Cuma Şubat 28, 2025

Odatv İLE VURULMAK

 

Ve Kürdün kirik kaburgasi Mehmet metiner’le Irfan Dündarin kirlettigi havayi solumak

Odatv makalelerimi yayımladığı için müdavim Türk okurlarının çok sert hücumlarına uğruyor. "Bu bölücü PKK' lıya yer vermek Odatv' ye mi kaldı? Böyle devam ederse Odatv ile ilişkimizi gözden geçiririz,"diye tehdit ediyorlar.

Bazı Kürtler de bana saldırıyor Odatv'de makalelerim yayımlandığı için.

Bu iki taraflı hücum uzun zamandır yoğun olarak sürüyor. Ancak ne Odatv benim yazılarıma kapılarını kapattı, ne de ben yazılarımı Odatv'ye göndermekten vazgeçtim.

Aslında bu konuda yazı yazmayı da düşünmüyordum. Ancak İran'da idam riski altında bulunan Saman Nasim hakkında yazdığım yazıya gelen bir yorum beni bu konuda birkaç şey söylemek zorunda bıraktı.

Makaleyi Odatv'de okuyan M. Kemal Demir adlı kişi, "Kürtlere küfür eden bir sitede Kürtlere laf atarak mı siyaset yapılır? Kusura bakma ama Mehmet Metiner'in bile altındasın,"diye bir yorum yazmış.

Mehmet Metiner adlı işbirlikçi bir paçavraya benzetilmek eleştiri değil, ağır bir küfürdür. Çünkü Mehmet Metiner avcı keklik cinsindendir, bu düzenin (AKP'nin) tetikçisi, çanak yalayıcısı, besleme bir kişiliktir. Bense İdeolojik olarak bu düzenle tam bir kapışma halindeyim. Düzenin göz kamaştıran nimet bahçelerine gönlümün kapılarını kapatarak bir onur kavgası yürütüyorum. Ve hem yazdıklarım, hem de pratiğimle geride düzgün bir hayat hikâyesi bırakmak istiyorum.

İstesem pekâlâ milletvekili olabilirdim; şimdi beni Odatv ile vurmak isteyenler de o zaman hayranlıkla gözlerimin içine bakar, avuçlarının içi çatlarcasına alkışlarlardı. Milletvekili olurdum olmasına ama, ben, artık ben olmayacaktım. Kendimi halkı kandırmış gibi hissedecek ve kendimden hep utanacaktım. Geçmişte belki tarih bilincinin zayıflığı, belki de zaafları nedeniyle, nice olmaz hayallerle gittiği Meclis'in halka değil sadece hanedanlara ve militaristlere hizmet ettiğini görüp hayal kırıklığına uğramış biri olarak, halkla kedi fare oyunu oynanmasına artık alet olamazdım.

Geçelim bunu… Dikkatimi çeken bir tuhaflık var: Beni Odatv ile vurmak isteyenlerin hepsi Odatv okuyor. Hem de günde birkaç kez tıklayarak! Çoğu da bunu itiraf ediyor. Odatv onlara serbest, bana ise yasak! Ne adalet değil mi?

Uzun zamandır bana karşı bir yıpratma kampanyasının sürdürüldüğünü biliyorum. Umurumda da değil. Düşününce, bu linçin biraz da doğal ve mecburi olduğunu görüyorum. Çünkü bu linç kampanyası ve yazılarıma uygulanan kör ambargo olmasa, Kürtlüğün ballı kaymaklı sofrasından beslenenlerin huzurunu kaçırmış olacağım. Pislikleri halının altına süpürmüyor, "Kral çıplak,"diyorum. Ve arı kovanına çomak sokarak kimilerinin rahatını kaçırıyorum.

Toparlarsak… Odatv'de yazıyor diye beni karalayanlar sadece Odatv' ye yazmadığımı çok iyi biliyorlar. Yazılarım maskelerini düşürdüğü için telaşlanıp yalana sığınmak zorunda kalıyorlar. 

Oluşturduğum bir medya havuzu var, yazılarımı internetten o havuza atıyorum. İsteyenler yayımlıyor, istemeyenler de bir tuş darbesiyle siliyorlar. Bu nedenle Odatv'de çıkan yazılarım başka pek çok sitede daha yayımlanıyor.

Odatv'nin de içinde olduğu o havuzda, yandaş Kürt ve Türk medya kuruluşları da var. Uyguladıkları utançlı ambargo bir gün gecikmiş itiraf ve özeleştiri konusu olur diye yazılarımı onlara da gönderiyorum.

Kaldı ki Odatv'ye özel olarak da yazabilirdim. Kemalist ve Kürt düşmanı diye eleştirilen Odatv, benim, 'Yayımlamazlar,'diye düşündüğüm çok sert yazılarımı dahi gözü kara bir cesaretle yayımladı. Bunu beni çok sevdikleri veya düşüncelerime katıldıkları için değil - okurlarının sert tepkilerine rağmen- düşünce özgürlüğüne olan sarsılmaz bağlılıklarından, ilkeli ve tutarlı duruşlarından dolayı yapıyorlar. Demokrat olmak işte böyle bir şeydir.

Örneğin içinde defalarca Kürdistan adı geçen birçok yazımı yayımladılar. Örnek mi istersiniz? İşte ÖZGÜRLÜK İÇİN REFERANDUM ÇAĞRISI başlıklı yazı, işte Türkiye ve Kürdistan federasyonlarını işleyen EMEKÇİ HALK CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ ANAYASASI, İşte BEN MEHMUD AVDO'YUM yazısı ve internetten bakılabilecek daha birçok yazı… Acaba hangi güdümlü Kürt ve Türk medyası dillerinden düşürmedikleri o düşünce özgürlüğü adına, kendilerine aykırı gelen bir yazıyı Odatv gibi yayımlama tutarlılığını sergileyebilir? Buna bir tek örnek verebilirler mi?

Daha geçenlerde, SİZ HİÇ TABUTA KONULDUNUZ MU, başlıklı bir makale yazdım. Makale Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin birer zindana dönüşen cezaevlerini anlatıyordu. Normal şartlarda bu makalenin -bildik çizgileri nedeniyle- yazılı ve görsel Kürt medyasında geniş bir yer alması düşünülür, değil mi? Ama öyle olmadı. Ambargo giyotini yazıyı katledip çöpe attı. Peki ya PJAK'lı olmakla suçlanıp idama mahkûm edilen Kürt genci Saman Nasim için yaptığım o sınırda nöbet çağrısı! Yandaş Kürt medyasının şu komik haline bakın ki, Kürt düşmanı olmakla suçlanan Odatv bu çağrıyı günlerce ekranda tutarken, onlar bu genç adam sanki hırsızlık suçundan idam cezası almış gibi yazıya tek satır yer vermediler! Buna lütfen siz vicdan sahipleri bir ad koyun!

İşte güdümlü Kürt ve Türk medyasının çöpe attığı bu yazılara Odatv ve bazı Kürt siteler yer verdi. Yoksa suya yazılmış olacaklardı.  

Hayatın defalarca doğruladığı bir gözlemimle yazıyı bitireyim: Hiç kimseye kötülüğüm dokunmazken, bana düşüncelerim nedeniyle kin besleyip, nefret ve öfkeyle saldıranlar nedense hep devlet bağlantılı çıktılar. Abdullah Öcalan'ın davalarını takip eden Asrın Hukuk Bürosu'nda beş yıl

boyunca MİT'e servis yapan ajan İrfan Dündar bunlardan sadece biridir. Tutuklandığımız dosyaya giren bir telefon konuşmasında bana ettiği küfürlerin bini bir para...

Tayyip Erdoğan'ın talimatı ile başlatılan avukatlar operasyonunda MİT ajanı olduğu ortaya çıkmasa İrfan Dündar bugün milletvekili veya büyük bir kentte belediye başkanı olacaktı. Bu bir Kürt trajedisi mi, yoksa komedya mı, siz karar verin!    

Güneşi balçıkla sıvamak nasıl beyhude bir çaba ise, beni Odatv ile vurmak isteyenlerin çabaları da boşunadır. Önemli olan benim ne yazdığım ve tarihe nasıl not düştüğümdür. Bilgi ve proje dağarcıklarında bir şey varsa dedikoduyu bırakıp düşüncelerimi tartışsınlar.

Önemli Not  : Google'da, Özgürlük İçin Referandum Çağrısı başlıklı makalem ile http://site.emekcicumhuriyetlerbirligi.org/ sitesine bakmadıysanız hemen şimdi tıklayın. Aklınıza yatarsa bana 0546 518 86 86 nolu telefonumdan veya alinakmahmut@hotmail.com mail adresimden lütfen ulaşın. Referanduma imza veren birçok arkadaşım da hâlâ bana mail atmadılar.

Sen içindeki enerjiyi harekete geçirip insanlığa sahip çıkmazsan, bu hanedanlar ve timsahlar düzeni mutluluğumuzu çalmaya devam edecek. Sizinle ortak geleceğimiz konuşmak istiyorum.   


85815

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Sayfalar

Mahmut Alınak

Hangi Sınıfın Cumhuriyeti Yaşasın?

Feodal aristorkrasiye karşı burjuvazinin iktidara gelmesi ve feodalizmi yıkması tarihsel olarak ilericiydi. O dönemde “ kahrolsun feodalite, yaşasın cumhuriyet” sloganı ileri bir hedefi gösteriyordu. Bu tarihsel dönüşüm Fransız burjuvazisinin 1789 burjuva devrimiyle başarıldı. Bu, toplumlar tarihinin geri döndürülemez diyalektik gelişimiydi. Feodal aristokrasi, ne kadar çaba harcarsa harcasın, gelişen üretici güçlerin önünde daha fazla direnemezdi ve kendinden önceki toplumların başına gelen kendisinin de başına gelmişti: Toplumlar tarihinin çöplüğündeki yerini aldı.

Zorunlu Açıklama!

Kısa bir süre önce; "Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han ve Süleyman Cihan." başlıklı bir yazı yazmıştım. Yazının giriş bölümünden de anlaşılacağı gibi bu yazı, Anayasa Mahkemesi'nin Sansaryan Han’a ilişkin kararı vesile yapılarak yazılmıştı.

Sosyal medyayı ve malum platformları aktif olarak takip etmediğimden; yazıya ilişkin kimlerin ne türden değerlendirmeler de bulunduğunu bilmiyorum. Bu çok ta önemli değil; elbette her okurun kendine göre değerlendirme, beğeni ve yergileri de olacaktır.

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

„Holodomor „ Yalanı Üzerine

Başta Avrupa emperyalist burjuvazisi olmak üzere, bütün gerici devletler, emperyalist Rusya'nın Ukrayna'ya saldırı ve işgalini bahane ederek, tüm SSCB kazanınlarını, anıtlarını yok etmenin yanında, yeni yeni kararlarla, Stalin önderliğindeki SSCB'ni ve sosyalizmi karalamak için her türlü yalana baş vurmaya hız verdiler. Burjuvazinin, sosyalizm ve onu anımsatan herşeye düşmanlığı, kapitalizm ayakta kaldığı sğrece devam edecektir. Bu nedenle, burjuvazinin bütün yalanlarını açığa çıkarmakta devrimci mücadelenin en önemli ayaklarından biridir.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-2 Kemalizm Sol Değildir!

AKP-MHP faşist ittifakı süresince siyasal İslamcılığın karşısına da alternatif olarak Kemalist ideoloji çıkarılıyor. Kendine “sol” diyenlerin siyasal İslamcılığın alternatifi olarak Kemalizm’i yeğlemeleri kabul edilebilir bir siyasi tutum değildir.

Bir İşkencehane Olarak Sansaryan Han Ve Süleyman Cihan!

Dün, Sansaryan Han’a ilişkin bir haber okudum gazetelerde: “92 yıl sonra Sansaryan Han için tarihi karar.” başlığı altında, özetle, şunlar aktarılmaktaydı: 

 

Ermeni fakir çocukların eğitim masraflarının karşılanması amacıyla vakfedilen ancak 1930 yılında devlet tarafından el konulan ve uzun yıllar İstanbul Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan Sansaryan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla 92 yıl sonra Ermeni vakfına geri verilecek.”[1]

 

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

Hızır

Hdp'liler katı atık tesisinin yeri değiştirilmesi konusunda öneri gelirse destekleyeceklermiş.

Demek ki gelmese...

De gurban... aha çevreci projeniz... aha boğuniz... aha siz...

Sütlüce'ye akmasın... kendi içimize... köyümüze.... aksın diyorsanız...

De... hadi...

Sütlüce'ye katı atık tesisi kurulmasın.... kendi köyümüze kurulsun... diye önerge getirinde sizi görem.

De.... Hadi kurban...

De.... Hadi...

Gerçekten çok akıllıca.

Gerçekten çok sinsice.

Liberallerin ve Ulu“sol”cuların Solculuğu-1- (Sentez)

"İşçi sınıfının devrimciliğine karşı çıkanlara sol denebilir mi? Ya da bunlar gerçekten sol olabilir mi?"

Sınıflı bir toplumda, bu toplumun alternatifi olarak sınıfsız toplumu öngören ve bunun mücadelesini veren Marksizm-Leninizm-Maoizm’in eleştirilmemesi, özellikle de mülk sahibi sınıfların ideolojik ve siyasal temsilcilerinin eleştirileri ve demagojik saldırılarına maruz kalmaması düşünülemez.

Barbara ve Sara olma zamanı! (Nubar Ozanyan)

Emekçi kadınlar birçok şeyden mahrumdur. Yoksun olduğu esas şeyler, özgürlük ve örgütlülüktür. Faşist devlet şiddeti, feodal baskı, Türk şovenizmi, egemen erkek zihniyeti, işgal ve saldırı, erkek adalet, aile ve din, dışlanma, aşağılanma vb. Saymakla ve yazmakla bitmiyor. 

KKB’li TİKKO Savaşçısı:Kobanê Ruhuyla Rojava’yı Savun!

Faşist TC içindeki klikler, Kobanê zaferinden bu yana dillerden düşmeyen bir yarasında birleşti.

Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duydukları böylesi günlerde sağdan soldan TC faşizmi her zaman birleşmiştir. Bu bazen masa altından olur, bazen kapalı kapılar ardında, bazense öylece aleni. Burjuvazinin kalbini korkudan hoplatan bir işçi direnişi olabilir, emperyalist tekellere geçit vermeyecek bir çevre direnişi olabilir, faşizmi zayıflatacak bir demokrasi talebi olabilir, ataerkiyi ve heteroseksizmi titretecek bir adım olabilir bu gizli ya da açık el sıkışmaların sebebi.

Sayfalar