Perşembe Ekim 31, 2024

Nasıl kazanmış olursa olsun AKP meşru değildir, tanımıyoruz!

24 Haziran 2018 tarihinde yapılan baskın seçimde AKP ve MHP’nin oluşturduğu “cumhur ittifakı” Erdoğan’ı “Türk tipi başkanlığa” taşırken, AKP, hedeflediği milletvekili çoğunluğunu elde edemedi. MHP eliyle erken seçim kararının alınması, kuşkusuz bir tesadüf değildi. Bu, önceden planlanmış ve gündeme getirilmişti. Efrin işgalinin “zafer” rüzgarını arkasına alan AKP’nin bu fırsatı 24 Haziran’a taşımak istediği bilinen bir senaryoydu. OHAL’in uzatılması, tutuklamalar ve HDP milletvekilliklerinin arka arkaya düşürülmesi bu oyunun birer parçasını oluşturuyordu.

24 Haziran seçimleri eşit koşullarda yapılmadı. AKP, bunun olmaması için elindeki tüm devlet olanaklarını kullanarak HDP’nin baraj altında kalması için uğraşmasına karşın, HDP seçim barajını yerle bir ederek 67 milletvekiliyle (henüz resmi olmayan sonuçlara göre) seçim kampanyasını tamamlamış oldu.

AKP seçimi kazanmak için devletin tüm olanaklarını kullanacak şekilde düzenlemeler yaptı. Hazineden aldığı en büyük paya, bir de besleyip büyüttüğü sermayenin 87 milyonluk bir ek ‘bağışı’ ve örtülü ödenekten aktarılan milyonlarca lira ekleyen AKP,  yıllardır hazırladığı yandaş medyanın ekranlarını sadece AKP’ye açık tutması ve bunun üzerine çalınan oylar eklendiğinde Erdoğan’ın seçilmesi aslında sürpriz sayılmamalıdır.

Erdoğan, MHP’den aldığı oylarla cumhurbaşkanlığını kazanmasına rağmen AKP, mecliste milletvekili çoğunluğunu sağlayamadı. AKP “seçim bittiğinde MHP ile ittifakımız sürmeyecek” tezi de bu durumda artık geçerli değildir. AKP,  beş yıl MHP’ye muhtaç şekilde hareket etmek zorundadır. MHP de bunu bildiği için cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ve bazı bakanlıkların kendilerine verilmesi için AKP’yle pazarlığı devam edecektir.

Daha önceki seçim yazılarımızda da belirttiğimiz gibi AKP-MHP ittifakı Kürtlere ve devrimcilere karşı kurulmuş bir savaş ittifakıdır. AKP, tüm hatlarıyla MHP’yle aynı çizgide birleşerek ırkçı ve faşist bir ittifak oluşturmuşlardır.

Önümüzdeki süreç bu savaşın her alanda sürdürülmeye devam edileceği mesajını taşımaktadır. AKP ve MHP koalisyonu içte ve dışta daha da saldırgan bir politika sürdüreceklerdir. Suriye Kürdistanı bu faşist şer ittifakının ilk hedefleri arasında yer alacaktır. Efrin’le başlayan işgal Kürtlerin diğer yaşam alanlarına kaydırılıp, yeni işgal planları hayata geçirilecektir. İçte, yine Kürtler olmak üzere, devrimci ve tüm ilerici kesimlere daha kapsamlı saldırlar gündeme getirilecektir.

Seçimde HDP’nin 67 milletvekiliyle meclise girmesi elbette önemi olmakla birlikte bunun devamlılığının hiçbir garantisi yoktur. HDP’nin etkisizleştirilmesi ve sesinin kısılması için, HDP’nin kapatılmasının yeniden tartışmaya açılması olasılık dışı değildir. Bu olmasa dahi bundan önce olduğu gibi, HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile HDP’nin süreklilik arz eden bir saldırıyla pasif bir konuma getirilmesi yoluna başvurabilecekleri gözden kaçırılmamalıdır.

AKP,  bir hükümet olmaktan çok artık iktidar olmuş bir parti durumundadır. Tıpkı 1923’te yeni “Türkiye Cumhuriyeti” kurulduğunda, Kemalistlerin CHP ile hükümet olmalarına rağmen, bir iktidar olmaları gibi, AKP de artık bir iktidarı temsil etmektedir. Bu iktidar İslamcı faşist bir düzene geçişin 2023 yılında tamamlanmasını hedefleyen bir kulvarda hareket etmektedir.

24 Haziran seçimleri sonrasında başlayan yeni süreçle birlikte, devletin tüm temel unsuları olan yasama, yürütme ve yargının tümüyle tek bir adamda toplanarak devlet yeniden dizayn edilecektir. AKP, iş başına geldiği 2002 yılından bu yana Kemalistlerle girdiği savaşı sürdürerek 2018 yılına gelmiş ve 24 Haziran seçimleriyle elde ettiği kazanımlarla hedefi 2023’te İslamî faşist bir rejimin taşlarını döşeyerek bu süreci derinleştirmek istiyor. AKP’nin 2010 yılından bu yana Kemalistlerle girdiği cebelleşme bu projenin bir diğer saç ayağını oluşturuyordu. Ergenekon, Balyoz vb operasyonlar ordu içindeki Kemalist unsurların temizlenmesi operasyonuydu. Bu süreç, aynı zamanda iki klik arasında ideolojik bir savaşa da sahne olacaktır.

 HDP seçimde başarılı oldu

24 Haziran baskın seçimlerinde HDP tüm baskılara rağmen başarılı olmuştur. OHAL şartlarında, kısıtlı imkan ve olanaklarıyla seçim çalışması yapan HDP’nin beş bin çalışanın tutuklu olduğu, önceki Eş Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la birlikte on milletvekilinin tutukluluklarının devam ettirildiği, Demirtaş’ın cumhurbaşkanı adayı olmasına rağmen tutukluluğunun devam ettirildiği, HDP binalarına, seçim stantlarına saldırıların yapıldığı, Suruç ve bir çok yerde silahlı-bıçaklı saldırılarda HDP çalışanlarının, taraftarlarının öldürüldüğü, saldırıya uğradığı, köy ve ilçelerin ablukaya alındığı bir seçim çalışmasında tüm bu barikatları ve ablukaları yıkan HDP, kitlelerle buluşarak seçim barajını yıkmış ve seçimde 67 milletvekili çıkarmayı başarmıştır. Kimsenin egemenlerin seçim sonuçlarına dair yaratılmaya çalışılan karamsarlık atmosferinde bu gerçeği örtme çabasının etkisine kapılmaması gereklidir.

Seçimde HDP’yi destekleyerek çalışmalara dahil olduğumuz bu süreçte birçok yeni kitleyle tanıştık. Gittiğimiz her yerde kitlelere bu düzeni anlattık. Neden HDP’yi desteklediğimizi anlattık. HDP ile diğer burjuva partileri arasındaki farkı ortaya koyduk. Türkiye’nin nereye doğru sürüklendiğini, AKP ve MHP’nin kurduğu ittifakın ne ifade ettiğini anlattık. Meral Akşener, Karamollaoğlu gibilerin yüzlerine çektikleri “demokrasi” maskesinin sahte olduğunu anlattık. CHP’nin ortaya koyduğu vaatlerin sadece seçime dönük olduğunu, şimdiye kadar AKP’ye defalarca destek verdiğini anlattık. Bu bakımdan HDP’nin barajı aşması için CHP’nin en az % 2-3 oranında HDP’ye oy kaydırdığı iddiası tam anlamıyla gerçeği yansıtmamaktadır. Elbette CHP’nin etkisi altında bulunan emekçi kesimle, HDP’nin bu seçimlerdeki kilit rolünü görmüş ve yer yer buna uygun tavır almışsa da CHP’nin kendi başarısızlığının üzerini örtme çabası ile ileri atılan bu oran gerçeği yansıtmamaktadır.

Keza Dersim bölgesi buna en uygun örnektir. HDP ve vekil adaylarının sıkı bir çalışma ördüğü bölgede her ne keder devrimci değerlerle iç içe olsa da CHP’nin etkisi altında bulunma durumu devrimciler tarafından kırılamayan kitle yine CHP’den yana tavrında çok ciddi bir değişikliğe gitmeyerek CHP’nin bu söylemini de boşa düşürmüştür. Bu örnek bile tek başına CHP’nin hangi oranda HDP’ye “oy kaydırdığını” kanıtlamaktadır!

Bizim açımızdan bu taktik süreç tamamlanmıştır. Şimdi daha farklı hedeflere kilitlenmek için merkezi görevlerimize sarılmak için çalışmalıyız. Önümüzde oldukça çetin ve aşmamız gereken görevler durmaktadır. Her yönüyle zayıflayan yanlarımızı güçlendirmek, kitle çalışmasına yoğunlaşmak, bilinçlenme çabalarımızı hızlandırmak için ileri hamleler gerçekleştirmeliyiz.

CHP, daha seçim sonuçları açıklanmadan AKP’ye teslim oldu

CHP, seçimde hem kazançlı hem de başarısız olmuştur. CHP’nin başarısı cumhurbaşkanlığı adayı Muharrem İnce üzerinden %30’un üzerinde oy alması olmuştur. Bu başarının bir nedeni, İnce’nin ‘sosyal demokrat’ bir imaj çizmesi olmasıyken esas edenin kitlelerin AKP iktidarı ve OHAL baskısı altında kaldığı nefessiz ortamına bir nefes bulma umudu olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Milletvekili seçimlerinde % 22’ye gerilemesinden de görüleceği üzere, CHP, bu konuda halk nezdinde bir umut olma ve buradan doğru toplumsal muhalefeti sömürme misyonunda gerileme yaşamasına rağmen İnce üzerinden bu konuda bir umut yaratmakta başarılı olmuştur!

AKP’nin oy çalacağını en çok dillendiren CHP olmasına karşın, seçim öncesi sandıklara sahip çıkma vaadini yerine getirmedi. CHP, 16 Nisan referandumunda yapılana yeniden müsaade edilmeyeceğini söylemesine rağmen, daha seçim sonuçları resmi olarak açıklanmamasına karşın, İnce tarafından yapılan “Erdoğan’ın seçimi kazandığını kabul ediyorum” açıklamasıyla kitlelerin direncini kırmaya çalışmıştır. Herkese “bir yere ayrılmayın” diyen bir CHP, önce kendi temsilcisi üzerinden havlu atarak meydandan çekilmiştir. Bu, AKP’ye verilen en büyük moral desteği olmuştur. İnce’nin kendisi “evet oylar çalınmıştır” demesine karşın sonucu erkenden kabul etmiş, devamındaysa kitlelerin sokağa çıkmasından korktuğu için bu iddiasından vazgeçerek, kitleleri pasifize etmeye çabalamıştır.

Bu sonuçları arkasına alan AKP, kabineyi kurduktan hemen sonra, 2019 yerel seçimlerine hazırlanacaktır. Milletvekili seçimlerinde istediği başarıyı elde edemeyen AKP, seçim bittikten sonra, Erdoğan’ın yaptığı “balkon” konuşmasında “seçimlerden gereken mesajı aldık” söylemine uyumlu bir şekilde hareket edecek ve 2019 yerel seçimlerine de bu şekilde hazırlanacaktır. Aslında Erdoğan, bunu ilk defada dile getirmedi, 24 Haziran seçim döneminde sık sık dile getirdiği 2019 yerel seçimlerindeki hedeflerini açıklayarak, seçim sonrası çalışmanın ağırlığını 2019 yerel seçimler oluşturduğunu belirtmişti.

 

Süreci birlikte karşılamalıyız

Devrimci hareket bu sonuçları iyi tahlil etmelidir. Her parti ve çevre bu sonuçlardan kendi cephesinden bazı sonuçlar çıkaracaktır. Bu sonuçlar benzerlikler gösterecek ve de bazı farklılıklar arz etse de ortak payda olarak AKP’nin daha da saldırganlaşacağını öngörecektir. Bu durum herkese ortak görevler biçiyor. Devrimci hareket aynı zamanda bu süreci birlikte değerlendirip ortak sonuçlar çıkarmalıdır. Çıkarılan bu ortak sonuçlar üzerinden ortak hedefler ve daha güçlü eylem birlikleri oluşturarak faşizme ve gericiliğe karşı mücadele hatlarını belirlemelidir.

 Bir Partizan 

44000

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Sayfalar