Perşembe Mayıs 9, 2024

TKP/ML-Yurtdışı Komitesi

ROSA VE KARL DEVRİM VE SOSYALİZM KAVGAMIZDA SONSUZA DEK YAŞAYACAKTIR!

Uluslararası Komünist Hareket ve Spartaküs Birliği’nin iki keskin kılıcı Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht, 15 Ocak 1919’da Alman tekelci burjuvazisinin resmi uşakları tarafından katledilmişlerdi. Deminde ki devrimci durumun ayağa kaldırdığı Alman işçi sınıfının ayaklanmasında dümene geçip yiğitlik ve kararlılıkla tarihe devrimle müdahale ettiler; yenilgiye uğrayan ayaklanmayla birlikte, bundan tam 96 yıl önce vahşice öldürüldüler.

Lenin’in sözleriyle; koşulların zorlayıcı baskısıyla proletaryanın öncüsü iktidarı derhal ele geçirmeye başladığında Alman ve uluslararası burjuvazi azgın bir nefretle Alman devrimci proletaryasının üzerine çullandı; başta Rosa ve Karl olmak üzere onları işkence ederek kitleler halinde katletti. Devrim yenilmişti! Çünkü başka şeylerin yanında, içinde yer aldıkları reformist partiden geç kopmuşlardı, partileri henüz genç ve yeterince bolşevikleşmemişti; proletaryanın çoğunluğuna önderlik edecek durumda değildi. Ama ne ki, devrim kapıyı çaldığında hiç tereddütsüz hareketin başına geçerek sonraki kuşaklar için deniz feneri olmayı bilmişlerdi. Aklını ve yüreğini devrime adayan bu iki dağ kartalının bu yıl ki ölüm yıldönümü, toplumsal hoşnutsuzluk fırtınalarının dünyanın her yerinde sıklaştığı bir döneme denk geldi.

Toplumsal canlanmanın dayanak noktası haline gelen sistemin krizi dünyanın ve Avrupa’nın ateşini yükseltiyor. Yerkürenin her yerinde proletarya ve emekçiler ve hatta en yalıtılmış sınıflar bile ekonomik ve sosyal yıkımın felaketli sonuçlarınakarşı ayağa kalkıyor. Sefalete itilen kitleler heryerde mayalanma halinde ve her şey giderek karşıtına dönüşmeye başlıyor.

Arap Baharı ile girilen yeni dönemeç, yeni bir krizler, savaşlar ve devrimler dönemini, yeni bir devrimci dönemi işaret ediyor. Yeni topluma gebe eski toplumun doğum sancıları en çok da emperyalizmin cephe gerisinde, yarı-sömürgelerde sıklaşıyor. “Lanetliler” daha şimdiden kapıya dayanmışlardır. Sistemin çöküşünü yapay yoldan geciktirebilirler ama daha uzun süre onu ayakta tutamazlar. Kapitalist sistem kendi gelişmesinin taşıdığı kaçınılmaz çelişmelerin baskısı altında yok olmaktan kurtulamayacaktır. Üst üste yaşanan krizler ve özellikle 2008 yılında tepe noktasına varan ve henüz içinden çıkılamayan ekonomik ve mali kriz bunun sayısız kanıtlarını sunmada yeterince cömert davrandı.

Sistem tüm çözüm reçetlerini tüketmeye doğru son hızla yol alıyor; onun yapışığı kriz, onu bu sona daha da yaklaştırıyor. Ne kendi zayıflığını devrime bulaştıranlar, ne kapitalizmin vahşi ormanında kaybolanlar ve ne de akıma karşı yüzme cesaretinden yoksun olanlar bunu göremezler. Aslolan; katledilişlerinin 96. Yıldönümünde Rosaların cüret ve kararlılığıyla kuşanıp onların işaret ettiği yolda, Marks, Engels, Lenin, Stalin ve Mao’nun aydınlık güzergahında, devrime bağlılığı koşulsuz bir cesaret ve coşkulu bir kararlılıkla birleştirerek sınıf mücadelesinin ateşini harlamaktır. Her şey bizim geleceği kazanma irade ve çabamıza bağlı. Arkamıza aldığımız yüzyılın devrimler tarihi tanıtlamıştır ki; “zafer hiçbir zaman kendi kendine gelmez; her zaman sökülüp alınır”. Geçici yenilgiler ve yol kazaları bizi ürkütmesin, tarih her şeye karşın devrim ve sosyalizme doğru yol alıyor. Tarih diyalektik olarak işler; diyalektik çoğu kez tarihi uzun süre beklemek zorunda kalsa da; o, tüm kesinliği ve keskinliğiyle; “vardım, varım, var olacağım” demeyi sürdürecektir.

UNUTMADIK;UNUTTURMAYACAĞIZ!

ROSA LUXEMBURG VE KARL LIEBKNECHT ÖLÜMSÜZDÜR!

 

TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ / MARKSİST LENİNİST YURT DIŞI KOMİTESİ

70598

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Sayfalar