Cumartesi Mart 15, 2025

Ötekileştirilenlerin Rojavaya Gidenlerle Dedikodusu

"Bu demektir ki, köylünün ...... yok olmadığı ...... yerini tarım gündelikçilerine bırakmadığı yerlerde, şunlar olabilir: ...... Fransa'da olduğu gibi her işçi  /köylü/  devrimini engeller ve yıkar  ......  /proletarya/ onun  /köylünün/ durumunu doğrudan iyileştirecek ve bunun sonucunda, onu devrim saflarına kazanacak önlemler almalıdır."  Marks

De ... babo ... türkiye devrimci hareketi hiç bu kadar birbirine benzeşmemişti.

Bakıyorsunuzki genelde demokratlarda olan birbirlerinin siyasi iradesini ali cengiz oyunlarıyla alıp diğerlerini biyat eden olarak görme alışkınlıklarına orta yolcular baş vurmuş.

Bakıyorsunuzki genelde de orta yolcularda  olan karşısındakinin zekasını verdiği bilgi kadarıyla gören yaklaşımada  demokratım diyenler baş vuruyor.

Durumda ahvalda bu olunca sağlıklı bir şeyler üretebilmemizin imkanı da yok değil mi ?

Bize geriye kalanda bizler için karar vermeye soyunanların hakkımızda en hayırlı kararları da vermelerini dilemek değil mi ?

Ee ... halde bu olunca gelin bizde bizim için en sağlıklı kararlar üreteceklerini umduklarımızın kimler /hangi sınıf/ olduğuna bakalım.

Bu kadarını da yapabiliriz değil mi ?

Bildiğiniz gibi ülkemizde emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylülere nazaran hala ilkel sömürgeciliğin ortaya çıkardığı proletarya köylüler çoğunluğu teşekkül etmektedir.

Hale bu geniş topraklarda çok sayıda mülkiyetçi, yarıcı ... köylüler; şehrini terketmediğini, yerel olmanın yoğunluğunu yitirmediğini de bilerek yaşayan proletaryalar vardır.

Lakin gelin görünki kaderin ne garip cilvesidirki hiç birimizde örgütleyen sınıfın bu geniş topluluklarda çıktığınıda söylüyemiyor.

Örgütleyen sınıfında devrimci olmadıklarını da idaa edemiyoruz.

Olaya böyle baktığımız zaman ve de örgütleyen sınıfı devrimci kılanında ne olduğunu sorduğumuz zaman .... 

Her şeyde önce ilk gördüğümüz emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı üretim şeklinin her türlü üretim şeklini tehdit ettiğidir.

Onları ellerindeki köleleri serbest bırakmaya daha çağdaş daha gönüllü köleler olmaya zorladığını görüyoruz. 

Bununlada kalmadığını köleliğin bir çeşidi olan evlilik, aile .... ilişkilerini sürdürmeye çalışanları, onların ahlakiliğini,  tehdit ettiğini,  onları dönüşüme zorladığını da görüyoruz. 

Tüm bunları da gördüğümüzde ülkemizde azınlık olan emperyalist kapitalizmin ortaya çıkardığı proletarya köylülerinde neden örgütleyen, ilerici ... olduklarını da daha iyi anlıyoruz.

Tabi ki bu durumunda bir dizi sorunlarıda beraberinde getirmektedir.

En önlemli sorunlardan biride örgütleyenlerin örgütleme isteğinin her şeye yetip yetmeyeceğidir.

Marks yoğunlukta olan avrupa proletaryalarının müfettiklerine karşı teori ve pratik görevlerini yerlerine getirmelerinin her şeye yeteceğini söyler.

Ancak burda dikkat etmemiz gereken marksın yaklaşımının  yoğunluğunu elde etmiş proletaryanın örgütleyen olmasına yönelik olduğudur. 

Peki biz azınlıkta olan ve devrimci değildir diyemediğimiz proletarya köylü kesiminin örgütleyen olmak istencinin her şeye yetip yetmeyeceğini de nasıl anlayacağız. 

Tabi ki de bunuda değişip değişmediklerine bakarak anlayacağız.

İçerilerindeki proletarya köylülerin niteliğine,  dilinin yoğunluğu örgütlemeyi terk edip etmediğine,   halkın rıhatlıkla ulaştıkları bürolar dergiler için nereleri,  kimleri tercih ettiklerine en önemliside değişimi gerçekleştiremediklerinde .... değişimi gerçekleştiremediklerinde .... değişimi gerçekleştiremediklerinde .... yaşadıkları bürokrasizmin, ötekileştirmelerin, savrulmalarının ... değişememenin sorunları olarak görüp görmediklerine bakarak bunu anlayacağız.

İşte tüm bunları yaptığımızda bizim için karar vermeye soyunanların kimler olduğunu  bizler içinde en iyi kararları alıp alamayacaklarını daha iyi anlarız.

Ginede ben zekamızı verdikleri bilgiler kadar görenlere karşı bildiklerimizin onların tahmin edemeyeceklerinden daha çok olduğunu haykırmamız gerektiğine inanıyorum.

Sözün kısa rojavaya giden kardeşler sizin kız yine kendi sınıfına kaçtı.

49043

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ergün Aslan

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar