Perşembe Kasım 28, 2024

Bu açıklama o açıklama değil :Metin Ayçiçek

Tarihi açıklamayı” bekliyordum zaten. Her zamanki gibi, seçimlere beş kala bildik simalar sahne aldı. Bir eylem programından yoksun olan açıklamanın üstü, cafcaflı sahne dekorlarıyla örtülmüştü. Taraflar arasında kan uyuşmazlığının varlığı, baştan beri net bilinen tek bilgi idi. AKP+MHP+CHP yani Devlet Cephesi ile Kürt Özgürlük Hareketi ve ittifaklarından oluşan Barış ve Özgürlük Cephesi’ni, söz konusu on maddede ortaklaştırabilecek tek bir madde yok. İçerisine felsefe tarihinde her düşünce akımının girebileceği kadar geniş anlamlı; ete kemiğe büründürerek gerçekleştirilmesi en azından birkaç on yılda olanaksız bir metafizik soyutlukta; adım atmaya ilişkin eylem programları oluşturulamayacak kadar süslü ama anlamsız sözcüklerle karartılmış bir metinden somut programlar oluşturulamaz.

Yani ortada “tarihi bir açıklama” değil, “üç dört yıl önce anlamlı olan; ama yaşanan pratiğin sunduğu bilgi zenginliği içinde artık eskimiş, geçerlilik tarihini tüketmiş ve tam da seçimlere beş kala AKP’ye seçim propagandası malzemesi olabilecek yeni bir gerekçe üreten boş bir tekrardan başka bir şey yok. Örneğin ne demek “bu davet silahlı mücadelenin yerini demokratik mücadelenin alması için tarihi bir beyandır.” Bu davet 1994’de de Kuzey Kürdistanlı Örgütler Konferansı’nda da silahlı mücadeleyi bırakarak barışa ulaşabilmek için elinde mum, bir muhatap aramaktaydı. Sayın Öcalan’ın İtalya’da iken ilan ettiği 7 Maddelik Eylem Programı da aynı içerikle ve bütünüyle somut bir takvim ilan ediyordu. PKK tarafından uygulanan 9 ateşkes ya da çatışmasızlık kararının hepsinin gerekçesinde “silahla değil siyasetle sorunu çözmek” anlayışı vardı. Öcalan’ın tutuklanmasından sonraki 5-6 yılın çatışmasızlık halinde PKK’nin “silahla değil tartışarak çözmek” inadını görmeden hatırlamadan, hatırlatmadın, sanki “bu kafada barış yeni ulaşılan bir düşünce imiş gibi, yeni bir davet” söz konusu imiş gibi davranmak eğer bir cehalet değilse, büyük bir hatadır.

 “Tarihi açıklama” diye sunulan şey, aslında sayın Öcalan’ın 2013 NeWroz’unda okunan açıklamasının çok gerisinde, en iyimser tanımla, onun kötü bir tekrarı idi. “Barış Süreci” adıyla yaşananlardan sonra ortaya çıkan en önemli nokta, “devlet tarafından doğru değerlendirilememiş olan bu son yılların, aynı zamanda, başlangıçta var olan umutları da törpüleyip tüketen bir duyguya dönüştüğü” gerçeğidir. Bunun tek sorumlusu, süreci seçim kazanmanın aracı olarak değerlendiren AKP Devleti’dir. Ama artık bu oyunu kabul etmek de anlaşılabilir ya da kabul edilebilir bir siyaset tarzı olarak asla düşünülemez.

Söz konusu 10 madde benim için de çok büyük bir öneme sahip olsa da, bir seçim öncesinde bu tür soyut felsefi tartışmalar için zaman yoktur. Sonucu belirgin ve somut olan pratik adımların saat kaybı bile yaşanmadan derhal atılması gerekir. Örneğin Başmüzakereci olarak Öcalan’ın koşullarının, bütün halkların değişik kurumları ya da temsilcileri ile gardiyan baskısı olmadan özgürce görüşebileceği biçimde gerçekleştirilmesi hemen sağlanmalıdır. İmralı ile iletişimi gerçekleştiren üç kişilik İmralı ekibinin, bir müzakere grubu değil sadece iletişimde aracı olduğunun altı çizilerek, müzakereleri resmen sürdürecek müzakere heyetleri ve izleme (Üçüncü Göz) grupları derhal oluşturulmalıdır. Bunlar için Mart ayı bile gecikmiş bir tarihtir.

Kürt tarafının görevlerini gerçekleştirmeyen devlete yönelik yaptırım vaatlerini ertelemede sıkça kullandığı “Hükümet’e sunulan yeni bir şans” gibi tanımlar terkedilmelidir. Barış, bir hükümetin birinci görevidir. Ve eğer bu görev yapılmıyorsa, sadece o hükümeti teşhir etmek değil, aynı zamanda alaşağı etmek sorumluluğumuzdur.

Barış, karşılığında ödül istenebilecek bir ödün değil, bedel ödenmesi gereken bir zaferdir.


60642