kafkaslar’a saldıracağını biliyordu. Kafkas halklarına bu durumda savaşmaları için yetki verildi. Ermeni halkının Gönüllüler Birliğini yöneten Ulusal Büro, Ermeni Ulusal Konseyi'ne dönüştü. Liderliğine ise Boğos Nubar Paşa getirildi. Yerevan'da Batı Ermenilerinin gerçekleştirdiği ilk toplantıda Doğu ile Batı Ermenilerinin arasında şiddetli tartışmalar yaşandı. Hemen hemen her konuda EDF (Ermeni Devrimci Federasyonu), Taşnaklar ile Antranik Paşa arasında yaşanan tartışmalarda Taşnak delegelerin bir kısmını oluşturan Muşlular, Anranik'ten yana tavır aldılar. Bu Doğu Ermenilerinin, Batı Ermenilerini ''Göçmen'' olarak görmelerinden ile gelmektedir. Göçmen, Batı Ermenilerini kendi kardeşleri olarak görmeme anlamına geliyordu. Bu duruma çok sinirlenen Antranik toplantıyı terk etmiştir.

Olay bununla kalmamış Ermeni eyaletlerinin korunması için Antranik Paşa tarafından 30 bin kişilik Batı Ermenilerinden bir ordunun oluşturulması fikrini Ruslar ve müttefik kuvvetler tarafından doğru bulunmuş Antranik Paşa'nın sunduğu plan kabul görmüş, desteklenmiştir. Fakat Taşnak yöneticiler bu plana karşı çıkmış, kendilerine sunulmadığı için desteklememişlerdir. Antranik ile görüş ayrılığına düşmüş, araları açılmıştır. Savaş koşullarında Taşnakların ellerine geçen böyle tarihi fırsatlar iç çekişmelere kurban gitmiş oldu. Batı Ermenileri Ulusal Delege Başkanı olan Boğos Nubar Paşa ''Eğer Batı Ermenileri kendi güçleriyle, Batı Ermenistanı sınırlarını koruyabilirse, müttefikler de onun bağımsızlığını resmen tanıyacaklar...'' demiştir anılarını kaleme alırken. Ermeni Ulusal Konseyi bu gelişmelerden sonra acilen önüne, hükümetin oluşturulması, Antranik Paşa komutasında bir ordu oluşturmak için Batı Ermenileri arasında asker toplanması, askerlerin eğitilmesi için askeri okulun açılması kararı alındı. Hemen uygulamaya geçilince Ruslar ile müttefikler tarafından tanındı.

1917 Ekim Devrimi ile iktidarı ele geçiren Bolşevikler, devrimden önce Kerenski hükümeti döneminde planlanan 30 bin kişiden oluşturulması planlanan Ermeni Ordusu bu kaos ve karışıklık ortamında hayat bulamadı. Ekim Devrimi ile Rus ordusu dağıldı. Hükümetin yoksul köylülere toprak dağıttığını duyan askerler bir an önce köylerine dönmek için ordudan ayrıldılar. Rusların geri çekilmesiyle oluşan boşluğun doldurulması Ermeni Ulusal Konseyi yöneticileri arasında tartışılmaya yol açtı. Bu boşluk nasıl ve kim tarafından doldurulacaktı? Batı Ermenileri yöneticilerinin düşüncesine göre Batı ile Doğu Ermenileri el ele verip Batı Ermenistanı birlikte savunmaya arzuluyorlardı. Oluşturulacak Ermeni Ordusu'nun başına Antranik Paşa'nın getirilmesi düşünüldü.

Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğu bir zamanda Tiflis'te, Ermeniler arasında Doğu ile Batı Ermenileri sorunu doğdu. Doğu Ermenileri, Batı Ermenistan'a ve kardeşlerine özel ilgi göstermediler. Batı Ermenistan'ın savunmasını kendi sorunları olarak görmediler. ''Biz Doğu Ermenileri, Doğu Ermenistan'ın sınırlarını koruyalım, Batı Ermenileri de Batı Ermenistan'ın sınırlarını korusun'' dediler. Antranik Paşa'nın ise ''Batı Ermenistan'ın sınırlarını birlikte koruyalım, bununla birlikte Doğu Ermenistan'ı da korumuş oluruz. Batı Ermenistan güvencede olursa Doğu Ermenistan da güvencede olur... Doğu Batı Ermenistan anlayışları sona ermeli, siperleri birlikte korumalı ve düşmana birlikte konulmalıdır'' dedi. Daha da ileri gidilerek “zayıflıklar, yetersizlikler, askerlerin bozuk psikolojisi'' denilerek, Batı Ermenistan'dan vazgeçilme fikirleri bile tartışma konusu oldu. Kısacası Anavatan'ın terk edilmesi önerilmiştir. Oysa cephelerde Fedailer acil olarak yardım bekliyordu. Erzincan'da Sivaslı Murad, Bayburt'ta, Erzurum’da Fedailerin durumu ağır, cepheden gelecek yardıma ihtiyaç vardı. Antranik Paşa elini kolunu bağlayan siyasi erkana lanet yağdırıyordu.

Ekim Devrimi ve tarihi fırsatlar

Batı Ermenilerinin acil sorunu ülkede bulunan ve sayıları 160 bini bulan Ermenilerin Osmanlı barbarlarına terk edilmemesiydi. Ekim Devrimi ile dünya gündemine gelen Bolşevikler ile Osmanlılar arasında imzalanan Brest-Litovsk antlaşması, Batı Ermenistan'ın terk edilmesini öngörüyordu. Ruslar geri çekilirken çok büyük çapta askeri mühimmat ile yiyecek bırakmışlardı. Osmanlı generali Vehip Paşa'nın 20 bin kişilik ordusuna karşılık Ermenilerin Rus Ordusu içerisinde asker sayısı 200 bindi. Ayrıca Osmanlı ordusu tarihi boyunca hiç bu kadar ekonomik ve askeri olarak zor duruma düşmemiş, Ermenilerin de eline bu kadar çok askeri mühimmat tarihin hiçbir döneminde geçmemişti. Koşulların cephane, erzak, insan gücünün her zamankinden iyi olduğu bir dönemde, en az 6 ay, en çok idareli kullanılırsa 1 yıl yeterli olacağını belirten Antranik “Eğer, Rus devrimi 1 yıl gecikseydi, Batı Ermenistan kurtulmuştu…'' demiştir.

Tüm savaş koşulları Ermenilerin lehine olmasına rağmen, siyasi hedeflerin belirlenmesinde yetersiz kalan Taşnaklar, 1918 yılında Ruslarla Osmanlı arasında imzalanan antlaşmaya umutlarını bağlamışlardı. 1877-78 yıllarında Osmanlı-Rus savaşında Ruslara kalan Kars, Ardahan ve Batum'un Brest-Litovsk antlaşmasıyla devrimi her ne pahasına olursa olsun kurtarmak için Bolşevikler, Türklere tavizlerde bulunmak zorunda kaldılar.

Döneme uygun kendi politikalarını belirlemeyen, Osmanlı'ya karşı Anavatan'ın savunulması mücadelesini örgütlemeyen Taşnakları, Kafkaslar Sovyet Komiseri Başkanı Stepan Şahumyan eleştirirken şöyle demiştir. ''Kendi ülkesini korumaya hazır Ermeni birlikleri tasfiye ettiniz. Siz bu kuvvetleri dağıttınız. İşte sizin suçunuz budur'' diyerek kısa ve öz olarak belirtmiştir. Şahumyan'ın eleştirisinin ne kadar doğru ve haklı olduğu Sardarabat Anavatan savunmasında ortaya çıkmıştır. Rus Ordusunun geri çekilmesiyle yalnız kalan Ermeniler kendi güçleri ile varlık ve yokluk arasında Osmanlı ordularını yenmişlerdir.

