Perşembe Nisan 24, 2025

Partizan: “12/15 Mart Şehitleri Ölümsüzdür! Unutmadık, Hesap Soracağız!”

Katliamlar ve kıyımlar insanlık tarihi kadar eskidir. Yaşadığımız coğrafyada da ülkemiz egemenleri onlarca katliamın altına imza atmıştır. Dersim'de, Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta halkımızın yaşadığı tarifsiz acılara bu sefer de Gazi ve Ümraniye katliamı eklenmiştir.

Bundan 20 yıl önce 12 Mart 95’te İstanbul’un emekçi semtlerinden Gazi Mahallesi’nde devletin kontra güçleri yeni bir katliama imza attı. Kahvehanelerin, işyerlerinin uzun namlulu silahlarla taranmasıyla başlayan katliam, devrimcilerin müdahalesi ile bir direnişe evirildi. Devlet Alevi-Sünni çatışması yaratmak isterken karşısında devrimcilerin öncülüğüyle direnişe geçen, katilini tanıyan ve doğrudan onu hedef alarak karakollara yönelen bir halk buldu. Bu direniş karşısında acizleşen devlet daha da azgınca saldırarak, Gazi halkının üzerine ateş açtı ve 17 kişiyi katletti. Gazi’deki direnişe ülkenin birçok yerinden destek gelirken, halkın öfkesinin yükseldiği bir diğer semt 1 Mayıs Mahallesiydi. Devrimcilerin emekleriyle, halkla birlikte kurdukları semtler direnişin sahiplenildiği, faşizme karşı direniş bayrağının yükseltildiği merkezler haline geldi. Nitekim sokaklara dökülen ve hesap soran halka, egemenlerin cevabı yine katliam oldu. 15 Mart günü 1 Mayıs Mahallesi’nde 5 kişi polisin üzerine açtıkları ateşle katledildi.

Tarihinde katliamdan, zulümden, acıdan başka bir şey olmayan TC Devleti bilmelidir ki aradan yıllar değil on yıllar da geçse şehitlerimizi sahiplenmeye devam edeceğiz. Bizlere direniş mirası bırakan şehitlerimizi halkımızın direniş geleneğinde ve mücadelemizde yaşatmayı sürdüreceğiz.

Gazi, Ümraniye, Roboski’nin Katili Patron Ağa Devletidir!

Dün Gazi’de, 1 Mayıs’ta halkın üzerine kurşun yağdıran devlet katliam geleneğini elden bırakmayarak Roboski’de 34 Kürt gencini uçaklardan üzerlerine attığı bombalarla katletmiştir. Dün Gazi’de direnen devrimcileri yargılayan, kaçırarak gözaltında işkenceyle katleden devlet, bugün Gezi’de isyan eden milyonları yargılamaya, katillerini ise korumaya almaktadır. Aradan geçen yıllar boyu değişen hiçbir şey yoktur! Faşist Türk Devleti katletmeye, halkın üzerinde korku yaratarak sindirmeye, tutsak etmeye, katillerini korumaya devam etmektedir.

Ancak halkın direniş geleneğinde ve mücadelesinde değişen bir şey olmadığı bilinmelidir. Gazi’de, 1 Mayıs’ta barikatlarda direnen halk, Gezi İsyanında, Kobané serhıldanın da milyonlar olup sokaklara dökülmüş, aynı mevzilerde, barikatlarda düşmanla çarpışmıştır. Gazi’de, Ümraniye’de devrimci dayanışmanın, birliğin gücü Gezi’de ve Kobané’de vücut bulmuş, halkın dayanışması, gücü ve birliği bir kez daha ispatlanmıştır. Bundan 20 yıl önce Karakollara yürüyerek sokakları terk etmeyenler devletin saldırılarına karşı mücadeleyi sürdürmektedir.

Bugüne değin katliamlara, baskılara boyun eğmeyen halk, Gezi isyanı'yla, Kobané Serhıldanıyla bir kez daha yıkılmaz kalelerin kitleler olduğunu göstermiştir. Devletin tüm bu katliamlarının hesabını soracak olan, Gazi’de, Ümraniye’de Gezi’de, Kobané’de bedenlerini barikatlarda siper eden, meydanları işgal eden, korkusuzca düşmanın üzerine yürüyen halkın adaleti ve öfkesidir.

Gazi’de ve 1 Mayıs’ta katleden patron-ağa devletinden hesap sormak için, 20. yılında 12-15 Mart şehitlerini bir kez daha anarken, tüm halkımızı sokağa, hesap sormaya ve şehitlerimizi sahiplenmeye Partizan saflarında olmaya çağırıyoruz.

Devrim Şehitleri Ölümsüzdür!

12-15 Mart Şehitlerini Unutmadık Unutturmayacağız!

Anma Programı

Gazi Mahallesi:12 Mart (Perşembe)  09.30Yürüyüş-Eski Karakol

1 Mayıs Mahallesi:15 Mart (Pazar)09.00 Mezar Ziyareti/14.00 Yemek (PSAKD)/15.00 Yürüyüş (Cennet Düğün Salonu önü)

PARTİZAN

 

63633

SİBEL ÖZBUDUN – TEMEL DEMİRER 2014

Hayaller(imiz)le, cüret(imiz)le, umut(larımız)la yolumuzu açacağız 2014’te de sen/siz orada biz burada; Cemal Süreya’nın, “Artık hayallerim suya düşecek diye/ kaygılanmıyorum./ Çünkü, onlar düşe düşe/ yüzmeyi öğrenmişler,” dizelerini terennüm edeceğiz inat ve ısrarla…

İT DALAŞINDA TARAF OLUNMAZ, SINIFIN NET TAVRI KONUR

Sınıfsal mücadele yaşadığımız coğrafyada belirleyici özellik taşıyor. Bölgemiz  Türkiye’deki örgütlü sınıf mücadelesinin seyrine göre şekil alacaktır. Ezilenlerin başkaldırışı da    göre ilerleme veya gerileme gösterecektir. Bu gerçek Kürdistan için de geçerlilik taşımaktadır.

Sermaye, Siyaseti Çıkarlarıyla Örtüştürür[1]

“AKP-Gülen Savaşı” içinde yolsuzlukların çok az bir kısmının dışa vurumundan sonra, siyaset, bu kirli güçler arasındaki savaşıma odaklandı. Bunun böyle olması doğal. Bu olay, özellikle Haziran (GEZİ) Ayaklanması’ndan sonra hızlanan ve beklenen bir durmdu. Daha önce yazdığım “üç vakte kadar” başlıklı bir yazıda, hükümet açısından “iki vaktin” bittiğini, “üçüncü vaktin” ise içinde olunduğunu yazmıştım. Bu herkes tarafından da bilinen bir gerçekti. Haziran Ayaklanması var olan süreci hızlandırmış ve daha kaçınılmaz bir hale getirmiştir.

Katliamlar Diyarı Şırnak

Röportajda Vali Mustafa Malay 15 Ağustos 1992 tarihli olayda asker ve PKK'lilerin öldürüldüğünü söylüyor. Belleği kendisini yanıltıyor herhalde. Olayda asker ya da PKK'li kimse ölmemişti.

Ben o tarihte Şırnak milletvekiliydim.

15 Ağustos gecesi Şırnak'ı harabeye çeviren silahlı saldırıyı gelen telefonlarla haber aldım. Hükümetin oralarda hiçbir yetkisinin olmadığını biliyordum. Ancak bir ümit yine de İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i aradım ve duruma müdahale etmesi istedim.

İsmet Sezgin PKK'in saldırdığını ve çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Fettullah Gülen hareketi hakkında

“Yeminine bakıp insana inanma,insana bakıp yeminine inan.”[2]

 

Ahmet Şık, “Dokunan yanar” diye uyarmıştı Fettullah Gülen (FG) hakkında herkesi; karanlık(lar)ın büyük yangınlar ile aydınlanacağı vurgusuyla başlamalıyım diyeceklerime…

Türk(iye) İslâmının dünden bugüne hülasası olarak yorumlanması mümkün olan FG, yeni bir tarihsel blok ve hegemonya hareketi girişimidir.

Türk(iye) İslâmı’nda kadın olmak

“her put, yıkılmak için dikilir.”[2]

Yerel Seçimler ve Siyaset

Proletarya, hiç bir olaya ve hiç bir siyasal gelişmeye tarafsız kalamaz. Onun “tarafsız”lığı bile taraf olmaktır. Örneğin her hangi bir olayı boykot etmek tarafsız bir siyaset gibi gözükmesine karşılık aktif bir taraf olmaktır. Ya da iki burjuva (örneğin Ergenekon davaları vb.) kliği arasındaki mücadele de birinden birini desteklemeyip “tarafsız” olmak, iki burjuva kliğine karşı aynı tavırı almak anlamındadır.
 
Bütün burjuva partileri hızlı bir şekilde yerel seçimlere hazırlanıyor.

KDP,PKK...Tez,antitez ...sentez?

Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesinde KDP bir tezdir.Emperyalizm ve sömürgecilikle mücadelede yarı-modern bir başlangıç.Kurulduğu dönemdeki emperyalizmin ve işbirlikçisi yerel sömürgeciliğin ittifaklı çullanmışlığından kaynaklı parçacı bir tez.Toplumsal gelişmenin düzeyine bağlı olarak aşiretler/aileler ittifakı temelinde politika örgütleyen bir tez.Parçacılığı o kadar belirgindir ki, Doğu Kürdistan’da Süleyman Muini ve Kuzey Kürdistan’da Saitler komplolarındaki rollerini gözardı edebilmemizi,  ne Barzani ailesine ne de yüzyıllık direnişlerine duyduğumuz saygı sağlaya

“Postmodern zamanlar"da din (ve islam)

“de omnibus dubitandum est.”[2]

 

“Din: Teorisi/ Pratiği, Dünü, Bugünü” Sempozyumu’nun Ankara ayağındaki “Dini- Eleştirel Olarak Anlayabilmek” oturumunda öncelikle bir saptamamı sizinle paylaşmama izin verin.

Sempozyumun pratik örgütlenmesi sürecinde, kendini sosyalist/ komünist olarak niteleyen kimi çevrelerin, “dinin tartışılması”na bir hayli soğuk ve mesafeli yaklaştıklarına şahit oldum.

“Cujus regio , ejus religio !” [*] [1]

“Kralların kutsal olduğu, antropolojik ve tarihsel bir malumun ilamıdır; ne ki onlar öyle doğmazlar; ancak hükmettikleri eliyle kutsallaştırılırlar.”[2]

“Din” ile “iktidar” ilişkilerini, konu başlığındaki “iktidar” kavramının farklı yorumları çerçevesinde farklı biçimlerde ele almak mümkün, kuşkusuz: günlük yaşamın kılcal damarlarına nüfuz etmiş gündelik iktidar ilişkilerinin din tarafından tahkim ediliş tarzı; bizatihî dinsel iktidar (ve hiyerarşi) biçimleri ya da siyasal iktidar ile din ilişkileri.

Biz Seni Bekledik Zeki Yoldaş. Dört Gözle, Büyük Umut ve Heyecanla Bekledik/Hasan Aksu

 

Yetmişli yılların başı ve ortalarında Zeki yoldaşı sıkıyönetim mahkemelerinde dik duruşlarıyla, faşizmi yargılayışlarıyla tanıdık. Partili ideolojik, siyasal, savunusunu faşizmi yargılarken izledik. Faşizmi kendi kalelerinde yargılarlarken ülkemizde Partizan hareketinin tanınmasında, kavranmasında önemli etkileri oldu. Zeki yoldaş ve diğer yoldaşları şahsen tanımazdık belki ama onların çabaları, örnek tavırları bizleri Kaypakkaya çizgisinde buluşturmuştu.

 

Sayfalar