Perşembe Kasım 28, 2024

Kaypakkaya’nın Yoldaşı Olmak! (OKUR POSTASI)

Bazen bulunduğumuz yerlerin, taşıdıkları değeri istemesek de göz ardı edebiliyoruz. Benim Partizan’la tanışmam yılları alıyor ama aktif olmam 3 seneyi buluyor. Birçok insandan şunu duyardım İbo’nun kültüründen gelenler sağlam olur. O kültürü almışsan uzakta da olsa onu yaşatmaya çalışırsın. O bağlılık hiç bitmez.

Gerçekten de böyle imiş. Üç yıllık zamanda birçok şeyler yaşadım, deneyim edindim. Nasıl mücadele etmek gerektiğini, nasıl bir yoldaş olunması gerektiğini; yaşamımın her alanına dokunan insanlar oldu. Daha önce yaşadıklarım arasında, tanıştığım birine gazete verirken gözündeki o mutluluğu, huzuru görmemiştim. O bakışlar bana çok şeyler anlatıyordu. Güzel ananın yürekliliğini ve İbrahim’in Diyarbakır zindanlarındaki direncini gözlerimin önüne getirdi.

Hiçbir şeyin kolay olmadığını biliyorum. Güzel ananın yoldaşı olmak da, İbrahim’in yolunda gitmek de zor iş… Ama inançla onları yaşatmak için her şeye rağmen mücadele etmeliyiz.

Sistem her gün bizleri irili ufaklı bir şekilde kendi çarkına alıyor, farkında olamasak da. 50 yıllık bir geleneğine gönül vermiş binlerce insanı da, bizleri de bir şekilde içine alıyor.

Tüm dünyayı çevreleyen kapitalist sistem, kirli kültürüyle, kirli oyunları ve savaş politikalarıyla bizleri çepeçevre sarmış durumda. Bu sistemle savaşı yürütebilmek ve kirlilikten uzak durabilmenin en keskin yolu mücadele hattından geri durmamaktır. Yaşam koşullarının her gün zorlaştığı, her gün katliamların devam ettiği bu koşullarda başta Türkiye ve Kürdistan’da halkın artık yaşamak için, karnını doyurmak için verdiği çok büyük bir savaş var. O da açlık ve yoksullukla savaşmak…

Türkiye’de her gün keskinleşen yoksulluk, işsizlikle beraber TC devletinin yıllardır bitmek bilmeyen kirli savaş politikaları, Kürdistan’da ve metropol kentlerde pervasızca devrimcilere ve Kürtlere yönelik saldırıları sonucu tüm halklarda bir sindirilmişlik haline yol açmıştır. Bu da biz devrimci ve yurtseverlerin mücadelesinin her geçen gün daha da zor olacağı ve çelişkileri de beraberinde getireceğinin bir göstergesidir.

50 yıllık bir geleneğin mirasçılarına, bu sistem kabul etmeliyiz ki birtakım davranışlar vermiştir. Birilerinin, bu geleneğin bir gazetesini alırken gözlerinin içi parlıyorsa bazıları bu gelenekte bir şekilde yer aldıkları halde ne İbrahim yoldaşa ne de bu geleneğe yakışır şekilde yaşamamakta, erkek egemen sistemin tüm kirini üzerinde taşımaktalar.

Bizler dışarıda belki düşmana karşı cesaretimiz ve devrimci duruşumuzla onları susturuyoruzdur ama yaşamlarımızın diğer kalan alanlarında sistemin içerisinde olan, sistemin tüm kirliliğini yaşıyor isek çevremize devrimciliğin sadece sokakta değil yaşamın her alanında olması gerektiğini gösteremiyor ve örnek olamıyorsak düşmana karsı direnmek bir işe yaramıyordur.

50 yıllık bu geleneğin bayrağını taşımak ona yakışır bir şekilde yaşamak gerçekten zor iş. Düşmanın halen bir fotoğrafına tahammül edemediği bir öndere ve ideolojiye sahip çıkmak, yaşatmak zordur. Bu zorlu görevi yapmak için kendimiz ile başlayıp o ideolojiyi yaşamımızın her zerresine işlemek gereklidir.

5100

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar