Cuma Mayıs 10, 2024

Zemherinin Kızıl Gülü‏

Bugün 24 Ocak 2011..

Boğazımda düğümlenmiş hüzünler..

İçimde tarifi zor  duygular..

Ve dilimde 18 Mayıs 1973′te Diyarbakır işkencehanesinde ser verip sır vermeme geleneğinin önderi olarak ölümsüzleşen İbrahim Kaypakkaya’nın "Devrim için her zaman ölecekler bulunur" adlı şiirinin sözleri..

"…gider,

  …gider, nice koç yiğitler gider

Senin de içinde  bir oğlun varsa çok değildir,

Ey mavi gök! 

 Ey yağız yer bilesin ki,

Yüreğimiz kabına sığmamakta

Örsle çekiç arasında yoğrulduk

Hıncımız derya gibi kabarmakta" 

Evet, tam bundan 38 yıl öncesi..

Tarih 24 Ocak 1973..  

Yer Dersim’in Vartinik mezrası

O gün “uzun  ince  boyu, kıvırcık saçı, halkını sevmek onun tek suçu” sözleriyle türküleştirilen ve 38 yıldır dillendirilen ve bundan sonra da yıllar yılı dillendirilecek büyülü bir masal, bitmez bir destan gibi anlatılan bir  yiğidin, Ali Haydar Yıldız’ın aramızdan ayrıldığı gündür..

O gün gecelerimizi aydınlatan, geleceğe ışık tutan ve ülkenin dört bir yanına ışık saçan bir yıldız kaydı orada… Zemherinin kızıl gülü soldu o gün… O gün kahramanlık destanlarının,  özgürlük sevdalılarının yoldaş sıcaklığı da yaşandı orada. O gün 38 katliamında yiğitliği dilden dile dolaşan, Şahan’dan sonra Dersim’in bir başka yiğit evladı, yüreği koskocaman bir başka şahanının kızıl kanları karların üzerine düştü orada…

Neredeyse hepimizin “Ali Haydar ölmez, ağlama bacım"  türküsünden bildiği  Alevi ve Kürt bir ailenin çocuğu Ali Haydar Yıldız’dı o gün unutulmayacaklar ve  yüzyıllarca yüreklerde yaşayacaklar olanlar kervanına katılan..

Munzur dağları asi, Munzur dağları sarp, geçit vermez zalimlere.. Hele yiğitlerini asla vermez düşmana.. Ama o gün bir başka kar boran tutmuş Dersim’in dört bir yanını.. Hain, puşt baskınlarını görmez olmuş o yüce dağlar. Düşmana geçit vermiş o vadiler, koyaklar…

O gün yoldaşlarıyla kaldıkları mezranın baskına uğraması sırasında yoldaşlarını kurtarmak için yiğitçe savaşır ve yaralanır Ali Haydar Yıldız.. Dersim’in eli ayağı tutmaz  olur.. Bir başka acı çeker o yüce dağlar.. Azılı katil Fehmi Altınbilek, Ali Haydar’ı da, yoldaşlarını da yaşatmamakta kararlıdır. O’nu yaralı olarak bir Jeepin arkasına bağlar ve saatlerce karlar üzerinde sürükleyerek götürür ve o gün ölümsüzler  kervanına katılır Ali Haydar..

Yiğit önder İbrahim’in can yoldaşı Ali Haydar 1953 Dersim Mazgirt doğumludur. Yoksul bir aileden gelir ve öğrencilik yıllarında devrimcilerle tanışır. O mücadeleye atıldığı ilk günden itibaren egemenlere Dersim coğrafyasının yiğit savaşçı ruhuyla karşı durur, alçak gönüllü yüreğiyle hep ön saflarda yer alır. Boyun eğmezliği, halka bağlılığı, sağlam inancı ve arkadaşları için gözünü kırpmadan can verme kararlılığı ve özverisiyle yoldaş sıcaklığına denk düşen özellikleri, eşi zor bulunur bir kişiliği barındırır Ali Haydar’da.

Ali Haydar’ın bu ülkede  sürdürülen  özgürlük mücadelesinin  çok önemli kimliklerinden birisi olduğu gerçeğinin yeterince algılanamadığını, O’nun destansı kişiliğinin hak ettiği şekilde anılmadığını düşünüyorum..  

Düşmanına korku salan, halka ve yoldaşlarına inancını, saygısını asla yitirmemiş, insani değerlerden ödün vermemiş bu özgürlük sevdalısı yiğidin acısını yüreğimin derinliklerinde hissederek anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.

Erdal YILDIRIM

24 Ocak 2011

107041

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Erdal Yıldırım

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

Sayfalar