Ekim Devriminden önce Ermeniler içerisinde tartışılan konuların başında, Rusya'dan ayrılıp ayrılmama gündemi geliyordu. Büyük çoğunluğu kalmaktan yana görüş bildirirken, Rusya gibi büyük garantör devletten ayrı kalmak istenmemektedir. Azınlık da olsa bazı anlayış sahipleri, Ankara hükümetinin gölgesi altına girerek, Ermenistan'ı kaybetme pahasına Rusya'nın güvenliği altına girmeyi reddediyordu. Rusya'nın garantörlüğü altında kendilerini güvencede hisseden Doğu Ermeni halkının rüyası İran'dan 1828 yılında kurtularak, Rusların hakimiyeti altına girmesiyle Ermenilerin asırlık rüyası gerçekleşmiş oldu. Ermeni tarihçiler, aydınlar Rusları kutsayan yazılarında “Rus kılıcına dağlar bile dayanmaz” diyerek destek olmuşlardır.

(Devam Edecek) 

42559

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Agop Ekmekciyan

Ermeni kaldı mı? (Nubar OZANYAN)

12 Eylül’ü 13 Eylül’e bağlayan gece Azerbaycan işgalci ordusu, arkasına ve yanına aldığı TC ordusuyla birlikte Ermenistan topraklarına saldırı başlattı. Birçok sivil yerleşim yeri bombalandı.

Militana Mektuplar…(2)

Merhaba tekrardan…

Yanı başımızda sürüp giden çekişmeli hayatımızdan biriktirdiğimiz anlardan seslenebiliyoruz ancak. Sesimiz ulaşıyorsa korkmaya ve umutsuzluğa kapılmaya gerek yok, tohum mutlaka filizlenmeye yüz tutar.

Hayatımıza geri dönüp bir bakmaya ne dersin. Korkularımızın mı cesaretimizin mi baskın olduğunun muhasebesini yaptığımızda ne görürüz?

İnsan dediğimiz canlı varlık her ikisini birlikte yaşar diyalektiğin gereği olarak. Korkularımız, bastırılmış öfkelerin dışa vurumuna götürür bizi. Burada cesaret denilen olgu karşımıza çıkar.

Tanrıyı Ette Bulma

Demek... öyle...

Dolly...

Dolly...

Bastır etleri leyla.

Çevir mangalı leyla.

Bir daha mı dünyaya geleceğiz leyla.

Bir daha mı dünyaya geleceğiz leyla.

Ha... ki.... ko.... ko...

Ha... ki.... ko.... ko...

Koltuk sallanıyor... koltuk...

Dolly...

Dollyyy...

Nerdesin kız?

Seni gidi kopya koyun.

Nerdesin?

Korkma kız....

Robotları artı değer üretemi içerisinde saymadılar diye yünlü yoldaşlarımızı yiyecek halimiz yok ya...

Ha... ki.... ko.... ko

Ha... ki.... ko.... ko

Emperyalizm Belli Ülke ve Uluslara Mı Özgü?1

Emperyalizm,  kapitalizme özgü bir olaydır. Kapitalizm öncesi emperyalizm yoktu ve toplumlar kapitalizme geçtiğinde, önce serbest rekabetçi kapitalizmle ve peşinden, kapitalizmin gelişmesi ve uluslararası yönünün daha fazla öne çıkmasıyla emperyalizmle tanıştı.

Biz bize benzemeyiz! [ismail cem özkan]

Kemalist arkadaşlar bazı sosyalistlerin kendileri gibi hayata baktığını ve yorumladıklarını gördükçe, duydukça diyorlardır “biz sosyalistiz herhalde!”... Ama Marksizimi bilen, onun düşünce yöntemini içselleştirmiş biri asla Kemalist olamaz ve hayata Kemalist gibi bakamaz, çünkü durdukları nokta farklı. Kemalistler burjuva ve sermaye bakış açısından devleti kutsallaştırıp, onu yaşatmak için düşünce yöntemini çizer, sosyalist ya da Marksistler ise tam tersidir, devleti “sönümlendirecek” işçi devleti kurmayı, yani işçi sınıfı ve mazlumların bakış açısına sahiptir...

