Her an...

Sınıf savaşımında yola çıkanlar yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi üzerinde yürür. Yaşamla ölümü her an iç içe, beraber yaşamaya, karşılamaya hazır yürür. Hangisinin ne zaman ağır basacağını “bilemeden” yürür. Ancak bir gün mutlaka ölümle karşılaşıp tanışacağını çok iyi bilir. Devrimcilerin sonsuzluğa uzanan yolculuğunda ölümle karşılaşması sınıf savaşımının nesnel koşullarına, düşmanla yaşayacağı çatışma durumuna, mevzilenme ve konumlanmasına bağlıdır. Ancak ölümle karşılaşma anı her şeyden önce ideolojik donanıma, örgütlenme gücüne ve yürüyüşüne bağlıdır.
Demokratik halk devrimi yolunda bir yandan hiç ölmeyecekmiş gibi yaşanırken diğer yandan her an ölümün kapıyı çalacağı bilinciyle yürünür. Diyalektiğin bu bakış açısı ve yasasıyla mücadeleye, yoldaşlara, yaşamla ölüme bakmak esas alınmalıdır.
Yoldaşınla birlikte silah çatıp ateş başında yanyana siyah çaydanlık içinde demli çay yudumlarken birkaç gün, birkaç saat ya da birkaç dakika sonra sonsuzluk kucaklanabileceği bilinciyle hareket edilir. Ateş başı oturumlarda dönem dönem ideolojik eğitim yapılır. Dönemsel-günlük-anlık durumlar, görevler değerlendirilir. Tartışmalar bazen sert bazen yumuşak bir zeminde yürüyebilir. Ancak hiçbir tartışma ve konuşma yoldaşlığı kıracak, yaralayacak tarzda olamaz. Bazen sert geçen tartışma ve eleştiri üzerinden duygusal zedelenme yaşanarak yanlış yargılar taşınabilir. Ancak düşmanla girilen çatışma ve kapışma sonucunda toprağa düşen her yoldaş canı ve sözü ömür boyu unutulmayacak kadar ağır ve sarsıcı olarak hafızada kalır. İşte o zaman yoldaş kime denir? “Yoldaşlık ne demektir”in yanıtları yerli yerine oturur. Yoldaş yokluğu bilinçte sıçrama yaratır. Yoldaşlığın tarif ve açıklanmasının ne kadar zor ve derin olduğu o zaman daha iyi anlaşılır.
Kolay değil yoldaş olmak. Kolay değil yoldaşlık yapmak. Çok ağır sorumluluğu ve ciddi görevleri vardır. Derin sarsıcı maneviyatı ve asla kopmayacak bağlılığı vardır. Anlatıldığında belki tam anlaşılamayan, yeterince anlamlandırılamayan ancak yoldaş kaybı yaşandığında anlaşılır olan yoldaşlık bütün değerlerin üzerindedir. Bundandır ki yoldaş sohbeti yoldaş tartışması sözü ve anıları her şeyden daha fazla ciddiye alınarak yaşanmalıdır.
12’ler, Beşler, Üçler, İkiler ve sonsuzluğa uzanan tüm canlarımız... Yıldızlara ve kalbimize gömülen yoldaşlarımız, bizlere her şeyden önce yoldaşlık nedir, nasıl olmalı, nasıl yaşanmalıdır bunları öğrettiler. Sonra yoldaş kime denir? Anlamı, değeri, önemini nedir? Bunları öğrettiler. Büyük ve ağır bedel ödeyerek dönüşü olmayan yolda korkusuzca yürüyerek devrimin nasıl örgütlenmesi gerektiğini öğrettiler. Öğrettiklerinin ve öğrendiklerimizin ne kadar değerli, anlamlı olduğunu bilmeliyiz. Bundandır ki ne maddiyat ne sahip olunan birikim ve değerlerin hiçbirinin yoldaşlığın üstünde ve önünde olmadığı bilinciyle hareket edilmelidir. Kurduğunuz her cümlenin ifade ettiğiniz her sözün yazdığınız her kelimenin ağırlığı olduğunu bilerek yaşanmalıdır. Yoldaşlarınız artık zeytin karası ve deniz renkli gözleriyle sizlere içtenlikle bakıp gülemeyebilir. Bir süre önce yanı başınızda olan yoldaşlarınız artık yanınızda olmayabilir.
Bütün bunlardan dolayıdır ki yoldaş değeri hiçbir şeyle ölçülemez. Onu tartıya çıkaracak, ölçecek bir alet henüz yaratılmamıştır. Değerini özlemini tanımlayacak söz henüz yazılmamıştır. Hangi derin anlamlı cümleyi kurarsanız kurun. Mutlaka kifayetsiz kalır. Tanımlanmış ve tamamlanmış değildir. Kadın yoldaşlarımız can fedailerimiz Zilan-Özlem-Ekin yoldaşlarımız bizlere Beşlerin anılarını bir kez daha yaşattılar. Yok olmayan ideallerini canlarını ortaya koyarak büyütüp bizlere emanet ettiler. Munzur-Yetiş-Bakış-Orhan-Cem-Aşkın-Hakan-Ferdi-Tuncay yoldaşlarımız dünya güzeli, insan yürekli, yoldaş duruşlu kardeşlerimiz, bizlere çok ağır görevler ne yaparsak yapalım tamamlayamayacağımız sorumluluklar bıraktılar.
Komutanımız Munzur... Siyasi komiserimiz Yetiş (Ahmet), içtenliği saflığı gözlerinde eksik olmayan Cem yoldaşımızı nasıl anlatsak nasıl tanımlasak? Bilemiyoruz. Bilememenin çaresizliğini yaşatan yoldaşlarımızın her biri düşman alnında patlayan devrim öfkeleriydi. Halkın, ezilenlerin güvenilir sağlam dostları, devrimin tertemiz yoldaşlarıydı.
Komutan Munzur, kaç devrimci saldırı eyleminde yer aldı? Katılım sağladığı ilk günden toprağa düştüğü güne ve ana kadar yaşadığı gelişim ivmesini en iyi onunla savaşan yürüyen yoldaşları bilir. Hep yoldaş gözleriyle baktı. Halkına, görevlerine ölümüne bağlı kaldı. Devrime ölümüne gönüllü olan Munzur yoldaş geleceğin büyük komutan adaylarından biriydi. Duruşu, yürüyüşü güven doluydu. Onun olduğu her zorlu ortam ve her riskli yürüyüş güven doluydu. Ona bakmak ona dokunmak, yaslanmak dağlara yoldaşlara yaslanmak gibiydi. Onun yoldaş duruşuna gerilla yürüyüşüne büyük güvendik.
Yetiş yoldaş, sanatı savaş, savaşı sanat tadında yaşadı ve yaşattı. Üç farklı ve ayrı kimliği kişiliğinde buluşturan Yetiş yoldaşımız Yılmaz Güney’in dediği gibi hem “halkın sanatçısı hem de halkın savaşçısıydı” çok yönlü yeteneğine, gelişkin sanat birikimine sahipti. Ancak tüm bunlara karşın zerre kadar kibre kendini beğenmişliğe tenezzül etmedi. İnsana, yoldaşlığa yabancı ve ters olanlara değer vermedi. Alçak gönüllülüğün yoldaşı Dersim halkının sanatçısı olmayı bildi ve bunu yaşamıyla öğretti. Sanatçı olunurken savaşmayı savaşırken sanatçılığı asla elden bırakmadı. Silahı ve sazı elinde bu kadar anlam yükleyerek taşıyan insan sayısı azdır. Ellerine silahı ve sazı yakıştıran yoldaşımız hem savaşın hem de sanatın gerilla notalarını yazdı. Dersim halkının ve yoldaşlarının yüreğine sanatın notalarını gerilla renginde işledi.
En saf en temiz insan duruşu ve gözleriyle devrime bakan Cem yoldaşımız insana ait bütün değerleri özellikleri kimliğinde ve kişiliğinde taşıdı. Nazımiye’de genç yaşına karşın Kaypakkaya yoldaşla karşılaştığını, onu tanıdığını iddia eden köylünün sözlerini, cümlelerini o kadar saf ve temiz duygularla yoldaş gözleriyle gülümseyerek anlattı ki unutmak mümkün değil. O belki Nazımiyeli köylü gibi genç yaşında fiziki olarak Kaypakkaya yoldaşla karşılaşıp sohbet edemedi ancak Kaypakkaya’nın yoldaşı onun can fedaisi inançlı gerillası olmasını çok iyi bildi.
(Bir Partizan)
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)