Salı Nisan 22, 2025

Kapitalizmi yıkıp geleceğimizi kazanmalıyız

Yüzyıllardır insanlığın yaşamını gaspetmiş olan kapitalizm, ne barışı ne de  refahı getirebildi.

Makinalaşma arttıkça üretim arttı, üretim artıkça, çalışanlar daha fazla yoksullaştı, mülksüzleştirilenler daha fazla işsiz kalmaya başladı.  Kapitalizm, kan deryası içinde doğdu ve kendi süreti gibi bir dünya yarattı.

İnsanlık, feodal toplumdan daha ileri bir topluma, kapitalizme geçmek zorundaydı. Kapitalizm zaman ilerledikçe devrimciliğini yitirip bütünüyle gericileşti. Emperyalizmin ortaya çıkışıyla bilikte  kapitalizmden geriye ilericilik adına bir şey kalmadı ve her geçen gün gericilik üretmeye başladı. Çünkü üretici güçler kapitalist üretim ilişkilerinden daha ileri bir duruma gelmişti.

İnsan, daha fazla bilgiye sahip oldukça, burjuvazinin elinde toplanan bilgi, insana öldürücü silah olarak geri döndü. Üretim bollaştıkça, bölüşüm daha eşitleneceğine, insan daha iyi yaşayacağına, tersine, eşitsizlikler arttı, yoksullaşma genişledikçe genişledi.

Savaşı ortaya çıkaran tüm nedenleri ortadan kaldırabilecek üretim ve bilgiye sahip olan insan, tersine savaşlardan başını kaldıramaz oldu. Bir savaş sona ererken bir başka savaşı başlattı.

İnsanlık, en geri dönemlerinde ortaklaşa üretmeyi, ortaklaşa tüketmeyi ve ortaklaşa yaşamayı başarmışken, bugün uzayın derinliklerini keşfedecek kapasiteye sahip duruma gelmiş insanlık, kendini karanlıkların içine kilitleyen burjuva sınıfın karşısında eli kolu bağlı gibi oturuyor.

Bütün bu olumsuzlukları insanlığın sınıflara bölünmüş olmasından ayrı ele almak oldukça safça olur.

Bütün kötlüklerin kökeninde özel mülkiyetçi üretim ilişkileri, yani kapitalizm vardır ve bütün kötülüklerin sahibi ise burjuvazidir. Kapitalist toplum yıkılmadıkça, insanın insan gibi yaşamasının da koşullarıda yaratılamayacaktır. İnsanın insan gibi yaşaması demek; sınıfsız, sınırsız ve sömürüsüz bir dünyanın yaratılması demektir. Bu ise, kendiliğinden olmayacak, başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilenlerin kapitalizme baş kaldırısı ve sosyalizmi gerçekleştirmeleriyle mümkün olabilecektir.

İnsanın kendini sömürmesi, kendini savaşlarla öldürmesinin, kendi kendini sınıflara bölmesinin ve üretim bolluğu içinde kendini açlığa mahkum etmesinin sonu, sosyalizmle gerçekleşecek ve komünist toplumla birlikte gerçek kurtuluşunu garantileyecektir.

Sosyalizmde; ne emperyalist ne de ulusal savaşlar ne de milliyetçilik ve dinsel ayrımcılıklar ne de cinsiyet ayrımcılığı ve neden sınıfların bir birini ezmesi ve sömürüsü olacaktır. Sosyalimzde açlık ve işsizlikte olmayacaktır ve insanın gelecek korkusu olmayıp, günün geleceğini kazanmış olarak yaşayacaktır. Kısa süreliğine de olsa, Sovyet ve Çin Devrim'leriye insanlık tarihi buna tanıklık etmiştir.
Dünya, yeni bir emperyalist savaşa tehlikesiyle karşı karşıyadır. Emperyalistler dünyayı, silahlı yeniden paylaşıma doğru dümen kırmışa benziyor. Ekonomik ve siyasal gelişmeler bunu gösteriyor. ABD ve AB emperyalistleri bir yanda, Rusya-Çin eksenli emperyalistler ise diğer yanda.

Gelinen aşamada, bölgesel ve “vekalet” savaşları, emperyalistler arası dalaşmaya cevap veremez duruma gelmiştir. Kapitalizm kendini yendien üretimde oldukça zorlanıyor ve yeni krizlerle sık sık karşı karşıya kalıyor. Bir kriz bitmeden bir başkası kapıya dayanıyor. Sermayenin kar oranındaki düşme eğilimi yeni pazarları ve egemenlik alanlarını dayatıyor. Bu da, yeni bir paylaşım savaşını zorluyor.

Kapitalizmin kendini yeniden üretmesi önündeki engellerden bir de işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesidir. Burjuvazi, hemen hemen çoğu ülkelerde işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesiyle karşı karşıya kalıyor. İşsizliğin artması, gelir dağılımındaki eşitsizliğin her geçen gün büyümesi ve yoksulluk çemberinin daha geniş kitleleri içine alması, kapitalist sistemin kendini yeniden üretmesini de zorluyor. Buna karşın, burjuvazi, Batı’da ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını, işçi sınıfının mücadelesine karşı  bir panzehir olarak geliştiriyor ve destekliyor.

Ayrıca, doğanın geriye dönüşümsüz katliamı, insanın her yönüyle tahribatı ve katliamı ile paralel sürdürülüyor. Burjuvazinin sermaye birikimi hırsı, bu tahribatların geriye dönüşümü olmadığınıda gösteriyor. Çünkü kapitalizm; insan gereksinimlerine göre bir üretim ve bölüşüm sistemi olmayıp, bir avuç burjuvazinin çıkarı uğruna milyonlarca emekçinin sömürülmesi, ezilmesi ve her türlü eşitsizlik ve adaletsizliğin adıdır.

Sadece, Batı Afrika ülkelerinde binlerce insanı öldürerek bütün hızıyla yayılan Ebola virüsünün önlenmeyen yükselişi, emperyalist sermayenin çıkarlarıyla örtüşmesindendir. Ve bu, emperyalist sermayenin insanlığı bile bile katletmesinden başka bir şey değildir.

Ortadoğu’da ırkçı-faşist-siyonist bir İsrail yaratan burjuvazi, aynı şekilde İŞİD gibi kontra gerici şeriatçı beslemeleri de yaratarak, bölgede egemenlik savaşlarını hem birbirlerine karşı hem de ezilen halklara karşı yürütmektedir.  Petrol kuyuları üzerine otutturulmuş şeriatçı petrol kralcıklarını ayaktat tutan emperyalist burjuvazi; Türkiye ve Kürdistan halklarının tepesine de Erdoğan gibi ırkçı-faşist-şeriatçı bir diktatör bozuntusunu dikerek, “batı medeniyeti”nin  ve onun “ileri demokrasi”sinin ne olduğunu bir kere daha göstermiştir.

Bütün bu kısa değinimlerin gösterdiği, kapitalist sistemin her yönüyle çürmüş olduğudur. Kendisi çürüdüğü gibi insanlığı ve üzerinde varolduğu doğayı da öldürmektedir. Buna daha uzun bir süre sessiz kalmak, inasanın kendi kendini yok etmesidir. Kapitalizm yıkılmadıkça, burjuva düzenleri yeryüzünden silinmedikçe, çürüme maalesef devam edecektir.

Bugün insanlığın önünde iki yol vardır: Ya burjuvazinin insanı ve doğayı tahrip eden kapitalist sistemi içinde çürümeye razı olacak ya da insanlığın kurtuluşa giden büyük adımı olan sosyalizmi kuracaktır. Başakaca bir seçeneği de yoktur.

İşçi sınıfı ve emekçilerin sınıf mücadelesini, sosyalizm şiarıyla, dünyanın her yerinde yükselttiği yeni bir yıl olması umudu ve dileğiyle...
29.12.2014

73384

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar