Perşembe Şubat 27, 2025

Robotların Yeri Bizim Yanımız

Metofor... motofor...

-   Öpüyorlar üretemiyorlar...  öpüyorlar   üretemiyorlar... Öpemiyoruz üretiyoruz...   öpemiyoruz üretiyoruz.. Biz örgütlü olma kültüründe nasibini almamış proletaryaların kaderide ne kadar bozuk abi.

- Karşıdaki tiplere bak.

- Bizim musallat olacağımız kızlara musallat olmasınlar abi.

- Bizim musallat olacağımız kızlara niye musallat olsunlar. Onlar üreteni dudakta öperiz diyiyorlar. Bizim musallat olacağımız kızlar üretiyorlar mı? 40 yıldır aynılar. Ne söylesek başımız ağrıyor, başımız ağrıyor diyor duruyorlar.

- Doğru ya abi bizim musallat olacağımız kızlar üretemiyor. Sahi ya abi bizim musallat olduğumuz kızlar niye üretemiyor? Üretenlerde ne güzel çırpınıyor. Bizlere düşen ise robot. Robot bile daha etli kanlıdır.. En iyisi robot almak. Param da yok. Aman neyse abi buna da şükür. Hiç olmayanı da var değil mi?

- Şuraya bak... birini köşeye sıkıştırmışlar. 

- O bizim kızlardan biri değil miydi abi?  Nasıl güzel  kurtulmaya çalışıyor.. Ne ara üretmeye başlamış? Daha dün resim sergisinde görüp sıkıştırmıştım. Kılını bile  kıbıldatmamıştı. Ne yalan söylem robot bile daha canlı davranırdı.

- Birincisi salak kardeşim o bizim musallat olduğumuz kızlardan biriysede artık değil. O bundan sonra yolunu kaybetmiş bir kız ve yolunu kaybetmiş her kız gibi o da proletarya kendi arasında dahil öncünün kim olacağı sorununu çözememişken devrime rengini verenin sadece toptancı tarzda söylenen sınıfların sayıları olmadığını yaşayarak öğrenecek.

İkincisi de her sınıf zenginliğinin kaynağını farklı açıklar.

Bizim dünyamızda biz; zenginliğimizin kaynağını bedenlerde alabildiğimiz kadarıyla açıklarız. Bedenin verebildiği zenginliğin yanına ilişkiyi daha da güzelleştirecek karşı koymayı ortaya çıkaran akıl iştirak etmediğinden ve ilişkide hiçbir akla ihtiyaç duymadan (otomasyon bir şekilde) gerçekleştiğinden zenginliğimizin kaynağı sadece ve sadece bedenden alabildiğimiz deriz.

Bedenden alabildiğimize de artı değer deriz.

Bu nedenden de zenginliğimizin kaynağını da sadece ve sadece artı değerle açıklarız.

Üretebilenlerden faydalananlar, otomasyon üretime katılmayanlar ise zenginliklerinin kaynağını bizlerden farklı açıklarlar.

Üretebilenlerden faydalananlar...

Üretebilenlerin ilişkiye heyecanı, karşı koyuşu ortaya çıkaran aklıda  katabilmesi sayesinde zenginliklerinin kaynağını beden artı akıl olarak açıklarlar.

Daha  doğrusu artı değer artı akıl olarak açıklarlar.

Bu yüzden de onların zenginliklerinin kaynağı bizden farklı olarak artı değer artı akıldır.

Daha anlaşılır daha açıklayıcı hale getirmek gerekirse üretebilenler ve üretebilenlerden faydalananlardan farklı olarak üretemeyenler ve üretemeyenlere musallat olanlar bizler ilişkilerimizi (ömürlerimizi) aklımıza hiç ihtiyaç hissetmeyen bir (otomasyon) üretim tarzı içinde tamamlarız.

Daha da anlaşılır... daha da açıklayıcı hale getirmek gerekirse de her değişen üretim ilişkisine rağmen üretemeyenlerin ve üretemeyenlere musallat olanların, yani bizlerin, zenginliğe katkıları köleci toplumdaki kölelerin zenginliğe katkıları kadarıyladır.

Köleci toplumlarda kölelerin zenginliğe katkıları sadece ve sadece bedenleriyle (artı değerleriyledir.)

Bedenlerinde başka hiçbir parçaları da üretime katılmaz.

Heledeki akılları üretime hiç katılmaz.

Üretime katılan sadece bedenleridir.

Alınırlar satılırlar...  tarlada... diğer üretim araçlarının başında çalıştırılırlar.

Ve kölenin... sahibinin diğer araçlarını atlarını, makinalarını... kullanıyor olmaları da bu durumu değiştirmez.

Araçları kullanıyor olmaları da ne köleleri  daha insan...   ne de vazgeçilmez biri yapar. 

Kısacası sabanın önünde de arkasında da olması hiçbir kölenin kaderini değiştirmez.

Hiçbir köleyde öküzden daha akıllı daha özgür kılmaz.

Bu yüzden bu dünyada bir gün öküz beni değil ben öküzü sürüyorum sabanın önünde olmamamdan dolayda öküzden daha akıllıyım diyen birileri çıkarsa  korkma güzel kardeşim o  robotların yeri üretebilen ve üretebilenlerden faydalananların yanı değil  bizim yanımızdır.

Ve onlardan faydalanacak olanlarda başkaları degil biz üretemeyenlerden faydalananlar olacaktır.

4803

Ergün Aslan

Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Ergün Aslan

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar