Çarşamba Nisan 2, 2025

Partizan: AKP Korktukça Saldırıyor; Biz Kazanacağız!

Tüm saldırılara, baskı, engelleme ve yasaklara rağmen adeta bir çığ gibi büyüyen HDP’yi durduramayan AKP, seçimlerde kan akıttı.

Dün Amed de düzenlenen ve görkemli bir kalabalığa sahne olan seçim mitinginde yaşanan saldırıda, resmi açıklamalara göre şu ana kadar dört yurtsever yaşamını yitirdi.

Kürt halkının, devrimci, ilerici güçlerin Amed de ve tüm Türkiye’de dalga dalga büyüyen direnişinden korkan egemenler, çareyi kan akıtmakta buldu. Bugüne kadar 124 yerde HDP seçim çalışmalarına yönelik gerçekleştirilen saldırıların siyasi sorumlusu AKP’dir. AKP bugüne kadar yapılan saldırılarla ilgili olarak kılını kıpırtmamış, AKP’nin polisi çoğu yerde saldırganları koruyarak saldırılara ortak olmuştur. HDP seçim büroları, çalışanları, gönüllü aktivistleri saldırıların hedefi olmuş, Mersin ve Adana’da HDP binalarına yönelik bombalı saldırılar gerçekleştirilmiş, Erzurum mitingine faşistler polisin gözü önünde kitleye saldırmış, bir HDP çalışanı araçta diri diri yakılmış, Bingöl’de HDP seçim aracını kullanan Hamdullah Öge işkence edilerek katledilmiştir.

Tüm bu saldırılar yaşanırken AKP, üç maynumu oynamış, miting meydanlarında HDP’ye hakaretle yağdırmaya, itibarsızlaştırmaya çalışmaktan geri durmamıştır.

Bugüne kadar HDP’ye yönelik saldırılarda bir kişinin bile gözaltına alınmaması ya da tutuklanmaması, ciddiye alınır hiçbir soruşturmanın yürütülmemesi ancak AKP’nin HDP’yi barajın altında bırakma konseptinin bir sonucu olabilir. Birçok il ve bölgede ırkçı ve düşmanca ifadelerle HDP’yi ve adaylarını hedef gösteren bildirilerin AKP bürolarından çıkması da bir tesadüf değildir.

Meydanlarda “400 istiyorum” diyerek açıkça AKP seçim çalışması yürüten Erdoğan’ın, başkanlık hayalleri önündeki tek engel HDP’dir. Erdoğan, daha otoriter, daha saldırgan, bütün yetkileri elinde toplayan bir başkanlık rejimi için gözünü karartmış durumdadır. Seçim süreci boyunca HDP’ye yönelik söz konusu saldırılar bunun açık bir göstergesidir. Dün Amed de yaşanan alçakça saldırı bunun ispatıdır. Erdoğan ve şürekası HDP’nin çeşitli miliyet ve inançlardan, kimlik ve cinsel yönelimlerden emekçi yığınlardan gördüğü ilgi ve sempatiyi hazmedememekte, giderek büyüyen HDP gerçekliğini gördükçe kabuslarla uyanmaktadır.

HDP’yi demokratik seçim yarışı ile yenemeyeceğini anladıkça saldırganlıkta ivmeyi yükseltmekte, çeşitli oyunları devreye sokmaktadır. Bilinmedir ki, seçimlere günler kala Şırnak ve İstanbul’da sandık müşahitlerine yönelik operasyonlar, sandıklarda yapılacak hileler için yapılan hazırlıklardır.

Tüm çabalarına rağmen AKP, HDP’nin 12 Eylül Askeri Faşist Cuntasının bir ürünü olan yüzde 10 seçim barajını yıkmasını, engelleyemeyecek o çok istediği başkanlığı getiremeyecektir. Erdoğan uğruna ülkeyi ateşe atmaktan çekinmediği başkanlık koltuğuna oturamayacaktır.

Amed de yaşanan saldırıda yaşamını yitirenlerin anısına bağlılık bugün seçim düzleminde siyasal irademize, oylarımıza sahip çıkmaktan geçmektedir.

Aylardır yoğun bir şekilde binbir engele rağmen sürdürdüğümüz mücadelemizi finale taşımak bugün için düşmana verilecek en büyük yanıttır.

7 Haziran’da Erdoğan’ın başkanlık hayallerini yerle bir edecek, AKP’nin tüm oyunlarını boşa çıkarak, biz kazanacağız!

Şehit Namirin

Oylar HDP’ye

Kahrolsun Faşist Kemalist Diktatörlük

PARTİZAN  

 

52088

Zor Yıllarda "Aydın olmak"

“Ne kadar nahoş olsa da,olguları açıkça görmek,adlı adınca çağırmak, …doğruyu söylemek zorundayız.”[1]

“12 Eylül 1980 sonrası sosyalist mücadelede sosyalist aydınlar” konulu bir yazıyı kaleme almak “zor”; dahası, zor olduğu kadarıyla hüzünlü. 

Bizi bırakıp giden(lerden) biri bağlamında bana; Maksim Gorki’nin, “İnsan, ne onurlu sözcük”; Bertolt Brecht’in, “İnsan olmak büyük bir şeydir”; Anton Çehov’un, “İnsanlar inandıklarıdır,” sözlerini anımsatan Ata Soyer’e dair;[2] yazmak daha da “zor” bir iş...

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!

Yusuf KÖSE

Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

Bahar geldiğinde filizlenecek olan Çiçek

Saat sabaha doğru yol alıyor, köpekler havlıyor dışarıda, hoparlörden Mehmet koçun sesi geliyor, elimde Sefagül Arslan’ın kitapları, gerillanın kaleminden kelimeler ısıtıyor soğuk odayı. Düşüncelere dalıyorum. İlkel komünal toplumda ava çıkıyorum. Analarımla topluyorum yiyecekleri. Mağaradan mağaraya koşuyorum. Aç kurtlar günümüzün korkusu, beterinden geçiyorum. sana yaklaştıkça azalıyor korkularım. Daha da azalacak korkularımız zaman denen tünelde, dün bugün ve yarın denen tarihsel ilerleyişinde. 

Alamut Kartal Yuvasıdır

Bundan yaklaşık bin yıl önce Selçuklu veziri Nizamülmülk, “Bunlar duvarların arkasında, memleketin kötülüğünü isteyerek karışıklık çıkarrnaya çalışırlar.” (Aktaran, Faik Bulut. Hasan Sabbah Gerçeği)  demişti. Bu sözlerin muhatabı, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun baskısı altında açlık ve yoksulluk içinde yaşayanlara eşitlik-adil bir toplum için umut olan, ezilenler üzerinde gerçekleşen sınıf ve inanç baskısı karşısında başkaldıran, Nizari İsmailliğinin kurucusu Hasan Sabbah’dı.

Kılıçdaroğlu Alevileri mi temsil ediyor? —Ergin Doğru

CHP’nin Alevilerin temsilcisi olduğu iddiası, cumhuriyet tarihi boyunca sürdürülen aldatmacıdır. Alevilerin CHP ile ilişkisi sorgulanması ve tarihsel gerçeklerin sosyolojik olarak irdelenmesini gerektiriyor.

Gerici sistemlerin Sünni baskı politikalarına karşı sürekli olarak dışlanmış ve baskılanmışları temsil eden Alevilerin, cumhuriyete yaklaşımı baskılanmış toplum psikoloji ile olmuştur. Gerici baskılardan bunalan Alevilerin, kendilerine taktiksel olarak yaklaşan cumhuriyet yönetiminin riyakarlığını anlayabildiğini söylemek çok mümkün değildir.

Adı aşk olsun

Faruk Eskioğlu, bu kitapta yurtdışında yaşayan göçmenlerin memleket ve sıla özlemlerini tarihsel olaylarla harmanlayarak okuyucuya sunmuş. Faruk Eskioğlu, yazarlık yetisiyle gazetecilik gözlemlerini bütünleştirmiş, dişiyle tırnağıyla uğraşarak bulunduğu yerden hayata seslenmiş gazeteci bir dostumuzdur. Kendi deyimiyle bu kitap: ”Gurbetçilik, sürgünlük, kişinin dişiyle tırnağıyla, etiyle ayakta kalma savaşıdır.” Belki de bu tanımlama hayatın yeniden üretilmesi için uğraşan insanların dur-durak bilmeden bulundukları yerlerde çalışarak var-olma savaşını bizlere anlatmış.

Esas İşçi mi Köylü mü ?

Ya... bunlar insanı zoraki öncü ederler ya.. öncü.

Zindan(lar)in Türkçesi[1]

“Hapse düşmemiş bir insan,devletin ne olduğunu bilemez.”[2]

Çiğdem Diren Sarısülük;Sevgide Yoldaş olabilmek

Tüm Yoldaş kalabilenlere !

Sevgiyi, sensizlikte yaşamak öylesine zor ki güzel yürekli dost. Zamanı mıydı bu zamansız yolculuğun? Tüm güzellikleri onurluca yaşamayı, en güzel şeyleri hiç ummadığımız zamanlarda yapardın, yaparken de kıskandırırdın bizi.

Ya bu sefer ne demeli...

Hrant Dink’in Katline 2015 Perspektifinden Bakmak

 Başlıklı Yuvarlak Masa Toplantısı (18 Ocak 2014, Alba Oteli, Ankara) 

12.05 Moderatör Sibel Özbudun’un Hoşgeldiniz Konuşması. 

İnsanı faşist kılan nedir? Ergün Aslan

 İnsanı faşist kılan siyasi düşünceleri değil sergilediği üretim ilişkileridir.
Ya.. niye kullanmadığımız bilgilerimiz körelmek zorunda ya..
Haftanın son dört günü neydi?
Ne güzelde ara sıra olsa da göçmen işçi mi yoksa  yerel işçi mi daha köylü olduğunu karıştırıyor olsam da kolektifliğin sözcülüğünü, tabanlığını kaptırmayan her göçmenle kolektiflikteki  göçmenlerin yol açtığı gettolaşmayı değil de kolektifliğe hiç uğramayan yerel halkın kolektifte yol açtığı gettolaşmanın yarattığı sorunları tartışıyorduk.Ama şimdi...

Sayfalar