Pazar Nisan 28, 2024

TKP/ML MK SB”“ROJAVA VE FİLİSTİN DEVRİMLERİ YAŞAYACAK, YAŞATACAĞIZ!

Emperyalist-kapitalist egemenliğin ölüm makineleri yine işbaşındadır. Ezilen halk ve ulusların isyan ve direnişlerini bastırmak, özgürlük ve kurtuluş mücadelelerini kanla boğmak için azgınca saldırıyorlar. Ortada “yeni” değil yinelenen bir durum var. Tekrarlanan bu saldırı ve katliamların başlıca nedeni; sistemlerinin her yerden delinmesi, en acımasız zorbalık rejimleri eliyle geliştirilen sömürü ve zulüm politikalarında “başarı” ve “istikrar” sağlama çabalarının boşa çıkmasıdır.

Emperyalist haydutlar, açık askeri işgaller dâhil her türlü yöntemle ve hep birlikte çullandıkları Ortadoğu’da dikiş tutturamamanın açmazıyla, en iyi bildikleri ve en çok güvendikleri yönteme başvuruyor, aşağılık uşakları ve beslemeleri eliyle kan döküyorlar. Ezilenlerin ilelebet ölüm uykusuna yatırıldığı düşünülen topraklarda patlayan ve kendi metropollerine sıçrama yapacak derecede “ürkütücü” mesajlar veren Arap halklarının isyanlarıyla atılan tohumların filizlenmesini engelleme adına girişilen bütün yıkma, yakma, yok etme operasyonları, yangının daha da büyümesinden başka bir sonuç vermeyecektir.

İsyan yangınları, devrimci atılımlarla taçlanıyor. Kartların yeniden karıldığı, elde cetvel haritaların yeniden çizildiği, rejimlerin zamanın ruhuna uygun biçimde yeni biçimlerde dizayn edilmeye çalışıldığı günümüzde; ismi “direniş”le özdeşleşen Filistin ve “alternatif bir düzen” modeliyle betonda yeşeren bir çiçek misali boy veren Rojava’nın aynı zaman diliminde ezilmeye ve boyun eğdirilmeye çalışılması, rastlantı değildir.

Çeşitli komplo senaryoları ve provokasyonlar bir yana, hangi örgüt önderliğinde olursa olsun onyıllardır en ağır işgal ve kölelik koşulları altında, Siyonist soykırım politikalarına karşı kesintisiz bir direniş yürüterek dünya halklarına bitimsiz bir moral enerji sunmaya devam eden Filistin halkı vardır ve bu kahramanca direniş kayıtsız şartsız desteklenmek zorundadır.

ABD ve hempalarının Afganistan, Irak ve bölgeye yönelik işgal ve saldırılarına karşı on yılı aşkın süredir direnen çeşitli ülke halklarının en büyük ilham kaynağı Filistin’in direniş ve intifada ruhu olmuştur. Barı Şeria ve Gazze’de kurulan açık hava hapishanesinde her türlü gıda ve ilaç ambargosu da uygulanarak diz çöktürülmeye çalışılan Filistin halkının boyun eğdirilemez direnişi, anti-emperyalist mücadelenin dünya çapında ilham ve güç kaynağıdır.

Nerede devrim, direniş ve isyan patlıyorsa, orada Filistin bayrağı ellerden düşmeyen bir sembol haline gelmiştir. Bir Filistin’e tahammül edemeyenlerin, özellikle de bölgede sistemden kopma iradesi gösteren başka örnekleri kabul etmesi düşünülemez. Türkiye’deki Kürt Ulusal Hareketi’nin kurtuluş mücadelesinin, onyıllardır sürdürdüğü savaş ve direnişin, Türk devletinin başrolü üstlendiği faşist ve gerici kamp tarafından imha ve tasfiye edilmeye çalışılması için büyük bir seferberlik ilan edilmesi boşuna değildir.

Bir süredir açık savaştan politik-diplomatik mecralara kaydırılarak devam ettirilen bu uğraş, Suriye’deki iç şavaş özgünlüğünde “erken doğum” yapan Rojava’yı da kapsamına alarak genişletilmiş bulunmaktadır. KDP gibi işbirlikçilerin yedeklendiği bu planda, Rojava’yı imha hesabının ihalesini de alan IŞİD isimli infaz şebekesi, Kobanê saldırısı ile hamlelerine hız vermiş bulunmaktadır. Önceki aylarda “yoklama” kabilinden gerçekleşen saldırıların, Musul operasyonuyla “rüştü” ispatlandırılan bu insan müsveddesi güruh tarafından bu kez “nihai” bir vuruş şeklinde yürütüldüğü görülmektedir.

Emperyalist ve faşistlerin planları bozulmak için vardır! Ezilen halk ve uluslar, tarih boyunca geliştirdikleri direniş, isyan ve devrimler ile bunu sayısız kez başarmıştır. Filistin ve Rojava devrimleri, halklarının iradesini topyekûn savaş ve direniş mevzisi haline getirdikleri için “yenilmez” bir kimlik kazanmışlardır. Her türlü kıyım, kırım ve zulüm, halkın özgürlük ve demokrasi tutkusuyla ördüğü direnme ve boyun eğmeme duvarına çarpacak, tuzla buz olup eriyecektir! Örgütlü halkın yenilmezliği ilkesinin mutlaklığı, Filistin ve Rojava örneklerinde kanıtlanmaya devam ediyor, bütün dünya şahittir ve şahit olacaktır ki yine kanıtlanacaktır!

Filistin ve Rojava devrimleri, Ortadoğu ve Türkiye halklarının demokratik halk devrimi ve sosyalizm mücadelelerinin “kopmaz” bağlara sahip parçalarıdır. Dünyanın bütün coğrafyalarındaki devrim ve halk demokrasisi ve sosyalizm kavgalarının dolaysız bağlar edindiği günümüz şartlarında, bölgemizdeki sürecin Türkiye’deki komünist, devrimci, demokrat güçlere aktif biçimde “müdahil” olma görevi yüklediği açıktır. Geneli, bölgeseli ve yereli bir potada toplayan görevimiz, proleter dünya devrimi yolunda atacağımız adımların etki gücü bakımından “tayin edici” bir yer edinmiştir.

Bu kapsamda, mutlak gerekli olan dayanışma, destek ve protesto eylemlerinin ötesinde, daha kapsamlı ve doğrudan bir katılım adına, savaşa ve direnişe pratik bir destek tavrı içerisinde olacağımızı ilan ediyor; bütün halk güçlerini bu perspektifle, Rojava ve Filistin’de emperyalistlere, gericilere ve faşistlere karşı yürütülen savaş ve direniş kampanyasında aktif rol almaya çağırıyoruz.

ROJAVA VE FİLİSTİN HALKLARININ DEVRİM VE DİRENİŞ ATEŞİ SÖNMEYECEK!

KAHROLSUN EMPERYALİZM, FAŞİZM VE HER TÜRDEN GERİCİLİK!

YAŞASIN EZİLEN HALK VE ULUSLARIN DEVRİM VE KURTULUŞ MÜCADELESİ!

HER YER TAKSİM, HER YER ROJAVA, HER YER FİLİSTİN!

HER YERDE İSYAN, HER YERDE İNTİFADA, HER YERDE SERHILDAN!

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

YAŞASIN PROLETER DÜNYA DEVRİMİ!

19 Temmuz 2014

TKP/ML MK SB

92743

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

Sayfalar