Pazar Haziran 2, 2024

Zemherinin Kızıl Gülü‏

Bugün 24 Ocak 2011..

Boğazımda düğümlenmiş hüzünler..

İçimde tarifi zor  duygular..

Ve dilimde 18 Mayıs 1973′te Diyarbakır işkencehanesinde ser verip sır vermeme geleneğinin önderi olarak ölümsüzleşen İbrahim Kaypakkaya’nın "Devrim için her zaman ölecekler bulunur" adlı şiirinin sözleri..

"…gider,

  …gider, nice koç yiğitler gider

Senin de içinde  bir oğlun varsa çok değildir,

Ey mavi gök! 

 Ey yağız yer bilesin ki,

Yüreğimiz kabına sığmamakta

Örsle çekiç arasında yoğrulduk

Hıncımız derya gibi kabarmakta" 

Evet, tam bundan 38 yıl öncesi..

Tarih 24 Ocak 1973..  

Yer Dersim’in Vartinik mezrası

O gün “uzun  ince  boyu, kıvırcık saçı, halkını sevmek onun tek suçu” sözleriyle türküleştirilen ve 38 yıldır dillendirilen ve bundan sonra da yıllar yılı dillendirilecek büyülü bir masal, bitmez bir destan gibi anlatılan bir  yiğidin, Ali Haydar Yıldız’ın aramızdan ayrıldığı gündür..

O gün gecelerimizi aydınlatan, geleceğe ışık tutan ve ülkenin dört bir yanına ışık saçan bir yıldız kaydı orada… Zemherinin kızıl gülü soldu o gün… O gün kahramanlık destanlarının,  özgürlük sevdalılarının yoldaş sıcaklığı da yaşandı orada. O gün 38 katliamında yiğitliği dilden dile dolaşan, Şahan’dan sonra Dersim’in bir başka yiğit evladı, yüreği koskocaman bir başka şahanının kızıl kanları karların üzerine düştü orada…

Neredeyse hepimizin “Ali Haydar ölmez, ağlama bacım"  türküsünden bildiği  Alevi ve Kürt bir ailenin çocuğu Ali Haydar Yıldız’dı o gün unutulmayacaklar ve  yüzyıllarca yüreklerde yaşayacaklar olanlar kervanına katılan..

Munzur dağları asi, Munzur dağları sarp, geçit vermez zalimlere.. Hele yiğitlerini asla vermez düşmana.. Ama o gün bir başka kar boran tutmuş Dersim’in dört bir yanını.. Hain, puşt baskınlarını görmez olmuş o yüce dağlar. Düşmana geçit vermiş o vadiler, koyaklar…

O gün yoldaşlarıyla kaldıkları mezranın baskına uğraması sırasında yoldaşlarını kurtarmak için yiğitçe savaşır ve yaralanır Ali Haydar Yıldız.. Dersim’in eli ayağı tutmaz  olur.. Bir başka acı çeker o yüce dağlar.. Azılı katil Fehmi Altınbilek, Ali Haydar’ı da, yoldaşlarını da yaşatmamakta kararlıdır. O’nu yaralı olarak bir Jeepin arkasına bağlar ve saatlerce karlar üzerinde sürükleyerek götürür ve o gün ölümsüzler  kervanına katılır Ali Haydar..

Yiğit önder İbrahim’in can yoldaşı Ali Haydar 1953 Dersim Mazgirt doğumludur. Yoksul bir aileden gelir ve öğrencilik yıllarında devrimcilerle tanışır. O mücadeleye atıldığı ilk günden itibaren egemenlere Dersim coğrafyasının yiğit savaşçı ruhuyla karşı durur, alçak gönüllü yüreğiyle hep ön saflarda yer alır. Boyun eğmezliği, halka bağlılığı, sağlam inancı ve arkadaşları için gözünü kırpmadan can verme kararlılığı ve özverisiyle yoldaş sıcaklığına denk düşen özellikleri, eşi zor bulunur bir kişiliği barındırır Ali Haydar’da.

Ali Haydar’ın bu ülkede  sürdürülen  özgürlük mücadelesinin  çok önemli kimliklerinden birisi olduğu gerçeğinin yeterince algılanamadığını, O’nun destansı kişiliğinin hak ettiği şekilde anılmadığını düşünüyorum..  

Düşmanına korku salan, halka ve yoldaşlarına inancını, saygısını asla yitirmemiş, insani değerlerden ödün vermemiş bu özgürlük sevdalısı yiğidin acısını yüreğimin derinliklerinde hissederek anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Erdal YILDIRIM

24 Ocak 2011

107176

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Sayfalar

Erdal Yıldırım

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Rosa özgürlüğün ta kendisiydi

“Hareket etmeyenler, zincirlerin

ne kadar ağır olduğunu bilmezler.”[1]
 
“… Bu zehirli kaltak, bir maymun kadar zeki olmakla birlikte sorumluluk duygusundan tümüyle yoksun olduğu ve tek motifi kendini haklı çıkarma yolunda neredeyse sapkınca bir istek olduğu için daha çok zarar verecek,” diye yazıyordu Victor Adler August Bebel’e 5 Ağustos 1910 tarihli mektubunda.

İbrahim KAYPAKKAYA'nın Ölümünün 50. yılı Vesilesiyle

 

“CEHENNEMİN GİRİŞ KAPISI”NI YIKAN KAYPAKKAYA

VE

ONUN ÖĞRETTİKLERİ...

Yusuf KÖSE

İBRAHİM KAYPAKKAYA’DAN ÖĞRENMEK[*]

 

“İşçi sınıfının

ekmekten çok

onura ihtiyacı var.”[1]

 

Patika Dergisi (PD): İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin üzerinden 50 yıl geçti. 50. yılında Kaypakkaya’yı özgün kılan nedir?

 

Sibel Özbudun (SÖ): İbrahim Kaypakkaya’nın 68 devrimci hareketi içerisindeki, onu hem kendi bağlamı, hem de günümüz açısından “özgün” kılan, bence “süreklilik içinde kopuştan kopuş”u temsil etmesidir.

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)

Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.

Sosyalizm nedir ki?

 Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti

Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;

belki biz olmayacağız ama

bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

 

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz

"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."

 

Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

Sayfalar