Perşembe Mayıs 23, 2024

Umreye Giden Düşkünler/ Erdal Yıldırım

Gündemde AKP iktidarı Kültür Bakanlığınca organize edilen 100 Alevi kökenli ‘dede’nin önce Necef’e, Kerbelâ’ya ve sonra da umreye götürülmesi olayı var. Ve (ben de dahil) bir çok yazar çizer, kanaat önderi, kurum yöneticisi günlerdir bu konuda, konuşuyor, yazıp çiziyor ve ülkenin başkaca bunca önemli yaşamsal sorunuları varken, bu konu gündemde önemli bir yer tutuyor.

Bakıyor ve çok açık bir şekilde görüyoruz ki, başında İzzettin Doğan denilen kişinin olduğu Cem Vakfı devleti yöneten AKP iktidarı ve Fethullah Gülen’in başında olduğu Hizmet Vakfı ile bir takım karşılıklı çıkarlar doğrultusunda bir anlaşma yapıyor. Bu anlaşmaya göre de öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı bir daire başkanlığı oluşturulacak, bu daire başkanlığın emrinde de her vilayetten dede, zakir ve bir hizmetlinin olacağı bir kadro organizasyonu tesis edilecektir. Bu kadrolar da devletin memuru gibi çalışmaya başlayacaklar ve bu organizasyonun altyapısını oluşturacağı anlaşılan yüz kadar ‘yüzsüz’ Alevi kökenli dede de, bu inkârcı, imhacı, katliamcı devletin ve iktidarın memuru ve hizmetkârı olmaya gönüllü bir şekilde devam edeceklerinden umreye götürüldüler.

Aslını sorarsanız çok da iyi bir zamandayız. Yani safları bir kez daha belirginleştirmenin, her bireyin aklına, vicdanına, inancına ve de karakterine uygun davranışlar sergilediği ya da sergileyeceği bir süreçteyiz. Tarih hem çeşitli dönemlerde toplumuna, yoluna, kültürüne ihanet eden, "Hınzır" paşalıktan kaçınmayan, Rayber/Rayver`liğe soyunanları yazıyor. Hem de Baba İlyas, Baba İshak, Kalender Çelebi, Şeyh Bedreddin, Şahkulu gibi zalimlere karşı çıkan, mazlumlarla birlikte direnip can verenleri, En-el Hak dediği için derisi yüzülen Hallac-i Mansur’u, “dönen dönsün ben yolumdan dönmezem” diyen Pir Sultan Abdal gibi darağacına giden ve ser verenleri de yazıyor.

Tam da bu tarihi gerçekliklerden ötürü bırakalım, kimi satılmışlar, ilkesizler, yol düşkünleri, üç beş kuruşun, haramın, rantın peşinde savrulacakları yerlere doğru savrulup dursunlar.. Umreye gideceklerse umreye gitsinler. Bırakalım umre ziyaretini yapıp geldikten sonra Fethullah Efendi ve İzzettin Efendilerinin etekleri altına girip “Cami-cemevi” ucubeleri içinde birbirlerine al takke – ver külah ne diyeceklerse desinler.

Bırakalım Kerbela’da, Malatya’da, Çaldıran’da, Koçgiri’de, Dersim’de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Madımak’ta, Gazi’de, Suriye’de yitirdiğimiz yüzbinlerin katilleriyle, ya da Gezi direnişinde yitirdiğimiz gençlerin katili olan, devlet mantığını koruyan ve savunanlarla hem hal olsunlar.

Bırakalım Şeyhülislam Ebu Suud’a, Yavuz Sultan Selim’e, Kuyucu Murat’a ‘ecdat’, Cem Evine “cümbüşevi” diyen, Alevi Kızılbaşlara tarihin birçok döneminde en insanlık dışı iftira ve karalamaları yapanlarla, çağımızın padişah özentili firavunuyla, susuzluktan öldüren, diri diri kazana atanlarla, boğazlayan, yakan katillerle birlikte nereye gideceklerse defolup gitsinler.

Bırakalım yıllardır Aleviliği, Sünnilik ve Şiilik üzerinden Müslümanlaştırmaya çalışan, su an iktidarda olan inkarcı devletin AKP`si ve İran’la birlikte yürüyen bazı düşkünler saflarını iyice belli etsinler. Onlar inkârcı, asimilasyoncu ve takiyyecilerle beraber umreye gitsinler. Herkes bilmelidir ki, bu zavallılar Aleviliği temsil edemezler, Alevi toplumu nezdinde de itibar görmezler. Ve yine herkes bilmelidir ki Alevilik, islamiyete de, umreye de, Arap yarımadasına da asla sığmaz, sığdırılamaz.

Aleviler her zamankinden daha uyanık olmalıdır. AKP iktidarı ve hizmet cemaati asimilasyon için birçok çakma dernek ve federasyon kurdu, kuruyor. Şimdi de paracı, çakma memur dedeler buldu. Onları umreye götürdü. Onlar umreye giderlerse gitsinler, biz Aleviler de Serçeşme’ye gideriz.

Alevilerin gerçek Dede, Ana, Rayber / Rayver, Mürşit ve Pirleri binlerce yıldan beri her türlü zor koşullarda ve baskılara rağmen Alevilik “Yol” ve “Öğretisini” gönüllülük temelinde bugünlere taşımışlardır. Dedeler bu görevlerini yaparken, hizmetlerinin karşılığında da taliplerinin gönlünden kopan, “Kul Hakkı”na ve “rızalık” düsturuna uygun “çıralığ” veya “hakullah” alırlar. O dedelere aşk olsun.

Alevi dedeleri asla yönetenlerin, sistemin, devletin Alevisi olmazlar, maaş almaz, memur hiç olmazlar. Hizmetlerinin karşılığı ödenecekse bile, bu durum din ve vicdan özgürlüğü temelinde, özerk Alevi kurumlarınca yapılmalıdır. Devlet buna karışmamalı, dinden elini çekmeli gerçek laikliği uygulamalıdır..

Diğer yandan anlaşılıyor ki, bu asimilasyon gönüllüleri için zalimliğin de, zulmün de hiçbir önemi yok ve bundan ötürü de zalimlere, sisteme hizmet ediyorlar. Bu mevkii, rant ve para sevdalısı çakma dedeler Necef’te, Kerbela’da gezerken, Suriye’de, yani hemen yanıbaşlarında, Suudilerin, Katarın ve AKP’nin her türlü destek sunduğu şeriatçı, gerici El Kaide ve El Nusracı paralı çetelerin adeta soykırımı andıran katliamlarını ve öldürülen Alevileri görmezden geliyorlar.

Bu sebeplerledir ki, Alevi toplumu, Alevi dernek, dergâh, kurum yöneticileri ve kanaat önderlerine düşen önemli tarihi görev, resmi ideolojinin memurluğuna soyunan, küçük rantlar uğruna asimilasyoncularla kolkola giren, devlete gönüllü hizmetkâr olan bu düşkünleri Alevi ritüellerine uygun bir şekilde toplum içine almamaktır. Bunlar, AKP tarafından Avrupa’ya götürülen, gittikleri yerlerdeki Alevi kurumlarına alınmayan ve bin pişman geri dönen 65 dede örneğindeki gibi asla dernek, dergâh ve kurumlarımıza sokulmamalı, herhangi bir görev verilmemeli, her yerde teşhir edilmelidirler...

13-15 Şubat günleri Xızır orucunun tutulduğu günlerdir. Alevi inancında Xızır her yerde hazır ve nazırdır, yardımcımızdır. Dertlere deva, sorunlara çare olandır.. Aleviler ve Alevilik hem dışımızdaki Alevi düşmanlarınca, hem “bizden geçinen kalleşler, döner bizi taşlar” sözlerine uyan Hınzır Paşalarca asimile edilmeye çalışılıyor. Önümüzdeki dönemde biz Aleviler kendi inancımıza daha çok sahip çıkarak, "Alevileşerek” buna dur diyebiliriz. Yani her zamankinden fazla Xızıra ihtiyacımız var..

     Xızıre Qal yardımcımız olsun!

 

Erdal YILDIRIM

13 Şubat 2014

90293

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Erdal Yıldırım

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Soykırımlara Karşı Direnişi Büyütelim!

 

Sayfalar