Örgütlenme, Özgürleşme Ve Devrimin Güncelliği[1]

 

 

“İnsanlara şunu söylüyoruz:

Yalancıların maskelerini kaldırın,

körlerin gözlerini açın!”[2]

 

Sürdürülemez kapitalist çılgınlık şahsında, “Cehennem boşalmış, şeytanların hepsi burada!”[3] betimlenmesindeki bir hâl-i pür melal ile yüzleşiyoruz.

Dört Duvar Arasında Direnenler Dışarıdakiler İçin İnat Etme Manifestosudur

Yıllardır Sosyal medyada zindanları gündemde tutmak için güncel zindan haberlerini dışarıya ulaştırıp tutsak aileleri ve zindan arasında köprü olma misyonu ile tanınan bir hesapsınız. “Rojevazindanan” ismi ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Twitter, instagram ve Facebook gibi geniş kesimlerin kullandığı bu mecraların hepsinde aynı anda aynı haberleri paylaşmanız da ayrıca emek isteyen bir çalışma. Biz Kaypakkayahaber sitesi olarak kitlesel refleks ve duyarlılık yaratmaya çalışan bu hesapları daha da iyi tanımak babında bir röportajı gerçekleştirmek istiyoruz.

Zafer ve yenilgilerle dolu bir tarih! Yarım Asırlık Mücadele Yolumuzu Aydınlatıyor

Proletarya partisinin kuruluşunun ve mücadeleye atılışının 50. yılındayız. Bu süre içinde mücadelesini kesintisiz sürdüren proletarya partisi, onu var eden koşullar devam ettikçe kuşkusuz varlığını devam ettirecektir.

Sınıf bilinçli proletaryanın öncü müfrezesinin ülkemizdeki varlık nedenleri, sistemin çöküntü içine girdiği günümüz koşullarında kendisini çok daha yakıcı dayatır duruma gelmiştir. Ve elbette ki proletarya partisi üstlendiği tarihsel rolü yerine getirecektir. Çünkü onun mücadelesine yol gösteren sağlam temellere dayalı ideolojik-politik pusulası vardır.

Eski sloganlar bugüne hitap etmiyor…(İsmail Cem Özkan )

Eski sloganlar atılıyor, eskisi gibi heyecanlı değil, çünkü ortam ve zaman değişmişti, eski sloganların ruhu da çoktan bizi terk etmişti... İnat ile eskiden kalan sloganlar atılıyordu ama o sloganlar bugünün sorununa yanıt vermiyor, sadece eski arkadaşlara "biz ayaktayız, yok olmadık, gelin bir arada olalım!" çağrısıydı. Fakat çoktan ayrılmıştık, ruhen bir arada ama eskinin yaratılmış öyküleri de abartılarak anlatılırken gerçeklikten uzaklaşmış ve eskinin yeniden yaşayacağı iyimserlik dışında bir arada olacağımıza dair her hangi bir şey söz konusu değildi...

Siyaset Yapma Tarzımız ve Verili Koşulların Önemi Üzerine

 


   Son dönemlerde kurumlarımızın yaptığı konferanslarda, basın açıklamalarında `Verili koşullar` dan bahsediliyor. Verili koşullardan kasıt, somut koşulların somut tahlili.

Ölümsüz(ümüz)dür NÂZIM HİKMET[1]

Pişman değilim yaşadıklarımdan,

öfkem belki de yaşayamadıklarımdan.[2]

 

“Ew çend giringî pê bide jiyana xwe ku di/ heftêyem de jî wek mînak çandina darzeytûnê bibe// Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,/ yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin,” dizelerinin hakkını bir komünist gibi yaşayarak verdi. Eylül 1961’in Doğu Berlin’indeki, “sözün kısası yoldaşlar/ bugün Berlin’de kederden gebermekte olsam da/ insanca yaşadım diyebilirim,” demeyi de sonuna kadar hak etti…

Sayfalar