Çarşamba Kasım 27, 2024

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

Aradan 37 yıl geçse de Hazan ayı kan ve öfke dolu olduğu kadar direniş günleri olarak devrimci hafızamıza yazılmaya devam edecektir. Hazan ayı, tanımı ancak özgürlük savaşçıları tarafından yapılabilecek olan yoldaşlık sevgisinin ve onlara olan bağlılığın adıdır. Ömrümüzün hazanları olan yoldaşlarımız geride derin bir boşluk bıraksalar da bizlere kolay kolay sahip olamayacağımız devrimci bir direniş ve savaş geleneği bırakıp yürünecek bir devrim yolu açtılar. Onların ayak izlerine basarak direniş mevzilerini büyütüp, sarılacağız ideallerimize ve ilkelerimize.

Her türlü sömürü ve zulüm, her türlü adaletsizlik ve haksızlık var olduğu sürece faşist diktatörlüğün her şeyi darbeledeği herkesi hırpaladığı ülke gerçekliği bizlere direnme ve savaşma hakkını veriyor. Her boşluk bizlere devrimci görevlere dört elle sarılma, kararlılık ve yenilmezlik iradesi, kazanma sorumluluğu yüklüyor.

Kolay mı Mehmet Demirdağ gibi önder bir yoldaşın boşluğunu doldurmak? Kolay mı Zeki Uygun, Ünal Küçükbayrak, A.Rıza Boyoğlu, Mehmet Kemal, İbrahim Polat gibi öncü kadroların yerini doldurmak? Kolay mıdır Rıza Sökmen, Hüseyin Tosun gibi komutanların boşluğunu yaşatmamak? Kolay mıdır Kamile Öztürk, İsmail Doğan gibi partisine son nefesine dek bağlı kalmayı ilke edinmiş yoldaşlar gibi olabilmek? Elbette bunların hiçbiri sıradan bir çaba sıradan bir fedakarlık ortaya konup, sıradan bir çalışma ile başarılamaz. Devrimin tarihsel yükünü omuzlayan yoldaşlarımız kolay olmayanları başarmak için yaratılmışlar ve kolay olmayan bir savaşımın öncüleri olmuşlar. Büyük bir adanmışlık, büyük bir emek sınırsız bir fedakarlık ortaya konmadan, yenilmez bir inanca ve mücadeleye sahip olunmadan bütün bu kolay olmayanlar elbette başarılamaz. Bundandır ki, proleter devrimciler her daim özel türden insanlar kategorisinde yer alır. Çünkü onlar devrim denilen mayayla yoğrulup zorluklar içinde hünerli elleriyle geleceği yoğuranlardır.

12 Eylül’ün en ağır işkenceli günlerinde sır vermeden 12 Eylül’ün zulüm dolu zindanlarında baş eğmeden direnen, düşman kuşatması altında diz çökmeden elde kırmayla savaşarak son nefesini verenlerdir. Son nefeslerinde bile devrim ve parti sloganlarıyla yıldızlara uzananlar insanlığın ve özgürlüğün en onurlu isimleri olmaya devam edecektir.

Daha bedenlerindeki işkence yaraları iyileşmeden, sevdiklerine merhaba bile diyemeden dağların yolunu tutup yoldaşlarıyla birlikte gerilla savaşının zorlu patikalarında yürümek proletarya partisinin mutlak yerine getirilmesi gereken devrimci görevlerini üstlenerek savaşmak ancak III. Konferans delegesi yoldaşlarımıza yakışırdı. Ve onlar kendilerine en fazla yakışanları en iyi şekilde yaptılar.

Yüksek düzeyde bir kararlılık zorluklar karşısında yenilmez bir iradeye sahip olanlar ancak imparatorları ve paranın tanrılarını alaşağı etme cüretini gösterebilirdi. Proletarya partisinin yedi değerli kadrosu bunu en iyi başaranlar oldu. Ağır sömürü koşullarının yaşatılmak istendiği, hukukun, adaletin, demokrasinin kırıntılarının bile bırakılmadığı günümüzde her zamankinden daha fazla demokratik halk devrimi ideallerine tutunup devrimci görevlerimize sarılacağız. Dün ve şimdiye dek ne yaptıysak, nasıl çalıştıysak bugün ve şu an her şeyden daha fazlasını, daha iyisini yaparak daha çok çalışarak sonuç alıcı başarılı pratiklere imza atmalıyız. Mutlak başarıya kilitlenerek mührümüzü sınıf savaşımının en sert en zorlu yasalarının bağrına basmalıyız.

Yokluk ve yoksulluğun kabul edilemez resminde özgürlük ve kurtuluşumuzun amacını aramalıyız. Zulüm çarkında direniş ve savaş gerekçelerimizi aramalıyız. Her arayışımız mutlak olarak bizleri demokratik halk devriminin heyecan ve coşku dolu zorlu günlerine götürmeli ve serüven dolu devrimine katmalıdır. Ölüm, direnişimizin önünde, zorluklar ise mücadelemizin önünde diz çökmelidir. Her yokluk, direniş ve mücadele hakkı doğurur.  Boş kalan, yerine getirilmeyen her görev ise mutlak yapılması ve yerine getirilmesi görevler olarak kabul edilmelidir.

Önder kadrolarımız, seçkin yoldaşlarımız kahraman savaşçılarımız yaşamlarıyla okunacak devrimci notlar, savaş pratikleriyle geride fazlasıyla yazılacak devrim ve özgürlük romanları bıraktılar.

Hazan şehitlerinin çoğunluğu zindan çıkışlıdır. Bir avuç yürekli ve gözüpek proletaryanın bilinçli öncüleri faşizmin uçurumlarla dolu sarp kayalarında birbirlerinin ellerini tutarak ölüme inat yürümeyi başarmışlardır. Örnek alınması gereken en anlamlı nokta burasıdır. Kaçkınlığın, yılgınlığın ve ihanetin kol gezdiği dönemde, faşist saldırganlığın herkes üzerinde korku saldığı günlerde partilerinin en zorlu sürecinde devrim ve sosyalizmin görevlerini üstlenmek kelimelerle anlatılacak kadar kolay olmadığı bir gerçektir. Başarılamayanı başarmak, yürünülmesi zor olan yürümek büyük korku ve tehlikelerin olduğu düşünüldüğü günlerde tanımı zor olan engellerin olduğu anda devrime ve ideallerine sarılmak… Hazan şehitlerimizden örnek alınması, pratiklerinden çıkarılması gereken en büyük ders budur! Bir avuç insan, çıplak elleriyle paranın ve zulmün tanrılarını gökyüzünden aşağıya indirme cüretini kuşanıyor. Ellerinde kırmayla NATO’nun beşinci büyük faşist ordusuna kafa tutuyor.

Zeki Uygun

Proletarya partisinin değerli kadrosu olan Zeki Uygun yoldaşın yaşamı her yönüyle örnekti. Yaratıcılık, çalışkanlık, inisiyatif, davaya sarsılmaz bağlılık, komünist azim ve mücadele ruhu örnek alınacak en belirgin özellikleriydi. 12 Eylül’lü işkenceli günlerde direnerek, komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın sır vermeme geleneğini sürdürerek devrim idealine bağlı kaldı.

Her alanda ve anda öncü kadro rolünü oynayarak partisinin en zorlu sürecinde görev üstlendi. Örgütünü, merkezi görev olarak tespit edilen gerilla savaşı içinde inşa etmek için büyük fedakarlık gösterdi. Öncü kadrolardan beklenen ve istenen her sorumluluğu layıkı ve hakkıyla yerine getirmeye çalıştı. Kitlelerin içinde ve gözü önünde gerilla savaşının ortasında ve önünde yer alarak diktatörlüğe meydan okudu. Bundandır ki Zeki Uygun ve yedi delege yoldaş en fazla saygı ve sevgiyi hak edenler unutulmayanlar safında yer aldılar.

Zeki yoldaş, önderlik gibi can alıcı soruna da kendisine yakışır bir tarzda yol gösterici bir rol oynadı. Tarih ve devrim bilimiyle kendini donattı. Savaş ve örgüt bilimiyle kendini her gün özeleştirinin ateşinde eğitti. Korkunun ve sorunların üzerine gitmekten geri durmadı. Gerçeğin gözünün içine bakmaktan çekinmedi. Emeğin ve savaşımın dönüştürücü ve eğitici bilinciyle önderlik yaptı.

Ünal Küçükbayrak

Urfa-Viranşehirli olan yoldaş, çocukluğunda tanışır faşist Türk devletinin zulmüyle. Çocukluğunda tanır yoksulluğu ve emeği. Feodalizmin ağır gerici kuşatmasına ve faşizmin zulmüne derin bir kin duyar. İstanbul’da bir terzide çalışırken proletarya partisiyle tanışır. Kısa sürede atılganlığı gözünü budaktan sakınmayan cesaretiyle ve öncü duruşuyla öne çıkar. Olgun oturmuş devrimci kişiliği, devrimci atılganlık ve coşkusuyla örnek bir partili olur. Girdiği her pratikte başarılara imza atar. Düşmanın korkulu “Kürdo”su olur.

Diğer öncü yoldaşlar gibi Davutpaşa, Sultanahmet, Sağmalcılar ve Metris hapishanelerinde direngen, boyun eğmez inançlı ve kararlı tavrı tüm yoldaşları ve devrimci dostları üzerinde haklı bir saygınlık yaratır. Zindan tutsakları üzerinde tartışmasız bir sempati yaratır. Öncü duruşu ve pratiği dışarda olduğu gibi zindanda da tartışılmazdır. Ünal yoldaş yaşamı boyunca granitten bir kaya yücelerde dalgalanan bir kızıl bayrak olmayı başarmış öncü bir kadro rolünü oynamıştır.

Ali Rıza Boyoğlu

Erzincan-Refahiyeli olan yoldaş, yoksul bir Kürt ailenin evladı olarak dünyaya gelir. Çocukluğunda Dersim ve Koçgiri direniş ve katliamların canlı anılarıyla büyür. Düşünce dünyasından önce duygu ve hayal dünyası zulme meydan okur. İşçi olan yoldaş sınıf içinde devrimci faaliyet yürütür. Süreç içinde doğal bir işçi öncüsü olur. Bölgedeki sivil faşist güçlerin hedefi durumuna gelir. Ali Rıza yoldaşın aktif katılımıyla bölgedeki faşist odakları dağıtılır. Faşistlerin bölgedeki faaliyetini felce uğratılır.

Yoldaş sadece faaliyet yürüttüğü semtte ve fabrikada değil aynı zamanda iş yeri temsilcisi olarak sendikal alanda çalışmalarda öncülük yaparak zengin tecrübe ve birikim aktardı kolektifine. Kısa sürede düşmanın dikkatlerini üzerine çeken yoldaş, 1980 yılında gözaltına alınır, ağır işkencelerden geçer. İşkenceciler yoldaşın kararlı direnişi karşısında diz çöker. Alemdağ, Metris ve Sağmalcılar zindanlarında kalır. Özgürlük mahkumları onu direnişinden ve kararlılığından iyi tanır. Zindanlarda ilkeli tutarlı tavizsiz duruşu diğer devrimci örgütler üzerinde ciddi bir etki bırakır. Ve zindanda tutsakların birliklerinin yaratılmasında ileri bir ol oynar. İşkencehanalerde, zindan ve mahkemelerdeki tavizsiz duruşu devrim ve sosyalizm ideallerine son derece bağlılığı onu öncü bir kadro yapması için yeterli gerekçeler yapar.

1986 yazında tahliye olunca soluğu dağda, yoldaşlarının yanında alır. Yılgınlığın boy verdiği süreçte proleter bir devrimcinin ne yapması gerektiğinin en anlamlı örneğini gösterir. Gecesini gündüzüne katarak partisinin ideolojik-politik sorunlarının aşılması yönünde can bedeli bir mücadeleye girişir. Silah elde son nefesini verinceye dek devrim ve komünizm ideallerine, proletarya partisine sadık kalmanın en örnek davranışlarını gösterir.

Mehmet Kemal Yılmaz

İsmi gibi kendisi de mücadeleden yılmayan düşman karşısında direnmekten geri durmayan bir yoldaştı. Can yoldaşımızın kararlılığını ve gözüpekliğini dostta düşman da iyi bilir. Yoldaşımızı birkaç satırla anlatmanın mümkün olmadığı bir gerçektir. Yılmaz yoldaş proletarya partisinin adına yakışır bir üyesi ve yetkin bir kadrosuydu.

İbrahim Polat

Malatya-Kürecikli yoksul bir Kürt ailenin evladı olarak gözlerini dünyaya açtıktan bu yana ulusal ve sınıfsal baskılara maruz kalarak büyüdü. Zulmün ne demek olduğunu çocukluk yıllarında tanıdı ve yaşadı. İbrahim Kaypakkaya yoldaşın gerçekleştirdiği ihbarcı Muhtarı cezalandırma eyleminde yardımcı olur. 1973 yılında yurtdışına çıkar. PDA revizyonizmine karşı mücadele verir. Kendini sürekli geliştirip yenileyen, yurt dışı faaliyetlerinin en önünde yer alır. Polat, güçlü inançlı bir kavga insanıydı. Kitlelerin sevip saydığı öncü bir devrimciydi. Yurtdışında demokratik kitle örgütlerinin yaratılmasında büyük bir rol oynar. Dersim-Ovacık Hürmük mezrasında düşman kuşatmasına karşı kararlıca direnir. Fedakarlığın, alçakgönüllülüğün, başeğmezliğin onurlu ismi olur.

Hüseyin Tosun

Hüseyin yoldaş Dersim halkının tüm yoksul evlatları gibi hoyratça bir zulmün kanıksanmış tüm hallerini yaşamış direniş ve boyun eğmeyen hikayeleri hafızasına kazımış korkusuz bir devrimci gibi iz bırakmıştır, yoksul halkın bilincine. Diyalektiğin temel yasalarını düşünce dünyasında olduğu kadar duygu dünyasında da en keskin şekilde yaşatandı. Düşman karşısında son derece amansız halk ve yoldaş vedalaşmalarında duygusal bir çocuk halini yaşayacak kadar duygusaldı.  Bir derviş gibi Dersim dağlarını gezerken halkın sevgisini kazanmış bir Yılmaz olur. Son derece atılgan ve gözüpek olan yoldaş benliğinde son derece değerli devrimci özellikleri yaşatan bir komutandı. Seçkin bir Partizan gibi yaşadı ve savaştı.

Gerilla örgütlenmelerinde hem komutan hem de siyasi komiser görevini birlikte gerçekleştirmiştir. Engin bir kavrayışa güçlü bir mücadele azmine sahipti. Sorunları çözmede engelleri aşmada örnek bir yerde durdu. Olgun, ikna edici eleştiri ve özeleştiride tutarlı güven verici bir duruşu vardı. Gerilla gücünün gerçekleştirdiği birçok eylemde bizzat yer aldı. İyi bir komutan olduğu kadar iyi bir örgütçüydü de.

Rıza Sökmen

Halk ordusunun korkusuz komutanı olan Rıza Sökmen yoldaş kısa yaşamında büyük değerler yaratmasını bilen bir yoldaş oldu. Dersim halkının sevdiği bağrına bastığı Rıza yoldaş bölgede partisinin ve gerilla gücünün örgütlenmesinde ileri bir tol oynadı.

Yoldaşlığı ve komutanlığı herkese güven yerdeydi. Rıza ile yoldaş olmak onunla birlikte savaşmak bir ayrıcalık ve bir farklılıktı. Düşman kuşatmasında gösterdiği cesaretli duruş bugüne dek Dersim halkının ve Partizanların hafızasında canlı yaşamaktadır. Olunacak ve savaşılacaksa Rıza Sökmen ve Hüseyin Tosun yoldaşlar gibi olmak gerek. Dersimin bu fedakar ve emekçi yoldaşımız diğer delege ve savaşçı yoldaşlar gibi tarihi çıplak elle yapma savaşımında örnek alacağımız bir yoldaş olarak devrimci hafızamızda her daim yaşayacaktır.

Kamile Öztürk

Çorumlu olan yoldaş proletarya partisiyle Ankara’da tanışır. Çukurova bölgesinde kolektifin işçi faaliyeti içinde görev yapar. Devrimci bir görevi gerçekleştirirken düşman pususunda düşer. Ağır işkenceler maruz kalır. Kadın kimliğine ve bedenine yönelik işkencelere karşın başı dik bir direniş sergiler. Düşman mahkemelerinden faşizmi ve işkencelerini teşhir eder. Faşizmi yargılayan direngen duruşu kadın özgürlük mücadelesinde değerli ve anlamlı bir yer kaplar.

Kısa süreli zindan mücadelesi sonrası diğer zindan çıkışlı yoldaşları gibi yönünü dağlara verir. Daha ilerde ve ön mevzilerde savaşma istek ve kararlılığı yoldaşlarına büyük güven verir.

Gerilla alanında kadın özgürlük mücadelesinde örnek bir duruş sergileyen Kamile yoldaş, düşman kuşatması karşısında tıpkı zindanlarda olduğu gibi boyun eğmeyerek komünizm bayrağını yükseklerde tutmasını bilmiştir. Devrim şarkılarımıza yazılı direnişi her daim bizlere örnek olacaktır.

4406

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar