Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi
Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda. Bir adım ötesini göremeyen Kürt siyasetçilerdi halkta o coşkun hayalleri ateşleyenler.
Son aylardaki gelişmeler bir defa daha gösterdi ki, ne AKP, ne de Kürt siyaset öncüleri çözecek Kürt meselesini.
AKP çözmeyecek!
Çünkü AKP demokrat değildir; gerici, militarist bir partidir. Halkın değil, bir avuç egemenin, vurguncu ve talancının partisidir. Kendinden önceki iktidar partileri gibi sadece Kürt halkına değil, Türk, Çerkes, Arap, Alevi, Ermeni, Süryani…tüm ezilen halklara karşıdır. Özgürlük düşmanıdır. Varlığını borçlu olduğu bu soyguncu düzenin hem ortağı, hem de bekçisidir. Bazı Türklerin ve çoğu dindarların sandıklarının aksine ne din, ne de Türklük umurlarındadır. Kendilerine oy verenlerin değeri onların gözünde sonradan çöpe giden bir oy pusulası kadardır. Çamurlu bir sahada koşturdukları bir topla oynar gibi oynamaktadırlar herkesle, her inanç ve değerle. Halkın manevi değerlerini kullanmakta profesyoneldirler. Her renge ve her kılığa bürünürler. Sürdükleri saltanatı ve göz kamaştıran şatafatı gizlemek ve korumak için Türklüğü, Müslümanlığı ve bayrağı bir kalkan, devletin militarist gücünü ise öldürücü bir mızrak olarak kullanmaktadırlar. Paraya ve lükse açtırlar. Tüccar ve cambazdırlar. Yalan söylemekte fütursuzdurlar. Bazıları var ki, yükselebilmek için Kur'an'ı bile basamak olarak kullanabilirler.
On iki yıllık iktidar icraatları halkın çarmıha gerildiği yıllardır. Çıkardıkları bütün kanunlar, hak ve özgürlükleri tırpanlayan ve halkı cendereye alan yasakçı kanunlardır. Meclis'ten geçirdikleri onca kanunun içinde özgürlükçü tek bir satıra rastlayamazsınız. Şu "görkemli" eserlerine bir bakın! Egemenlik kurdukları dev adliye sarayları, adım başı boy gösteren karakollar, insanların diri diri gömüldükleri MEZARLIK tipi hapishaneler, Gezi protestosunda olduğu gibi meydanları kana bulayan ve devlet terörünü yedi sekiz yaşlarındaki çocuklara kadar yaygınlaştıran bir polis ordusu, Roboski katliamının faili Genelkurmay… İktidar imkânları ile hortumladıkları akla hayale sığmaz servetler…
Peki…
AKP böyleyken, Kürt hareketlerinin durumu nedir? PKK, BDP, HAKPAR ve KADEP ne yapıyorlar? Kürt meselesini çözecek bir plânları var mıdır? İşleyen bir plân ve proje varsa nedir ve hangi aşamadadır? İyi niyetli bazı çabalara rağmen görünen o ki, çözümü gerçekleştirecek herhangi bir plân ve projeleri yok. Onlar tersini söyleseler de bildik pratiklerinden, biz böyle bir plân ve projelerinin olmadığını biliyoruz. Meselenin çözümünü Ankara'ya, AKP'ye havale etmişler. Öyle ki, Abdullah Öcalan'la İmralı'da çektirdikleri fotoğrafları basına vermek için bile haftalardır AKP'den izin çıkmasını bekliyorlar. İnsan utanıyor, ne diyeceğini şaşırıyor bu sefalet karşısında! Bir fotoğrafı yayımlamak için bile AKP'den onay bekleyen bir hareketin sözde muhalefeti ne kadar inandırıcı olabilir?
Çözümü sağlayacak çok güçlü bir sivil kitle ve birikim varken, işte sözü edilen bu Kürt hareketleri bu dev potansiyeli yıllar boyu yanlış yöntemlerle çarçur ettiler. Dikkatli bir göz, Kürt hareketinin Parlamentoya girdiğinden bu yana meselenin çözümüne değil seçmene göre siyaset yaptığını kolaylıkla görebilir. Anlaşılmaz bir tutumla sonuç alıcı projelerden özenle uzak duruluyor! Halkın gözünü ve gönlünü okşayan mesajlar ve sembolik eylemlerle anlamsız ve yararsız bir alana, seçim sandığına yatırım yapılıyor. Hiçbir ön çalışma yapılmadan bir basın açıklamasıyla duyurulan beş günlük sembolik okul boykotu buna küçük bir örnektir. Beş gün sonra her şey eskisi gibi olacak; gerici, uyutucu ve militarist eğitim sistemi çocukların körpe beyinlerini zehirlemeye devam edecek. Peki sonra? Sonrası yok! Yapılmak istenen şey halkın gözünü ve gönlünü okşamaktı. Bu da başarıldı sanki. Oysa bu konuda yaratıcı olunabilir, tüm dünyanın ilgiyle izleyeceği sonuç alıcı bir proje gündemleştirilebilir. Bu projeyi başka bir yazıda tartışmaya açacağım.
