Cuma Şubat 28, 2025

Dünyaya Barış Sosyalizmle Gelecek!

"Sömürüye, doğanın yok edilmesine, kadının kurtuluşuna, halklar arası düşmanlığa son verecek sosyalizm ve komünist toplum, kalıcı barışın da tek teminatıdır"

1 Eylül 1939, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı tarihtir. Savaş, Alman emperyalizminin Polonya’yı işgaliyle başladı. Hitler Almanya’sı Avrupa topraklarına, Balkanlar’a, nihayetinde Sovyetler Birliği topraklarına göz dikerek dünya imparatorluğuna soyundu.

Savaş, Avrupa başta olmak üzere büyük bir yıkıma neden oldu. 67 milyon insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası yaralandı, sakat kaldı. Yıkılmayan şehir neredeyse yoktu. Hitler, 6 milyon Yahudi’yi gaz odalarında katletti.

Stalin, 1929 dünya ekonomik krizinin atlatılmayacağını ve savaşın kaçınılmazlığını gördü. Savaş istemeyen ve bir savaş durumunda bunu kaldıramayacak durumda olan genç Sovyetler Birliği, 23 Ağustos 1939 tarihinde Hitler Almanya’sıyla bir “saldırmazlık paktı” imzaladı.

Hitler Almanya’sı, Sovyetler Birliği’yle yaptığı “saldırmazlık” anlaşmasına uymadı ve 1941 yılında Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Hitler, kısa sürede Sovyetler’i işgal ederek Alman bayrağını Sovyetler’de dalgalandırmayı hayal etti. Ancak Stalin önderliğindeki Kızıl Ordu ve Sovyet halkları büyük bir fedakarlık ve direnişle Stalingrad ve Leningrad’ı Alman ordularına mezar etti.

Geri kalan Hitler ordusu artıkları kaçmak zorunda kaldı ve nihayetinde 8 Mayıs 1945 tarihinde Kızıl Ordu, Berlin’de Hitler’i tarihin derinliklerine gömerek savaşa son verdi.

Sovyetler Birliği, dünya barışına katkı olması adına 1950 yılında savaşın başlangıç tarihi olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak kutlanmasını önermiştir.

Sovyetler’in tarihe geçen bu anlamlı gününü silmek ve unutturmak için Birleşmiş Milletler bu tarihi değiştirdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü”, “Uluslararası Barış Günü” ilan ederek, sözde dünya barışına katkı sağlamayı amaçladı. Her yılın 21 Eylül’ünde BM merkezinde “Barış Çanı” çalsa da bunun sadece bir sahtekarlık olduğu açıktır. Her 21 Eylül’de aslında “çan kimin için çalıyor” sorusuna verilecek en güzel cevap, “çan”ın emperyalistler için çaldığıdır.

Emperyalist-kapitalist bir dünyada barıştan söz edemeyiz. Böyle bir dünya, bugün söz konusu değildir. Sovyetler Birliği’nin 1 Eylül Dünya Barış Günü sembolikti.

Stalin, dünya üzerinde tek bir emperyalist ülke kalmayana kadar gerçek barışın gelmeyeceğini defalarca söylemiştir. Sovyetler, Çin ve diğer demokratik ve sosyalist ülkelerin “barış içinde bir arada yaşama” politikasının özü, enternasyonal dayanışma içinde dünya haklarının emperyalizme karşı verdiği savaşı desteklemekten ibaretti. Sovyetler ve diğer sosyalist ülkeler, kendilerine saldırılmadığı müddetçe, kimseye saldırmama politikasına uygun olarak “dünya barışını” savundular.

Dünyamız emperyalist sistemin acımasızlığıyla talan ediliyor. Savaş, yoksulluk ve açlığın tek sorumlusu emperyalist sistemdir. Emperyalistler işgal edemedikleri ülkelerde iç kargaşa çıkartarak, darbeler yaparak, ekonomik ambargo uygulayarak hegemonya kuruyorlar.

Dünyanın her coğrafyasında savaş ve işgaller devam ediyor. ABD emperyalizmi en saldırgan güç olarak 2003 yılında Irak’ı işgal etti. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı. Irak’ın tüm alt yapısı; hastaneler, okullar, yollar elektrik ve su şebekeleri yok oldu.

2011 yılından bu yana devam eden Suriye iç savaşında ölen yüz binlerce insanın yanında en az beş milyon Suriyeli göç etmek zorunda kaldı. Emperyalist işgal güçleri; Rusya, ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya Suriye’yi bölüşmek için buraya üşüştüler. Türkiye ise Yeni Osmanlıcılık hayalleriyle Suriye’de Kürt topraklarını işgal etti.

19 Mart 2011 tarihinde Fransa ve İtalya’nın işgal hareketiyle başlayan Libya iç savaşı, NATO desteğinde ABD, Fransa, Almanya’nın başını çektiği bloka karşı, Rusya’nın da dahil olduğu blok arasında Libya’yı paylaşım savaşı devam ediyor. Türk devletinin Yeni Osmanlıcılık hayalleri burada da devam ediyor.

Türk devletinin Kürt düşmanlığı, 97 yıldır aralıksız sürdü/sürüyor. Ülke içinde 15 bine yakın Kürt esir tutulmaya devem ediyor. Demokratik kurumlara dahi tahammülü kalmayan faşist diktatörlük, 50’nin üzerinde belediyeye kayyım atayarak gasp etti.

