Cumartesi Mayıs 11, 2024

TKP-ML MK SB:Artık Söyleyecek Sözümüz Az, Yapacak İşimiz Çoktur!

FIRTINAYI YARATACAK DAMLALAR OLACAĞIZ! KAYPAKKAYA YOLDAŞI FIRTINALARLA ANACAĞIZ!

Çeşitli ulus, milliyet ve inançlardan Türkiye proletaryası ve halkına;

İbrahim Kaypakkaya yoldaşı katledilişinin 46. yıldönümünde, planlamasını yaptığı ancak pratikleştiremediği 1. Kongremizle selamlıyor ve anıyoruz. Ülkemiz topraklarında enternasyonal proletaryanın öncü ve önder bölüğü partimiz TKP-ML’yi kuran önder yoldaş, Halk Savaşını geliştirme planları içindeyken, faşist TC güçlerince tutsak edildi ve Amed zindanlarında katledildi. Önder yoldaşımızın anısı ve devrimci komünist mirası önünde bir kez daha eğilirken, onun gözbebeği olan partimize yönelik dışarıdan ve içeriden gerçekleştirilen her türlü saldırıya karşı durmanın ve komünist mirasını yeniden üretmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz.

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın komünist mirasını ülkemiz topraklarında daha güçlü var edememenin, 28 Şubat 1973’te Amed Zindanı’ndan bizlere yazdığı son mektubundaki “Selam Eder, Gözlerinizden Hararetle Öperim… Daha sıkı, daha sağlam, daha kararlı bir savaş dilerim. Hoşçakalın” talimatını layıkıyla yerine getirememenin burukluğunu yaşarken; Onun bizlere bıraktığı komünist tezlerin üzerinden partimizin 1. Kongresini gerçekleştirerek bir programa kavuşturulmasının ve göndere çektiği kızıl bayrağı anda somutlamanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Bu, her şeyden önce onun devrimci komünist mirasına gecikmiş de olsa verilmiş mütevazi bir yanıttır. Partimizin programatik görüşlerini günümüz gerçekliği içinde analiz edilerek bir programa dönüştürülmesi, yakına ama ileriye atılmış bir adımdır. Şimdi sözümüz söylenmiş, görevlerimiz somutlanmıştır. Şimdi Kaypakkaya yoldaşın talimatlarını yerine getirme, gözbebeği partisini “Önce Parti” şiarıyla devrimci temeller üzerinden daha sağlam örgütleme, “daha sıkı, daha kararlı bir savaş” yürütme göreviyle karşı karşıyayız.

Bunu başaracağımıza, Kaypakkaya yoldaşa ve halkımıza verdiğimiz sözü layıkıyla yerine getireceğimize inancımız sonsuzdur. Bu inancımızın kaynağı, Marksizm Leninizm Maoizm bilimi ve halkımızın özgürlük, bağımsızlık, demokrasi ve devrim isteğidir. İşçi sınıfımızın sömürüye, işsizliğe, hak gasplarına; halkımızın açlığa, yoksulluğa, Kürt ulusuna yönelik imha-inkar ve Özgürce Ayrılma Hakkı’nın gasp edilmesi saldırılarına; kadın ve LGBTİ’lerin katledilmesine, başta Aleviler olmak üzere her türden ezilen inanca yönelik baskılara; hayvanlara ve doğaya yönelik gerçekleştirilen saldırı ve talana karşı isyanımız ve mücadelemiz meşrudur, haklıdır.

Kaypakkaya’nın neredeyse tek korkusu olarak ifade ettiği, kitlelerin mücadelesinin gerisinde kalma tehlikesi, başta partimiz olmak üzere tüm devrimci hareket açısından günceldir. İşçi sınıfı hareketi güç biriktirmektedir. Köylülük başta yaşam alanlarının talan edilmesi olmak üzere, üretimden koparılmaya karşı çıkmaktadır. Kürt ulusu faşist TC’nin “sınırları aşan” saldırganlığına karşı direniştedir. Kadınlar ataerkiye ve katledilmeye karşı isyandadır. Başta Aleviler olmak üzere çeşitli inançlara sahip halkımız demokratik mücadelesini sürdürmektedir. Gençlik kendisine dayatılan geleceksizliğe karşı öfkelidir. Yeni Geziler, Serhildanlar mayalanmakta, damlalar birikmekte, fırtınaya hazırlanmaktadır. Halkımızın fırtınasında bir damla olmak, bu fırtına içinde İbrahim Kaypakkaya’yı anmak, fırtınayı Halk Savaşı kasırgasına dönüştürmek temel yaklaşımımızdır.

Yoldaşlar, gençler, kadınlar, halkımız!

Katledilişinin 46. yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya yoldaşı bir kez daha anarken, onu anmanın en iyi ve en doğru yolunun, onun bilimsel yöntemini kavramak olduğunun bilincindeyiz. 1. Kongremiz, bu anlayışla hareket etmiştir. İbrahim Kaypakkaya yoldaşın komünist tezlerine yönelik sağdan ve “sol”dan her daim saldırılar olmuştur. Dün onun tezlerinin geçerliliğini yitirdiğini iddia edenlerden bugün onu putlaştıran “en keskin Kaypakkayacılar”a kadar bir dizi anlayış ortaya çıkmış, ancak gerçeklerin devrimciliği her zaman galebe çalmıştır. Kaypakkaya yoldaşı komünist önder yapan, onun dünyada ve ülkemizde kitle hareketlerine yaklaşımıdır. Gerçekleri olgularda arama, eskiyene ve çürüyene keskin bir neşter vurma pratiğidir. Kaypakkaya’nın hayata karşı konumlanışı ihtilalcidir. Gerçeklere yaklaşımı devrimcidir. Onu bir kez daha anarken altını çizmeliyiz ki; onun gerçekler karşısında bilimsel yaklaşımından hareket etmek, “bayatı atıp tazeyi almak” hareket noktamızdır.

Partimiz TKP-ML’nin 1. Kongresi, Kaypakkaya’nın bu devrimci yöntemine ve ihtilalci çizgisine bağlı kalacağını beyan etmiş, bir kez daha savaşı yükseltme kararlılığında olduğunu deklare etmiştir. Partimizin Kaypakkaya yoldaş sonrası eksik bıraktığı kimi görevlerin bu süreçte yerine getirilmesi, programını oluşturmasının yanında, Kadın Komünistler Birliği’nin kuruluşunu ilan etmesi vb. bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Şimdi görev bizlerdedir. 1. Kongre çizgimizin emrettiği şey, partiyi savaş içinde inşa etmektir. Hiçbir “öncelik”, hiçbir “gerekçe” buna engel olmamalıdır. 1. Kongre irademizin yaklaşımı nettir, berraktır. Başta partimiz olmak üzere, halk ordumuzu, Komsomolumuzu ve Kadın Komünistler Birliği’mizi savaşın en sıcak alanlarında örgütleyeceğiz. Çünkü biliyoruz ki; İbrahim Kaypakkaya’yı anmak, partimizin 1. Kongre çizgisinde ortaya koyduğu fırtınalar içinde damla olmak çağrısına uymaktır.

Yoldaşlar!

Öfkemiz; çektiğimiz acılarla paralel, hesaplaşmamız yoksulluğumuzla doğru orantılıdır!

Kaypakkaya yoldaşın ihtilalci çizgisi 12’lerden Nubar Ozanyan yoldaşa uzanan çizgide yaşam bulmakta, İtalyan enternasyonalist anarşist savaşçı Lorenzo Orsetti’lerle sürmektedir. Şan ve şeref olsun İbrahim Kaypakkaya’ya… Şan ve şeref olsun onun ardılları olarak toprağa düşenlere,

İBRAHİM KAYPAKKAYA ÖLÜMSÜZDÜR!

FIRTINALAR İÇİNDE DAMLA OLACAĞIZ, KAYPAKKAYA YOLDAŞI FIRTINALARLA ANACAĞIZ!

PARTİYLE DEVRİME, ŞAN OLSUN 1. KONGREMİZE!

YAŞASIN PARTİMİZ TKP-ML, HALK ORDUMUZ TİKKO, GENÇLİK ÖRGÜTÜMÜZ TMLGB, KOMÜNİST KADIN BİRLİĞİMİZ KKB!

TKP-ML MK SB

Mayıs 2019

12358

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar