Salı Nisan 8, 2025

Farklılıkları ve Renkleri Tanımamak19. ve 20.Yüzyılın Siyaset Anlayışıdır-Dursun Ali Küçük

Yeni yıl vasıtasıyla Gürcistan cezaevinde tutsaklık koşullarında 2005 yılında yazdığım bu yazımı sizlere sunuyorum. Aynı zamanda kendi kendimle hesaplaştığım bir süreçti.

  “ Toplumlar devrimler ve evrimler yaşadılar. Radikalizmin belli zaman ve mekân içinde yararları olmuştur. Günümüzde ise klasik devrimler çağı kapandı, çok fazla radikalizm ya da öyle geçinmek zarar veriyor. Tahrip ederek üstünlük, egemenlik sağlamanın geçici bazı yararları olsa da uzun vadeli düşünüldüğünde zarar verici yanı daha fazladır. Kürtler zihniyet, siyaset olarak tahrip edici, ortadan kaldırıcı bir siyaset izleseler de bunu gerçekleştirme olanağı dışa karşı yoktur. O zaman dışa karşı gerçekleşme imkânı bulamayan bu siyaset tarzı Kürt toplumunun içine yönelerek daha çok Kürtlere, Kürt toplumuna zarar vermektedir.
                     
Kemalizm’in güncelleştirilmesinden yana olanlar, bir dönem kendisinden olanlara niye yaşama ve siyaset yapma hakkı tanımıyor? Eskiden bağımsızlık isteniyordu; özerklik, otonomi vb. İsteyenler işbirlikçi, hain olarak değerlendiriliyordu. Ulus-devlet, bağımsızlık görüş ve siyasetine göre diğer Kürt hareketleri değerlendiriliyordu. Şimdi bağımsızlık istenmiyor; federasyon ve özerklikte istenmiyor. Yani PKK Liderinin savunmalarında ve şimdiki PKK Programında Kürtler için her hangi bir siyasi statü yer almıyor. Kürt kimliği, kültürü tanınsın doğru olsa da bir siyasete oturmuyor. Anayasal vatandaşlık, özgür yurttaşlığa bir statü belirlenmediği sürece Türkiye yönetimi karşı çıkmaz. Programlar siyasi doğrultuyu ve talepleri belirler; taktik yapmaz.
                 
 Siyasette Kürt sorunu ve talepleriyle ilgili muğlâklık yaşanınca, niye eski siyasi kavramlardan vazgeçilmiyor. Tasfiyeciliğin tasfiye edilmesi, yani ortadan kaldırılması, objektif, sübjektif düşman, hain, işbirlikçi, ‘’ilkel milliyetçi’’ vb. Küçümseyici, yaralayıcı kavramlar, zihniyet ve uygulamadan vazgeçilmedikçe, bırakalım demokratik siyaset yapmak, demokrasiye bile giriş yapılamaz.
                   
Doğa renkler ve renkler uyumundan oluşuyor. Her çiçek farklı renkte açar. Bir bahçede bostanda meyve, sebzeler farlı çiçekler, farlı renklerde verirler, çeşitlilik doğal gelişmenin, doğanın bir özelliğidir. Farklı renk ve çiçekleri, verilen yemişleri ortadan kaldırmak ekolojik dengeyi bozar. Toplum ve bireylerde toplum mühendisliği yapılarak geliştirilmez. Toplum mühendisleri demokrasiye yönelmez. Her şeyi ben yaptım, ben kurtardım diyerek toplumun kurtarıcılarını yaratır. Kurtarıcı, kurtarıcıların kurtulmaya ihtiyacı vardır,  hep kurtarıcı geçinenler, halkın sivil toplum hareketlerine izin vermez, önlerini bağlar.
                       
Toplumun farklılıkları ölçüsünde farklı renkleri olmalıdır. Demokratik siyaset, demokratik kriterler, birey, insan hakları, temel hak ve özgürlüklerden yana olma, evrensel hukuk ve adalet vb. Ortak paydaları olmalıdır. Demokratik tarz, tek çizgi, tek doğru, tek görüş değildir. Farklı siyasetler, görüşler, partiler, örgütler, sivil toplum hareketleri, kadın hakları, sosyal ve ekonomik örgütlenmeler olmalıdır ve gereklidir de. Kendisini ifade etsin, etmesin toplumun renkleri vardır. Bunları bastırmaya çalışmak değil, ortaya çıkmasını sağlayıp demokratik bir yarış ve rekabeti esas almak önem taşıyor.
                  
Bunun için her parti ve örgüt ilkin kendi içinde iç barışı sağlamalı, içine yönelik şiddet tarzı hangi gerekçeyle yaparsa yapsın onaylamamak, desteklememek, hatta sessiz kalmamak gerekir. Partilerde de parti programı ve işleyişine kabul edip belli noktalarda farklı eğilim ve grupların olması günümüz siyasetinin bir gereğidir.
                
 İç barışını sağlamayan parti ve örgütler; Kürt parti ve örgütlerine, çevrelerine karşıda ulusal iç barışı uygulayamaz. Böylesi iddiaları olsa da gerçekleşmez; demagojik söylem olarak kalır.
                 
Kürt toplumunun barışı, hoşgörüyü, demokratik birliktelikleri, her rengin Kürt talepleri ve siyasetini ifade etme, örgütlenme hak ve yaşamlarından yana olmadıkça, egemen uluslu barış ve demokratik çözüm nasıl sağlanır?
                
İlkin Kürtler kendilerini düzeltsin, çağdaş ve demokratik dünyayla günümüz gerçeğine göre bağlar kursun, Ortadoğu’nun cemaatçi, toplumu her şeyin önünde, örgütü bireyin önünde, lideri parti ve örgütlerin önünde gören, sayan zihniyette kurtulsun; Toplumda demokratik tartışma, birbirine karşı saygılı olma, düşmanlıklara son verme ve azda olsa muhalif olanlara yaşam hakkı tanıma sağlansın!
                  
 Teşhir ve karalama yöntemleri son bulsun! Düşünceyi düşünceyle, siyaseti siyasetle eleştirme, tartışma kültürü otursun!
                    
İçine ve dışına yönelik, hangi gerekçeyle olursa olsun- ortadan kaldırma, öldürme, hatta burnunu kanatma yöntem ve uygulamalarına son verilsin!
                 
Karalama, kirli siyaset tarzıdır. Kim yaparsa yapsın hiçbir karalama, hiçleştirme tavırlarına destek verilmesin
               
Düşünce ve örgütlenme, her farklılığın kendisini ifade etme, yayma hakkına hangi biçimde olursa olsun müdahale edilmesin!
               
Farklı parti ve örgütlerin, hatta bireylerin görüş ve siyaseti ne olursa olsun, buna karşı saygılı olunsun. Seviyeli ve düzeyli, hatta pozitif eleştirilerin önde olması tercih edilsin.
               
Renkler ve renklerin toplumda tahrip edici değil, uyumundan yana olunsun.
                
Ötekinin özgürlüğü ve haklarını, kendi hakları ve özgürlüğünden daha fazla savunma esas alınsın!
        
Kürt sorununun çözümünün, tek bir renkle Gerçekleşmeyeceği, Kürt toplumundaki bütün renklerin katılımı ve çabasıyla sağlanılacağı hiçbir zaman gözden kaçırılmasın.
      
Toplum içinde hangi biçimde, kim tarafında yapılırsa yapılsın şiddet uygulamaya karşı olunsun!
        
Avrupa idamı çoktan kaldırdı. Türkiye’de koşular olsa da kaldırdı. Kürtlerde hangi partide olursa olsun idam ve infazların yapılmasına karşı durulsun!
       
Bireylere, vatandaşa karşı devleti savunmak nasıl anti- demokratik bir tutumsa, bireye karşı partileri, örgütleri ve toplumu savunmanında demokratik bir tutum olmadığı bilinsin!
      
Yüz kızartıcı suçlar hariç, düşüncelerinden, görüşlerinden dolayı kişilerin soruşturulması, tutuklanması, ayrıldığından dolayı vurulması, hangi biçimde olursa olsun farklı davranış ve eğilimlerin mahkûm edilmesi sona ersin!
     
Leninist-Stalinist parti-örgüt modelleri, ulusal-devletçi(milliyetçi ya da İslamcı olsun) otoriter- despotik parti ve toplum modellerinden, toplum mühendisliğinden vazgeçilsin veya buna karşı olunsun!
         
Daha çoğaltmak mümkün. Bunlara uyan, saygılı olan, yaşam ilişki ve davranışlarında uygulayan kişi, parti ve örgütler demokratik olurlar ve demokrasiyi geliştirirler. Siyaseti temiz ve açık olur. Siyasetin savunulur bir ahlaki olur o zaman. Bunları tanımayan, tanıyıpta uymayan, söyleyip yapmayan, demokrasi söylemlerini kendilerine uygulamayıp, demokrasiyi zaten uygulamayan despotik rejimlerin eleştirilmesi için salt kullananlar demokratik bir siyaset izleyemez, bunun tarzını ve ilişkilerini geliştiremezler.
         
Kürt toplumu olumlu- olumsuz yanlarıyla bir süreç yaşadı. Şimdi demokratikleşmenin kaçınılmaz yol ayrımına gelmiş bulunuyor. Bireyler partilere karşı feda edilmemeli. Ortadoğu’nun eskiden beri gelen, kronikleşen bu geleceğine son vermenin zamanı gelmiştir.
        
Avrupa’da özgür birey geliştiği için, reform, Rönesans ve aydınlanma ile eski zihniyet parçalanmıştır. Özgür birey, bireyler geliştiği ölçüde, buna dayalı sivil toplum, bunun parti, örgütlenmeleri geliştiği ölçüde demokratik ölçüler gelişmiştir.
        
Bireylerin partilere karşı kendisini savunma hakkı olmalıdır. Yâda bir partiye nasıl gönüllü katılıyorsa, farklı düşünmeye başladığı zaman, ya da katıldığı partinin daha ileri görüş ve davranışlar seçilemediğini görür ve inanırsa, gönüllü istifa etme, ayrılma hakkı olmalıdır.
      
Kürtlerde demokratik siyaset, katılım, açıklık, demokratik işleyiş ve yönetim tarzı hala ağırlıklı yanı oluşturmuyor. Bunun tartışmaları ve ön zeminleri oluşmuştur. Demokratik siyaset tarzı ve yaklaşımı hala azınlıktadır.
      
Demokrasinin bir evrim süreci vardır, Kürtler demokrasi sürecine girmeye başlamıştır, ama hala önlerinde zahmetli bir yol bulunmak tadır.
     
Kendi adıma siyasal parti ve örgütlere katılmayacağım. Şimdiye kadar Kürtlere hizmetim olmuştur. Gelinen noktada hiçbir partiden değilim. Fırsatım ve imkânlarım olursa bir aydın olarak birey olarak Kürtlere, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüne, Türklere, yakın halklara hizmet ederim. Evrensel değerler ve benzer içinde hizmet eder, çalışırım.
      
Demokratik siyaset, katılım, örgüt ve partilerinin gelişmesinden yana olurum.”

Tiflis cezaevi-Gürcistan-2005
Dursun Ali Küçük

74306

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar