Kapıtalizmin ölümü

Dünyamızda yaşananlar, kapitalizmin kaosu ve onun yarattığı ağır toplumsal dramdır. Karaya vuran minik göçmen bedenleri, sınır telörgülerine takılan çocuk yürekleri, denizde boğulan insanlık ve dalgalar arasına karışıp duyulmazdan gelen çığlıklar, kapitalist sistemin kaçınılmaz bir sonucu olduğu görülmediği sürece; daha yüzyıllarca bunları tekrar tekrar, ama daha fazla acılar katılarak yaşanacaktır. Ve eğer ki, işçi ve emekçi yığınların çığlıkları birleşerek burjuva sistemi üzerinde devrimci bir yumruğa dönüşüp, bu sonucu yaratan nedenlerin kökünü kurutmazsa, insanlık bir daha iki ayağı üzerine durmayacak kadar çürümüş olacaktır.
“Modern” AB’nin kalın duvarlarına çarpıp Bodrum’da karaya vuran çocuk bedeni üzerine dökülen timsah gözyaşları, emperyalist burjuva basınına “vijdan” sözcüğünü yazdırmak zorunda kaldı. Ne yazık ki bu, sadece burjuvazinin ikiyüzlülüğünü gizlemeye çalışmadan öteye geçemedi. Geçemez, çünkü bu dramatik sonucu yaratan burjuvazinin kendisidir. Emperyalist sermayenin sınırsız büyüme ve egemenlik alanlarını sınırsız geliştirme isteği bu sonuçları her geçen gün büyüterek yaratıyor. Burjuva basını buna değinme yerine, daha fazla göçmen “kabuletmeyi” çözüm olarak sunmaya çalışıyor.
İnsanların yerini yurdunu terk edip daha “güvenli” bildiği bölgelere gitmeye çalışması anlaşılır bir şeydir. Ancak, o insanları yerinden yurdundan eden emepryalist burjuvazi ve onun sistemi sorgulanmadan, ne göçmenlik sona erer ne de göçmen ölümleri ve dramları biter.
Eğer burjuvazi ve onun kalemşörleri, çanak yalayıcıları, göçmen sorunun bitmesini, göçmen dramının sona ermesini istiyorlarsa, kendi sistemlerini sorgulamaları gerekir. Yani, kapitalist yağma sistemi yıkılmadan, emperyalist egemenlik sona ermeden, işbirlikçi burjuvazi devrilmeden ve sosyalizm gelmeden, insanlığın bu dramı bitmeyecektir.
Ve bugün tamı tamına yerinden yurdundan edilmiş 60 milyonu aşkın insan yollarda ve yeni bir yaşam alanı bulmaya çalışıyor.
Afganistan’ı işgal edenler, Yugoslavya’yı parçalayanlar, Irak’ı ölüm yığını haline getirenler, Suriye’yi hücrelerine ayıranlar, Yemen’i leş kargalarına sunanlar, Afrika’yı her açıdan çölleştirenler, Asya’yı ucuz işgücü cennetine dönüştürenler sorgulanmadan ve yeryüzünden silinmeden, ne göçmenlik biter ne de onun dramı. Ne bebelerin kıyılara vurulmuş ölü bedenleri ne de anaların çığlıkları...
“ABD ve AB İŞİD’e karşıymış ve ona karaşı savaşıyorlarmış(.”(!) Bunu haber olarak kitlelere sunan burjuva basınından “vijdan” muhasebesi beklemek, işçi ve emekçileri kandırmak demektir. Kitleleri yalan haber sunarak, daha fazla insanın yerinden yurdundan edilmesini desteklemek demektir.
Sinsi ve iki yüzlü Alman emperyalist burjuvazisi ve onun basını “çok insani” mesajlar veriyor. Ancak, bütün göçmen ölümlerin altında onların imzası vardır. Bütün AB ülkelerine kalın duvar ördüren egemenlik alanlarını genişletme çabası içinde olan Alman emperyalist burjuvazisidir. Alman sermayesi, AB ülkelerini teslim almış durumdadır. O, ancak işçsizler ordusunun düşmesini önelyecek sayıda göçmen kabul etmektedir. Daha fazlasını değil. Bunlar, Nazi döneminden tercübe sahibi oldukları için, AB sınırları dışında “göçmen toplama kampları” kurduruyor ve yenilerinin kurulması için geri ülkelere baskı yapıyorlar.
Emperyalist AB burjuvazisinin kalın soğuk duvarlarına çarpıp kıyılara vuran ölü bedenler, kapitalizmin sistemin çoktan ölmüş, ama zorla yaşatılmak istenen halidir.
Kendilerine kapatılmış, AB kapılarını zorlayan yoksul ülkelerin işçi ve emekçileri, kurtuluşun, kendilerine ölüm seçeneğini dayatan kapitalist sistemi yıkmaktan geçtiğini gördükleri anda, toplumsal tarih kendilerinden yana dönecektir.
04.09.2015

Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)