Salı Mart 25, 2025

Bizim keko, Mazlum (Nubar OZANYAN)

5 Nolu Zindan’da günler geçmek bilmiyor, işkencenin dozajı akıl almaz sınırlara dayanıyordu. Ağır işkence altında dayanamayıp itirafçılaşan ve ihbarcılaşanların sayısı artıyordu. Süreç, yıkıma ve ihanete doğru gidiyordu. Her yan umutsuzluk ve karamsarlık doluydu. Öldüresiye işkenceleri göze alarak bir merhaba, bir ses ve bir gülüş yollamak, o günün koşullarında direnişin ilk adımı oluyordu.

Mahkemelerin işkenceci, işkencecilerin ise yargıç olduğu bir dönemi yaşarken Mazlum Doğan arkadaş bir şeyler yapmanın yol göstericisi oldu.

PKK önder kadrolarındandı. İleri düzeyde Marksizm bilgisiyle donanmış, oldukça zeki bir devrimciydi. Yüreğinde güneş saklayan özgürlüğün yoldaşıydı. Katlanılması zor işkenceler, kabul edilmesi mümkün olmayan ihanetler karşısında her fırsatta bir şeyler yapma arayışının en güçlü yanıtı oldu, hem de bir Newroz gecesinde!

Devrim ve özgürlük onurunu yukarılarda tutma iddiasını güçlü taşıdığı için feda eylemini başkasından beklemedi.

Newroz ateşini bedeniyle tutuşturarak karanlığı parçaladı. En karanlık koşullarda öncülerin önce kendisini feda etmesi gerektiğini öğretti herkese. Gitmesi gereken en zor yere önce kendisi gitti. Hem bilgi dolu yaşamı hem de şehadeti devrimci bir ilke oldu. Özle sözün, iddiayla eylemin bir olmasını bir kez daha öğretti.

Mazlum Doğan arkadaşın bedeniyle tutuşturduğu isyan ateşi, 5 Nolu Zindan tutsakları üzerinde büyük bir etki yarattı. Derin bir iç sorgulamanın, hesaplaşmanın yolunun direnmek olduğunu bizlere gösterdi. Yol açmanın öncüsü, direnişin öğretmeni oldu. Devrimci bilgeliği kadar devrimci pratiğiyle de öğreten oldu. Aklını ve vicdanını yitirmiş zalimler önünde onurlu bir insanın asla kabul edemeyeceği teslimiyet karşısında yanan Newroz ateşimiz oldu.

Onun ölüm haberi biz 5 Nolu Zindan tutsakları üzerinde derin bir etki yarattı. İçimizdeki hüzün patlamaya hazır bir isyana dönüştü. 5 Eylül 1983 Amed Zindan isyanımız, Mazlum Doğan’ın anısını yaşatan devrimci sözümüz oldu.

Mazlum bende nedense sadece Kürdi yanıyla hatırlanmaz. Ben onu her hatırladığımda hafızamda ölümsüz devrimci kadrolardan Armenak Bakır canlanır. TKP-ML kadrosu, TİKKO komutanlarından Ermeni halkının değerli evladı Armenak…

Bu neden böyle bilemem. Ama bir bağlantısı vardır mutlaka. Belki de Kürt halkı için Mazlum Doğan ne ifade ediyorsa, Ermeni halkı için de Armenak Bakır benzer duygular uyandırdığı içindir. Armenak, Ermeni halkının fedai geleneğinin sürdürücüsü olmuştu. Tıpkı Mazlum Doğan’ın yaptığı gibi…

Mazlum Doğan’ın ablası Serap anlatıyor: 13 Mayıs 1980 günü Karakoçan’da “Kapıları kapatın!” diye bir ses duyulur. Mazlum’un babası kapıyı açar. Polislere ne olduğunu soracakken Armenak Bakır evlerinin önünde vurulur. Kebire Ana, koşarak cenazenin üzerine kapanır. “Oğlun mu?” diye sorarlar, “Oğlumdur” der.

Karakoçan’da bir devrimci (Armenak Bakır) ve Karakoçanlı bir genç (Mazlum Doğan) yaşamını yitirmiş. Kürt ve Ermeni halkının birleşen sesi köleliği utandırarak karanlığı parçalıyor. Sesleri sonsuza dek ezilenler tarafından duyulmaya devam edecek. Ölümsüz devrimcilerin anılarına saygı ve minnetle… 

5495

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar