23 Haziran Seçimlerinden Akılda Kalanlar

23 Haziran seçimlerinden çıkarılacak pek çok ders var bizler için. Açık ki toplumsal-ekonomik durumu ve genel konjektürü iyi okumalıyız.
Bugün Türkiye’deki emekçilerin ve yoksulların yaşam standart Mısır, Mozambik gibi ülkelerdeki yaşam koşullarıyla aynı durumdadır. Türkiye’de faşist tek adam rejimi, ekonomik olarak büyük bir çöküşü yaşıyor.
17 yıllık iktidarları süresince ülkeyi getirdikleri bu durumda, kitlelerin, halkın örgütlenmemesi adına, ikinci bir Gezi İsyanı yaşamamak adına baskı ve şiddeti devreye sokmuştur. Özellikle Kürdistan coğrafyasında bu zulüm politikası daha katmerli uygulanmıştır.
Ekonomik olarak sıkışan iktidar, kibir, sefahat, lüks içinde yaşarken bütün ülkeye parmak sallayarak tüm toplumu yok saymaktadır. Böyle bir tablo içinde 23 Haziran sürecine girildi. 23 Haziran’da Türkiye’de ülkeyi yöneten klikler, kendi arasında ittifaklar gerçekleştirdi. Özellikle CHP ve İYİ Partinin ittifakı ve İmamoğlu’nun dili toplumda önemli bir karşılık bulmuştur.
Kardeşlik, barış, toplumsal dayanışma; israf, işsizlik ve yerel kaynakların halka sunulması şeklinde özetlenebilecek propaganda İstanbul seçmeninde çok ciddi bir karşılık bulmuştur.
Bununla birlikte kabul etmek gerekir ki seçimin en büyük galibi HDP’dir. Bu, Kürt seçmenin, Kürdistan coğrafyasında uygulanan faşizan baskıya verdiği bir tokattır. Öcalan’ın mektubu ve Osman Öcalan’ın TV’ye çıkarılması, AKP, MHP tabanında bir tepkiyle karşılandı.
Diğer yandan AKP’nin seçime iki gün kala Öcalan üzerinden oynamak istediği oyun Kürt seçmen nezdinde ters tepmiştir. 23 Haziran’da kazanan HDP ve Selahattin Demirtaş’tır.
23 haziran bu anlamda, Kürt ulusunu yok sayan egemenlere diğer yandan bizim dar kafalı solculara verilen çok güzel bir cevaptır. Kürt halkı buzdolabında bekletilen 10 yaşındaki Cemilenin hesabını, 7 gün sokakta bekletilen Taybet ananın, Cizre, Diyarbakır, Sur ve diğer Kürt şehirlerinde bodrumlarda katledilen onlarca gencin hesabını sormuştur.
Artık bu ülkede son sözü Kürtler söylemektedir.
Halk Korku Duvarlarına Güçlü Bir Darbe İndirdi
31 Mart ile 23 Haziran arasında o kadar uzun bir tarih dilimi de yoktur. Asıl olan ekonomik çöküntüdür. Ki bu o kadar büyüktür ki bugün görünen buzdağının en küçük bir kısmıdır. Gerçek enflasyon %35’lerdedir, yaklaşık 8 milyon arasında işsizlik vardır. Kapıda bekleyen zamlar, buldozer gibi halkın üzerine bir ölüm makinası gibi çökecektir.
Temmuz ayının sonuna kadar Dolar’ın 7 TL’nin, Euro’nun 8 TL’nin üzerine çıkması şaşırtıcı olmayacaktır. Sanayi girdilerinin yüzde 86’sını yurtdışından ithal eden bir ülkede üretim maliyetlerinin yüzde 30’u civarındaki artışı ihracatı gittikçe düşürecektir. Cari açık düşüyor diye sürekli söylenen aslında ihracatın durmasıdır.
Büyük bir ekonomik dar boğaz yaşanmaktadır.
Tek adam iktidarı aslında 31 Mart’ta sürekli beka derken aslında ‘beka’ yani ‘Belediye Kasası’ demek istemiştir. Yapılan korkunç harcamalar ile usulsüz ihaleler, cemaatlere, vakıflara derneklere aktarılan devasa paralar, iktidarın nasıl bir soygun düzeni kurduğunu göstermiştir.
Egemenler, kendi iktidarlarını devam ettirebilmek için tıkandıkları noktada kendi içinden birilerini, yeni alternatiflermiş, yeni bir umutmuş gibi sunmaktadır. Bu onların bu konuda ne kadar kendi derslerine iyi çalıştıklarının en iyi örneğidir.
“Her şey çok güzel olacak” denilen sloganının gerçek olması, her şeyin çok güzel olması açık ki bireysel mülkiyet ve sömürünün ortadan kalmasıyla ancak mümkündür. Bu söylem diğer partilerin halkı aldatmasının başka bir örneğidir.
Öte yandan 23 Haziranın bizim için en önemli yanı halkın korkuyu yenip yüzünü sokağa dönmesidir. Seçimden sonra yeni bir rüzgar bizi bekliyor. Bunu çok iyi görmeliyiz.
Halka dokunmayan, onun içinde olmayan, onların sofrasında ekmeği bölüşmeyen, acısı ve tatlısıyla onların hayatında olmayan hiçbir yapı, kurum parti bölünmeye parçalanmaya mahkumdur.
Halkın partisi halkla olur.
Örgütü Var Eden Kadrolardır
Bizler kendimize devrimci- komünist, Kaypakkaya’nın devamcıları diyenler için esas halka örgüt ve halkın örgütlenmesidir. Örgütümüz, toplumun her noktasında örgütlenmelidir.
KP insan vücudu gibidir. Bütün örgütlülüğü hücredir. Bu hücrelerin, kolların ve beynin çalışması için kan pompalaması lazımdır. Toplumun her nefesini partiye raporlarla sunmalıyız ki, beyinde, kalpte ona göre doğru kararlar ve yön tespiti yapabilsin. Aksi durumda toplumu ve hayatı anlamayan bir komünist partisinin rotası en sonunda burjuva kulvarı olacaktır.
Örgütü var edense kadrolardır. KP’nin kadrosu, toplumu öğrenmeye çalışan, analiz eden, kültür-sanatla ilgilenen, her şeyi sorgulayan, parti ve yoldaşlarına hesap veren bir politik birey ve kolektif akılla donatılmalıdır.
Kadrolarımız, her anlamda kurumsallaşma, yerel yönetimlerde iktidar olma, bugünü geleceğe kurumsal kimlikle taşıma ve yeni insan yaratmak konusunda hazırlanmalıdır.
“En güçlü iki savaşçı sabır ve zaman”dır!
23 Haziran seçimleri geride kaldı. Ama gerici-faşist tek adam iktidarının sebebi olduğu ekonomik krizin faturası halka çok acı reçeteler ve zamlarla halka kesilecektir.
23 haziran seçimleri sol-sosyalist devrimciler açısından önemli mesajlarla doludur. Her sürecin, büyük bir kayayı delen su damlacıkları misali sabırla örülmesi gerektiğini bir kez daha görülmüştür.
Su bulduğu her çatlaktan sızmalıdır. Her süreci, politik gelişmeyi, mahallelere gitmek, kitlelere dokunmak, onların yanında olarak asıl kurtuluşu göstermek için değerlendirmeliyiz.
Burjuva kliklerinin kendi arasındaki çelişkileri çok iyi görüp ona uygun politikalar ve çalışma tarzıyla halkın muhalefetini örgütlemeliyiz. Tolstoy’un dediği gibi “En güçlü iki savaşçı sabır ve zaman”dır!
Bu sabır bizlerde olmalı ki uygun anda zamanı geldiğinde zaferi kucaklayalım!
İstanbul’dan Bir Partizan
Son Haberler
Sayfalar

TC ve KDP’den sınır ötesi değil sınır içi operasyon
Ülkenin merkezi gündemi haline gelen ve tekrarlanan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) seçimleri, 23 Haziran günü sona ermiş olsa da sosyal ve ekonomik alandaki etkileri ile tartışılmaya devam ediyor. “Her şeyin güzel olacağına” dair sloganlarla E. İmamoğlu “kurtarıcı” ilan edilmiştir/edilmektedir. Bu durumun kitleler nezdinde, kendi içinde anlaşılır sebepleri olduğunun altını çizmek yerinde olur, zira 17 yıllık iktidarı ile AKP artık çürümüşlüğün, baskının, yozlaşmanın ve faşizmin bir numaralı adresi haline dönüşmüştür.

Her Şey Sosyalizmle Güzel Olacak!
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı (İBB) seçimlerini muhalefetin büyük bir oy farkıyla kazanması, faşist iktidarın siyasal krizinin derinleşmesinde daha da büyütücü bir rol oynadı.

İmralı’nın mesajı ne anlama geliyor: M. Ender Öndeş
Uzun yıllar özgür basın geleneğinde çalışmış biri olarak sanırım şunları söyleyebilirim: Kürt hareketi, ilk dönemlerinde daha yalın bir yapı olsa da, özellikle 2000’lerden sonra alanlar (kadın, gençlik, silahlı güçler, siyaset, vb.) esasına göre işbölümüne yönelmiştir ve bu alanlar arasındaki ilişki uzun süredir artık düz emir-komuta ilişkileri değildir.

Madımak'tan Mercana,Koray'dan Dursun'a-33ler'den 17 'lere
Biri henüz 11 yaşında, Pir Sultan Abdal’ın elinde dünyanın en güçlü direnç, bilinç ve isyan silahına dönüşmüş Bağlamasına, Semaha ve Türkülere sevdalı, 2 Temmuz 1993’te Madımaktaki 33'lerin en küçüğü Koray Kaya…
Diğeri yüzyıllardır özgürlük meşalelerinin yandığı, sefer edilip zafer elde edilemeyen Jar-u Diyar'a, Kaypakkaya’nın destanlaştığı Munzurlara, Zel Dağına, özgürlüğün diyarına giden, 17 Haziran 2005 Mercan Dağlarında kimyasal silahlarla katledilen 17'lerin en küçüğü Dursun Turgut..

mavrithalassa.com adlı sitenin Zinoyev-Topal Osman ''mektupları''na cevabımız
Doğruya Bakarken Eğriyi Görmek Ya Da Eğriye Bakarken Doğruyu Görmek
''Muhalefetin ( Zinovyev, Radek, Trocki ) en büyük hatası, Türkiye ve Çin arasındaki bütün bu farkları göremeyişinde, Kemalist devrimi toprak devrimi ile karıştırmasında ve hepsini ayırmadan bir sepete atmasındadır.'' Stalin
İlk önce şunu aklınızda iyi tutun;
RUSYA'DA İÇ SAVAŞ
7 Kas 1917 – 25 Eki 1922

Bir direniş destanı: Cezayirli Cemile
Cezayir, Kuzey Afrika coğrafyasında emperyalizme karşı belki de en çetin direniş dönemlerini yaşayan ülkelerin başında gelir. Anti-emperyalist direniş geleneğinin yanı sıra Marksist düşüncenin de Kuzey Afrika’ya yayılmasında önemli yerde duran Cezayir, emperyalizme karşı direniş geleneğinin Ortadoğu’da aldığı dini biçimler açısından kendisini ortaya koymuştur. Cihad algısı ile donatılmış bu anti-emperyalist direniş inancını ve ideolojisini büyük oranda İslamiyet’ten alıyordu.

Sedat Peker ve Cavit Özkaya: Yakın tarihin bir resmi: Hakkı Özdal
Malum işlerle iştigal eden Sedat Peker isimli şahıs, bayramın birinci günü İstanbul Karacaahmet Mezarlığı’nda eski arkadaşlarının mezarlarını ziyaret ettikten sonra, kendi tabiriyle ‘tam mezarlıktan çıkacak iken’, mezar taşında ‘Öldüler ama yenilmediler’ yazan bir devrimcinin kabri önünde de duruyor ve dua ediyor. Sonra bu sansasyonel anı, fotoğraflar ve bir notla kendi internet sitesinden duyuruyor.

Topal Osman seven Yeşil de sever: Ali Duran Topuz
Topal Osman da seferberliğe çağrıldı. Seçim kampanyasına. Önce iktidar partisinden Nurettin Canikli, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nu eleştirmek için andı bu milli servet değerinde olduğu anlaşılan ismi. Hiç altta kalır mı İmamoğlu, Topal Osman’a bağlılığını ilan ediverdi.
Tarihi bir figür bu Topal Osman, anlaşılan. Kapışılamayan bir figür.

Topal Osman üç halkın düşmanıdır,,,
Ekrem İmamoğlu'nun Giresun konuşmasında, “Topal Osman'ın Kurtuluş Savaşında Pontuslulara ve bu bölgeyi Pontuslulaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin bir benzerini şu anda biz torunları veriyoruz" söylemi, Topal Osman'ın kimliğiyle ilgili gerçeklerin açıklanması, Ermeni, Pontus ve Koçgiri'de katledilenlerin torunlarını incitmiştir. Bu bağlamda Topal ile ilgili gerceklerin kamuoyu ve biz Koçgirililer açısından detaylica bilinmesi kaçınılmaz olmuştur.
Kimdir bu Topal Osman?
Topal'ın Ermeni, Rum Pontus jenosidiyle Koçgiri katliamındaki rolü nedir?

Mayıs kızıllığında ‘71 kopuşu ve KAYPAKKAYA[*]
“Şelaleye Düşmüştür Zeytinin dalı;Celaliyim Celalisin Celali.”[1]
Mayıs ayı, devrimci hareket tarihimizin kızıl şafağıdır. Ona dair ne söylesek, daima eksik kalacaktır.
Kolay mı? Radikal bir kopuştan söz ediyoruz.
Sömürü sistemine karşı verilen mücadeleyi siyasal iktidarın fethedilmesine bağlayan tarihsel cürettir ifade ettiğimiz.

Birleşik mücadeleyi büyütelim; gerici-faşist partiler çözüm olamazlar!
Türkiye ve T. Kürdistanı coğrafyasının seçimlerle imtihanı bir türlü bitmek bilmiyor. Öncesinde “sopalı seçimler”de olmak üzere bu toprakların seçimle imtihanı Cumhuriyetin kuruluşu ile başlamış, ardından çok partili sistemle devam etmiş ve nihayetinde 2002 yılından bu yana biteviye emekçi kitlelerin önüne sandık konulmuş ve demokrasinin vuku bulması adına sandıktan çıkacak sonuçlara bel bağlanmıştır.