Suriye’de Kürt topraklarını işgal eden Türk devleti, binlerce insanı katletti. Irak Kürdistanı’nda Medya Savunma Alanları, neredeyse her gün Türk savaş uçakları tarafından bombalanıyor ve onlarca sivil insan yaşamını yitiriyor.

Gerillanın direnişi karşısında çakılıp kalan Türk ordusu, her gün yalan haberler yayarak “kahramanlık” gösterileri yapıyor. Koronavirüsün hızla yayıldığı Türkiye’de, faşist diktatörlük, Türkiye Kürdistanı’nı kendi kaderiyle baş başa bırakarak hiçbir sağlık hizmeti götürmedi. Türk devletinin barış ve kardeşliği bundan başka ne olabilir ki!

Ezilen ulus ve azınlıklar ve işçi sınıfı hiçbir zaman kendisini ezen, sömüren, katleden sınıf düşmanlarıyla barış içinde yaşayamaz. İki sınıf her zaman bir savaş ve çatışma içinde olmuştur. Bu sadece ülkemiz açısından böyle değildir, tüm dünya üzerinde ezilen halklar ve işçi sınıfı emperyalizm ve onların uşaklarıyla barış içinde yaşamamıştır.

Koronavirüsle emperyalist sitemin insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Çin’in Wuhan şehrinde çıkan virüsün bir anda dünyaya hızla yayılarak bir insanlık dramına dönüştüğü şu günlerde, sağlık sisteminin kâr üzerine kurulduğu bu sitemde milyonlarca insanın sağlık hizmetine erişemediği, yeterli besin maddelerini bulamadığı bu sistem içinde insanların barış içinde sağlıklı ve mutlu yaşamaları mümkün değildir.

Sağlık, barınma, eğitim emperyalist-kapitalist sistemin en fazla kâr ettiği alanlardır. Emperyalistler için insanların refah ve mutluluk içinde yaşamaları pek de önemli değil. Kâr gütmeyen hiçbir şeyi sistem insanlara sunmaz/sunmamaktadır.

Emperyalist-kapitalist sistemin bitmez kâr hırsı, doğanın da hızla yok olmasını getirdi. Ozon Tabakası’nın delinmesi ile baş gösteren hastalıklar, kuraklık ve canlı türlerinin hızla yok olmasından emperyalistler sorumludur. İnsan nüfusunun hızla çoğalması ile ortaya çıkan yeni ihtiyaçların bir bütün olarak bu düzen içinde çözülmesi artık söz konusu değildir.

Bu dünyada barış mümkündür! Emperyalizmin tümden yıkılıp yerine sosyalist bir dünya kurulduğunda ancak kalıcı bir barıştan söz edebiliriz. İnsanlık, barışla birlikte mutlu ve huzurlu bir dünyada yaşamaya başladığında toplumun ihtiyaç duyduğu barınma, beslenme, sağlık ve eğitimin yanında insanlar barışı tadacaklardır.

Sosyalizmin kısa ömrüne rağmen, bu dünyada barış için atılan adımların insanlık için umut verdiği görüldü ve yaşandı. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın devam ettiği süreçte, iktidarı ele geçiren Sovyet proletaryası savaştan çekilerek barış için önemli bir adım attı. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda 27 milyon insanını kaybeden Sovyetler Birliği, Hitler’i savaş dışı bırakıp, savaşa son vererek dünya barışı için önemli bir adım attı.

Bugün yeni bir emperyalist paylaşım savaşının çıkması ihtimaline karşı barış, savunulabilir. Bu, düzeni kutsamak anlamına gelmez. Haklı ve haksız savaş ayrımında emperyalist savaşlara karşı çıkarken haklı savaşlarla emperyalistlerin ve uşaklarının yer yüzünden yok edilmesiyle kalıcı bir barış sağlanabilir.

Dünya çapında sınıf mücadelesinin boyutu ve şiddeti her coğrafyada bir ve aynı olmamakla birlikte, anti-emperyalist mücadelenin umut veren bir şekilde yükseldiğini de görmek gerekir. MLM güçlerin Hindistan, Peru, Filipinler, Brezilya ve Türkiye’de verdikleri anti-emperyalist mücadele en doğru ve tek yoldur.

Anti-emperyalist mücadelenin genişleyerek ve daha güçlü verilmesinin şartları ve olanakları dünden daha fazladır. ICOR (Devrimi Parti Örgütlerin Uluslararası Koordinasyonu) anti-emperyalist mücadelede önemli bir yerde durmaktadır. Dünyanın değişik coğrafyalarından 70 parti ve örgütün üye olduğu ICOR, güçlendikçe anti-emperyalist mücadelenin daha da ileri taşınması şansı vardır.

O halde, yeryüzünde yaşayan yaklaşık 7 milyar insanın gerçek bir barış içinde olmalarının yolu sosyalizm ve komünist bir toplumla mümkündür. Sömürüye, doğanın yok edilmesine, kadının kurtuluşuna, halklar arası düşmanlığa son verecek sosyalizm ve komünist toplum, kalıcı barışın da tek teminatıdır.

kaynak:ozgurgelecek10.net

7717

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar