Salı Nisan 30, 2024

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan,18 Mayıs’ı anmak direnişi tüm Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymaktır’

TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan: “Benim Kaypakkaya yoldaşın yolundan gidişimin nedeni Kürdistan topraklarının derininde, halkın yüreğinde oluşundadır”

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan, “18 Mayıs ölümün, yaşamın, direnişin, kararlılığın, cüretin, ısrarın, ölümlerden yeniden doğuşun simgesi olmuştur” dedi.
Aslan, İbrahim Kaypakkaya’yı, Haki Karer’i, Dörtler (Necmi Ferhat, Eşref ve Mahmut) gibi devrimci öncülerin ölümsüzleşmelerinin yıldönümünde andığını ifade etti.

Sefagül Aslan, halk üzerinde bu kadar derin izler bırakan Kaypakkaya’nın ve O’nun ardılları olan gerillalara müthiş sevgi ve saygı besleyen ezilen emekçi halkların kendisini de etkilediğini daha küçük yaşlarda evlerinin duvarlarına asılı başında kasketi olan genç devrimcinin kim olduğunu çok bilmediğini, ancak ilerleyen zamanda onu tanıdığını ve onun yolundan yürüdüğü söyledi.

“Benim Kaypakkaya yoldaşın yolundan gidişimin nedeni Kürdistan topraklarının derininde, halkın yüreğinde oluşundadır” diyen Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın Amed zindanlarında aylarca süren işkencelerde “Ser verip sır vermeme” geleneğinin yaratıcısı olduğunu belirtti.

Herkesin faşist Kemalist idelojinin kanatları altında gezindiği, Kemalizme ilericilik atfettiği o dönemlerde bu anlayışlara en büyük darbeyi Kaypakkaya’nın vurduğunu söyleyen Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın TC’nin faşist bir devlet olduğunu, Türk milliyetçiliğine, şovenizme, eskiye, köhnemiş fikirlere karşı büyük bir altüst oluş ve isyanın sesi olduğunu belirtti.

Sefagül Aslan, İbrahim Kaypakkaya’nın hiç kimsenin dillendirmeye cesaret edemediği Kürt ulusunun büyük bir baskı ve katliama maruz bırakıldığını, bu bağlamda Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkı yani ayrı devlet kurma haklarının olduğunu söylediğine dikkat çekti.

Bu gerçeklikten hareketle tek tipçi gerici faşist katliamcı TC devletine karşı Kaypakkaya ve yoldaşlarının komünist bir parti ve onun ordusunu yaratarak Vartinik’te devrim meşalesini yaktığını belirten Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın bunun için özgürlük ateşini Kürdistan topraklarında yaktığını, herkese özgürlük tutkusunu ve dağların özlemini düşürdüğünün altını çizdi.

“Sönmeyen bir meşale olan Kaypakkaya yoldaş ezilenlerin şöleninde, yine ezilenlerin ellerinde taşınmaya devam edecektir” diyen TKP/ML TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan, Kaypakkaya’nın önceliğinin en yoksul köy, o köydeki en yoksul ev, o evden de önce en çok ezilen kadından başlayarak örgütlenme olduğunu ifade etti.

Bunun için Kaypakkaya ve TİKKO gerillalarının girdiği her yerde öncelikle kapılarını ve yüreklerini açanın kadınlar olduğunu dile getiren Sefagül Aslan, 18 Mayıs’ın aynı zamanda da Haki Karer'in katledildiği ve Dörtlerin kendilerini yakarak geleceği aydınlattıkları bir gün olduğunu kaydetti.

Sefagül Aslan, bugün Kürdistan’ın çeşitli yerlerinde kurulan her barikatı Haki Karer, Dörtler ve nice isimsiz kahramanın güçlendirdiğini, her mevzide onlarında da yerini aldığını onların halk tarafından bestelenmiş birer özgürlük türküsü olduğunu ifade etti.

18 Mayıs’ı anmanın, Amed zindanlarından yükselen direnişi tüm Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymak olduğunu belirten Sefagül Aslan, 18 Mayıs’ın baskı, sömürü, işgale ve talana karşı savaş çağrısı olduğunu belirtti.

TKP/ML TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan “Az olsak da kararlı olalım” diyen Kaypakkaya yoldaşın gösterdiği cüreti ve kararlılığı zulme karşı savaşarak gösterelim dedi.

45847

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Yüce bir ölüm!/Agop Ekmekciyan

 24 Ocak 1988 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü I.Şube polisleri tarafından boş bir arsada kurşuna dizilerek öldürüldüğü vakit Manuel Demir henüz 25 yaşındaydı.  Genç yaşında ,inandığı dava uğruna düşüncelerinden taviz vermeyen,onurlu duruşu ile cellatları çılgına çeviren Manuel Demir hunharca öldürüldü.  Faşizmin azgınca terör estirdiği yıllarda tüm hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı,yurtsever,devrimci,komünistlerin  hapishanelere atıldığı 12 Eylül faşizminin kol gezdiği şartlarda devrimci mücadeleye ara vermeden,,çekinmeden devam etti.

Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) için 11 not/ Temel Demirer

normal tarihsel koşuldur.”[1]

i) Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) güzergâhı, “devrimin güncelliği” fikrine veda etmeyenler için şaşırtıcı olmadığı gibi, “beklenilmeyen” de değildi…

Bu bağlamda Kaan Arslanoğlu’nun, “Bu memleket adam olmaz”, “insanların üzerinde ölü toprağı var”, “insan doğuştan/genetik olarak itaatkârdır,”[2] türünden zırvalarını yerle yeksan eden Haziran Başkaldırısı, tarihsel bir yanıt oldu.

Akademisyen sorumlulugu /Sibel Özbudun

“En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir.”[2]

1. Entelektüel üretimin akademiye ve belli şablonlara sığdırılmaya çalışıldığı günümüzde, sizce akademi dışında entelektüel bir üretim zeminin oluşturulma imkânları nelerdir? Bu bağlamda Özgür Üniversite deneyimini nasıl değerlendirirsiniz?

Benzeşen Toplumları Talilde Unutulanlar / Ergün Aslan

Teori  proletarya köylünün yaşamsal mücadelesinin devrimcide akademik olarak  dile gelişidir.

Konuya girmeden önce, 

Kapitalizmin.., işverenin..  karşısında proletarya köylü olmanın nasıl bir şey demek olduğunu unuttuysan ...

Bu tuzsuz baharatsız sosyo - ekonomik yapı neymiş ya.

Her şeye deva.

Ülkenin sosyo-ekonomik yapısını, inşasını mı talil edecen; Katma  işin içine sömürgeciliği...,  sosyo - ekonomik yapının sınıflar  yüzerinde yol açtığı karekterliği.... tamam.

Umreye Giden Düşkünler/ Erdal Yıldırım

Gündemde AKP iktidarı Kültür Bakanlığınca organize edilen 100 Alevi kökenli ‘dede’nin önce Necef’e, Kerbelâ’ya ve sonra da umreye götürülmesi olayı var. Ve (ben de dahil) bir çok yazar çizer, kanaat önderi, kurum yöneticisi günlerdir bu konuda, konuşuyor, yazıp çiziyor ve ülkenin başkaca bunca önemli yaşamsal sorunuları varken, bu konu gündemde önemli bir yer tutuyor.

On yıl mı beş yıl mı bu ne demektir?

AKP’nin başı Başbakan mahpusların uzun yargılama süresini kısaltacağını açıkladı! Herhalde bravo dememizi bekliyorlar. Ne diyelim ülkemizin kara mizahı böyle oluşmakta.  Ülkeyi  öyle ki yazboz tahtasına çevirdiler ki. Bu zevatlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yoksa, bizlerle dalga mı geçiyorlar? Sanki on yıldır bu iktidarda olan, bu yasal düzenlemeleri yapan kendileri değilmiş de başka biri imiş gibi ortalığa çıkıp ne iyi düzenleme yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar.

Lenin ile Stalin arasinda ulusal sorun konusunda"çeliski var"miydi

 

Abdullah Öcalan,Hatip Dicle ve “Kapitalist Modernite”’

Time dergisinin her yıl açıkladığı “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesinin 2013 versiyonunda Ortadoğu’dan sadece iki liderin adı vardı: Abdullah Öcalan ve Fethullah Gülen.Liderliğini esaret koşullarında sürdürmesiyse Abdullah Öcalan’ın çok özel durumuna işaret ediyor.Tam anlamıyla bıçak sırtında yapılan bir politika üretiminden bahsediyoruz.Bu politika üretimine ilişkin tartışmalar Öcalan’ın bir komployla 15 Şubat 1999’da TC’ye tesliminden ve takip eden sorgu aşamasındakı performansından itibaren hiç durmadı.Öcalan’ın özeleştiri vererek önünü kesmediği bu tartışmalar başta PKK dü

Mültecilik ve düşünce üretimi

Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içinde eskiden beri “mülteciliğe” bir kızgınlık ve yabancılaşma vardır. Özellikle “mülteci” devrimcilere iyi gözle bakılmaz. Bunun TDH’ne, “kötü” olarak yansıması TKP’nin mülteciliğinden kaynaklanıyor. TKP önderleri,,, ülkedeki baskı koşularından dolayı uzun bir süre yurtdışında (o zamanki adıyla Sovyet bloku ülkelerinde) yaşamak zorunda kalmaları, 1970’lerden sonraki devrimci kuşak içinde, “lanetlenen” bir durum oldu.

Zor Yıllarda "Aydın olmak"

“Ne kadar nahoş olsa da,olguları açıkça görmek,adlı adınca çağırmak, …doğruyu söylemek zorundayız.”[1]

“12 Eylül 1980 sonrası sosyalist mücadelede sosyalist aydınlar” konulu bir yazıyı kaleme almak “zor”; dahası, zor olduğu kadarıyla hüzünlü. 

Bizi bırakıp giden(lerden) biri bağlamında bana; Maksim Gorki’nin, “İnsan, ne onurlu sözcük”; Bertolt Brecht’in, “İnsan olmak büyük bir şeydir”; Anton Çehov’un, “İnsanlar inandıklarıdır,” sözlerini anımsatan Ata Soyer’e dair;[2] yazmak daha da “zor” bir iş...

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!

Yusuf KÖSE

Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

Sayfalar