Salı Nisan 1, 2025

Halil Gündoğan’ın Basılmamış Kitabı Üzerine

Devrimci kamuoyunun yakından bildiği gibi, Halil uzun yıllar (7+23) Türk devleti tarafından hapishanelerde esir tutuldu. Ve son 23 yıllık fiili olarak hapishanede tutulması, onu, sınıf mücadelesinin bir çok aktif görevinden alıkoymasına karşın, tüm zorluklara karşın, işçi sınıfının mücadele ve taktikleri konusunda teorik eserler vermesini engelleyemedi.

Halil, Türk egemen sınıfların hapishanelerde baskıcı uygulama ve devrimci-komünist tutsaklar üzerinde uyguladığı faşist devlet terörüne –tecrit, tek kişilik hücrede tutma, her türlü şiddete başvurma, kitap, gazete vb. basın ve yayınların verilmemesi, sık sık uygulanan ziyaret ve mektup alma ve gönderme yasakları, sağlık sorunları olunca doktora çıkarmama vb.- rağmen,  Markisist-Leninist ilkeler ışığında devrimci düşünce üretmeye devam etmiştir. O, işçi sınıfının en temel sorunlarını ele alma, inceleme, araştırma ve yanlış gördüklerini cesaretle eleştirme ve bunları ele alırken diyalektik materyalizmi uygulama yönteminden vaz geçmemiş, tersine, dogmatik ve subjektif küçük burjuva yaklaşımlara karşı mücadele etmiştir.

Halil, hapishane koşullarında toplam 10 eser ortaya çıkarmıştır. Ne yazık ki bunlar tam anlamıyla okurla buluşamamıştır. En geniş şekilde dağıtılan  Metris Firarını anlattığı “Metris’ten Munzurlara” ve “Dersim Dağlarında” anı kitapları. Ancak diğer inceleme ve araştırma kitapları okuyucuyla fazla buluşamadı. Bu Halil’den kaynaklı değil, kitapları basmaya pek yanaşmayan kesimlerden kaynaklandı.

Halil’in kitaplarını sırasıyla buraya almak istiyorum:

  1. Rota (basılmadı)
  2. Öcalan’ın Demokratik Cumhuriuyeti”i Kimin Cumhuriyetidir?
  3. Metris’den Munzur’a Bir Firarinin Öyküsü
  4. Kadın Sorunu Üzerine. İki Cins Arası tam hak Eşitliği ve Cinslerin Kendi Bedenleri Üzerinde Tassaruf Hakkı
  5. Mao Zedung Değerlendirmeleri Üzerine-1, Felsefi
  6. Mao Zedung Değerlendirmeleri Üzerine-2, Sosyalizmin Sorunları
  7. Mao Zedung değerlendirmeleri Üzerine-3, “Maoizm teorisi Üzerine”
  8. MKP’nin Tarihi Muhasebesi Üzerine
  9. Dersim Dağlarında
  10. MKP 3. Kongre Kararları Üzerinden ‘Türkiye ve Sosyalist Devrim Gerçekliği’

 

Halil, şimdi bu kitaplarının bir çoğunu kendi bloğuna PDF olarak koydu. Bu girişim, okuycuyla kitpaların buluşmasını sağlayacaktır.

Halil’in basılmamış birçok kitabı var. Bunlardan en önemlilerden birisi, MKP 3. Kongresi’ni değerlendirdiği;

MKP 3. Kongre Kararları Üzerinden ‘Türkiye ve Sosyalist Devrim Gerçekliği’” başlığı altında inceleme ve değerlendirme özelliği taşıyan çalışmasıdır. Bu çalışma 2014 yılında yapılmıştır.

Bu kitap altı yıl önce yazılmasına karşın, güncelliğini hala korumaktadır. Kitap yazıldığı yıl okuyucuyla buluşabilseydi, elbette sıcağı sıcağına daha verimli olurdu. Ancak, geç değil. Teorik bir eserin güncelliğini koruması, onun diyalektik yöntemi kullanmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Halil’in bu eserde, diyalektik yöntemi kullanmış ve ML ilkeler temelinde sorunlari ele almıştır.

Kaypakkaya geleneğinden gelenlerde, dogmatizmi aşamama, subjektif değerlendirme gibi bir ciddi sorun vardır. Bu Kaypakkaya’nın hatası değil, sonradan gelenlerin onu bir tabu olarak ele alması, dondurması ve gelişmesinin önüne set çekmesiyle olmuştur. Yani, Kaypakkaya’dan sonra diyalektik dondurulmuştur. Halil bu dogmatik ve eklektik anlayışların karşısında eleştirel olarak yer almıştır.

Buna ek olarak, eleştirilen konular, MKP tarafından hala savunulmaktadır. Bu da Halil’in ele aldığı konuların güncelliğini koruduğunu gösteriyor. Halil’in bu çalışması, verili durumda, bu görüşleri savunan örgütsel yapıların içinde bulundukları durumdan çıkış yollarına da işaret etmektedir.

MLM polemik, MLM eleştiri aynı zamanda yeniyi yaratma, eskiyi yıkıp yeniyi kurma ve ileriye hareket etme çabasıdır. Uzlaşmacı ve eleştirel olmayan yaklaşımlar, günümüzün modası; “ideolojiler özgür olsun” ya da “ideolojiler arasında ayrım yapılmasın” burjuva ideolojisinin küçük burjuva versiyonları olarak işçi sınıfı saflarına sokulmasıdır.

Halil’in bu kitabı, salt bir MKP eleştirisi olarak görülmemeli, aynı zamanda bir çok önemli temel teorik sorunlarda TKP/ML eleştirisi olarak ele alınmalıdır. Halil bunu da özellikle belirtmektedir.

Halil, bu geniş -247 PDF sayfası- çaplı çalışmasında, bir çok konuyu ele almıştır. Ülkede kapitalizmin gelişmesi, emperyalizmin niteliği, proletarya diktatörlüğü, halk devleti, sosyalist devlet, devrimci durum, devrimin taktikleri, devrimin niteliği ve MKP 3. Kongresi’nin ele aldığı konularının önemli bölümlerini ele alıp değerlendirmektedir.

Ben burada, Halil’in ele aldığı konulara tek tek değinmeyeceğim. Buna gerek yok. Çünkü amacım; bu kitabın kısa tanıtımını yapmaktır. Okuyucu, Halil’in yaklaşımlarının nasıl olduğunu, okuyunca kendisi görecektir.

Örneğin bugün Koç’ları, Sabancı’ları, Doğuş’ları, Zorlu’ları, Eczacıbaşı’ları, OYAK’ları, Ülker’leri, ve daha pek çokları artık dünün sıradan – basit acenteleri, komisyoncu kompradorları değiller. Bunların her biri kendi çapında uluslar arası sermayedarlar grupları arasında yer alan büyük tekelci sermayedarlardır. Ve bunlar gerek otomobil, gerek beyaz eşya ve gerekse gıda, tekstil ve inşaat sektörü ve daha bir çok sahada ortaklıklar şeklinde kendi sermayeleriyle varlık gösteren/gösterebilen, söz ve karar sahibi olabilen birer aktör gerçekliğindedirler. Dolayısıyla da olgu ve nesnel gerçekler baz alınarak o eski ezberci söyle ve değerlendirme kriterleri terk edilmek zorundadır.“ PDF, sf. 43-44

Halil, bu yaklaşımların yanında MLM ile revizyonistler arasında temel bir sorun olan;

“Proletarya diktatörlüğü mü”, “halkın devleti mi” sorununu da ele almakta ve MKP’nin “halkın devleti” revizyonist anlayışını değerlendirmektedir.

Bitirirken, belirtmeyi zorunlu görüyorum. Elebette, Halil ile bir çok konuda farklı düşünüyoruz. Örneğin Mao değerlendirmesine olduğu gibi. Ancak, bunlar sorunlara eleştirel yaklaşımı engellemez. Özellikle dogmatik yaklaşımı bir ilke haline getirerek, sınıftan uzaklaşarak marjinalleşen anlayışlara karşı mücadelenin geliştirilmesi ve bu konuda diyalektik yöntemin kullanılarak aşılması çabaları desteklenmeli ve alkışlanmalıdır.

Okuyucu, Halil’in bu kitabını okurken, kendisine yeni şeyler kattığının farkında olcağı gibi, aynı zamanda, sınıf mücadelesini işçi sınıfı lehine daha ileri taşımada bir basmak oluşturacağını da görecektir.

Not: Halil Gündoğan'nın kitapları bu adresten okunabilir:

http://halilgundogan.blogspot.com/search/label/PDF Kitaplar

6693

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar