Cumartesi Nisan 19, 2025

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda. Bir adım ötesini göremeyen Kürt siyasetçilerdi halkta o coşkun hayalleri ateşleyenler.

         Son aylardaki gelişmeler bir defa daha gösterdi ki, ne AKP, ne de Kürt siyaset öncüleri çözecek Kürt meselesini.

         AKP çözmeyecek!

         Çünkü AKP demokrat değildir; gerici, militarist bir partidir. Halkın değil, bir avuç egemenin, vurguncu ve talancının partisidir. Kendinden önceki iktidar partileri gibi sadece Kürt halkına değil, Türk, Çerkes, Arap, Alevi, Ermeni, Süryani…tüm ezilen halklara karşıdır. Özgürlük düşmanıdır. Varlığını borçlu olduğu bu soyguncu düzenin hem ortağı, hem de bekçisidir. Bazı Türklerin ve çoğu dindarların sandıklarının aksine ne din, ne de Türklük umurlarındadır. Kendilerine oy verenlerin değeri onların gözünde sonradan çöpe giden bir oy pusulası kadardır. Çamurlu bir sahada koşturdukları bir topla oynar gibi oynamaktadırlar herkesle, her inanç ve değerle. Halkın manevi değerlerini kullanmakta profesyoneldirler. Her renge ve her kılığa bürünürler. Sürdükleri saltanatı ve göz kamaştıran şatafatı gizlemek ve korumak için Türklüğü, Müslümanlığı ve bayrağı bir kalkan, devletin militarist gücünü ise öldürücü bir mızrak olarak kullanmaktadırlar. Paraya ve lükse açtırlar. Tüccar ve cambazdırlar. Yalan söylemekte fütursuzdurlar. Bazıları var ki, yükselebilmek için Kur'an'ı bile basamak olarak kullanabilirler.

         On iki yıllık iktidar icraatları halkın çarmıha gerildiği yıllardır. Çıkardıkları bütün kanunlar, hak ve özgürlükleri tırpanlayan ve halkı cendereye alan yasakçı kanunlardır. Meclis'ten geçirdikleri onca kanunun içinde özgürlükçü tek bir satıra rastlayamazsınız. Şu "görkemli" eserlerine bir bakın! Egemenlik kurdukları dev adliye sarayları, adım başı boy gösteren karakollar, insanların diri diri gömüldükleri MEZARLIK tipi hapishaneler, Gezi protestosunda olduğu gibi meydanları kana bulayan ve devlet terörünü yedi sekiz yaşlarındaki çocuklara kadar yaygınlaştıran bir polis ordusu, Roboski katliamının faili Genelkurmay… İktidar imkânları ile hortumladıkları akla hayale sığmaz servetler…

         Peki…

         AKP böyleyken, Kürt hareketlerinin durumu nedir? PKK, BDP, HAKPAR ve KADEP ne yapıyorlar? Kürt meselesini çözecek bir plânları var mıdır? İşleyen bir plân ve proje varsa nedir ve hangi aşamadadır? İyi niyetli bazı çabalara rağmen görünen o ki, çözümü gerçekleştirecek herhangi bir plân ve projeleri yok. Onlar tersini söyleseler de bildik pratiklerinden, biz böyle bir plân ve projelerinin olmadığını biliyoruz. Meselenin çözümünü Ankara'ya, AKP'ye havale etmişler. Öyle ki, Abdullah Öcalan'la İmralı'da çektirdikleri fotoğrafları basına vermek için bile haftalardır AKP'den izin çıkmasını bekliyorlar. İnsan utanıyor, ne diyeceğini şaşırıyor bu sefalet karşısında! Bir fotoğrafı yayımlamak için bile AKP'den onay bekleyen bir hareketin sözde muhalefeti ne kadar inandırıcı olabilir?

         Çözümü sağlayacak çok güçlü bir sivil kitle ve birikim varken, işte sözü edilen bu Kürt hareketleri bu dev potansiyeli yıllar boyu yanlış yöntemlerle çarçur ettiler. Dikkatli bir göz, Kürt hareketinin Parlamentoya girdiğinden bu yana meselenin çözümüne değil seçmene göre siyaset yaptığını kolaylıkla görebilir. Anlaşılmaz bir tutumla sonuç alıcı projelerden özenle uzak duruluyor! Halkın gözünü ve gönlünü okşayan mesajlar ve sembolik eylemlerle anlamsız ve yararsız bir alana, seçim sandığına yatırım yapılıyor.  Hiçbir ön çalışma yapılmadan bir basın açıklamasıyla duyurulan beş günlük sembolik okul boykotu buna küçük bir örnektir. Beş gün sonra her şey eskisi gibi olacak; gerici, uyutucu ve militarist eğitim sistemi çocukların körpe beyinlerini zehirlemeye devam edecek. Peki sonra? Sonrası yok! Yapılmak istenen şey halkın gözünü ve gönlünü okşamaktı. Bu da başarıldı sanki. Oysa bu konuda yaratıcı olunabilir, tüm dünyanın ilgiyle izleyeceği sonuç alıcı bir proje gündemleştirilebilir. Bu projeyi başka bir yazıda tartışmaya açacağım.

         Göz önünde olan bir gerçeği artık açıklamakta fayda var:

         Kürt hareketlerinde bu anlayış karar verici oldukça, gelecek hakkında ümitli olmak için hiçbir neden yok; özgürlükler daha nice yıllar Ankara cenderesinde tutsak kalmaya devam edecek. Kürt siyaset öncüleri varsın, "Kimse bizi kandıramaz, oyalayamaz," desinler. Göz göre göre kandırılıyorlar. Hem de bir değil onlarca defa kandırıldılar. Geçmişte Genelkurmay ve o dönemin hükümetleri kandırıyordu, şimdi de AKP kandırıyor. Kürt Siyasetinin Kurtlarla Bitmeyen Tarihi Dansı ne yazık ki sürüp gideceğe benziyor. Kurtlarla yapılan bir dansın sonunu tahmin etmek ise hiç zor değil. Tarih bunun yakın ve uzak acı dersleri ile doludur.

         Peki, ümit Kaf dağının arkasında mı? Değil elbette. Yeni bir anlayış, yeni bir ruh ve yeni bir mücadele tarzı devreye sokulursa tarihin gidişatı pekâlâ değiştirilebilir. Şimdi yazacaklarımla belki kendimi tekrarlamış olacağım ama bu riski göze alarak yine de yazmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum.

         İçte ve dış dünyada ilgi ve destek görecek etkin bir sivil muhalefetle sadece Kürtler değil, boyunduruğa vurulmuş herkes, bütün halklar özgürleşebilir.

         Yaşadığımız dünya ve coğrafya yolumuza ışık saçacak zengin bir siyasal hafızaya sahiptir. Dünya siyasi tarihine geçmiş pek çok sivil mücadele metodu vardır. Kan, can ve zindan pahasına kazanılmış bu sivil mücadele yöntemleri dünyaca selamlanacak bir çeşitlilikte zenginleştirilebilinir. "Sen benimle müzakere masasına oturmadın, o halde ben de asker öldürürüm," tavrı, aslında kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Öyle etkili sivil mücadele yöntemleri var ki, pratikleştiklerinde hükümetler kendilerine ölüm gibi ağır gelse de özgürlüklerin önündeki barikatları kaldırmak zorunda kalırlar.

         Detaylarını başka bir yazıda tartışmaya açacağım  (şiddetsiz- molotofsuz) şu proje tek başına bile aydınlığa kapalı demir kapıları yerinden söküp atabilir: Halkın başlatacağı siyasi, idari ve ekonomik bir genel grev ve ambargo kendini dünyanın merkezi sanan en kibirli hükümetleri bile şoke eder. Sokaklara dökülüp polislerden kurşun, zehirli gaz ve cop yemek de gerekmiyor. Tarihin bazı evrelerinde sokağa çıkmadan ve kimsenin burnu kanamadan da devrimler yapılabilir.  

         Günlük yaşamın çeşitli alanlarını kapsayacak genel bir grevin Hakkâri, Diyarbakır, Şırnak, Van, Dersim, Siirt, Mardin, Urfa, Ağrı, Mersin, Adana, İstanbul, Iğdır ve daha pek çok ilde ortaya çıkaracağı fotoğrafı hayal edelim. Laf ebesi AKP yöneticilerinin o zaman ne hale geleceklerini şöyle bir getirelim gözümüzün önüne. Dünyanın hangi güçlü hükümeti halkın giriştiği böyle devasa bir ambargonun yaratacağı boşlukta serseme dönmez?

         Her ülkede düzenin idari, siyasi ve ekonomik çarkları halkın işbirliği ile döner. Halksız bir düzen, suyu kesilmiş harabe bir değirmenden farksız hale gelir. Bu işbirliği reddedildiğinde, yani halk kendini geri çektiğinde, düzene kan taşıyan bu çarklar birkaç ay içinde paslanıp bir hurda yığını haline gelirler.

         Kürt hareketleri ve ittifak ettikleri Türk ve diğer halklardan demokratlar, bu seferberliği neden başlatmazlar, merak ediyorum.

         Çare, AKP ve onun temsil ettiği gerici, militarist düzeni reddetmektir. Karanlığı yaran seslere ihtiyaç var.

alinakmahmut@hotmail.com 20/ Eylül/ 2013

 

 

104381

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Mahmut Alınak

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar