Bizim keko, Mazlum (Nubar OZANYAN)

5 Nolu Zindan’da günler geçmek bilmiyor, işkencenin dozajı akıl almaz sınırlara dayanıyordu. Ağır işkence altında dayanamayıp itirafçılaşan ve ihbarcılaşanların sayısı artıyordu. Süreç, yıkıma ve ihanete doğru gidiyordu. Her yan umutsuzluk ve karamsarlık doluydu. Öldüresiye işkenceleri göze alarak bir merhaba, bir ses ve bir gülüş yollamak, o günün koşullarında direnişin ilk adımı oluyordu.
Mahkemelerin işkenceci, işkencecilerin ise yargıç olduğu bir dönemi yaşarken Mazlum Doğan arkadaş bir şeyler yapmanın yol göstericisi oldu.
PKK önder kadrolarındandı. İleri düzeyde Marksizm bilgisiyle donanmış, oldukça zeki bir devrimciydi. Yüreğinde güneş saklayan özgürlüğün yoldaşıydı. Katlanılması zor işkenceler, kabul edilmesi mümkün olmayan ihanetler karşısında her fırsatta bir şeyler yapma arayışının en güçlü yanıtı oldu, hem de bir Newroz gecesinde!
Devrim ve özgürlük onurunu yukarılarda tutma iddiasını güçlü taşıdığı için feda eylemini başkasından beklemedi.
Newroz ateşini bedeniyle tutuşturarak karanlığı parçaladı. En karanlık koşullarda öncülerin önce kendisini feda etmesi gerektiğini öğretti herkese. Gitmesi gereken en zor yere önce kendisi gitti. Hem bilgi dolu yaşamı hem de şehadeti devrimci bir ilke oldu. Özle sözün, iddiayla eylemin bir olmasını bir kez daha öğretti.
Mazlum Doğan arkadaşın bedeniyle tutuşturduğu isyan ateşi, 5 Nolu Zindan tutsakları üzerinde büyük bir etki yarattı. Derin bir iç sorgulamanın, hesaplaşmanın yolunun direnmek olduğunu bizlere gösterdi. Yol açmanın öncüsü, direnişin öğretmeni oldu. Devrimci bilgeliği kadar devrimci pratiğiyle de öğreten oldu. Aklını ve vicdanını yitirmiş zalimler önünde onurlu bir insanın asla kabul edemeyeceği teslimiyet karşısında yanan Newroz ateşimiz oldu.
Onun ölüm haberi biz 5 Nolu Zindan tutsakları üzerinde derin bir etki yarattı. İçimizdeki hüzün patlamaya hazır bir isyana dönüştü. 5 Eylül 1983 Amed Zindan isyanımız, Mazlum Doğan’ın anısını yaşatan devrimci sözümüz oldu.
Mazlum bende nedense sadece Kürdi yanıyla hatırlanmaz. Ben onu her hatırladığımda hafızamda ölümsüz devrimci kadrolardan Armenak Bakır canlanır. TKP-ML kadrosu, TİKKO komutanlarından Ermeni halkının değerli evladı Armenak…
Bu neden böyle bilemem. Ama bir bağlantısı vardır mutlaka. Belki de Kürt halkı için Mazlum Doğan ne ifade ediyorsa, Ermeni halkı için de Armenak Bakır benzer duygular uyandırdığı içindir. Armenak, Ermeni halkının fedai geleneğinin sürdürücüsü olmuştu. Tıpkı Mazlum Doğan’ın yaptığı gibi…
Mazlum Doğan’ın ablası Serap anlatıyor: 13 Mayıs 1980 günü Karakoçan’da “Kapıları kapatın!” diye bir ses duyulur. Mazlum’un babası kapıyı açar. Polislere ne olduğunu soracakken Armenak Bakır evlerinin önünde vurulur. Kebire Ana, koşarak cenazenin üzerine kapanır. “Oğlun mu?” diye sorarlar, “Oğlumdur” der.
Karakoçan’da bir devrimci (Armenak Bakır) ve Karakoçanlı bir genç (Mazlum Doğan) yaşamını yitirmiş. Kürt ve Ermeni halkının birleşen sesi köleliği utandırarak karanlığı parçalıyor. Sesleri sonsuza dek ezilenler tarafından duyulmaya devam edecek. Ölümsüz devrimcilerin anılarına saygı ve minnetle…
Son Haberler
Sayfalar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.

Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.