Pazartesi Mayıs 20, 2024

Taksim iradesi ne için ve kime karşı? Devlete mi devrimcilere mi?

Olağanüstü hal koşullarında devletin yoğun abluka ve kuşatmasına, engelleme ve tehditlerine rağmen Taksim iradesini sergilemek kuşkusuz devrimci bir çıkıştır. Faşist diktatörlüğün hem de ’77 katliamının 40. yılında Taksim Meydanını emekçilere kapatmasına karşı bir duruş sergilemek ve meydan okumak bugünkü politik iklim içinde oldukça değerli ve anlamlıdır. Eşitsiz güç dengelerine rağmen Taksim iradesi göstermek bedel ödeme cüreti ve kararlılığının da bir göstergesi olmuştur.

Bu zeminden hareket ederek 1 Mayıs günü Taksim için Gayrettepe’de diğer devrimci, ilerici güçlerle bir araya gelindi. Bu sırada düşmanla burun buruna iken eyleme dair son hazırlıklar yapılmakta iken 15 kişilik bir grubun Partizan kitlesine saldırısı gerçekleşti. Kendisini “gerçek”, “hakiki” Partizan olarak gören bu grup mensupları, henüz toplanma aşamasındayken saldırıya geçmiş ve şiddet pratiğine yönelmiştir. Tüm kurumların gözü önünde cereyan eden bu saldırıya herhangi bir karşı saldırıda bulunmadan pankartlara sahip çıkarak ve saldıranları sakinleştirmeye çalışarak yanıt verilmiştir. Diğer kurumların araya girmesi de bu grubu durduramamıştır. Nihayetinde şiddet pratiği, düşmanın gaz bombalı saldırısıyla kesilmiştir.

Açık ki söz konusu saldırı, devrimci güçlerin dikkatini bu noktaya çekmiş düşman da bunu fırsata çevirmiştir. 30 bini aşkın gücü ile Taksim’i işçi sınıfı ve emekçilere yasaklamak için hazırlık yapan faşist devlete, devrimci, ilerici güçler meydan okumuş ve bu yasağı tanımayacaklarını ilan etmiştir. Bir araya gelişin amacı tam da budur! Yapılan hazırlık ve planlamalar buna dairdir. Politik hedef ve çıkış bunun üzerinden örgütlenmiştir. Öyleyse bu tablo içinde bir soru ortaya çıkıyor.

Alana herhangi bir pankart veya flama ile gelmeyen bu grubun amacı nedir?

Bahsini ettiğimiz grup, toplanma alanının etrafında birkaç tur atmış ve Partizan kitlesinin alana gelmesini, pankart açmasını beklemiştir. Pankart açılır açılmaz da kapatılması gerektiğini deklare ederek saldırıya geçmiştir.

Açık ki bu grup, altına imza attıkları Taksim iradesini büyütme kaygısı ve politik yaklaşımı ile hareket etmemiştir. Sürecin bu çizgi tarafından, faşist diktatörlüğün Taksim yasağında simgeleşen; işçi sınıfı ve emekçi yığınlara dönük tutumunu protesto etmek veya kırmak yaklaşımıyla ele alınmadığı da açıktır. Zira, öyle olsaydı kendi görüşlerini ifade eden bir pankart ve hazırlık içinde olunurdu. Devrimci güçlerle yapılan toplantılara bu kesim de katılmış, imzacı olmuş ancak 1 Mayıs günü hazırlığını Bakırköy Meydanına dönük yapmıştır. Elbette bu da yapılabilirdir. Bakırköy’e gitmek de bir tercihtir. Ne var ki Taksim’de olunacağına dair kamuoyuna yapılan açıklamanın altına imza atıldıktan sonra beklenen burada olunmasıdır. Haksızlık etmeyelim, bu grup Taksim için Gayrettepe’ye gelmiştir. Ancak görünen o ki Taksim ısrarı ve iradesini büyütmek için değil. Motivasyonlarının, kurum içi tartışmalar olduğu buradaki gündemin, işçi sınıfı ve emekçi yığınların böylesine önemli tarihsel bir gününün önüne geçtiği anlaşılıyor. Alanda düşmanla karşı karşıya gelinmişken,  devrimci, ilerici güçlerin yaptığı hazırlık ve toplamın güvenliği kurumumuza pankart açtırılmaması pahasına göz ardı edilmiştir. Düşmanın gözü önünde tüm kurumlar ve güçleri tehlikeye atacak bir pratiğe girmekten imtina etmemişlerdir. Kurumların ve bizim herhangi bir provokasyon zeminine mahal vermemek adına müdahalelerimize rağmen ısrarla bu tutum sürdürülmüştür.

Öyleyse burada devrimci, ilerici güçlerin oradaki varlığı ve güvenliği, daha geniş bir yaklaşımla Taksim yasağına yönelik irade ve duruşun bu grup mensupları ve temsil ettikleri çizgi tarafından dikkate alınmadığını söylemek yanlış olmaz. Öyleyse söz konusu grubun, çizginin pratiğine yöne veren ideolojik yaklaşım nedir?

Devrimci kaygılar mı iktidar hırsı mı?

Bu soruya yanıt ararken öncelikle devrimci bir çizginin hangi politik yaklaşımlar ve kaygılarla hareket etmesi gerektiğine bakmak doğru olacaktır.

Bizler, kendini işçi sınıfının öncü ve önder müfrezesi olarak addeden ve bu çizgide-uğurda mücadele eden bir geleneğin sürdürücüleriyiz. Kendini emekçi yığınların özgür, eşit ve bağımsız bir dünya mücadelesine adayan devrimcileriz. Kolektifimizin temel ideolojik, politik tespitleri ve güzergâhında, halk demokrasisi, sosyalizm ve komünizm mücadelesini sürdürüyoruz. Bugün OHAL altında zulüm, baskı, gözaltı ve tutuklamalar eşliğinde azgınca sömürülen işçi sınıfı ve emekçi halkımızın kurtuluşu için çaba gösteriyoruz. Dünyaya bakışımızın temelinde tam da yığınların yaşadığı korkunç yoksulluk ve yoksunluk; açlık ve sefalet, acı ve zulüm vardır. Devrimciler olarak, halkımızın özlem ve umutlarının geleceğe dair inanç ve kararlılığının bir parçası olmaya, onlarla nefes alıp vermeye çalışıyoruz. Devrimci bir çizginin, kendini emekçi halkımızın direnişinin ve mücadelesinin bir parçası ve politik düzlemde öncü gücü olarak gören bir geleneğin sorumluluğu ile hareket ediyoruz.

Kaypakkaya yoldaşın bize bıraktığı mirası sürdürmeye ve büyütmeye çalışıyoruz. Kendi gündemlerimiz içinde hapsolmadan, yığınların bizden beklentisini, daima mücadele ve gündemimizin tam da merkezine alma yaklaşımı ile hareket etmenin iddiasındayız. Açık ki, sözünü ettiğimiz bu yaklaşımın dışına taşan her pratik ve duruş, devrimci iddiamızın zayıflaması, emekçi halkımızdan uzaklaşılması anlamına gelecektir.

Öyleyse devrimciler her şeyden önce geniş emekçi yığınların geleceğine sahip çıktıkları için sorumlu olmak durumundadır. Her çelişkiye bu sorumlulukla yaklaşmak durumundadır.

Aksi durumda, kendi iktidar hırsları, dar grupsal çıkarları ile hareket edenler ise bahsi edilen kaygılarla giderek arasına mesafe koyar. Son birkaç yıldır, tüm enerjilerini kurum içinde devam eden tartışmalara vakfedenler, dahası bunu kitleye açanlar, bununla da yetinmeyip kurumlarımızı basarak gasp edenler açık ki devrimcilerin halk karşısındaki sorumlu duruşundan adım adım uzaklaşmaktadır. Geleneğimizin defalarca mahkûm ettiği şiddet pratiğini sergilemekten çekinmeyenler, ilkeler ve hukuk temelinde tartışılması gereken ve çözülebilecek sorunları çıkmaza sokanlar, sürekli kriz üreterek devrimcilere uyguladıkları şiddeti süreklileştiren ve buna türlü mazeret üretenlerin, emekçiler karşısındaki devrimci kaygılardan son sürat uzaklaştığı bir gerçektir.

Hukukumuz, kurum içinde tartışmaların hangi zeminlerde, nasıl yürütülmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur. Hukuku tanımadan “ben söylüyorsam doğrudur”, “sadece ben varım, sizi yok edeceğim!” mantığıyla geleneğimizin geçmişte eleştirdiği, ideolojik zeminde tartışarak burjuva ideolojisinin devrimci saflardaki karşılığı olarak tespit ettiği, hakaret, linç, dedikodu ve şiddet pratiğini sürekli üretmek açık ki, dünyaya geniş emekçi yığınların çıkarları penceresinden bakma eyleminden vazgeçildiğinin göstergesidir.

Aksi halde faşist devletin 30 bin kişilik bir güçle kapattığı meydanı zorlama iradesi gösterenlere hem de düşmanın gözü önünde tüm devrimci, ilerici güçleri tehlikeye atarak saldırmak anlaşılır değildir!

40567

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Pastırmacıyan ailesinin kaderi / Ragıp ZARAKOLU

Erivan. Anadolu’da Ermeni devrimci gerilla hareketi, Zeytun, Sason, Van, Şebinkarahisar gibi yörelerin kırsalında, 1890’ların ilk yarısında başladı. Amaç, esas olarak öz savunma, Ermeni köylerinin çeşitli aşiretler tarafından yağmalanmasının önüne geçilmesi, 1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yerinden yurdundan edilen Ermeni köylülerinin geri dönmesinin sağlanması idi.

Halifeden bozma başkan adayı yeni Mustafa Kemal mi ?

Cumhurbaşkanlığı için AKP’nin adayı uzun ve bıktırıcı bir tartışmanın sonunda “nihayet” açıklandı. 1 Temmuz’da şaşaalı bir toplantıyla T. Erdoğan aday olarak ilan edildi. Yani Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı için kendisini tercih etti diyebiliriz.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair... Doğru politika boykot politikasıdır.

Son dönemde özellikle ulusal baskıya karşı verilen mücadelenin yarattığı devrimci-demokratik mevzileri sahiplenme, bu mevzileri güçlendirme anlayışıyla hareket ettiğimiz malum. Bu yönelime uygun olarak “yeni” türden örgütlenmelerin içinde de yer alarak egemenler karşısında etkin bir muhalefet oluşturmanın gerekliliğini de savunduk. Bundan vazgeçmiş değiliz. Bilakis, bu alandaki eksikliklerimizin giderilmesi gerektiğine daha çok dikkat çekiyoruz. Bu dönem içindeki seçimlerde bu yönelimimizin gereğini yerine getirmeye özel dikkat gösterdik. Eksikliklerimizin yoğunluğu bu gerçeği değiştirmez.

Ağarlar ve Veli Küçükler dışarıda, Sarp Kuray zindanda

Devlet cezaevine kapattığı evlatlarıyla sulh yaptı ve hepsini salıverdi. Mehmet Ağarlar ve Veli Küçükler şimdi dışarıda ama Sarp Kuray yıllardır zindanda. Eli kanlı katiller ortalıkta cirit atıyor, Sarp Kuray ise F tipi zindanın çarmıhında çürütülüyor. Sadece Sarp Kuray değil, her siyasi görüşten binlerce siyasi tutsak yıllardır, on yıllardır mezar evlerinin karanlığında tutuluyorlar.

Tamer Çilingir : Pontos'un son Partizanı:Eleni Çavuş

Son partizan, bir kadındı… Silahlar bırakılmış, mübadeleye uygun olarak sürgün başlamış, bütün Karadeniz’de kendini Rum olarak ifade edenler çoktan gitmişlerdi… Sadece bir partizan, sadece bir kadın terketmedi, 3 bin yıllık topraklarını…

Sadece o kalmıştı koca Karadeniz’de “Ben Rumum, ne aslımı inkar edeceğim ne de gideceğim vatanımdan” diyen… 1924 yılının Aralık ayında son çatışma haberi geldi Nebyan’dan (Bafra)… Yüzlerce askerin kuşattığı bir mağarada günlerce direnen “Eleni Çavuş adlı Pontoslu Rum Partizan ölü olarak ele” geçirilmişti.

Nazaret VARTANOĞLU / Ermeni Soykırımını Lenine "mal etmek "gafleti

Soykırımın yüzüncü yılına ramak kala Sarkis Hatspanyan tarafından yazılan bir yazı Ermeni Soykırımını çarpıtmakta ve Lenin'i soykırımın “suç ortağı” vb. ithamlarla suçlamaktadır. Sardarabad Zaferi ile ilgili yazdığı yazıda Hatspanyan tarafından getirilen bu suçlama tarihsel gerçeği yansıtmadığı gibi, soykırımın ardındaki gerçek sorumluları kamufle etmeyi beraberinde getirmektedir. 

Gezi / Haziran ile Gençliği .”[2]

“Gençlik, sahip olunmaya değer tek şeydir.”[2]

Hepimiz Hacettepe-Beytepe kampüsündeki bir amfinin isminin ‘Ali İsmail Korkmaz Amfisi’ olarak değiştirmek için Ali İsmail’(ler)in, Ethem’(ler)in, Mehmet’(ler)in, Abdullah’(lar)ın, Medeni’(ler)nin, Ahmet’(ler)in, Ferit’(ler)in yani Gezi/ Haziran isyanının ölümsüzlerin yoldaşları olarak buradayız…

Siyaset ve Taktik Üzerine Kısa Bir değerlendirme

"Siyaset ve taktik partinin canıdır. “Türkiye ve Kürdistan devrimini iyi kavramak için siyaset nedir? Taktik nedir? Bunların doğru kavranması gerekiyor.  Legal, yarı legal faaliyet yürüten partilerde,  gerekse illegal faaliyet yürüten partilerde, özellikle de Komünist partilerinde mevcut emperyalist sisteme ve ona bağımlı sömürge -yarı sömürge ülkelerdeki faşist diktatörlüklere karşı yürütülen sınıf savaşında izlenmesi gerekli siyaset ve taktik zafer ve yenilgide belirleyici rol oynamaktadır.

Seçim tiyatrosu ve esir figüranlar

Bir ağanın eli sopalı kâhyasını marabalarına seçtirmesi ile bu düzenin  cumhurbaşkanını halka seçtirmesi arasında esasta bir fark yoktur. Marabaların seçtiği kâhya nasıl ki marabaların değil de ağanın temsilcisi ise, bu düzende halka seçtirilen  cumhurbaşkanı da halkı değil devleti ve düzeni temsil eder. Kâhya görevi gereği ağaya, cumhurbaşkanı da doğal olarak kurulu düzene hizmet eder. Çünkü bu düzen öyle kurgulanmış ve anayasası, kanunları, yargısı, parlamentosu, silahlı kuvvetleri, emniyet ve istihbarat teşkilatı ve her derece bürokrasisiyle temelden çatıya kadar öyle inşa edilmiştir.

Buluşmak,kavuşmak birlikte yürümek:Ganime Gülmez

Bugün buluştuk. “Buluşmak” hep “kavuşmak”la kardeş sanırım sürgünde! Eve dönüp “duygularım kaçmadan” bugünü yazmak, paylaşmak istiyorum. Çünkü yarın, yine duygularımızın başka gediklere girmek zorunda kalacağı yaşamlara döneceğiz.

Herkese ve her şeye ragmen

Bu aralar kendimle yerle gökle tanrıyla insanlarla hayvanlarla ne aklıma geliyorsa sataşıyorum.
 “tanrıya mektuplar”  adlı kitapları olan Hasan Basri Aydın üstadım aklıma geliyor. Birçok mahkemesine katıldım, kendi mahkemelerimin dışında sanırım en çok Hasan Basri Aydın ın mahkemelerine katıldım. Hatta “ sultan Ahmet adliyesi, yol olur her pazartesi” diye de şiir bile yazdım.

Sayfalar