Salı Mayıs 21, 2024

Harekete Geç, Kavganın Öznesi Ol

Zorluk ve fırsatların iç içe geçtiği bir süreçten geçiyoruz. Ortaya çıkan fırsatlardan yararlandığımız oranda bu zorlukları aşabiliriz.

Bugün geniş yığınlarda iktidara karşı tepkinin giderek artması, değişim için yüksek sesle dile getirilen itirazların-soruların çoğalması sınıf savaşımını geliştirme bakımından fırsatlar içermektedir.

Böylesi dönemlerde devrimci pratiklerde beklemeci, ertelemeci tutumlar kabul edilemez. Aksine “bekleme, harekete geç” veya “izleme, parçası ol” şiarı tüm öznelerin parolası olmalıdır. Zorluklarla mücadele etmekten kastettiğimiz tam da budur. Ve bütün bunlar devrimci müdahaleye, kolektifin bir parçası olmaya işaret ediyor. Bütün bunlar enerjimizi birleştirmeye, geniş yığınlarla yürümeye işaret ediyor.

Gelinen aşamada Türkiye coğrafyasında var olan ekonomik, siyasal durumu, yaşanan toplumsal yozlaşmayı-çürümeyi anlatmak tek başına yetmiyor. Bu durumu geniş yığınların bir bölümü de yaşayarak görüyor. Aslolan bu tabloyu değiştirmeye dönük ortaya konulacak devrimci çabadır. Yani sessizliğe ses olmaktır. Eğer söylem ve eylemlerimizle bu sese süreklilik kazandırırsak, arayış içinde olan yığınlar çağrılarımızı daha ciddiyetle dinler. Çünkü ilerlemenin ön şartı, yığınlarla temas kurmaktır; onların sevgi ve saygısını kazanmaktır. Ve tüm bunlar iktidarın yürütmüş olduğu baskı, sömürü ve zulüm politikalarına karşı sergilenecek başeğmez, militan bir duruşla kazanılabilir. Ve bugün pratik sahada yaşanan birçok yetersizliğin nedenini de burada aramamız gerekir.

Keza kitle çalışması, eğitim ya da propaganda-ajitasyon faaliyetleriyle sınırlanamaz. Dahası hiç kimse bu sınırlı çabayla geniş yığınları harekete geçirip savaştıramaz. Savaşçı bir kimlik, devrimci eylemlerle, dişe diş mücadeleyle kazanılır.

Devrimci eylemin sürükleyici, örgütleyici gücünün sırrı burada yatıyor. En güçlü propaganda, eylemin kendisidir. Kolektifimiz de eylemleriyle vardır. Tüm devrimci özneler bu süreçlerle birlikte değişir, dönüşür ve çelikleşir. İdeolojik arınma, mücadeleyi geliştiren, yeniyi yaratanlarla tüketenlerin ayrışması da bu militan pratiklerle sağlanır. Bunların olmadığı yerde ideolojik arınma, kadrolaşma, militanlaşma söylemleri boşlukta kalır.

Kitlelerin harekete geçirilmesi, devrimci eylemlerde sürekliliğin sağlanması örgütle, örgütlenmeyle olur. Dolayısıyla tüm devrimci çalışmalarımızda bu sorun kilit bir sorundur. Bu yönlü görevler dönemsel değil, sürekliliği sağlanması gereken görevlerdir. Tabi ki derme-çatma bir yapıdan söz etmiyoruz. Tam tersine kolektif aklı kullanan, söylem ve eylemde uyumlu olan dinamik bir yapıdan söz ediyoruz.

Kitle çalışmasında başarı elde etmenin yolu, böylesi dinamik bir yapının varlığıyla mümkün olur. Dolayısıyla kitle çalışmasına dair ortaya konulan her görevin başarısı var olan örgütsel mekanizmanın durumuyla bağlantılıdır. Dahası bunlar iç içe ve birbirini tamamlayan olgulardır. Kitle çalışmasında ileriye doğru yapılan her plan beraberinde “hangi örgütle”, “hangi önderlik tarzıyla” sorusunu getirir. Bu sorunun yanıtı ideolojik, siyasal, örgütsel kapasiteyi ve sorgulamayı içerir. İdeolojik hastalıkları somut pratikler üzerinde ele alarak tartışmanın tarihsel önemi ve anlamı da burada yatıyor. Çünkü, yapılan her yanlış, yerine getirilmeyen her görev ancak ideolojik eksenli bir müdahaleyle-sorgulamayla düzeltilir.

Devrim kitlelerin eseridir” söylemi tarih tecrübelerle ortadadır. Bu konuda Stalin şunları söylüyor: “Bir kural olarak kabul edebiliriz ki, Bolşevikler, geniş halk yığınlarıyla bağlarını korudukları sürece, yenilmez olacaklardır. Ve tersine, Bolşevikler, yığınlardan uzaklaştıkları ve yığınlarla olan bağlarını yitirdikleri an, bürokratik pasla örtüldükleri an, bütün güçlerini kaybedeceklerdir.”

Şu açık ki, kitlelerden kopuk, kitleleri hedeflemeyen her çalışma, her türlü ideolojik yozlaşmaya açık hale gelir. Kitlelerden öğrenmeyen, kitlelerin sorunlarıyla yüzyüze gelmeyen her hareket, kendi dar sorunlarıyla boğuşmaya mahkumdur. Çünkü kitlelerle buluşmak aynı zamanda tarihsel bir sorumluluk almaktır. Olay ve olgular karşısında bu sorumluluğun bilinciyle hareket etmektir. Tüm bu gerçekler ışığında güncel bağlamda da devrimde kitlelerin rolü ve kitle çizgisi vb. sorunları ele alarak tartışma, bu yönlü bir bilinç sıçraması yaratma göreviyle karşı karşıyayız.

2185

Pusula

Pusula

Son Haberler

Sayfalar

Pusula

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar