Perşembe Kasım 7, 2024

İmar affı-kentsel dönüşüm ve konut sorunu

Bilindiği üzere iskansız ve ruhsatsız yapılmış olan yapılar ile iskanı yada ruhsatı olupta projeye aykırı olarak yapılan yapılar imar planlarına aykırı yapılar olarak görülmektedir. Burada kanun gözünde herhangi sınıfsal bölgesel farklar ve özel durumlar dikkate alınmamıştır. 

Birinci olarak işçi köylü ve memurlar ile ücretli çalışan kesimlerin kaçak olarak yapılan yapıları ile orta sınıfların ve müteahitlerin 'kaçak yapıyı' yapma nedeni arasındaki farkları silikleştirilmiş olup burjuva hukukun 'herkese' eşit mesafe de olma sahtekarlığı altına gizlemiş bir fark vardır. 

İşçi Köylü ve çalışan kesimlerin kaçak yapıyı yapmasındaki temel amaç barınma sorununu gidermek iken orta sınıflar ile müteahitlerin temel amacı toprak üzerinden rant ve faizdir. 

Bu sınıflar arasındaki bu çelişkiden önce ise işçi ve köylülerin şehirleşmesinin ana etkenini sınıflar açısından tespit etmemiz gerekiyor. 

Bilindiği üzere kentleşmenin ülkemizde ki temel biçimi Komprator kapitalistin işgücü ihtiyacının karşılanması, bağımlı olduğu emperyalist kapitalist devletlerin işgücü ihtiyacı,ortak sınıfsal çıkarları üzerinden şekillenmiştir,Kompradorun 'gerici' niteliği gereği kırsal nüfusun kentleşmesi , burjuva sınıf ve katmanların 'kapitalist' niteliğinin gelişmemişliği ile belirlenmiş olan bir tarza sahiptir.Göbekten bağımlı ikdisadi yapı demokrafik yapı üzerindeki değişikliği sadece ekonomik ilişkiler üzerinden değil, bir iç savaş ülkesi olması gerçekliği üzerinden de savaş üzerinden şekillenmiştir. 

Ülkemizin gerek üretim biçimi gerekse dünya ile olan iş bölümünde ki tarihi kır ekonomisinin büyük toprak sahipleri çıkarına parça parça kısım kısım ve yüz yıllık bir sürece yayılarak gerçekleştirilmiştir.Bu yıkımın kontrolden,sorumluluktan ve düzenlilikten yoksun bulunması  kentleşme sürecinde kente göçenlerin üzerine yıkılmıştır. 

Kente göçen kır nüfusu 'kaderine' terk edilmiş, 'siyasi çıkarlar'ın bir yanını oluşturduğu gece kondu yapımına 'idarecilerin' göz yumduğu kentlilerce eleştri konusu yapılmıştır. 

İşçi ve Emekçilerin kentleşmesi ve kentte barınma sorununu 'kendi başalarına' çözmesi gece kondu olarak adlandırılmış, kanun önünde Hazine yada kamu arazisinde 'işgalci'(fuzuli şagil,haksız zilliyet) durumuna düşürülmüştür. 

Kaçak yapı sorununun bu yönü şimdilik konumuz dışı. 

Kaçak yapıların oluşturulduğu bu süreçte siyasi ve idari çıkarlarda başka bir yazının konusu. 

İşçi ve Emekçilerin barınma sorunu karşısındaki bu tek başınalığı egemen sınıflar açısından ne anlam taşıyordu? 

Gece kondular için ilk kanunlar 1948 yılında başlamış(5218, 5228, 6188, 7367 sayılı yasalar) kendini 1966 yılındaki 775 sayılı gece kondu kanunu ile somutlamıştır. 

Ülkemizin ikdisadi yapısı gereği sermayenin birikim süreci ve özel sermaye birkiminin tarihsel olarak dünyada ki birikim hızının çok gerisinde bulunuyor oluşu, işçi ve emekçilerin barınma sorunun da  konutun üretilmesi,satılması ve kiraya verilmesi için işçi ve emekçilere ÜCRETLERİ İÇERİSİNDE bulunmasından doğan kısmın yokluğu gece konduya göz yummanın egemen sınıf olan komprador ile işçi ve emekçiler arasındaki çıkar ve çatışmanın sonucudur. 

Kırdan göçen köylülüğün kentlileşmesi ile kentte yaşayan sınıfların konut sorununu çözme  açısından farkları bulundurmaktadır. 

Komprador kapitalist devletin kırdan gelen nüfusa konut'u planlı bir şekilde hazırlamış olması durumunda,konutu satması yada kiralaması işçi ve emekçinin ücretine belirli bir oran olarak yansıması gerekecektir.Bunun farkında olan egemen sınıflar, bu payı karlarına katabilmek için 'plansız' kentleşme bir düşüncesizlik değil, bir sınıfın çıkarı gereğidir.Bu sınıf Komprator burjuvazidir.Hükümet biçimi ile devlet biçimi arasındaki fark burada görünür hale gelmektedir.Hükümet biçimine göre, siyasi çıkar gereği görülen 'göz yumma' devlet biçiminin zorunlu sonucudur.Egemen sınıfların egemenliğini gösterdiği alandır. 

Plansız ve kaçak kentleşme, hem işçi ve emekçilerin maliyetini düşürmekte, hem de siyasi ve idari olarak egemen sınıflara imkanlar sağlamaktadır. 

Ne değişti de 'deprem e dayanaksız' yapılar (işçi ve emekçiler) burjuva sınıf ve devleti için önemli hale geldi? 

Dün gece konduyu hizmetsiz,susuz, yolsuz bırakan kaçak olduğu için yıkım kararları ile kuşatanlar ne oldu da bugün 'planlara',aflara,barışlara' boğuyorlar? 

Tuğlasından harcına, suyundan yoluna elektiriğine alınterini gıdım gıdım harcayan işçi ve emekçiler 'sosyal  devleti' pratikleriyle kendi içlerinde kurdular.İşçi köylü ve emekçilere, Kompradorun öğrettiği bir şey varsa kendi iktidarlarını nasıl kurabileceklerini öğretmiş olmasıdır. 

Burjuva sınıflarının düne kadar  işçi ve emekçilerimize yazdığı çileli tarih ne oldu da emsal değerleri ile ölçülür oldu? 

Kompradora artık şehir dar geliyor. Sanayii alanları daha dış yerlere taşınıyor.İşliklerin köleleri buralara yakın oturmalı. 'dağlılar' ve tepeliler' manzarıyı terk etmeli, yeni dikey köylerine taşınmalı. 

İhtiyarlar geldikleri yerlere dönmeli,çocukları krediler bağıyla bağlanmalı,'yandım gelin dedikçe altına odun atmalı ki sendikasız,uzun süreli çalışmalı,evin yüzünü unutmalı.Sömürüye dah açık olmalı.Pis Komünist ve anarşitlerin kışkırtmasından da uzak durmalı böylece. 

 

 

O dağ ne zamandır 'değer' üretiyor. 

O tepe ne zamandır 'freş hava' üretiyor. 

Biz gelmeden önce o dağ vardı 

Biz gelmeden önce tepe de oradaydı. 

Serin hava da 

Biz gelmeden önce de o kamu malı, benim malımdı. 

Gelmeden önce idaresini etmesine izin verdiğim bir devlet vardı 

Şimdi geldim malıma sahip çıkıyor ve idaresini elime alıyorum deyince 

İşgalci ilan etti yezid tohumu emperyalist devletin çömezi 

bilumum it sürüsü 

İşgalci sensin 

Varlığımı ruhumu toprağımı suyumu ve hava mı 

alınterimin işgalcisi 

sensin. 

 

O yokuş ne zaman bankacıların ve çantacıların ayaklarınca tırmanılıyor oldu? 

Rayiç bir değer  biçilince 

O yokuş ne zaman mafyalarınca kuşatıldı 

piç bir plan yapılınca 

O yokuş o dere o kondu ne zaman park oldu 

sen eski çıkarlarını yeni çıkarlarınla değişince 

O dağ o tepe o  kondu yaşlanıp yeni yeni köleler doğurunca 

o yokuş o tepe o kondu siyasal benliğini 

direniş ruhunu yorgunluğu ile değiştirmeye başlayınca 

O kondu o sokak o duvar yağmayı 

ticaret 

pazarlık 

2+1 

3+1 

ticari alan 

konut alanı 

ile değişmeye uygun bulunca. 

 

Birinci arguman 'depreme dayanıklı konut' üretimi için gece kondu alanları riskli yapı ilan edilerek kentsel dönüşüm kapsamına alındı alınmasına da; 

 

“6 Mayıs 1930 Hakkari depreminde merkez üssü Irak sınırıydı. 7,3 şiddetindeki depremde 2514 kişi hayatını kaybetti. 

26 Aralık 1939 tarihindeki büyük Erzurum Depremi’nde 33000 kişi öldü. 7,9 şiddetindeki depremde onbinlerce insan kışın ortasında evsiz kaldı. Bundan sonra gazetelerde depremlere karşı alınacak önlemler anlatıldı ve milli eğitim müfredatına depremle ilgili alınması gereken önlemler hakkında eğitirici bilgiler yerleştirildi. 

20 Aralık 1942 tarihindeki Tokat depreminde 3000 ölü 6000 yaralı vardı. Merkez üssü Niksar olan depremin şiddeti 7,0 

1943 Kütahya depreminde merkez üssü Tosya ilçesiydi. 7,2 şiddetindeki depremde 2824 kişi yaşamını yitirdi. 

1 Şubat 1944 Bolu depreminde merkez üssü Gerede ilçesiydi. 3959 kişinin öldüğü depremin şiddeti 7,2 

31 Mayıs 1946 Muş depreminde merkez üssü Varto ilçesiydi. 2394 kişinin öldüğü depremin şiddeti 6,9’du. 1945 yılında aynı ilçede sadece 4 büyüklüğündeki depremde 12 kişi ölmüştü. 

28 Mart 1970 tarihinde Gediz’de meydana gelen deprem 7,2 şiddetindeydi ve 1086 ölüyle sonuçlandı. 

1975 yılında Diyarbakır’ın Lice ilçesinde meydana gelen depremde 2385 kişi öldü 3340 kişi yaralandı. Deprem 6,9 şiddetindeydi. 24 Aralık 1976 Çaldıran depreminde 3840 kişi öldü. Depremin büyüklüğü 6,8’di. 

30 Kasım 1983 Erzurum depreminin bilançosu 1155 ölü 3800 yaralıydı. Depremin şiddeti 6,8 

1992 yılında Erzincan’da meydana gelen 6,8 lik depremde ölü sayısı 653 yaralı sayısı 3850 olarak belirlendi. 

1 Kasım 1995 Afyonkarahisar depreminde merkez üssü Dinar ilçesiydi. 95 kişinin öldüğü depremin şiddeti 5,9 olarak belirlendi. 

27 Haziran 1988 Adana depreminde merkez üssü Ceyhan ilçesiydi. 6,3 şiddetindeki depremde 84 kişi öldü 310 kişi yaralandı. 

1999 Marmara depreminde merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesiydi. Pek çok bölgede etkisi hissedilen deprem 7,4 şiddetinde meydana geldi. Depremde 17000 ölü 23000 yaralı 505 sakat kaldı. 600000 kişi evsiz kaldı. 28000 konut kullanılamaz hale geldi.” 

Yukarı daki yıkımlar olurken o dağ o tepe o yokuş 'Rant'  üretmediği içindir ki işçi köylü ve emekçilerin canı beş para etmiyordu. 

Diğer arguman kentin bütnlüğünün sağlanması ve kentin daha planlı hale getirilerek kentlinin sosyal,kültürel faaliyetlerini kolaylaştırmak vb. Vıdı vıdı vıdı... 

Komprador burjuvazinin ve büyük toprak sahiplerinin bir türlü avrupalaşamamış burjuva kültürünü tanımayan ve bu nedenle niteliğini kavrayamayan tahlilci,plancı,hukukçu demogoglar sürekli 'olması gerekeni' hatırlatmaktan, orada yada şurada yapılan bir uygulamanın öykünmesi dışında başka bir arguman geliştirememiştir.Bu o demogogların hatası değildir.Bu ne olması sorununun aşılmış, nasıl olması sorusuna dayanmış mevcut nesnel koşulların değiştirilmesi zorunluluğuna ulaşmış olmasından kaynaklıdır. 

Örnek vermek gerekirse geçmişten günümüze planlı şehirleşmesi yapılmış Kars örneğine bakalım. 

Kars merkez ve bazı köyleri LadiKars ve Kamasor gibi köyler mevcut koşullara göre ihtiyacı karşılayacak şekilde Rus plancılar tarafından planlanmış ve uygulanmıştır.Şehir Türk eğemen sınıflarına siyasi,idari,ekonomik ve askeri olarak bağlaştıktan sonra ise planlı olan şehir plansızlaşmaya başlamıştır. 

Bu Anadolu da nereye bakarsanız bakın göreceğiniz tablonun genel özelliklerini yansıtan bir tablodur.Plan yerleşim yapıldıktan, göç yaşandıktan,fabrika kurulduktan,yol açıldıktan,ocağa incir ağacı dikildikten, tüyü bitmemiş yetim hakkının tüm hakkı yendikten sonra 'KENT PLANLAMASI'  yetimin torunlarını kentin dışına sürdükten sonra üzerine yapılmaya çalışılmaktadır. 

İşçinin köylünün ve emekçinin hafızası bedeniyle birlikte göçerken yeni kuşakın ağzına bal çalmanın tam zamanıdır. 

Diplomalı ama nitelikten yoksun,iş ve düzenli çalışmaya uzak,global dünyaya telefonundan ve televizyonundan bağlı,birbirlerinin yüzüne bakmayan,sesini duymayan,köksüz kuşaklara bir ev ver toprak rantını kap.EVDE zaten oturamayacak. 

Evin sabit giderleri ile ortak yaşamın zorunlu giderleri için mutlaka 'çalışacak'! 

-telefon faturası 

-elektrik faturası 

-su faturası 

-doğal gaz faturası 

-çevre temizlik vergisi 

-emlak vergisi 

-apartman yada site aidatı 

-ulaşım gideri 

buluşma,koklaşma gideri(çay,türk kahvesi ve nargile) 

-maç gideri(oleeeeeeeyy..goolll) 

-Yazın ya köye ya tatile gideri 

-okul servisi gideri 

-beş para etmez bedava kitaplar yerine öğretmenin önerdiği kitaplar gideri 

-doktora gitme eczacının koca karı ilacını al gideri 

-üfürükçü hoca vaazı gideri 

-sağlığından yaşamından herşeyinden kıs yastık altına üç kuruş koy onu da bankalar çalsın gideri(batık bankacılık yakındır) 

say sayabildiğin kadar. 

kentin planlanma sorununu,sınıflardan işçi köylü ve emekçinin 'gösterilen yerde' yaşamaya indirgenmesi, gittiği yerde de yeni zincirlere bağlanması kimin umurunda. 

Hatta ve hatta işçi ve emekçilerinde pek şeyinde değil.Benim arsama kaç dayre verecek? 

Çocukların her birine ev düşecek mi? 

Gardaşımın durumu iyi evi bana verir!Ya vermezse? 

Kavga döğüş günleri başladı. 

Yakın da ev için birbirini yiyen ailelerin davalarından zengin avukatlar kendi sitelerini kururlar. 

Hakimler sitesi 

savcılar sitesi 

avukatlar sitesi 

adres:gülsuyu,gülensu ...Muhtar: Kent DAVADANZENGİNOĞLU 

İmar affı,barışı,sulhu adına ne derseniz deyin.Kent kaçaklarının kendilerini ihbar etmesi,'kaçak'lığını tescil etmesi,üzerine parasal cezasını eliyle tıpış tıpış ödemesi,yeni bir kanun çıkar gel ve yık demenin bir biçimidir. 

Ancak burada alicengiz oyunu var.Kanunun bütünlük içerisinde çıkarılmamış olması mevzuat yönünden eksikliklerden kaynaklanmıyor.Bilinçli olarak böyle yürütülüyor. 

İmar barışına başvursan bir türlü başvurmazsan obür türlü. 

Başvurdun diyelim. 

-Yıkım kararları varsa duracak,yeni yıkım kararı alamayacak. 

-elektriğini suyunu kesemeyecek,ruhsatını iptal edemeyecek,zabıtayı kapıya dikemeyecek. 

-yapı kayıt belgesini aldın diyelim. 

Kat mülkiyetine geçmek için bin takla atman gerekecek bakan önünde 

takladan önce projeye,ifraza,tevhide,imara uygun hale gelmesine,harçlara vd. Giderlere bayılacaksın  ki gazozu içesin.Sonrasında evinde uyanabilirsin. 

Kabus değil bu prosedür. 

Başvurmadın diyelim. 

Başvuru süresi geçti gittiiiii. 

-Kent baronları,arazi simsarları 

-eli çantalı gölgesi çakallı sürüleri 

-bürokrat başkanları ve müdürleri ,kanunları,yönetmelikleri,tebligatları 

sizin canınız için kaçak yapınızın mevzuata aykırı olduğu için 

affa burun kıvırdığınız için 

devletin şevkatlı kanunlarından faydalanmadığınız için 

'terör yuvası',vatan hayını gavur döllerini kente bela ettiğiniz için 

sokaklarınızı temizlemek için toma suyu 

ciğerlerinizi temizlemek için biber aromalı gaz 

ellerinizi temizlemek için kelepçe 

ruhunuzu temizlemek için  kafanıza cop 

kıçınıza tekme 

yanlızlığınızı gidermek için toplu gözaltı 

Toplu Konuta razı olmayan Topluca Cezavine. 

Tercih sizin. 

Her iki durumda da  kumarhane sahibinin söylediği gibi 'KASA ASLA KAYBETMEZ' 

Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen yerlerde 'Planlar' bir bir onaylanıyor.Acaba niye.. 

Kimi yıllarca mücadele ettik kazanım bu diyor. 

Kimi herkes payına razı sana ne oluyor diyor. 

Kimi köyümü özledim ben gidecem diyor 

Kimi yeni evindeki yaşamını hayal ediyor 

Kimi o dağın o tepenin o yokuşun artık yetmediğini düşünüyor. 

Ülke de dağ mı tepe mi yokuş mu kalmadı.Yeni dağlara yeni yolllara yeni yokuşlara yol alıyor. 

Maliyetlerin iki katına çıktığı bir dönemde egemenler planları onaylıyorlar. ve imzadan geçmeden tv kanallarında 'hayırlı olsun,' bir sorunu daha çözdük diyor. 

Ne değişti de onaylar,aflar uçuşuyor havada? 

Ne değişti de küçük müteahitler eriyor büyükler para biriktiriyor ve pusta bekliyor. 

Toprak rantının konducuya düşecek payı eriyor. 

Planları ADA bazlı yapıyor ki işçi ve emekçiler  birlik olmasın.ada da anlaş,kaç,kurtul deniyor. 

Yerinde dönüşümmüş,yersen adı.Yerinden sürülmüşlere yutturulmak istenen. 

Kendi yaptıkları anayasayı sürekli çğneyen devletten,kanunları 'nizamlı' uygulayacağını düşünen kim var?İnanan rüyasından uyanır mı bilmem.

Kimin malını kime satıyor? 

Kimin yaptığını kim affediyor? 

Siz bu Kompradorun egemenliği altında yaşanmış tarihi affettiniz mi gerçekten? 

Yıkılmış köyleri, kentleri,Kürt ve Türk ulusundan binlerce yatanı,darbeleri,kayıpları,işkenceleri,Abd,ab,çin,rusya bilmem hangi emperyaliste ülkesini satmış olan kompradoru? 

BAKAN var adı üzerinde Bakan. 

Kimin adına benim adıma. 

Neye bakan ?Orman'a 

Suya 

Mera'ya 

Tarla'ya 

kim adına benim adıma 

kimin ormanına bakıyor 

kimin suyuna 

kimin merasına 

kimin tarlasına 

benim adıma benim malıma 

kim adına beni ormanı gasp etmekle itham ediyor 

kim adına suyu gasp etmekle itham ediyor 

kim adına merayı gasp etmekle itham ediyor 

kim adına tarlayı gasp etmekle itham ediyor 

benim adıma beni itham ediyor. 

Kimden topluyor vergiyi 

benim adıma benden topluyor. 

Kim boşaltıyor kasayı 

komprador ve büyük toprak sahipleri 

ormanı,merayı,suyu ve tarlayı kim yağmalıyor 

benim adıma BAKAN yağmalıyor. 

Fiyatları kim belirliyor 

benim adıma BAKAN belirliyor 

Kim alıyor ürünümü BAKANIN YANINDA SIRITAN TÜCCAR VE SANAYİCİ 

BAKAN benimle neden toplantı açıklama yapmıyor? 

BAKAN affı barışı kime çıkarıyor? 

Bana? 

Hırsız kim BAKAN. 

Affı mı dediniz 

Affetmiyeceğiz 

Dönüşüm mü dediniz tüm saraylarınızı yalılarınızı,kulelerinizi,residans ve tower'larınızı devrimci dönüşüme tabi tutacağız. 

Konut sorunu mu dediniz? 

Tüm işçi ve emekçilerimizin barınma sorununu çözeceğiz. 

Konutlarımızda oturmak isterseniz gitmeyin maldivlere,Paris'e,Newyork'a. 

İşçi ve Köylü devletimizde size de dağ havası tepe manzarası,trekking için yokuşlarımız,macera için maden ocaklarında,işliklerde parkurlarımız var. 

Ancak öncesinde İbrahim'in doldurduğu mavzerden yağlı kurşunlarımızdan kurtulup level biri atlamanız gerekiyor. 

Level iki için tüm paralarınızı,toplumsal üretim araçları üzerindeki mülkiyetinizi,bankalarınızı,ikdidarınızı vermeniz gerekiyor. 

Affı mı dediniz sınıf savaşı kıpkızıl bir 'afla' sizi bekliyor. 

Yaşasın MLM. 

Yaşasın Demokratik Halk Devrimi için Halk Savaşı 

Taner Özcan. 

38194

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Taner özcan

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar