Salı Mart 4, 2025

Rojava devrimi ve NUBAR OZANYAN'IN şehadeti ve ardında bıraktığı miras...

Kürtler ile Ermenilerin tarihsel olarak ortak bir yanları vardır. Her iki toplum da tarihlerinin uzun bir sürecinde ilhakçı devletlerin işgali ve şidet-i cebri altında kalırlar. Ortaçağın feodal-fetihçi Osmanlı İmparatorluğu, İran(Fars, Safevi vb. İmparatorluklar), Çarlık Rusyası gibi devletler Kürtleri ve Ermenileri baskı ve tahakküm altında tutarlar. Bu baskı ve tahakküm ortaçağ gericiliğinin 20. Yüzyıl ardılları olan TC, İran, Irak, Suriye gibi devletler tarafından da günümüze değin uygulanır.Tarihsel olarak, yeri geldiğinde Ermeniler ve Kürtler bu devletlerin kitlesel katliamlarına ve soykırımlarına maruz kalmışlardır. Zoraki tehcirlere tabi kılınmışlardır. Coğrafi olarak yan yana yaşayan Kürtler ve Ermenilerin tarihsel evrimi katliamlar, soykırımlar, tehcirler barındırır… Kısacası Ermeniler ve Kürtlerin böylesi ortak bir konumları vardır…

  Bu ortak yanlarına karşın farklı dinlere, sosyal ve kültürel yapılara mensup olmaları, arkaik devletler tarafından devamlı istismar edinmiş ve Kürtler ve Ermeniler arasında önyargılar yaratılmıştır. İktidardaki gerici sınıflar ve katmanlar tarafından denetim altına alınmaya çalışılmıştır. Böylece yaratılan sanal alemlerle halklar ezilmiş, baskı, sömürü ve tahakküme tabi kılınmışlardır.

   Küçük-Asya’daki Kürtler ve Ermeniler ezilen, sömürülen, toprakları ilhak edilen halklar ve uluslar olmalarına karşın, yeri geldiğinde dini önyargılarla karşı karşıya getirilmiştir. Gerici devletler ve gerici sınıflar hükmettikleri halk kesimlerini tahakkümleri altında tutabilmek için dinsel, mezhepsel, ulusal vb. sanal alemler içine çekerler. Böylece halkların ortak yanları kamufle edilir ve aralarına setler çekilir. Nitekim bunun sonucu Kürt ağalar, şeyhler, gerici aşiret ve eşraf önderliğindeki Kürtlerin önemli bir bölümü, Hamidiye Alayları saflarında Ermeni soykırımında yer almışlardır. İttihat ve Terakki Cemiyeti önderliğinde gerçekleştirilen Ermeni soykırımında Kürt gericiliğinin yer alması, Ermenilerle Kürtler arasında oluşturulan ön yargıyı uzun bir dönem devam ettirmiştir.

  Ancak gericiliğin doktrini ve yarattığı ön yargılar da görelidir. Yeri geldimi bu göreli ve gerici değer yargıları maddi ve öznel koşulların evrimi içerisinde değişime uğrar, yerini nesnel değer yargılarına bırakır. Nitekim bu ön yargı Türkiye Kürdistanı’nda 1960’lardan sonra Kürtlerin belli kesimlerinde kırılmaya başlamıştır. Devrimci mücadelenin oluştuğu bu koşullar Kürtlerin ulusal kimliklerinde sıçrama yaratır. Özellikle Kürt Ulusal Haraketi’nin mücadelesi sonucu 2000’li yıllardan sonra Kürtlerin Ermeniler, Süryaniler, Ezidiler vb. toplumsal yapılar üzerindeki ön yargıları yerini giderek nesnel yargılara bırakır. Uluslaşma sürecine giren ve devrimci saflarda giderek yer almaya başlayan Kürtler, gerici faşist devletin katmerli baskı, katliamı, kültürel soykırımı sonucu kendilerinden önce katledilen ve tehcir edilen Ermenilerin durumunu daha iyi anlamaya başlarlar. Tarihsel olarak aynı devletin onlarda uyguladığı şiddet-i cebr, onlarda ortak yargılar oluşturur. Kendileri gibi, Ermenilerin ulusal baskı altında kaldığı ve soykırıma maruz kaldığı gerçeği görülmeye başlanır. Ve giderek Ermenilerin akıbeti onların belleklerinde yer edinir…

  Elbette bu değişim Kürtlerin hepsinde aynı düzeyde değildir. Hala gerici kesimlerin etkisi altında olan Kürt kesimler vardır. Bu durum Ermeniler için de geçerlidir. Ermenilerin tümü de Kürtlere ilişkin değer yargılarını tümden terk etmemişlerdir. Ama geçmişe kıyasla Ermeniler ve Kürtler –tümden aynı boyutta olmasa bile- bulundukları aynı konumu daha net görmeye başlamışlardır.  

Rojava Devrimi

Kürtler Ve Ermeniler Arasındaki Önyargıyı Ve Tabuyu Yıkmıştır

Geçmişin yargıları ve kanılarında değişim sadece Güney Kürdistan’la sınırlı değildir. Diğer ülkelerdeki Kürtlerin yapısında da değişim sözkonusudur. Özellikle Rojava Kürtlerinde bu gelişim kendisini daha belirgin olarak göstermektedir. Rojava Kürtlerinde kendilerine olan özgüven iyice gelişmiştir. Emperyalistlerin piyasaya sürdükleri, TC ve Arap devletlerinin sevk ve idare ettikleri DAİŞ, El Nüsra, ÖSO gibi çetelere karşı verilen bir mücadele, Rojava’yı giderek dünya gündemine oturtmuştur.

   Verilen haklı, kararlı ve meşru bir mücadele sonucu dini kökenli faşist çeteler Rojava’da püskürtülmüş ve yenilgiye uğratılmıştır. Rojava’da PYD (Demokratik Birlik Partisi) ve önderliğindeki YPG (Halk Koruma Birlikleri) ve YPJ (Kadın Koruma Birlikleri) güçlerinin başlattığı mücadelede aktif rol alırlar. Rojava’daki Arap örgütleriyle oluşturulan SDG (Suriye Demokratik Güçleri) tarafından DAİŞ ve diğer çeteler kalıcı olarak alt edilir. Çetelerin en son Rakka’da yenilgiye uğratılması sonucu Rojava’da yeni bir sürece girilmiştir.

    2011’lerden günümüze değin verilen bu mücadele Rojava’da da tarihsel olarak oluşan Kürtler ve Ermeniler arasındaki geri hüküm ve yargıları yıkıma uğratmıştır. 1915 soykırımından sonra tehcir edildikleri Suriye’de sağ kalan Ermeniler ve sonrasındaki kuşaklar ile Kürtler arasında oluşturulan gerici duvarların temelleri mevcut Rojava konjonktüründe sarsılmaya başlamıştır. Yüz yıl birbirlerinden kopuk ve birbirlerine karşı önyargılı olan Kürtler ve Ermeniler arasındaki setleri sarsan bir sürecin önü açılır. Nitel bir sıçrama dönemecine girilmiştir. Bu dönemece Rojava Devrimi ile girilir. PYD önderliğindeki bu mücadele Kürtler ve Ermeniler arasındaki önyargıyı ve tabuyu sarsarak Rojava’yı yeni bir  tarihsel evreye sokar.

   DAİŞ ve benzeri faşist çetelerin saldırısı bölgedeki Ermenileri de hedef alır. Onların da toprakları işgal edilir, mal ve mülkleri tahrip edilir. Saldırı sonucu yerlerini terk edenler olur. Dolayısıyla Rojava’daki Ermeniler bu saldırıya karşı verilen sıcak mücadeleyi bizzat görmüş ve yaşamışlardır. Bu koşullarda mücadelenin başını Kürtlerin çekmesi, Ermenilerin belleklerindeki eski yargıları kırmıştır. Rojava Devrimi Ermenileri Kürtlere daha yakınlaştırmıştır. Kürtler de Ermenilere yakınlaşmıştır. Ermenilerin ve Kürtlerin  belleklerinde oluşan yeni değer yargıları onlara,  sürecin gerici önyargılarının yıkıma uğradığı tarihsel bir dönemin önünü açar.

Nubar Ozanyan’ın Ardında Bıraktığı Miras

Rojava’da yaşayan Ermeniler Kürtler kadar kalabalık değildir. Kürtlere kıyasla sayıları azdır. Ve –Suriye’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi- Rojava’da yaşayan Ermeniler Kürtlere, Araplara nispeten azınlıkta oldukları için birbirlerinden kopuk azınlık milliyet konumundadırlar.

   Bunun sonucu Rojava’daki Ermeniler ayrı bir örgütsel yapı olarak SDG içerisinde yer almazlar. Bulundukları alanlarda kişi düzeyinde YPG saflarında mücadeleye katılan Ermeniler olmuştur. Ve giderek DAİŞ’e karşı savaşan YPG’nin direnişi Ermeniler üzerinde olumlu etki bırakır. Suriye’yi ve Rojava’yı tümden hedef alan ve saldırılarında kitlesel katliamlar yapan, yaşadıkları yerleri işgal eden ve mal-mülkleri lağveden DAİŞ’e karşı mücadele eden YPG’ye sempati ve destek Ermeniler üzerinde giderek öne çıkar. Böylece bu mücadele Ermeniler ve Kürtler arasındaki önyargının kalkmasında başat rol oynar.

   Bu mücadelede Ermeniler üzerinde olumlu etki bırakan diğer bir faktör ise Nubar Ozanyan’ın verdiği kararlı mücadeledir. Nubar Yoldaş geldiği alanda verilen mücadele içerisinde aktif olarak yer alır. Hep ön saflarda gözünü kırpmadan savaşır. DAİŞ’e karşı verilen mücadelede yoldaşları nezdinde giderek olumlu izlenim bırakır. Bu etki giderek Rojava halkının bütününde kendisini gösterir. Kürtler, Araplar üzerinde olduğu gibi Ermeni kesimler üzerinde de olumlu etki yaratır.

  Nubar Ozanyan yoldaş Enternasyonalist Özgürlük Taburu’nun komutanlığını da üstlenmiştir. Bunun sonucu savaşta doğrudan yer aldığı gibi tabur içerisinde askeri eğitim görevini de üstlenir. Kendi yoldaşlarını eğittiği gibi, dünyanın dört bir yanından tabura gelen ve Rojava’da savaşa katılmak isteyen siper yoldaşlarının askeri eğitimini bizzat o yapar. Bunun sonucu Enternasyonalist Özgürlük Taburu’nda yüzlerce komutan ve savaşçı eğitir ve savaş alanında onlarla beraber savaşır. Başta Rojava-Siluk direnişinde olduğu gibi, yer aldığı tüm mevzilerde gösterdiği örnek savaşla bütün savaşçıların güveni ve takdirini kazanır. Onlar üzerinde güvenin, mütevaziliğin, alçakgönüllüğün simgesini oluşturur.   

    Nubar Ozanyan Yoldaş’ın 14 Ağustos 2017’de şehit düşmesi –tüm Rojava halkını olduğu gibi- Rojava Ermenilerini de derinden etkiler. Rojava –ve Suriye Ermenileri üzerinde etki üst boyutlarda kendisini gösterir. Şehit düşen Nubar yoldaş Ermenilerin bilinçlerinde ve ruh hallerinde bir sıçrama yaratır.  Öyleki, Rojava Devrimi’yle tabu olmaktan çıkan Ermeniler ve Kürtlerin değer yargılarının köklü dönüşüme girmesi, Nubar Ozanyan’ın şehit düşmesiyle daha üst mertebede kendisini gösterir. Bunun sonucu Ermeniler ve Kürtler Nubar yoldaş’a üst seviyelerde sahip çıkarlar.

   Nubar Yoldaş belki şehit düşmüştür, ama ardındaki yoldaşlarına ve halklara değerli bir miras bırakmıştır. Bu miras, mücadele geleneğini kararla yerine getirmek ve zafere kadar bu gelenekte ısrar ederek verdiği mücadeleyi yoldaşlarına devretmektir. Buna bağlı olarak komünist ve enternasyonal ruh haliyle, Ermeni milliyetine mensup olması sonucu, yüz yıl öncesi yapılmış soykırımın belleklerde yarattığı önyargı ve tabunun şehit düştüğü ülkede çatırdamasına neden olmuştur.       

   Nitekim Nubar’ın cenazesi Kamışlı’da Ermeni kilisesinde kaldırılırken dini ayine Ermenilerle beraber, Kürtler de kalabalık ve aktif olarak katılırlar. Belki de, Rojava’da Kürtler ve Ermeniler ilk defa bir kilisede birlikte bir araya gelirler. Farklı milliyetlere mensup Kürtler ve Ermenileri bir araya getiren Nubar Ozanyan’ın şehadetidir.

    Yoldaşın cenazesi Kamışlı’daki ayinden sonra Derik’e götürülür ve orada defnedilir. Arabalarla kalabalık kortej eşliğinde götürülen yoldaşın cenazesi, Derik’te on binler tarafından karşılanır. Bu kalabalık içerisinde Rojava’nın ve Suriye’nin çeşitli illerinden gelen epey Ermeni de yer almıştır. Bu Ermenilerin çoğu ilk defa böyle bir cenazeye katılırlar. Ki bu onların bilinçlerinde sıçramadır. Ayrıca Kürtler başta olmak üzere Araplar, Süryaniler vb. kitleler de anmaya katılırlar. Yoldaşları. PYD ve HBDH güçlerinin katılımı ile düzenlenen anma sonrasında Nubar Yoldaş kitlelerin omuzlarında şehit mezarlığına defnedilir.

   Nubar Ozanyan’ın bıraktığı mirası devralan yoldaşları daha ileriye taşıyacaklardır!

51014

Hasan Can

Hasan Can sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Hasan Can

ALEVİLERİ İSTİSMAR ETMEKTEN VAZ GEÇİN, SAMİMİYETLE LAİKLİĞİ TALEP EDİP SAVUNUN!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, katıldığı bir etkinlik vesilesiyle, şöyle demekte: “(…) Cemevleri ile ilgili taleplerimiz yıllardır ortadayken, bir yanda bu ülkede anayasaya göre her yurttaş eşitken, Sünni bir yurttaşın ibadethanesi camilerin her ihtiyacı karşılanırken, aynı vergiyi ödeyen; vergi verirken eşit ama hizmet alırken eşit olmayan Alevi yurttaşlarımızın ibadethaneleri Cemevleri, devlet nezdinde ibadethane kabul edilip, camiye ne yapılıyorsa Cemevine de  aynısı yapılacağı güne kadar bu talebinizin sonuna kadar arkasındayım.” (T24, 21.07.2024)

Kendi topraklarında özgür yaşayamayanlar (Nubar Ozanyan)

Nasıl bir adalet, nasıl bir vicdandır ki yüzyıldır Kürtler kendi topraklarında özgür yaşayamıyor? Nasıl bir kara zulümdür ki, on binlerce gerilla canını feda etmesine, on binlerce tutsak kör hücrelerde ömür çürütürcesine özgürlüğe ellerini uzatmasına karşın karanlık iş başında kalmaya devam ediyor? Ve yüz yıldır Kürt halkı bunca büyük bedel ödemesi karşısında sanki bir şey olmamış gibi duran Devlet, utanmadan elini “kardeşlik” adına DEM’e uzatıyor? Tarihte böylesine aymaz bir düşman görülmüş mü?

Nobel Ekonomi Ödülleri Hangi "Bilimsel" Buluş İçin Verildi?

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu durumdan liberal ekonomistler, liberal entellektüellerde memnun değiller. „Eşitsizlikler“ büyümüş, „doğanın tahribatı alarm“ veriyormuş, „demokrasiler“ gerilemiş, „ekonomiler teknolojik gelişmelerin gerisinde“ kalıyormuş. „ekonomik büyümeler yavaşlamış“ vs. vs. En büyük buluşu 2005-2006'dan beri dünyada „demokrasi“lerin gerilemesiymiş.

SAVAŞA AKTARILAN PARA, EMEKÇİYE YAŞATILAN YOKSULLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİNDENDİR!..

“Çözüm sürecinin en önemli sonuçlarından biri de kesinlikle ekonomik göstergeler, ekonomik nedenler olacaktır. Yapılan bir hesaplamaya göre, terörün Türkiye’ye son 29 yıldaki maliyeti yaklaşık 300 milyar dolardır. Çözüm süreciyle birlikte canları tehditten kurtardığımız kadar, ekonomiye de can suyu olacak yeni bir dönemi, yeni bir süreci başlatmış olacağız.”

“Filistin’de direnişin bir yılı ve Bahçeli’nin sözleri”(Deniz Aras)

7 Ekim Aksa Tufanı hamlesinin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre içinde Ortadoğu, emperyalistlerin askeri, siyasi, lojistik ve istihbarat desteğiyle adeta bir koçbaşı olarak işlevselleştirdikleri Siyonist İsrail tarafından kan gölüne çevrildi.

İmha ve İnkar Politikalarına Karşı Direniş Sürüyor

Türk devletinin kuruluş süreci aynı zamanda Kürdistan coğrafyasında imha ve inkâr politikalarına sistemlilik kazandırma sürecidir. “Tek vatan, tek bayrak, tek millet” söylemi bu ırkçı, inkârcı politikanın en açık ve özlü ifadesidir.

Ve aynı zamanda bir devlet politikasıdır. Dolayısıyla Kürt coğrafyasına dönük saldırıları dönemsel görmek veya kimi burjuva partilerinin izlemiş olduğu politikalarla açıklamaya kalkmak yanılgılı bir tutum olur.

3. Dünya Savaşı riski hâlâ “güçlü olasılık” mı yoksa artık “kaçınılmaz akıbet” mi?

Son bir yılın ve ama özellikle de son ayların olguları öyle gösteriyor ki 3. Dünya savaşı artık sadece “güçlü bir olasılık” olarak değil; “kaçınılamaz bir akıbet” olarak ele alınmayı gerektiriyor. Bu hızlı tırmanış ise esasen şu iki ana etmen üzerinden yaşanıyor: Birinci etmen Rusya-Ukrayna Savaşı iken; ikinci etmen ise İsrail saldırganlığının tırmandırdığı savaştır.

Önderlerin Ardından… (Nubar Ozanyan)

Kafkaslar’ın en ileri devrim beyni ve en güçlü çarpan sosyalist yüreği, zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışan Ermeni halkının yetiştirdiği en kalifiye önder kadrolardan olan ISTEPAN ŞAHUMYAN’IN başına gelenler bütün Sovyet devrim önderlerinin başına gelenler gibi oldu. Yok sayılmak, yaşanmamış kabul edilmek, itibarsızlaştırılmak, unutturulmak, nefret, işçiler ve ezilen halklar için yaptıkları büyük fedakarlıklarının ters yüz edilmesi, kahramanların hain olarak tanıtılmaya çalışılması kötülüklerin en büyüğüdür. Acıların en derinidir.

Emperyalizm Üzerine Notlar-7

Yarı-Sömürgeciliğe“ Sığnan Sosyal Şovenist Teoriler

Başka ülkelerin işçi ve emekçilerini sömüren bir ülke yarı-sömürge olamaz. Eğer bir ülke içinde yüksek düzeyde tekelleşme gerçekleşmişse, başka ülkelere sermaye ihraç ediyor, oralarda yatırım yapıyor, işçi çalıştırıyor, maden ocakları açıp işletiyor, banka açıp mevduat topluyor, kredi veriyorsa ve  bu ülke, ML literatürde, kapitalist sistem içinde  emperyalist bir ülke olarak adlandırılır.

Düşünüş ve Hareket Tarzında Devrimcileşmek

Kürt ulusuna, diğer azınlık milliyetlere uygulanan baskı ve asimilasyon politikalarına karşı sessiz kalıp harekete geçmemek, özünde işçi ve emekçilerin birliğine, ortak yürüyüşüne zarar vermektir. Dolayısıyla bu yönlü yapılan çağrılara kayıtsızlık ya meselenin özünü yeteri kadar kavramamaktan ya da bu demokratik istemlere karşı samimi bir tutum sergilememekten kaynaklanmaktadır. Çünkü samimi bir birlik istemi, ortak mücadele anlayışı Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarını savunmayı, bu yönlü yapılan tüm saldırılara karşı net bir tutum almayı gerekli kılmakta.

Bay Özkök gibilerinin vicdan muhakemesi

Ertuğrul Özkök; “Akıl ve vicdan Orta Doğu’yu terk etti. Geriye sadece fanatizmi bıraktı.” Sözleriyle, kendince bir durum tespiti yapıyor. Ve “Hadi artık soralım” diyerek, T24’deki yazısında soruyor: “Orta Doğu’yu kim harabeye çevirdi; İsrail F-35’leri mi, Hizbullah Fadi füzeleri mi?” (25 Eylül 2024)

Sayfalar