Onlara tutunmak!

Bir yandan yokluk-yoksulluk-sürgün ve zulümle mücadele etmeyi öğrenirken diğer yandan yoldaş acılarına dayanmayı öğreneceğiz. Yoldaş kayıplarını daha fazla anlayıp, anlamlandırarak direnmeyi öğreneceğiz. Yoldaş acısına alışmaya müsaade etmeden mücadeleyi sürdürmeyi öğreneceğiz. Alışkanlık; kanıksama ve duraklamadır. Donma ve gerilemedir. Var olanı tekrar etmek, yaşanan koşullara teslim olmak demektir. Diyalektiğin gelişim yasalarına karşı ters yönde yürümektir. Bundandır ki biz sınıf bilinçli proleterler toprağa düşen, yıldızlara gömülen, sonsuzluğa uğurlanan şehitlerimizin acılarına tutunarak mücadeleyi sürdürmeyi öğreneceğiz. Acılarını bilince, yaşamlarını eğitime, tamamlayamadan bizlere devrettikleri görevlerinin sorumluluğunu üstlenerek, yürümeyi öğreneceğiz.
12’ler demokratik halk devriminde savaş topraklarında zirvelere tırmanarak sarp kayalara tutunmanın mütevazı kahramanlarıdır. Günümüzün çağdaş fedaileridir. 12’ler, nerede-nasıl durarak, hangi tarzda yaşayıp savaşmamız, hangi görevlere nasıl sarılmamız gerektiğini öğreten genç öğretmenlerimiz oldular. Demokratik halk devrimi bir savaş meselesi ise halk savaşının günümüzde almış olduğu biçim olan gerilla savaşı öğrenilip uygulanmadan, uygulanıp öğrenilmeden, örgütlenip kurumsallaşmadan, adım adım kitleler savaşın özneleri haline getirilmeden düşman alt edilemez. Hiçbir özgürlük gerçek olamaz. Özgürlük, elle tutulur gerçek oluncaya dek devrimin şehitleri yaşanmaya devam edecektir. Ve biz bu gerçekliği kabul edip süreci devrim lehine değiştirmeyi öğrenmeye ve mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.
Devrimcilik, kendine ait olan bedeni ve bilinci, maddi ve manevi birikimleri, değerleri hesapsız ve çıkarsız bir şekilde gönüllü olarak, isteyerek halkın devrim davasına koşulsuz verebilmektir. Özgürlük yolunda her devrimci göreve büyük bir tutkuyla dört elle sarılmaktır. Gözünü bir an olsun bile kırpmadan bedel ödemeyi göze alabilmektir. Yaşamın ve mücadelenin çeşitli evrelerinden en zor engellerinden geçerek başarıyla geçmeyi öğrenmektir. Son nefes verilinceye kadar usanmadan yorulmadan kendimize ait olanları bilinçli ve örgütlü bir şekilde devrime vermektir. Bu kolay değildir. Kendinden kendine ait olanlardan bilinçli ve iradi olarak vazgeçmek. Karşılığında hiçbir şey beklemeden kişisel bir beklentiye düşmeden en küçük bir kaygı yaşamadan bilinci ve cesareti artırarak çoğaltmak özgürlük ve kurtuluş davasına vermek. Sistemden ve ona ait olan yaşamdan alışkanlıklardan inatçı ve direngen bir mücadeleyle KOPMAK. Bulaşıcı olan cesaretle tanışmaktır. Devrimcilik, soylu ve erdemli bir hakikat yolculuğudur.
ZİLAN-EKİN-ÖZLEM OLMAK! SAVAŞIN KADIN ÖZNESİ OLMAK...
Soylu ve onurlu özgürlük yürüyüşünde sıramızdan saflarımızdan kopup sonsuzluğa uğurlanan 12’ler için söylenecek her söz yetersizliğin çaresizliği içinde çırpınıp etkisiz kalacaktır. Hiçbir şey ama hiçbir şey 12’lerin fedaice şehit düşüşünden daha değerli ve anlamlı değildir. Hiçbir söz onların önünde yürüyemez, hiçbir değerlendirme onların üstünde olamaz. Dağlar yıldızlar nehir ve ağaçlar eğilerek yol açar onların önlerinde. Ve biz ardılları olan yoldaşları olarak sırayla saflara dizilerek 12’lerin önünde saygı ve minnetle eğileceğiz. Önümüzden geçen her bir yoldaşımızın “Devrimi çoğaltın! Partiyi sağlamlaştırın!” sözlerini birer emir ve yerine getirilmesi mutlak olan talimat olarak kabul edeceğiz.
Karanlıkların ve kötülüklerin son bulması mücadelesinde kadın yoldaş olmak güçlü bir kararlılık sağlam bir irade ve büyük bir cüret ve cesaret gerektirir. Kadın yoldaşlığı savaş yoldaşlığına komutanlık ve öncülük mertebesine çıkarmak ise sayılanlardan daha ileri nitelikler ve özellikler gerektirir. Daha güçlü ve örgütlü mücadele gerektirir.
Tarihin derinliklerinden gelen eşitsizliklerin, birikmiş alışkanlıkların taşlaşmış önyargıların kırılıp parçalanma mücadelesi içinde bir yandan erkek egemenliğine karşı diğer yandan sistemin yarattığı engelleri, zorlukları yıkıp geçmek kolay değildir. Kendi içindeki zayıflıkları her gün her pratikte yenmek yanıbaşında birlikte savaştığın erkek yoldaşın sahip olduğu erkek egemen anlayışına ve yaklaşımına karşı usanmadan mücadele etmek hiç de kolay değildir. Gericiliğin her türden çirkin diline kirli tarzına karşı durmak, mücadele etmek büyük bir emek ve ileri bir bilinç gerektirir. Çok yönlü güçlü sorgulama alt edilemez bir kararlılık gerektirir. ZİLAN-EKİN-ÖZLEM yoldaşlarımız zorun daha zorunu başarma onuruna erişen kadın gerillalarımız oldular.
Zilan olup düşmanın alnının çatısında kurşun gibi patlamak, Ekin olup toprağın derinliklerine kök salmak için toprağa düşmek, Özlem olup özgür eşit ve onurlu bir yaşam düşlemektir. Kadın yoldaş olmaktır. En değerli varlıklarımız, değerlerimiz tertemiz devrim amaçlarımız özgürlük ideallerimiz olan kadın gerillalarımız Beşlerin bayrağını en yükseğe çıkarıp anılarını yürek ve bilinçlerimizin en derin yerine yazdılar.
Dünyanın ve sistemin bütün kötülüklerine kişiliklerine karşı silah elde güçlü bir özgürlük tutkusuyla gülerek mücadele ettiler. Zilan-Ekin-Özlem yoldaşların gülüşleri gözlerinden asla eksik olmadı. Düşmana yönelik gerçekleştirilen sayısız saldırı eyleminde Zilan yoldaş patlayan devrim öfkesi oldu. Kadın-Kürt-Alevi olmanın kaderini, zulmün utancını parçalamak için silaha sarıldılar. Emekçi bir kadın gerilla olmanın bilincini asla aklından çıkarmadan silaha sarıldılar. Zilan yoldaş zeytin karası gözlerindeki ışıltı ve yüreğindeki bitmez devrimci coşkusuyla en zor ve ağır görevler karşısında bile bir an tereddüt etmeden savaştı. Zilan yoldaş aynı zamanda içten bir o kadar duygulu sesiyle gerillanın kadın sanatçısı-sesi olmasını bildi. Tıpkı Yetiş yoldaş gibi üç kimliği kendi devrimci kişiliğinde bütünleştirdi. Zilan yoldaş bir kadın gerilla olduğu kadar en küskün ve en suskun yüreğe bile işleyen duygu dolu sesiyle Zazaca türküleriyle seslenmeyi bildi. Hareket onun doğal gerilla ritmi oldu. Devrimci heyecanı ve coşkusunu gittiği her yoksul damında yaşatmasını bildi. Görevine büyük bir sadakatle bağlı olan Zilan yoldaş gerillanın güzel sesiydi.
İnce uzun boyuyla iri parlak gözleriyle görünüşüyle tıpkı Latin Amerika’nın yoksul yerli halkının kadınlarına benzeyen Ekin yoldaş aslında katliama uğramış sürgün yemiş Dersim halkının bir evladıydı. O da tıpkı Zilan ve Özlem yoldaşlar gibi katliam anıları ve ağıtlarıyla büyümüş Dersim’in çilekeş kadınıydı. Sürgün ülkenin hangi karış toprağında yaşanırsa yaşansın her kızılbaş-Kürt Dersimli kadının yüreğinde sönmeyen acı bilincinde tükenmeyen bir isyan tohumu vardır. Gerillanın saldırı eyleminde yer almadığında büyük bir üzüntü yaşayan görevi gereği uzunca bir hareketsiz kalma durumunda ciddi rahatsızlık duyan mutlaka düşman alnında patlayan korkusuz mermi olmak isteyen Ekin yoldaş, inanıyor ve biliyoruz ki düşman operasyonun da yine “yerinde hareketsiz kalmayı” reddederek düşmana karşı en önde mevzilenmiştir. Gerillanın gülen gözlü yoldaşı her özgürlük türküsünde yanımızda bizimle birlikte gerillanın ateş sohbetinde olacaksın. Senin o güzel gözlerine bakarak özgürlük türkülerini dinleyecek ve birlikte silah çatacağız.
Özlem yoldaş, kaderi tıpkı ismini aldığı Gülizar yoldaşın kişilik ve kaderine benzerdi. Tıpkı Gülizar (Özlem) yoldaş gibi çok genç yaşta yokluk ve yoksullukla tanıştı. En fazla ezilen en fazla yok sayılan en fazla acıyla yoğrulan kadın kaderi vardı. Dersimli kadınlarının tarihsel ve güncel acısının rengi gözlerine işlenmişti. Gözleriyle acılarını anlatırdı. İncecik küçük bedeninde taşıdığı küçük yüreğine büyük acıları sığdıran Özlem yoldaş toprağa, ağaca, kayalarda açan her bir çiçeğe olan tutkusunu özgürlüğe olan özlemini devrimci görevlere taşımasını başardı.
İncecik bedeninize kaç düşman kurşunu değdi? Kaç acıya göğsünüzü siper ettiniz? İncecik bedenlerini yoldaşlarına siper eden Özlem-Ekin-Zilan yoldaşlarımız sizleri nasıl anlatalım? Geride bıraktığınız yoldaşlara kadın emekçilere sizleri nasıl anlatmamızı isterdiniz? Neleri eksik bıraksak öfke, neleri tam anlamıyla ifade etseydik sevinirdiniz? Bilemiyorum. Bu zor soruların yanıtını vermek için çok zorlanacağımız dersimize çok çalışmamız gerektiği bellidir. Ancak sizleri tek kelimeyle tanımlayıp anlatırsak sizler en korkusuz can YOLDAŞLARIMIZ, can fedailersiniz.
Can yoldaşlarımız! Sizleri asla unutmayacağız! Yetiş-Munzur-Cem-Ferdi yoldaşları unutmayacağımız gibi siz kadın yoldaşlarımızı da asla ve asla unutmayacağız. Beşlerin bayrağını onurla ve gururla taşıyan kadın kahramanlarımızın devrim ideallerini kayalara-yoksul damların duvarlarına yazacağız isimlerini gökyüzünde parlayan her bir yıldıza vereceğiz.
(Bir yoldaşınız)
Son Haberler
Sayfalar

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)
Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?
Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..
“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)
7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor
Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.
Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?
Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)
Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7
„Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler
Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek
Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi
Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)