Salı Mart 18, 2025

Mercan dağları; Bel vermiş munzura

Dersim Mercanlar beldesi şahverdi vadisinde üç genç komünist gerillanın faşizm tarafından  katledilişini duyduğumda yüreğimde kan akarcasına bir acı belirdi. Neden ölümler hep bizlere düşer,neden bizler hep öldürülürüz,katlediliriz,yerimizden -yurdumuzdan sürülürüz. Daha geçen hafta üç PKK gerillası aynı yöntemle bombardımanla, alçakca katledildi,İstanbulda Dilek kızımız sorgusuz sualsiz  infaz edildi.Ovacık Mercan vadisinde üç komünist gerilla Cengiz İçli,Özgüç Yalcın,Hakan Çakır saatler süren çatışma ve bombardıman sonucu alçakça katledildiler.

Seri oparasyonlar,katliamlar durmak bilmiyor. Faşist dikratörlük muazzambir şekilde rahatsız,huzursuz hangikanlı katliamı  ne zaman yapacağı belli değil. Yıkılışın sancılarını yaşadıkca dahada saldırganlaşıyor , katliam,zulüm ve saldırılar yapıyor. Kendine muhalif olan herkesi baskı ve korku yoluyla susturmaya çalışıyor. Faşizmin bu saldırılarından’da anlıyoruzki , ölümlerde artık hiçbirşey ifade etmiyor. Herşeyini kaybedenler artık korku duvarını yıkmış ölümden korkmaz olmuştur . Böylesi bir durumda yaşayanlar  ölümlerdende korkmuyor , korkmayacaktır. Çünkü artık insanlık,insanlık onuruherşeyin üstünde tutulmaktadır. Yaşanan bu katliam ve zulme son verilmek istiyorsak , geçmişte yaşadıklarımızı unutmayacağız.

Daha dün gibi  hafızalarımızdan silinmeyen Ermeni soykırımı,Dersim Alevi -Kürt katliamı,Maraş, Çorum, Sivas, Taksim,Roboski, Diyarbakır,Suruç ve nihayetinde Ankara’da faşist devletin karanlık güçleri tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda yitirdklerimiz … Dağlarımızı faşizme karşı mesken tutmuşlarımızı,bağımsızlık,özgürlük ve sosyalizm savaşında yitirdiklerimiz yetmezmiş gibi,evlerimiz,köylerimiz,mezarlarımız,inanç evlerimiz bombalanıyır,yakılıp yıkılıyor. Dağlarımızda zulme baş kaldıranlarımız,boyun egmeyenlerimiz kahbece katlediliyor. Parcalanmış canlarımız Toros’lar,Akrepler,Jipler arkasında boyunlarına ipler geçirilerek,çırılçıplak soyularak alcakca , vahşice  sürükleniyor. Ölü bedenlerimize insanlığa sığmaz işkenceler yapılıyor.

Mercan beldesi şahverdi köyü yakınlarında katledilen üç komünist gerilla yoldaşımızın haberini duyduğumda  içimi derin bir hüzün kapladı.  Yitirdiğimiz bu genç komünist yoldaşların haberi beni  çok çok gerilere götürdü. Yitirdiğimiz bu üç komünist gerilayı hiç tanımam,adlarını bilmem ama savundukları ve idealleri uğruna dağları mesken tuttukları ideoloji beni biz kılıyordu. Sanki uzun yıllar birlikte dağları mesken tutmuştuk,silah çatıp türküler söylemiştik, faşist diktatörlüğe karşı omuz omuza dağlarda,şehirlerde zındanlarda  savaşmıştık,vuruşmuştuk,direnmiştik. Aşımızı , ekmeğimizi birlikte paylaşmıştık. Omuz omuza kaç kahpe pusuyu yarmıştık. Ölüm bize neydiki,bazılarının görmezden geldiği,yaşanan çığlıkları duymazdan geldiği, zulüm karşısında suspus olduğu olduğu en zor , en karanlık dönemlerde faşizme karşı baş kaldırmak,isyan ateşinin kıvılcımını yakmak insanlığın karanlıklardan aydınlığa çıkmasının birer kızıl kıvılcımları oldular oluyorlar.

Unutulmasınki,Munzur dağlarına bel veren mercan vadisi TKP/M-L nin tarihinde tarihi öneme sahiptir. Parti birinci konfaransı sonrası  TKP/M-L nin ilk merkezi gerilla kampı (Askeri Komisyon önderliğinde) Mercanlarda,mercan vadisinde 1978 de gercekleştirimiştir. Onbeş gün süren askeri kamp seçilmiş parti kadrolarımızla gerçekleştirildi. Tikko’nun merkezi örgütlenmesinin ilk nüveleri burada atılmıştır.

Unutulmamalıki,TKP/M-L Partizanları uzun yıllar çok zorlu mücadeleler sonucu bu günlere geldiler. Hiçbir emperyalist devlete,sermayeye sırtını dayamadı. Hiçbir güçle ilkesiz , menfaate dayalı ilişki kurmadı. Devrimi,sosyalizmi, ve komünizm’i esas aldı. Kendi öz gücüne , halkın gücüne  dayanmayı ilke edindi.  Her zaman  devrimin dostlarıyla – düşmanlarını ayrıştırmayı doğru bildi. Devrim güçlerini önemsedi,birlikte ortak düşmamımıza karşı hareket etmeyi esas aldı.

12 Eylül faşizmi şartlarında, faşizme karşı mücadelede  Mercan vadisinde , Munzurun  eteklerinde ilk şehidini (Pir Hasan Kulaç yoldaşı)verdi. Kaypakkaya`dan günümüze dağları terk etmedi. En ağır şartlarda , ezici çoğunluğun suspus olduğu karanlık , korku dolu koşullarda , karanlığı parçalayan birer kızıl yıldız oldular. Umutsuzluğun kol gezdiği dönemler direnenlere umut ve güven verdiler.
Ölümüne direndiler,yaşamayı,yaşatmayı, emperyalist sermaye dünyasına ve onların faşist yönetimlerine karşı gerilla savaşını sürekli,kalıcı kılmak için ölümü hiçselleştirdiler. Geleceğimizi zaferle taçlandırmak için  bedeller ödediler,yanlışlar yaptılar,düştüler,yara-bere aldılar. Zaman zaman ağır kayıplarla , yenilgiyle karşılaştılar.  Geçici yol arkadaşları oldu,yollarını ayırdılar. İdeolik, siyasi , örgütsel duruşlarda kırılmalar oldu. Bazıları “artık bu işin gitmeyeceğini, mücadeleden vazgeçilmesini” salık verdiler! Kimileriyse “herşeyin kendilerince başladığını, kendileri ayrı kulvarlarda yer alınca herşeyin bittiğini  nafile bir mücadele verildiği,”yılgınlığını dolaylı yollarla yaymaya çalıştılar. Güçlerimiz bölündü, bedence zayıfladı,tahribatlar ağırdı.Çok yönlü ideolojik saldırı komünistlere karşı yürütülüyordu. Herşeye karşın zorlukları , engelleri aşmak kararlılığı ve azmi gerekiyordu,

Yeniden derlenip toparlanmak gerekiyordu. Emperyalist gerici sermaye devleterinin başlattığı komünizm’e karşı ideolojik,siyasi,toplumsal,kültürel ve psikolojik saldırılara karşı dişe diş bir mücadele yürüttü. Komünistlerin üzerine esen kara bulutların el birliğiyle kırılması gerekiyordu. Yaraları sarmak kolay olmuyor olmadı. Orhanımızı şehit verdik, bezhat firik yoldaşımızı ateşler-közler içerisinde yitirdik,Veysel Uyarı, Erdoğan Tekinimizi düşmanla yürütülen muharebe’de kaybettik, Kureşimizi, Rustemimizi, Katomuzu, Piromuzu,Yeterimizi, Karadağlarımızı kaybettik.İnadına direndiler,inadına mücadeleye devam derken ; Mercan vadisi MKP ‘e önderleri CAFER CANGÖZ, AYDIN HAMBAYAT ve onbeş devrimci  kadrosunu yitirdi. Faşist dikktatörlük alçakca ve kalleşce bu yiğit devrimci arkadaşlarımızı nokta vuruşu bombardımanla katletti. İsmini sayamadığım daha nice değerlerimizi insanlığın özgürlüğü kavgasında kaybettik.

Bizim dil farkımız , ırk farkımız,renk farkımız , din farkımız yoktu . Önceliğimiz insan olmaktı . Nerede insanlığa karşı işlenmiş bir zulüm,baskı,sömürü,işkence ve haksızlık varsa biz onun karşısındaydık. Zulmün olduğu heryerde isyan etmek , baş kaldırmak buğünde , gelecekte’de  bizim vazgeçilmezlerim, olmazsa olmazlarımızdır.
Bu bakışımız asla değişmeyecektir. Emperyalizme , işbirlikci faşist diktatörlüğe karşı mücadele ederek toprağa düşen her değer bizimdir , bizim değerimizdir. Değerlerimizi her şart ve koşulda sahipleneceğiz,savunacağız,koruyacağız.. Yürüyeceğiz hep birlikte zülmün kalelerinin üstüne üstüne… Ya Özgürlük , bağımsızlık ve sosyalizm , yada hiçleşmek,kölece zulüm altında yaşamak , başka bir üçüncü yol mümkün asla mümkün değil. Özgürlük,bağımsızlık ve sosyalizm uğruna toprağa düşen bütün canları unutmayacağız,unutturmayacağız . Mücadelelerini devam ettireceğiz. Ölümleri son kılmanın tek yolu emperyalizme,faşizme ve gericiliğe karşı kararlı mücadele yürütmek, yürütülen mücadeleyi doğru rotada zaferlere taşımayı başarmaktır.

Hasan Aksu- 25-10-2015

47561

Mercan dağları; Bel vermiş munzura

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar