Cumartesi Mart 15, 2025

Osmanlı rus savaşlarinda çerkez ve kafkas halklara yönelik sürgün katliamlar (2)

 

Üçyüz yıla yakın süren  savaşlar büyük ama o kadar kırım ve katliamları  mazlum Kafkas halklarına  reva görmüştür.  Savaşların galipleri her zaman  egemen sınıflar olmuş ,mazlum yoksul halklar eğemenlerin yenilgisine veya galibiyetine  kurban edilmiş , soykırım katliamları halklara yaşatılmıştır. Bunun en büyük örneği  iki milyona yakın , belkide daha  fazla  başta Çerkesler olmak üzere Kafkas halkı  soy kırıma  ve sürgüne  uğratılmıştır.

Zorla yurtlarına el konulmuş ,yaşama hakları ellerinden alınmıştır.Ermeni soy kırımı gibi bir soy kırımıda çerkeslere uygulanmıştır . İnsanlığın en büyük görevi hiç bir ayrım yapmaksızın  yakın tarihimizde yaşanan soykırımlarını açığa çıkarmak ,naletlemek ,katledilen halklara zulmü ,katliamı ve kırımı reve gören egemenleri ,devletleri  ve onlara suç ortaklığı yapan ırkçıları ,dinsel,renksel ,mezhepsel vede cinsiyetci gerici fasist kafalıları kınamak teşhir etmektir. Çerkes katliamını bu güne kadar kınamamak , dillendirememek  bizlerin  en büyük günahlarından biri görmeliyz diyorum .

Kırımda sürgün ve tehçir  daha dikkatlice  araştırıldığında görülmekteki; KIRIM da sürğün ve zoraki göç 1783 yıllarına dayanmaktadır.1783 yılında Kırım halkı büyük göçler yaşar.Hatta daha gerilerede gitmektedir. Örnek vermek gerekirse ;Kırım şehinde 1782de  zorla göç edenlerin sayısı 50 bini aşmaktadır.Rus despotizminin   Kırım halkına açıkca dediği şuydu;-Tatarlar ya ölmek ya gitmek terçihine zorlandılar.-Hollandalı araştırmacı yazar SeyyahWaanson o dönem için bunları söylüyordu.Öyleki, kırımın Bahçeatay şehrinde 40 yaşamaktaydı .Bu sayı 1782 de 6 bine düşer.Hollandalı  yazar Sayyan naya göre ise;– 40 bin kişinin yaşadığı bu şehirdeki sayı 37 Aileye düşmüştür –Daha o zamanlarda  büyük sürtgünler planlanmış hayata  kademeli geçirilerek bir halk  soy kırımına uğratılmaya başlanmıştı . Herşey  planlı programlı yapılmaktaydı. 1783  ile 1800 yılları arasında resmi rakamlara göre 500 binin üzerinde  Çerkes halkı tehçir ve sürğüne  zorla baskıyla  ve ölüm tehditleriyle  gönderilmiştir.

Yanlızca o yılara bakıldığında  gerçektende büyük bir trajidi ve  zulme uğrayan ,nesli kırımla yok edilmeye calışılan  mazlum bir halk karşımıza çıkıyor.İçinde yaşadığımız çoğrafyada yaşanan ve halende yaşanmakta olan   bir soy kırımına sessiz kalmak kadar  kötü ve de vahim ne olabilir.Bu katliamın sorumlusu  yanlızca Rus  İmparatorluğu  değildir .İngilizler,Fransızlar da yapılan katliamdan sorumluluk taşımaktadırlar.Ruslar kadar  Osmanlı imparatorluğuda   bu soy kırımın içinde yer almaktadır. Bunu Yazımın ilerleyen bölümünde açıklamaya çalışacağım.

 

Ondokuzuncu  yüzyıl  başlarında Osmanlı imparatorluğu ile Çarlık Rusya arasındabir anlaşma imzalanır. Bu anlaşma ya  EDİRNE anlaşması denerek tarihe geçirilir. 19.yüzyıl başlarında Kırımda yaşayan  KIRIM HALKI  ve diğer halklar  =özellikle müslüman halklar = kıyı kentlere göç ettirilir ve ya göçe zorlanır .1829 yılında Çarlık Rusya  ile Osmanlı imparatorluğu arasında  imzalanan Edirne anlaşması gereği Kırımbe bölge şehirlerde  yaşayan  Çerkesleri,Abazaları, Çecenleri,kırım  Türklerini  yurtlarından  doğdukları topraklardan ve de Anavatanlarından koparmanın  daha da yoğunlaşarak  açıkca soy kırımma dönüştüğü ,acıların katliam ve ölümlerin dayanılmaz hal almasını başlangıçı  olarak  görülebilir.,öyle de.

 

Osmanlı imparatorluğu  Rusyanın giderek artan baskılarına dayanamaz,boyun eğmek zorunda kalır.Rus imparatorluğu  Osmanlıya yaptığı baskılar sonucu  elde ettiği  edinimleri başta Çerkesler olmak üzere  bütün müslüman halklara baskı yapma yolu  yapar. Öyleki ;kıyı Kentlere gitmek istenmeyenler zorla- baskıyla ,yakıp  yıkma  ve talan etme tacizleriyle korku verilerek  sürülmek istenirler.Ki; Çarlık desbotizmi  bunda başarılı da olur.Binler onbinler korkudan dolayı  yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalırlar.Böylelikle zoraki göç ve/ veya sürgünler baş gösterir.Büyük kafileler ve katarlar halinde göç etmek zorunda kalan Çerkes halkı ve diğer halklar akıl almaz zulüm ve baskılara maaruz kalırlar.

Osmanlıya karşı  Çarlık Rusyanın kazandığı savaşlar ve  diplomasi oyununu;  dönemin en gelişkin  üretim ilişkilerini elinde bulunduran  güneş batmayan imparatorluk olarakda anılan  İngilterenin de ilgisini çeker.Hatta Fransızlarında  ilgi odağı halini alırlar .

 

Ve böylece  Kırım savaşının yollarını açmak  isterler.   Çarlık Rusyanın  Kırımı istila  etmesi için binbir çeşit oyunlar oynanır.İngilizler oynadıkları bu oyuna da  -BÜYÜK OYUN- adını verirler.Rusya ile  ortak hareket eder.Rusya ile  İngiltere –büyük oyonu – oynamaya başlarlar. Özellikle  ingiliz ajanlar  Çerkeslerin arasına  girerek;-  Rusyaların zulüm yaptığını ,isyan etmeleri  gerektiği vb.vb. –tahriklere başvururlar. Amaç , Çerkeslerin kışkırtılarak   saldırı  ve  veya  isyan çıkarmalarını sağlamak, savaşın ve Kırımın işgal koşullarını yaratmaktı, Öylede yapıldı.Kendi iç çelişkileriyle  boğuşan Osmanlı imparatorluğu  artık gelişme ve ilerleme  bir yana  istila ettiği  ülkeleri dahi elinde tutmakta zorlanmakta ydı. Osmanlının eğemenliği altında yer alan  ülkeler ve halklar bağımsizlık ve  kendi kendini yönetme arzularını dile getiriyor  Osmanlıdan istek ve taleplerde bulunuyorladı. Osmanlı imparatorluğu  ulus devlet üzeründe kurulmuş bir imparatorluk değildi. Din ekseni üzerinden kendini şekillendirmiş ama ,,istila  ve işgal ettiği ülkelerde  dinsel otoritesini kurmuş egemenliğini  sağlayarak  diğer inançlara baskı  uygulamıştır.Dönem dönem ise  istila ve işgal ettiği ülke halklarından oluşan  idari sistemleri kendine bağlı hale getirerek devam  ettirmişti.

 

Osmanlı imparatorluğuna baş kaldıran halklar taleplerini ve ülke bağımsızlıklarını isteyerek imparatorluğu dahada geriletiyor yenilgiler almasına yol açıyordu.Osmanlının  1768 -74 yıllarında  gelişmekte ve yayılmacı  özelliklerini artıran Çarlık Rusya sıyla savaşa girmesi  ağır yenilgiler  Çarlık Rusyası karşısında alması Osmanlıyı dahada geriletmiş ,hatta 1. Abdulhamitin yenilgi karşısında dayanamayarak  felç geçirdiği de bilinmektedir.İngilizlerin ve Rusların derin ve köklü bir ittifak kurarak  -Büyük oyunu-kalıcılaştırmaları ,Osmanlıyı güçsüz ve takatsiz kılar.Yüzlerce yıl elinde tuttugu toprakların önemli bir bölümünü kaybeder. Bu toprakların büyük çoğunluğu Çarlık Rusyanın ve onunla işbirliği yapan ülke yönetimlertinin eline geçer.İngilterede bu ittifakı  oyunu iyi kullanarak birçok  ülkeyi işgal ve istila ederek egemenliğine geçirir. Osmanlının hızla gerileyişi  birden çok bölgede rakip devletlerle savaşa girip kaybetmesine yol açar.  1775 -79 yılları İranla girdiği uzun soluklu  savaşıda kaybetmesine yol açar. Artık osmanlı taviz üstüne tavizler verir .Ruslar ve İngilizler  Osmanlıya karşı kazandığı zaferleri  Alman imparatorluğuna karşıda kazanmış sayılır . Çünkü; sürdürülen savaşların asıl muhattapları   İngilizler ,Ruslar, Fransa , Almanya  gibi gelişen  serbest kapilast dönemi temsil eden güçlerdir. Osmanlı imparatorluğu  yıllarca Alman inparatorluğuyla birlikteb hareket etmiş ve savaşı ittifak halinde rakip devletlere karşi  yürütmüştürler. Burda asıl aktör osmanlıdan çok Alman imparatorluğuydu.Sanayilesme  devrimini gerçekleştirme   azmi ve kararlılığı  Köhnemiş  eskimiş sistemleri açımasızca çatlatıyor,yıkıma  hızlı şekilde sokuyordu.Rekabetin ana ekseni Pazar elde etme  üzerinden yürütülmekteydi.

 

Osmanlı imparatorluğu  tarihinde yaşadığı en kötü dönemi yaşıyordu.  Neredeyse dünyanın üç de birine hakim olan  ,altıyüz yediyüz yıl hüküm sürmüş bir imparatorluğun tahtı çatırdıyordu.Ganimet paylaşıçıları topluca kırıma uğrayan halklar üzerinde  hak idda  ediyor ve tahakküm kurmayı  en yasal hakları görüyorlardı.

96618

Osmanlı rus savaşlarinda çerkez ve kafkas halklara yönelik sürgün katliamlar (2)

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar