Cumartesi Mayıs 4, 2024

TKP/ML Enternasyonal Büro YUNANİSTAN KOMÜNİST PARTİSİ/MARKSİST-LENİNİST ÖNDERLERİNDEN GRİGORİ KONSTANTİNEPOLİ YOLDAŞI KAYBETMENİN ACISINI YAŞIYORUZ

YKP/ML'nin önder kadrolarından, partimiz TKP/ML'nin onur üyesi Grigori yoldaşı 23 Ocak 2017 tarihinde kaybettiğimizi öğrenmiş bulunuyoruz. Başta kardeş partimiz YKP/ML olmak üzere tüm Yunanistan halkına baş sağlığı mesajımızı gönderiyoruz.

Ne tesadüftür ki, partimizin 1978 yılında birinci parti konferansında ilan ettiği Parti Ve Devrim Şehitleri Haftasında Grigori yoldaşı kaybetmiş bulunuyoruz. Bu tarihin partimiz açısından ayrıca büyük bir anlamı vardır. Ocak ayı, hem partimiz ve hem de UKH açısından özel bir önem ve anlamla yüklüdür. Partimizin mirasçısı olduğu TKP’nin kurucusu yoldaş Mustafa Suphi ve ondört yoldaşı bu ayda Kemalistler tarafından katledildiler. Uluslararası Komünist Hareketin önderi yoldaş Lenin bu ayda aramızdan ayrıldı. UKH’in en kalifiye temsilcileri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht bu ayda Alman tekelci burjuvazisinin silahlı güçleri tarafından hunharca katledildiler. Partimizin en değerli kadroları, Ali Haydar Yıldız, Meral Yakar, Atilla Özkan ve onlarca yoldaşımız bu ayda şehit düştüler. Ve de partimizin önderi, kurucu-kuramcısı, yoldaş İbrahim Kaypakkaya bu ayda düşman güçleri tarafından tutsak edildi. İşte tam da bu nedenden dolayı partimiz TKP/ML, Yoldaş Grigori'yi bundan böyle her yıl Ocak ayında andığımız Parti Ve Devrim Şehitleri Haftasında anarak onun anısını sonsuza kadar yaşatacaktır. Grigori yoldaş ölümsüzdür.

Grigori yoldaş tüm yaşamını Yunanistan devrimine atayan büyük bir devrimciydi.

1945 yılında dünyaya gelen Grigori yoldaş, genç yaşta devrimci fikirlerle tanıştığından itibaren Yunanistan'da devrimin gerçekleşmesi için mücadele etti. 1967 yılında Yunanistan'da yapılan Albaylar Cuntasından sonra, başlayan devrimci avını savuşturmak için bir süreliğine Kanada'da yaşamak zorunda kaldı. 1974 yılında Cuntacıların tekrar kışlalarına geri dönmesinden sonra birçok devimci gibi Grigori yoldaşta ülkesine döndü. Grigori yoldaş Yunanistan'a döndükten sonra, 1980 yılında YKP/ML'nin kurucu kadroları içinde yer aldı. YKP/ML MK ve MKSB'de görev alan Grigoru yoldaş, YKP/ML'nin devrim stratejisini belirlemede politik bir önder olarak büyük katkılar verdi. YKP/ML dendiğinde Grigori, Grigori dendiğinde ise hep YKP/ML akla gelmiştir. Bu onun devrimci kişiliğinin partisiyle nasıl bütünleştiğine en güzel örnektir. Tüm hayatını partisinin gelişip büyümesi ve devrim yapmasına adayan Grigori yoldaş, YKP/ML içinde de saygın ve kabul edilen bir kişilik olmuştur.

Grigori yoldaş partimiz içinde büyük bir kayıptır.

1980 yılından bu yana TKP/ML'nin bir üyesi gibi partimizle yakın bir ilişki içinde olan, partimizin her sorunuyla yakından ilgilenen, olanaklar sunan, görüş ve önerileriyle sürekli fikir üreten, deney ve tecrübelerini aktaran Grigori yoldaşın kalbi sadece Yunanistan devrimi için değil, Türkiye devrimi içinde atıyordu. O, bir komünist olarak; Yunanistan ve Türkiye hakim sınıflarının iki halk arasında yarattıkları düşmanlığa karşı büyük bir mücadele vererek her zaman iki halkın kardeşliğini savundu.

Grigori yoldaş, 1980 yılında Türkiye'de Askeri Faşist Cuntasının bir darbeyle iş başına gelmesinden sonra, Yunanistan'a çıkmak zorunda kalan yüzlerce politik mülteciye yardım etmiş, evinde misafir ederek enternasyonalist bir dayanışma içinde bulunmuştur. Partimizin önemli kadrolarının Yunanistan'da barındırılması, ülkeyle bağlarının sağlanması için elindeki tüm olanaklarını seferber ederek, partimizin bir kadrosu gibi çalıştı. Aynı azim ve cabayı hasta olmasına, sağlık koşulları pek iyi olmamasına rağmen, Nisan 2015 tarihinde Yunanistan Devletinin de içinde yer aldığı uluslararası bir operasyonda tutuklanan yoldaşlarımızın serbest bırakılması için de olağan üstü bir çaba sarf etti. Tüm imkan ve olanakları seferber ederek Yunanistan'da yürütülen kampanyanın başarıya ulaşmasında Grigori yoldaşın emeğini hiçbir zaman unutmayacağız.

Grigori yoldaş ömrünün son günlerini yaşamasına rağmen, Münih'te yargılanan yoldaşlarımızı ziyaret ederek onlara büyük bir moral verdi. Hasta olmasından dolayı ''gelme'' önerilerine, ''son kez yoldaşları görmek istiyorum'' diyerek gelip yoldaşlarını görmüştür.

Onu tanıyan herkes bilir ki, sade yaşamı, devrimci kararlığıyla dünyanın tüm mazlum halkları için atan kalbiyle hep örnek olmuştur. Grigori yoldaşla tanışan yüzlerce yoldaşımızın kalbinde atede ta bir taht kuran bu büyük devrimciyi hiçbir zaman unutmayacağız.

Grigori yoldaş uluslararası komünist hareket içinde büyük bir kayıptır.

Enternasyonal ilişkilere büyük önem veren Grigori yoldaşın emeği unutulamaz. YKP/ML'nin kardeş, dost örgüt ve partilerle kurduğu ilişkilere her zaman büyük bir önem veren Grigori yoldaşın esprili, neşeli ve içten geliştirdiği ilişkilerle enternasyonal alanda da saygın bir edinmiştir. Grigori yoldaş kardeş partilerin sık sık görüşmeler yapmasına, tecrübe alışverişinde bulunmasına, uluslararası alandaki gelişmeleri değerlendirme, anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmeye her zaman önem Verdi. Enternasyonal alanda önemli etkinliklerin Yunanistan'da örgütlenmesinde sarf ettiği çaba ve gösterdiği komünist duyarlılıkla bu alanda da kardeş partilerin taktirini kazanmış bir komünist olarak hiçbir zaman unutulmayacaktır.

Grigori yoldaş ölümsüzdür.

O, her zaman kalbimizde yaşayacaktır.

TKP/ML Enternasyonal Büro   

46463

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Yüce bir ölüm!/Agop Ekmekciyan

 24 Ocak 1988 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü I.Şube polisleri tarafından boş bir arsada kurşuna dizilerek öldürüldüğü vakit Manuel Demir henüz 25 yaşındaydı.  Genç yaşında ,inandığı dava uğruna düşüncelerinden taviz vermeyen,onurlu duruşu ile cellatları çılgına çeviren Manuel Demir hunharca öldürüldü.  Faşizmin azgınca terör estirdiği yıllarda tüm hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı,yurtsever,devrimci,komünistlerin  hapishanelere atıldığı 12 Eylül faşizminin kol gezdiği şartlarda devrimci mücadeleye ara vermeden,,çekinmeden devam etti.

Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) için 11 not/ Temel Demirer

normal tarihsel koşuldur.”[1]

i) Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) güzergâhı, “devrimin güncelliği” fikrine veda etmeyenler için şaşırtıcı olmadığı gibi, “beklenilmeyen” de değildi…

Bu bağlamda Kaan Arslanoğlu’nun, “Bu memleket adam olmaz”, “insanların üzerinde ölü toprağı var”, “insan doğuştan/genetik olarak itaatkârdır,”[2] türünden zırvalarını yerle yeksan eden Haziran Başkaldırısı, tarihsel bir yanıt oldu.

Akademisyen sorumlulugu /Sibel Özbudun

“En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir.”[2]

1. Entelektüel üretimin akademiye ve belli şablonlara sığdırılmaya çalışıldığı günümüzde, sizce akademi dışında entelektüel bir üretim zeminin oluşturulma imkânları nelerdir? Bu bağlamda Özgür Üniversite deneyimini nasıl değerlendirirsiniz?

Benzeşen Toplumları Talilde Unutulanlar / Ergün Aslan

Teori  proletarya köylünün yaşamsal mücadelesinin devrimcide akademik olarak  dile gelişidir.

Konuya girmeden önce, 

Kapitalizmin.., işverenin..  karşısında proletarya köylü olmanın nasıl bir şey demek olduğunu unuttuysan ...

Bu tuzsuz baharatsız sosyo - ekonomik yapı neymiş ya.

Her şeye deva.

Ülkenin sosyo-ekonomik yapısını, inşasını mı talil edecen; Katma  işin içine sömürgeciliği...,  sosyo - ekonomik yapının sınıflar  yüzerinde yol açtığı karekterliği.... tamam.

Umreye Giden Düşkünler/ Erdal Yıldırım

Gündemde AKP iktidarı Kültür Bakanlığınca organize edilen 100 Alevi kökenli ‘dede’nin önce Necef’e, Kerbelâ’ya ve sonra da umreye götürülmesi olayı var. Ve (ben de dahil) bir çok yazar çizer, kanaat önderi, kurum yöneticisi günlerdir bu konuda, konuşuyor, yazıp çiziyor ve ülkenin başkaca bunca önemli yaşamsal sorunuları varken, bu konu gündemde önemli bir yer tutuyor.

On yıl mı beş yıl mı bu ne demektir?

AKP’nin başı Başbakan mahpusların uzun yargılama süresini kısaltacağını açıkladı! Herhalde bravo dememizi bekliyorlar. Ne diyelim ülkemizin kara mizahı böyle oluşmakta.  Ülkeyi  öyle ki yazboz tahtasına çevirdiler ki. Bu zevatlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yoksa, bizlerle dalga mı geçiyorlar? Sanki on yıldır bu iktidarda olan, bu yasal düzenlemeleri yapan kendileri değilmiş de başka biri imiş gibi ortalığa çıkıp ne iyi düzenleme yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar.

Lenin ile Stalin arasinda ulusal sorun konusunda"çeliski var"miydi

 

Abdullah Öcalan,Hatip Dicle ve “Kapitalist Modernite”’

Time dergisinin her yıl açıkladığı “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesinin 2013 versiyonunda Ortadoğu’dan sadece iki liderin adı vardı: Abdullah Öcalan ve Fethullah Gülen.Liderliğini esaret koşullarında sürdürmesiyse Abdullah Öcalan’ın çok özel durumuna işaret ediyor.Tam anlamıyla bıçak sırtında yapılan bir politika üretiminden bahsediyoruz.Bu politika üretimine ilişkin tartışmalar Öcalan’ın bir komployla 15 Şubat 1999’da TC’ye tesliminden ve takip eden sorgu aşamasındakı performansından itibaren hiç durmadı.Öcalan’ın özeleştiri vererek önünü kesmediği bu tartışmalar başta PKK dü

Mültecilik ve düşünce üretimi

Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içinde eskiden beri “mülteciliğe” bir kızgınlık ve yabancılaşma vardır. Özellikle “mülteci” devrimcilere iyi gözle bakılmaz. Bunun TDH’ne, “kötü” olarak yansıması TKP’nin mülteciliğinden kaynaklanıyor. TKP önderleri,,, ülkedeki baskı koşularından dolayı uzun bir süre yurtdışında (o zamanki adıyla Sovyet bloku ülkelerinde) yaşamak zorunda kalmaları, 1970’lerden sonraki devrimci kuşak içinde, “lanetlenen” bir durum oldu.

Zor Yıllarda "Aydın olmak"

“Ne kadar nahoş olsa da,olguları açıkça görmek,adlı adınca çağırmak, …doğruyu söylemek zorundayız.”[1]

“12 Eylül 1980 sonrası sosyalist mücadelede sosyalist aydınlar” konulu bir yazıyı kaleme almak “zor”; dahası, zor olduğu kadarıyla hüzünlü. 

Bizi bırakıp giden(lerden) biri bağlamında bana; Maksim Gorki’nin, “İnsan, ne onurlu sözcük”; Bertolt Brecht’in, “İnsan olmak büyük bir şeydir”; Anton Çehov’un, “İnsanlar inandıklarıdır,” sözlerini anımsatan Ata Soyer’e dair;[2] yazmak daha da “zor” bir iş...

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!

Yusuf KÖSE

Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

Sayfalar