Göz önünde olan bir gerçeği artık açıklamakta fayda var:
Kürt hareketlerinde bu anlayış karar verici oldukça, gelecek hakkında ümitli olmak için hiçbir neden yok; özgürlükler daha nice yıllar Ankara cenderesinde tutsak kalmaya devam edecek. Kürt siyaset öncüleri varsın, "Kimse bizi kandıramaz, oyalayamaz," desinler. Göz göre göre kandırılıyorlar. Hem de bir değil onlarca defa kandırıldılar. Geçmişte Genelkurmay ve o dönemin hükümetleri kandırıyordu, şimdi de AKP kandırıyor. Kürt Siyasetinin Kurtlarla Bitmeyen Tarihi Dansı ne yazık ki sürüp gideceğe benziyor. Kurtlarla yapılan bir dansın sonunu tahmin etmek ise hiç zor değil. Tarih bunun yakın ve uzak acı dersleri ile doludur.
Peki, ümit Kaf dağının arkasında mı? Değil elbette. Yeni bir anlayış, yeni bir ruh ve yeni bir mücadele tarzı devreye sokulursa tarihin gidişatı pekâlâ değiştirilebilir. Şimdi yazacaklarımla belki kendimi tekrarlamış olacağım ama bu riski göze alarak yine de yazmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum.
İçte ve dış dünyada ilgi ve destek görecek etkin bir sivil muhalefetle sadece Kürtler değil, boyunduruğa vurulmuş herkes, bütün halklar özgürleşebilir.
Yaşadığımız dünya ve coğrafya yolumuza ışık saçacak zengin bir siyasal hafızaya sahiptir. Dünya siyasi tarihine geçmiş pek çok sivil mücadele metodu vardır. Kan, can ve zindan pahasına kazanılmış bu sivil mücadele yöntemleri dünyaca selamlanacak bir çeşitlilikte zenginleştirilebilinir. "Sen benimle müzakere masasına oturmadın, o halde ben de asker öldürürüm," tavrı, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Öyle etkili sivil mücadele yöntemleri var ki, pratikleştiklerinde hükümetler kendilerine ölüm gibi ağır gelse de özgürlüklerin önündeki barikatları kaldırmak zorunda kalırlar.
Detaylarını başka bir yazıda tartışmaya açacağım (şiddetsiz- molotofsuz) şu proje tek başına bile aydınlığa kapalı demir kapıları yerinden söküp atabilir: Halkın başlatacağı siyasi, idari ve ekonomik bir genel grev ve ambargo kendini dünyanın merkezi sanan en kibirli hükümetleri bile şoke eder. Sokaklara dökülüp polislerden kurşun, zehirli gaz ve cop yemek de gerekmiyor. Tarihin bazı evrelerinde sokağa çıkmadan ve kimsenin burnu kanamadan da devrimler yapılabilir.
Günlük yaşamın çeşitli alanlarını kapsayacak genel bir grevin Hakkâri, Diyarbakır, Şırnak, Van, Dersim, Siirt, Mardin, Urfa, Ağrı, Mersin, Adana, İstanbul, Iğdır ve daha pek çok ilde ortaya çıkaracağı fotoğrafı hayal edelim. Laf ebesi AKP yöneticilerinin o zaman ne hale geleceklerini şöyle bir getirelim gözümüzün önüne. Dünyanın hangi güçlü hükümeti halkın giriştiği böyle devasa bir ambargonun yaratacağı boşlukta serseme dönmez?
Her ülkede düzenin idari, siyasi ve ekonomik çarkları halkın işbirliği ile döner. Halksız bir düzen, suyu kesilmiş harabe bir değirmenden farksız hale gelir. Bu işbirliği reddedildiğinde, yani halk kendini geri çektiğinde, düzene kan taşıyan bu çarklar birkaç ay içinde paslanıp bir hurda yığını haline gelirler.
Kürt hareketleri ve ittifak ettikleri Türk ve diğer halklardan demokratlar, bu seferberliği neden başlatmazlar, merak ediyorum.
Çare, AKP ve onun temsil ettiği gerici, militarist düzeni reddetmektir. Karanlığı yaran seslere ihtiyaç var.
alinakmahmut@hotmail.com 20/ Eylül/ 2013
Mahmut Alınak
Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.
alinakmahmut@hotmail.com
Son Haberler
Sayfalar
ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)
Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?
Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.
SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”
“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.
İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.
3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.
Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.
Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.
Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.
Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)