Cumartesi Mayıs 4, 2024

Terörden ne anlıyoruz?

Terör amacı olmayan, hedefi belirsiz kör kurşun misali sivil toplumlara yapılan toplu katliam saldırılarıdır. Çoğunlukla sermaye gurupları tarafından finanse edilirler. Örgütlenmesini, eğitilmesini, silah ve mühimmat teminini sermaye devletleri yaparlar. Yeri ve zamanı geldiğinde bu devletler tarafından harekete geçirilip toplu katliamlara imza atarlar. Bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Emperyalist lojistik desteğe sahiptirler. Faşist karakterli örgütlerin asıl amacı ezilen halkları korkutmak, korku toplumu yaratarak kendilerine koşulsuz biat etmelerini, modern köle olmalarını istemektedir.

Bugüne kadar sosyalistlerden, devrimcilerden böylesine amaçsız ve hedefsiz eylemler yapıldığı görülmemiş veya çok nadir görülmüştür. Bazı devrimci örgütlerin yaptıkları yanlış karşı devrimci eylemlere şiddetle karşı çıkılmış, teşhir edilmiş, kınanmıştır. Devrimci örgütlerde de bu türden hedefi ve amacı olmayan karşı devrimci eylemler zaman -zaman gerçekleştirilmiş, toplum tarafından kabul görmediği gibi ret edilmiştir.

Şunu açık ve net söylemeliyim ki, intihar eylemleri, savaş kurallarını hiçe sayan hedefi belirsiz, yer zaman hesaba katmaksızın yapılan bütün eylem biçimleri yanlıştır, kabul edilemezdir. Devrimcilerle, komünistlerle karşı devrimci faşistleri ve devletleri birbirinden ayıran en temel olmazsa olmaz kalın çizgi budur. Devrimciler, komünistler halkın çıkarlarını savunur, halka yapılan zulme karşı halkı korur, ona zarar gelmemesi için ölümüne direnir. Ayrıca şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; özellikle de komünistler halkın çıkarlarını, canını, malını korumada, en ufak zarar vermemede daha da hassas ve temkinlidir. Yaptıkları hangi tür eylem biçimi olursa olsun, eylemin amacı ve hedefi açıktır, nettir. Halk için, ezilenler için, sivil toplum için en ufak bir risk taşımayı dahi dikkate alarak ince elenir sık dokunur. Bu değerlendirmeler sonucu eylemin getirisi- götürüsü hesaba katılarak karar verirler. Eğer ki halkın çıkarına, malına, canına en ufak bir zarar gelecekse bu eylem benimsenmez, yapılmaz. Halk için yola çıkanların halka zarar vermeleri kabul edilemez, benimsenemez, asla hoş görülemez.

 Tamda bu noktadan hareketle her nerede olursa olsun, kim veya kimler tarafından yapılırsa yapılsın bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Denir ki ,'kurşun adres tanımaz' ,bu yanlış bir tanımlamadır. Eğer ki, hedef doğru belirlenir, eylemin amacı doğru tespit edilirse, halk ve sivil toplumdan uzak, direkt hedefe yönelirse eylem doğrudan amacına ulaşmıştır. Topluma ve halka en az etki yapma riskleri de hesaplanmış olacaktır. Doğru eylemin amacı, hedefi olur, direkt savaş kurallarına uygun hareket eder, savaş suçu işlemekten, sivil topluma zarar vermekten özellikle kaçınılır.

Bu kuralları çiğneyenler, uymayanlar emperyalist devletler, faşizmle yönetilen Türkiye gibi ülkeler ve onların örgütleyip organize ettiği Kontrgerilla, IŞID; EL NUSRA; FETİH ORDUSU vb. faşist piyon örgütlerdir. Amaçları toplumları kaos ortamına çekmek, korku toplumu yaratmak, emperyalist küresel sermayenin çıkarlarını garanti altına almaktır.

Sonuç olarak; Brüksel’deki patlayan bombayla, Ankara’da, İstanbul’da patlayan bombalar arasında özde bir fark yoktur. Kimler tarafından, niçin ve hangi sebeple yapılırsa yapılsın, yapılsın eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Halkımıza, devrime, devrimcilere, sosyalist ve komünistlere zarar veren eylemlerdir. Bizi karşı devrimcilerden, faşistlerden ve onların sermaye devletlerinden ayıran en büyük erdem şudur: Her şart ve koşulda  -sonuçta ölüm de- olsa asla halka zarar vermemek, halkın çıkarlarını, yaşam hakkını her şeyin üstünde tutmaktır. Hasan Aksu 22-3 -2016

44225

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Terörden ne anlıyoruz?

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar